Saadet Öğretmen Özelinde İntihar Olgusunu Yeniden Sosyolojiyle Düşünmek: İntiharı Sosyolojize Etmek

30eksi
30eksi
Published in
5 min readNov 20, 2019

Şizofrenik Bozukluklar, Şizoaffective Bozukluklar, Distimik Bozukluk, Posttravmatik Stress Bozukluğu, Somatization Bozukluğu, Histrionik Kişisel Bozukluğu, Hudud Kişilik Bozukluğu, Barbituratlar ve göz yoran birçok psikiyatrik terim... İntihar girişimine sebep olan psikiyatrik bozukluklardır bunlar. Çözüm: Belirli dozlarda antidepresan türü ilaçlar, üstelik ‘’hastayı intihardan korumak için en iyi yol hastaneye yatırmaktır’’ ön kabulü, ve dahası…

Elbette bir bilimsel disiplini bütünüyle zan altında bırakamayız ancak intihar eylemlerinin doğasını keşfederek onları önlemek için oldukça yetersiz ve kompleks tanım ve kabuller barındıran psikiyatri biliminin ötesinde analizlerde bulunmak işlevsel olacaktır. İntiharla ilgili güncel yaklaşımlar adli tıptan psikolojiye, psikiyatrdan sosyal hizmete birçok disiplinin yöntem ve müdahaleleriyle şekillenmiş ve psikiyatrik travmalara indirgenmekten de geri durulmamıştır. Ancak görülüyor ki psikiyatri biliminin geliştirdiği tanı, yöntem ve araçları günümüz intihar eylemlerini önlemek bir yana tam anlamıyla “olgusal bir keşfine’’ dahi imkan tanımamaktadır. Birazdan detaylı konuşacağımız Saadet öğretmenin kendi hayatına son verdiği acı olay karşısında psikiyatri bilimi bize neredeyse hiçbir şey söylememektedir.

İntihar, dünü içerdiği gibi maalesef ki günümüzü de kapsayan bir olgu olarak karşımıza çıkar. Gelecek için de tam anlamıyla önlenmesi pek mümkün görünmemektedir. Hâl böyle iken güncel bilimsel eğilimlerin yanı sıra intihar olgusunu tekrar sosyolojize etme girişiminde bulunmak da anlamlı gözükmektedir.

Peki nedir “intiharı yeniden sosyolojize etmek”?

Sosyoloji disiplininin kurucularından Fransız sosyolog Emile Durkheim’ın 1897 yılında uzun süren araştırmalarının sonucunda elde ettiği istatistiki veriler ile ortaya koyduğu İntihar (Le Suicide Etude Sociologique) adlı eser üzerinden bir asrı aşkın süre geçmesine rağmen, bugünün toplumlarına çok şey söylemektedir. İntihar olgusunun bireysel tercihler, ırksal özellikler ya da ruhsal hastalıklar dışında toplumsal süreçlerin sonucu olarak ortaya çıktığını öne süren Emile Durkheim; iddialı bir çıkış da yaparak intiharın tamamıyla sosyolojik bir fenomen olduğunu ifade etmiştir. Durkheim, intihar eylemlerini toplumsal bütünleşme ve düzen ilkeleriyle birlikte ele almıştır. Toplumun bütünleştirici ve düzenleyici yapısı maksimize olduğunda da çok düşük bir seyirde görüldüğünde de o toplumda intihar oranları artmaktadır.

Durkheim’a göre toplumsal bütünleyici normlar çok keskin olduğunda veya kişinin toplumsal normlarla bağı fazla kuvvetli olduğunda, bireyler “Altruist” (elcil) ve “Fatulist” (kaderci) intihar türlerine yönelirken; Durkheim’ın “anomi” olarak tanımladığı, toplumdaki kuralsızlık hâli hakim olduğunda veya birey toplumsal normlarla arasına set çektiği durumlarda anomik veya egoist (bireyci) intihar türlerinde artış gözlenir.

