Muharrem İnce Vakası: Sürece Bak, Sonucu Gör

Orhan Pamukov
6. Sokak
Published in
4 min readAug 6, 2020

Muharrem İnce’nin, CHP’den ayrılıp yeni bir parti kuracağı ile ilgili tartışmanın hangi duraklardan geçerek bugüne geldiğine bakmak, İnce’nin neden başarısız olduğunu ve olacağını anlamak için yeterli. Bu yazıda süreci hatırlarken, İnce’nin yaptığı stratejik hataları da görmüş oluyoruz.

Aslında yalnızca 10 günlük bir meseleden bahsediyoruz. İnce’nin parti kuracağı iddiası ilk olarak Yeni Şafak’ta yer aldı. Bülent Orakoğlu, 29 Temmuz’da köşesinde İnce’nin bayram sonrasında CHP’den kopacak milletvekilleriyle yeni bir parti kurma hazırlığında olduğunu yazdı. Doğrusu bu iddia hiç ilgi görmedi. Yeni Şafak’tan gelen bir CHP kulisi en azından CHP’liler için yeterince ilgi çekici değildi.

Bu noktada tartışmayı, Yeni Şafak’ta yayımlanan bir yazıyla dolaşıma sokmaya çalışmanın nasıl yanlış bir tercih olduğu hemen görüldü. Nihayetinde bu kulis bilgisi, kamuoyunda nasıl bir karşılık bulacağını görmek için ortaya atılmıştı. Denilebilir ki kulis bilgilerinin ezici çoğunluğu, bilgiye konu olan kişinin bilgisi dışında sızmış değildir. Bu bilginin de çoğunluğa dahil olduğunu 10 gün içinde çok açık bir biçimde, olayın kurgusunu göze sokan bir acemilikle birlikte gördük.

Bayer Devreye Girdi

Devam edelim: Orakoğlu’nun yazısından sonra, 31 Temmuz’da Yalçın Bayer kuruluş tarihi gibi daha spesifik bilgileren veren yazısıyla devreye girdi. (Arada bir gün kayıp var gibi duruyor ama aslında yok. 29 Temmuz’da yayımlanan yazının etkileri izlendi. Bir gün sonra bu kez Bayer’e bilgi sızdırıldı. Bayer, 30 Temmuz’da aldığı bilgiyi 30 Temmuz’da yayımlayamazdı. 30 Temmuz’da yazdı ancak yazı bir gün sonra gazetede yayımlandı.)

Hürriyet’in, özellikle Trakya üzerinden CHP’lilerle duygusal bağı olan yazarlarından biri Yalçın Bayer. Dikkate alındığı çevreyi “CHP’li emekli öğretmen ve düşük rütbeli askerler” olarak özetlesek en azından zihinlerde oluşacak resim açısından hatalı olmaz. Bunun “nokta atışı” verilmiş bir kulis bilgisi olduğunu anlıyoruz buradan. Normal şartlarda bu bilginin muhatabının Bayer olamayacağını da söylemem lazım. Doğal gelişen bir süreçte ya da bu işleri daha iyi kıvıracak bir grubun yönlendirmesiyle doğal görünümü verilecek bir süreçte, bu bilgi “Ankaralı” bir gazeteciye giderdi. Ayrıca belli ki bu bilgi CHP ile organik bağı olan, kafasının bir yerinde de PM üyeliği, milletvekili adaylığı gibi siyasi planlar yapan gazetecilere de sızdırılmak istenmemişti. Bu şüphesiz İnce’nin aleyhine olurdu. (İnce açısından bu süreçte -zorunlu olarak- yapılan tek doğru hareket bu olabilir.)

Bayer’in yazısı, İnce’ye yakın bir kaynağın sözlerini aktarıyordu. Bu yazı, tartışmanın başlaması açısından başarılı oldu. Bayer, bu konuyu bir gün sonraki yazısında da sürdürdü. Hâlâ İnce’nin isimsiz “yakın çevresi” konuşuyordu. Derken İnce, 2 Ağustos’ta tweet attı:

“Bu süreçte bir gazeteye, haber ajansına konuşmadım, açıklama yapmadım. Memleket için doğru olduğuna inandığım bir karar aldığımda kararımı açıklarım.”

İnce’den İlk Açıklama

Yani mesele açıklamalar değil, açıklamanın kaynağı idi. Bu üzerinde pek düşünülmemiş bir tweet’ti bu açıdan. Bütün planı gözler önüne seriyordu. Bu açıklamanın 29 Temmuz’dan önce nasıl planlandığını hayal etmek zor değil: “Bilgileri el altından yavaş yavaş verip kamuoyunu yoklayalım. O arada ‘Ben bir açıklama yapmadım’ diyerek temkinli olalım. Gelen tepkilere göre bir sonraki safhaya geçeriz.”

