FT-17’den Altay’a Türk Silahlı Kuvvetlerinde Zırhlı Birlikler

Murat Akkaya
30eksi
Published in
7 min readAug 21, 2019

İnsanoğlu, en kadim çağlardan beri savaşta düşmana diz çöktürecek ve şartlarını kendi tayin ettiği barış dönemleri yaratmak amacıyla; hep daha tesirli, hep daha dehşetli silahlar geliştirmek için uğraş vermişlerdir. Bu uğraşın kendinden doğan “harp tarihi”, zırhlı birlikleri yüzyıllar içinde bugünkü haline kadar getirdi. Ülkemizin jeostratejik konumu sonucu ehemmiyetini her dönem giderek daha kuvvetli hissettiğimiz “tanklar” ordumuzun en hassas ve en stratejik silahları arasında yerini koruyor. Şimdi Türk Ordusunun tankların Dünya Savaş Tarihi’ne katılımı ile birlikte biriktirdiği “zırhlı birlikler” tecrübesini hep beraber inceleyelim.

Mark-I Tankı

Kuruluş tarihini Mete Han’ın Büyük Hun İmparatorluğu’nun başına geçtiği tarihi (28 Haziran M.Ö 209) esas alan Türk ordusunun tanklarla tanışması İkinci Gazze Muharebesi sırasında olmuştur. Muharebede İngilizlerin Filistin cephesi için ayırdığı sekiz Mark-I tankından üçü savaşta Osmanlı topçusu tarafından yok edilmiştir.

Renault FT-17 Tankı

Genç Cumhuriyetimiz ise tanklarla 1928 yılında ile ilk tankı olan Fransız Üretimi Renault FT-17 ile tanışmıştır. Maltepe’deki piyade okuluna verilen Reanult FT-17, silahlı ve tareti dönebilen ilk tank modelidir. Bunlar gibi birçok özelliğinden dolayı “ilk modern tank” olma unvanına sahiptir. 1917 yılında ilk prototipi üretilen FT-17, 1917–1949 yılları arasında başta Fransa, İtalya, ABD ve Birleşik Krallık olmak üzere pek çok ülkede kullanılmış, aşağı yukarı 3700 adet üretilmiştir.

T-26 Ankara’da geçit töreninde 29 Ekim 1933

1932 yılında Sovyetler Birliği tarafından 4 adet T-26, 1 adet T-27, ve 1 adet T-35 tankı Cumhuriyetin 10. Yılı kutlamaları hasebiyle Türk ordusuna hediye edilmiştir.

T-26 Tankı

Takvimler bir yıl sonrasını gösterdiğinde artık Türk ordusu için ilk muharip tank taburunu kurma vakti gelmişti. İlk tank taburumuz Binbaşı Tahsin Yazıcı’nın komutasında, 1934 yılında Sovyetler Birliği’nden alınan 64 adet T-26 ve 34 adet B-6 tankı ile Lüleburgaz’da kurulmuştur. Türk zırhlı birliklerinin tekâmülünde böyle bir önemi olan T-26 tankı Sovyet tank programının ilk ürünüdür. İlk defa 1931 yılında Moskova Kızıl Meydan’da halka tanıtılan tank, 45 mm’lik tek tarete sahiptir. Hafif tank olması sayesinde engebeli arazide sağladığı başarı onu piyade desteğinde vazgeçilmez kılmıştır. Toplamda 12 bin adet üretilmiş olup son olarak İkinci Dünya Savaşı sırasında kullanılmıştır ve savaş sonrasında hizmetten çıkarılmıştır.

Vickers 6 Tankı

İkinci dünya savaşı sonrası T-26’ların çıkardığı sorunların günden güne artarak sonunda ciddi bir mesele haline gelmesi sebebiyle İngiltere ve Fransa ile anlaşan Türkiye, Fransız üretimi 100 adet Renault RF-35 ve İngiliz Üretimi 16 adet Vickers-6 tankını envanterine kattı. Böylece zırhlı birlikler alay seviyesine yükseltildi ve Sovyet üretimi TF-26’lar hizmet dışı kaldı. Türkiye aynı dönemde İngiliz Vickers-6 ile birlikte makinalı tüfekli ilk tankıyla da tanışma fırsatı buldu.