Şimdi çok yakın zamanda hepimizi derinden sarsan Saadet öğretmenin intiharını sosyolojik perspektiften analiz etmeye çalışalım.

Henüz geçen hafta Gaziantep’te Türkçe öğretmenliği yapan Saadet Öğretmen’in 6 katlı apartmanın terasından atlayarak yaşamına son verdiği haberiyle dehşet içinde güne uyandık. Genç öğretmenin intihar etmeden önce sosyal medya hesabından, “Öğrencilerim haklarını helal etsinler. Gözüm gibi baktım hepsine üzülmesinler. Ben yapamadım mobbinge uğramaktan. Allah’a emanetsiniz canım öğrencilerim.” paylaşımında bulunduğu ortaya çıktı. Haber “mobbing uygulanan öğretmen intihar etti’’ şeklinde servis edilmiş olsa da Saadet öğretmenin annesinin sözleri durumun mobbing uygulamasının ötesinde olduğunu gösteriyordu aslında.

10 Kasım günü Afyonkarahisar’da oturan annesi Gönül Harmancı’yla 3 kez görüşen Saadet Harmancı, en son 18.00 sıralarında tekrar arayarak helallik istedi. Annesiyle konuştuktan sonra sosyal medyadan veda niteliğinde 4 paylaşım yapan Harmancı, en son saat 21.00 sıralarında mesaj atarak öğrencileri ve arkadaşları ile vedalaştı.

“HER GÜN PAMUK İPLİĞİNE BAĞLISINIZ SÖZÜNDEN BIKTIM USANDIM”

Gönül Harmancı’nın halası Derya Harmancı, “Sürekli müdür ve müdür yardımcısının kendisine baskı yaptığını söylüyordu. Müdür ve müdür yardımcısı yeğenime sürekli ‘Sizin meslek hayatınız burada pamuk ipliğine bağlı.’ diyormuş. Bunu bize ve arkadaşlarına hep söyledi. Okul idaresi çocuğumuzu ezdi, baskılara dayamadı ve canına kıydı.” dedi.

Saadet Harmancı sosyal medya hesabından yaptığı başka bir paylaşımda ise “Sevdiğim, seni çok seviyorum. Hani hep söylerdim sen benim doktorumsun, hep öylesin işte, dikkat et kendine. Öğrencilerim haklarını helal etsinler gözüm gibi baktım hepsine, üzülmesinler, ben yapamadım mobbinge uğramaktan. Allah’a emanetsiniz canım öğrencilerim, hep iyi hatırlayın beni, pasta kesmiştik en son, size kırmızı kalpli pastalar bırakıyorum. Diğer öğrencilerime de sözümdü unutmadım, bir gün görüşmek dileğiyle. Allah’a emanet olun, sizi her zaman seven öğretmeniniz Saadet. Her gün pamuk ipliğine bağlısınız sözünden bıktım usandım.” yazdığı görüldü.

Türkiye’de genç işsizliği, yoksulluk ve liyakatsizlik gibi konuların tartışılagelir olduğu bir konjonktürde bir öğretmenin uzun mücadeleler sonucu elde ettiği mesleğinin elinden alınabileceğine yönelik söylemde bulunulması söz konusu durmaktadır.

Anomi ile ekonomik kriz dönemlerinden söz eden Durkheim, bu dönemlerde toplumsal normların çözüleceğine işaret ederken; liyakatsizlik, hukuk ve sözlü kuralların işlerliğini yitirdiği bir güvencesizlik ortamından bahseder. Toplumda bireyler geleceklerine dair kestirimlerde bulunamaz, yarın ne ile karşılaşacaklarına dair bir tasavvur geliştiremezlerse anomi ortamı oluşmuş demektir; yani salt ekonomik krize referans edemeyiz. Güvencesizliğe yol açan durumlarda yine Durkheim’ın ifadesiyle iyi ve kötünün ne olduğu konusundaki standartlar muğlaklaşır ve geleneksel davranış kalıpları yol gösterici olmaktan çıkar.