Ardından Hürriyet’te Abdülkadir Selvi ve Sözcü’de Saygı Öztürk topa girdi. Cumhuriyet’te de bir kulis yayımlandı. Bu noktada İnce’den gazetecilere uzanan bilgi köprüsünün, olması gerektiği gibi gazetecilerden İnce’ye doğru atılmaya başlandığını söyleyebiliriz. Ancak belli ki birden çok kişiyle konuşulup yazılmıyordu bilgiler. Tek bir ağızdan çıkmış hatta neredeyse yazılı bir metin verilmiş gibiydi. Faruk Bildirici de bu noktaya dikkat çekerek şöyle dedi: “Bu durum bana Türkiye’de eskilerde kalan bir gazetecilik yöntemini çağrıştırıyor. Eskiden siyasetçiler kritik durumlarda gazetecilere konuşur ama demeci onun ağzından değil ‘yakını’, ‘yakın çevresinden bir kişi’ vs diye demeçler yazılırdı.”

Açıklamaları yapan doğrudan Muharrem İnce miydi, değil miydi, bu tartışma çok önemli değil. Ama bu bilgilerin İnce’nin bilgisi dahilinde, kasıtlı olarak verildiği konusunda hiç şüphe yok.

3 Büyük Hata

Şimdi buraya kadar olan süreçte yapılan hatalara göz atalım:

1) Bu bilginin ilk kez Yeni Şafak’ta yer alması önce beklendiği gibi bir tartışmaya yol açmamasına neden oldu. Ama bunun tek etkisi bu değil. Bu olumsuzluk, bir gün sonra çözüldü. Ama asla düzeltilemeyecek olan bir nokta daha var: İnce’nin parti kuracağına ilişkin bilginin ilk kez Yeni Şafak’ta yer bulması, ister istemez partinin “çıkış” noktasının algılanışını şekillendirecek. Böyle bir “çıkış”, “CHP içinden AKP’ye karşı” imajını değil, “AKP içinden CHP’ye karşı” imajını besliyor.

Şayet bu bilgi Orakoğlu’na “yanlışlıkla” ulaşmış bile olsa bu durumda acilen bir başkasına, bir tweet’le bile olsa, bu bilgiyi açıklattırmak gerekirdi. Kaldı ki bu bilgi yanlışlıkla ulaşıyorsa zaten ortada başka bir hata var demektir.

2) Önce kulis bilgileri ile ortaya çıkıp kamuoyunu yoklama fikrini, 10 günde pik noktasına ulaştırmak büyük bir acemilik. Bu zamana yayılacak bir süreç olabilirdi. Örneğin DEVA Partisi, bu algıyı -biraz fazla uzatmış olsa da- başarılı şekilde yönetmişti.

Burada bir analojinin de yeri geldi: İnce’nin hareketini, AKP’den ayrılan DEVA Partisi ve Gelecek Partisi ile karşılaştırırsak Gelecek Partisi’ne benzediğini görürüz. DEVA Partisi, Babacan’ın itirazlardan önce istifası ile ortaya çıkmışken Gelecek Partisi, Davutoğlu’nun kendisini ihraç ettirmesiyle ortaya çıktı. CHP yönetimi, muhtemelen bu tuzağa düşmeyecek. Ancak İnce’nin ihraç edilmeyi arzuladığını görmek zor değil.

Gelelim İnce’nin üçüncü ve son hatasına.

3) İnce, 5 Ağustos’ta “Değişime imza veren Milletvekillerini, Belediye Başkanlarını, Kurultay Delegelerini dışla sonra dostlarınla hayal kur. Bölücü olan kim?” tweet’ini attı. Tüm stratejiyi çökerten bir tweet. Sen zaten “Ben parti kurmayı düşünüyorum” dememiştin ki şimdi nereden çıktı bu? Üstelik parti içinden İnce’yi doğrudan ve resmî olarak hedef almış biri de yoktu. CHP, bundan özellikle kaçındı. İnce ise gayet kötü kurgulanan stratejisini 10. günde adeta “CHP neden bana sert bir biçimde mukabele etmiyor” diyerek daha da kötü bir noktaya taşıdı. “CHP bana cevap versin” diye tweet atmak bile bundan daha iyi olabilirdi.

Parti kurulmasına ilişkin tartışmalar hakkında fazla bir şey söylemeyeceğim aslında. Evet İnce’nin bu hataları, neden başarısız olduğunu ve olacağını gösteriyor: Plan yok, kadro yok. Bol bol heyecan, sabırsızlık ve hırs var. İnce, bir 100 metre koşucusu. Maratona nefesi yetmiyor.

Not: Bu yazı, hem cumhurbaşkanlığı seçimi hem de olağanüstü kurultay sürecinde İnce’yi desteklemiş biri tarafından yazılmıştır.

--

--