Panzerkampfwagen III Ausf N

1943 yılı Türk zırhlı birlikleri için çok sıcak bir yıl oldu. O güne kadarki tüm tankları yalnızca piyadelere karşı iş gören hafif sınıf tanklardan ibaret olan Türk ordusu, II. Dünya Savaşı boyunca orduların en etkin silahları olan ve “tank savaşı” kavramının ortaya çıkmasına sebep olan “ağır tanklar” hayati bir ihtiyaç haline geldi. Aynı yıl içinde 56 adet Alman Panzerkampfwagen III Ausf N tankı sipariş edilse de, harp koşulları sebebiyle sadece 22 adedi envantere katılabilmiştir. Durumu daha da berraklaştırırsak envanterdeki en güçlü tank olan Vickers-6 sadece 19 mm zırha sahipken Panzerkampfwagen III Ausf N yaklaşık 70 mm’lik zırha sahipti. Yine aynı yıl içinde Kırıkkale’de Ford motoru ile bir yerli tank denemesi yapılmış ancak Türk sanayisinin daha yeni yeni emekliyor oluşu ve daha birçok farklı yetersizliklerden dolayı başarı sağlanamadı.

Aynı tarihlerde ABD’nin verdiği 25 adet M4 Sherman, 220 adet M3 Stuart tankı ile Niğde ve Selimiye’de iki farklı zırhlı tugay oluşturuldu. Ancak Türkiye’ye verilen bütün araçlar ve malzemeler çoğunlukla kullanılmış ve savaş gördükten sonra Türk ordusuna verilmiş olduğundan Türk tankçılarının üstün gayretlerine rağmen ancak ve ancak 1950 yılına kadar kullanılabildiler ve 1950 yılında kullanımdan çıkarıldılar.

Kıbrıs Barış Harekatı’nda da kullanılmış M48 Patton Tankı

1947 yılına dek Türk Zırhlı Birlikleri muayyen bir tank tipine sahip olamadı. O tarihe kadar Türk zırhlı birlikleri yalnızca dost devletlerin hibe ettiği ya da sattığı hafif tankları kullanmış, daha sonraları ise ABD yardımı ile birlikte, Türk Zırhlı Birlikleri standart cins bir tanktan kurulu hale gelebilmiştir. Bunun ne önemi var diyecek hatta tek tip olmasını garipseyecek dostlarımız bakım maliyetlerinin çeşitlilik arttıkça katlanarak arttığını unutmamalı! ABD, ilk olarak 114 adet M24 Chaffe hafif tankı ile 222 adet M36 Jackson Tank İmha Edici ve 12 adet tank kurtarıcı hibe etti. 1953–1954 yılında M36 tanklarının yerini M47 Patton tankları almaya başladı ve o yıllardan itibaren 3 bölüklü Tank Alayları, Tank Taburu haline getirildi. 1964 senesinin başında M47 tankları mevcut tank taburlarını teşkil ederken, M48 Patton tankları peyderpey Zırhlı Tugayların Tank Taburlarına girmeye başlamıştır. 1968 yılına gelindiğinde ise bütün Zırhlı Tugaylar M48 tankları ile kadrolarını tamamlamışlardır.

Leopard 1 A3T1 Tankı

Teknolojik gelişmelere paralel olarak gelişmiş ülkelerde kullanılan tankların büyük ilerlemeler kaydetmesine rağmen eldeki tank teknolojisinin geri kalması sebebiyle; Türk Silahlı Kuvvetleri’nde modernizasyon ve reorganizasyon ihtiyacı hasıl olmuştur. 1982–1983 yıllarında, Almanların sağladığı askeri yardımlar kapsamında zamanın en etkili tankları arasında yer alan 77 adet EMES 12A3 atış kontrol sistemli Leopard 1 A3T1 tankı hibe olarak alınmıştır. Leopard 1 tankı 30–40 ton ağırlığında, iyi bir motora sahip olan, NBC korumalı, dönemin anti-tank silahlarına mukavemet gösterebilecek kadar dayanıklı ve Varşova Paktı üyelerinin sahip olduğu tanklardan daha iyi bir tanktı. Tankın 105 mm’lik bir topa sahip olması ve ABD yapımı tanklara göre daha fazla cephane taşıma kapasitesi sayesinde böylelikle üstün bir ateş gücüne sahip olmuştu.