Ailesinin iddiasına göre Saadet öğretmene okul idaresi tarafından uygulanan mesleğini her an kaybedebileceği yönündeki simgesel ve sistematik şiddet mevcuttu. Burada mesleğinin bir hukuk sistemi devreye girmeksizin elinden alınması durumunda hakkını nasıl ve nerede arayacağından emin olmayan Saadet öğretmenin hayatına son verecek düzeyde anomi durumunun içinde bulunduğunu söylemek mümkündür. Bir başka deyişle standart bir kamu dairesi formatının dışında, idarecilerin inisiyatifine bırakılan işten çıkarma hakkı, bu konuda bir standardın işlemeyişi itibariyle zaten anomiktir.

Öteki taraftan annesi Gönül Harmancı’nın iddiasına göre Saadet öğretmene öğrencilerinin önünde fiziksel şiddet uygulanmıştı.

“Öğrencilerin önünde bana yumruk attılar’.’

Anne Gönül Harmancı, kızının olay günü saat 16.30 sıralarında kendisini arayıp, “Anne hakkını helal et” dediğini belirten anne Harmacı, “Kızım atlamadan 10 dakika önce yine aradı. Bana ‘Öğretmenlik hayatımı bitirdiler. Okulda öğrencilerin önünde bana yumruk attılar. Kendisine bağırdım, yapma dedim ama dinletemedim.’ dedi. Yavrum okuldaki baskılardan şikayet ediyordu. Özellikle müdür yardımcısından şikayetçiydi. Sürekli kendisine eziyet ettiğini söylüyordu. Hepsinden şikayetçiyiz.” diye konuştu.

Burada Saadet öğretmenin maruz kaldığı kamusal alandaki aşağılık fiziksel şiddeti Durkheim’in tanımladığı fatalist ve altruist intihar türleriyle açıklamak mümkündür.

Saadet öğretmen bir insandır, kadındır ve öğretmendir. Toplumda ya da bireyin içselleştirilmiş fenomenolojik değerleri içerisinde anlam daireleri oluşturan üç kutsal numenden bahsediyoruz ki bunlar kutsaldır ve bir insanın, bir kadının ya da bir öğretmenin başkalarının gözleri önünde aşağılanması, şiddete maruz bırakılması bu kutsal kimliklere yönelik de bir saldırı anlamı içerir. Bu durum altruist (elcil) tanımını görece kapsar. Bu kamusal aşağılanma saldırısı her bireyin zihninde insanlık onuruna zarar verilmesi olarak algılanır. Fatalist bir intihar türüdür de çünkü bireyin üzerinde baskı yapan kuralların ve baskı unsurlarının keskinliği söz konusudur. Fiziksel şiddete sistematik maruz bırakılma bireylerde topluma, şiddeti uygulayan gruba ve değerlerine karşı yılgınlığı beraberinde getirir.

Mesleğini icra etmekle meşgul olan Saadet öğretmeni kendi canına kast etmeye sürükleyen süreçler burada anlaşılacağı üzere salt iki yöneticinin mobbing uygulaması değil intihar girişimine yol açacak toplumsal etmenlerin bütünüyle tesirindendir.

İnsanların birbirlerine kalıcı hasarlar veren güç ilişkileri ve tüm şiddet türleri nice Saadet öğretmenleri kaybetmemize yol açan felaketleri beraberinde getirir. Toplumsal olanı anlamak, bu tür elim sonuçların önüne geçebilmek için zannediyorum ki tüm sosyal süreçler ve kontrolsüz güç ilişkileri derinlikli olarak analiz edilmek zorundadır.

Sözümüze Saadet öğretmenin hayatına son vermeden önce paylaştığı bir sözle son vermek isterim. Mutlu eğitim; öğretmeni sevmekle başlar, mutlu toplum insanların zorbalığa uğramayacağı bir düzenin tesisiyle ancak mümkün olur. Nur içinde yat Saadet öğretmen, dersimize girmeden bizlere çok şey öğrettin.

Furkan AKSU

--

--