Leopard 2A4 Tankı

Almanya’dan Körfez Savaşı sonrası askeri yardımlar çerçevesinde 354 Leopard 2A4 tankı daha hibe alınmıştır. Elektronik atış sistemiyle, lazer mesafe ölçücüsüyle, tamamen stabile edilmiş topu ve termal kamerasıyla Leopard 2A4 ya da kısaca Leo 2, 4 metre derinlikteki sulardan geçebilen, şnorkel bacası sayesinde suyun içinde kalabilen, 1 metre yüksekliğindeki duvarları aşabilen bir tanktır. 1500 beygir gücünde V12 dizel motoru tankın 70 km/s hız yapmasına olanak sağlamaktadır. 2000’li yılların başında İsrail Merkava’ları ile birlikte yapılan modernizasyonlardan sonra Türk ordusunun en etkili ve ölümcül zırhlı sistemi konumuna gelmiştir.

Takvimler 30 Mart 2007 tarihini gösterdiğinde, büyüyen devletin büyüyen hedefleri gereği Milli Tank Üretim Projesi (MİTÜP) çerçevesinde yapılan Savunma Sanayi İcra Komitesi toplantısı sonucunda yerli ve milli bir tank üretilmesi kararlaştırılmıştı. Savunma Sanayii Başkanlığı tarafından proje ana yüklenicisi olarak Otokar Otomotiv ve Savunma Sanayi A.Ş. belirlenmişti. Altay tankı, ismini Kurtuluş Savaşı’nda 5. Süvari Kolordusu’nu komuta eden Fahrettin Altay’dan almıştır. Tankın seri üretimi için 9 Kasım 2018'de BMC ile sözleşme imzalandı. Altay projesinin teknik destek sağlayıcısı Güney Kore’nin Rotem firmasıdır. Tankın tasarım, geliştirme, prototip imalatı, test ve sertifikalama aşamalarının tamamlanması için 500 milyon dolar mâli kaynak ayrılmıştır.

Altay

Tasarım aşamasında Güney Kore üretimi K2 Black Panther ana muharebe tankı projesinden elde edilmiş tecrübelerden de yararlanılması hedeflenmektedir ve seri imalatın 2019 yılının sonunda devreye alınması öngörülmektedir. İlk etapta üretilmesi planlanan 250 adet tank, TSK’nın ihtiyaçları doğrultusunda artırılabilecektir. Altay tankının teknik özelliklerine değinecek olursak Tanka gücünü veren motor TÜMOSAN firması tarafından yapılmış bir motordur. Motor 1500 beygir gücünde bir dizel motorudur. Bu motor sayesinde tank 90 km/h hızla hareket edebilmekte ve 500 kilometrelik bir menzile ulaşabilmektedir. Altay tankının zırhı da kompozit malzemelerden üretilmiştir. Ancak bu zırhın içeriği gizlidir.Tank ana silah olarak 120 mm çapında yivsiz bir top kullanmaktadır. Bu toplar Makine ve Kimya Enstitüsü tarafından üretilecektir. 4 mürettebatı bulunan tank yaklaşık olarak 65 ton gibi bir ağırlığa sahiptir. Ayrıca tank elektronik sistemlerine zarar verebilecek herhangi bir duruma karşı her türlü elektromanyetik donanıma sahiptir.

Kıbrıs Barış Harekâtı’nın Sembolü Haline Gelen Beşparmak Dağları’nın Zirvesindeki Türk Tankı

2200 yıllık bir tarihi şamil olan ordumuzun zırhlı birlikler serüveni Fransız tankları ile başlayıp Yerli Altay tankı ile günümüze kadar gelmiştir. Kara savaşlarının vazgeçilmez silahları olan tanklar kullanıma girdikleri ilk tarihten itibaren ve yaşadığı büyük değişim ve gelişimler ile savaşlardaki insan faktörünü oldukça zayıflatan, teknik imkânların savaşların kaderine olan etkisini katmerleyerek artıran araçlar olmuşlardır. Ne yazıktır ki ülkemizin milli bir tanka kavuşması 90 yıllık bir sürede ancak imkân bulabilmiştir. Muharip ve bin bir türlü zorluğa sebep olan tanklarla başta Kıbrıs Barış Harekâtı’nda Beşparmak Dağları’nı dize getiren tankçılarımız olmak üzere, bilhassa Fırat Kalkanı Harekâtı bünyesinde vatan uğruna ölüme koşmaktan asla geri durmayan kahraman tankçılarımıza saygı, sevgi ve minnet duygularımızı sunuyoruz.

--

--