inovasyon paradigması-3

diep2053
13 min readJun 7, 2016

--

“My research involves a theory of consciousness which can bridge these two approaches, a theory developed over the past 20 years with eminent British physicist Sir Roger Penrose. Called ‘orchestrated objective reduction’ (‘Orch OR’), it suggests consciousness arises from quantum vibrations in protein polymers called microtubules inside the brain’s neurons, vibrations which interfere, ‘collapse’ and resonate across scale, control neuronal firings, generate consciousness, and connect ultimately to ‘deeper order’ ripples in spacetime geometry. Consciousness is more like music than computation.”

PENROSE&HAMEROFF ORCH-OR ZİHİN TEORİSİNE FARKLI BİR BAKIŞ GETİRDİ.

Bilinç nedir? Bu soru zihin-beyin çelişkisidir.Felsefi bir problemdir.

Ve zihin felsefesi bakış açısı ile bilişsel psikoloji,nöroloji gibi farkı disiplinlerdeki bilimden referans alır. HUMAN BRAIN PROJECT ab de BRAIN abd bilimin ilginç araştırma konusudur.

Nasıl inovatif düşünürüm ?

sorusu benim bilim felsefesi okumalarımı başlattı.

Herşey doğru soruları sormak ile başlar.

Roger Penrose un kralın yeni usu kitabı hameroff un fikrinin kaynağıdır.OKUmak şart,inovatif düşünmek için…video lar kitap okumaya özendirir ise faydalıdır yoksa fast-food information dan innovation olmaz.

Ürün geliştirme şirketin mevcut teknoloji kapasitesindeki problemleri çözme ve müşteri taleplerine göre mevcut üründe boyutsal değişikliklerdir.Bu aşamada ki yenileşim stratejisi mevcut ürün ve teknoloji ömrünü uzatmaktan başka amacı yoktur.Ürün ve teknoloji ömrünü tamamladığında PARADİGMA kaymasına gereksinim doğar..

Şirket üst yönetim finansal kaygılar ile mevcut teknoloji ve ürünü koruma çabaları yetersiz kalır ise şirket krize girer. Yatırımdan kaçınma veya geleceğin planlanamaması ,risk den kaçma şirket için OLAĞANÜSTÜ bir döneme sokar.Yenileşimi doğuran güç bu kriz aşamasında hareke geçer. Çince kriz kelimesinin içinde olan tehdit ve fırsat bu paradoksun sonucudur.Yenileşim dönüşümü şirketin kültüründe ki sosyo-psikolojik reflekslere bağlıdır. Yoksa CEO nun dehasından kaynaklanmaz.Bu sırada yaşanılan yaratıcı gerilim ürün ve süreç yenileşimin fikirlerini ortaya çıkarır.Ani yenileşimci fikirler şirket üst yönetiminde yenileşim stratejilerini yaratır.Burada ki çıkış noktası arge deneyleri ve bilgi alışverişi değil mevcut İŞ PARADİGMASI kaymasıdır.İkinci Makina çağı diye tanımlanan bu esnek düşünme formel mantık ölçülerini aşar.Lütfi Zadehin bulanık mantığı yapay zekanın algılamasını sağlıyor. Lütfi Zadeh gibi yenileşimcilerin sırrı- gücü- paradigma kayma sürecindeki bilgi üretiminden kaynaklanır.Bugüne kadar sahip olduğumuz know-how zaten yenileşime karşıdır. Yenileşim atölyelerinde çalışan , farkı bilgi ,yaş,uzmanlık seviyelerinden meydana gelen yenileşimci insanların kültürü bilgi paylaşımını kolaylaştırır.” i-lab” yenileşim atölyelerinin arge merkezlerinde farklı olmasının nedeni de bu paradoks kültüründen kaynaklanır. Arge teknik bir ekip iken yenileşim atölyesi pazarlama, üretim, arge, finans, müşteri ve tedarik temsilcileri, bilim adamları, doktora öğrencilerinden oluşan “ özgür fikirlerin” buluştuğu bilimsel ortamdır.Platon un geometri bilmeyen giremez dediği akademiler artık şirketlerin kendi bilgi üretim merkezleridir.Arge merkezi olan her şirket,aslında bir üniversitedir.Bu arge merkezleri zamanla sabancı holding in SUNUM gibi nanoteknoloji arge merkezlerini dönüşerek bilgiyi üretecektir.SUNUM lar ne bir üniversite ne de bir şirketdir.

İnovasyon ekonomisinin temel taşlarıdır.Bu ikinci makina çağının habercisidir

Şirket üst yönetimi ,küresel finansal kriz öncesi dönemde ,seri üretimin hızını artırmaya ve kalitenin mükemmelliğine odaklanırken ,performans sistemlerinin dayanılmaz stresi ile çalışanlarının” tükenmişlik sendromu” tüm motivasyon araçlarının etkisini yitirmesine yol açtı.

Global inovasyon ekonomisinin yeniden kurulmasında ,bilim felsefesi şirketlerin itibarını korumak için etik davranmaya yönlendirirken-enron,andersen yolsuzluğu-, arge merkezlerinde profesyonel araştırmacılar bilgi üretmek için bilim felsefesinin metodolojisini keşfediyorlar.

Mevcut işletme yönetimi modelleri yenileşim odaklı olmadığından alternatif arayış,yenileşim kültürü tasarımı için dijital dönüşümü başlatmak gerekiyor.
İnovasyon paradigması adını verdiğim bu süreçde bildiğimiz yönetim guruları yerine bilim felsefe düşünürleri popper, kuhn, lakatoz , feyerabend, beno kuryel vb.yeniden keşfedilecek ve yenileşim paradigması için kültürel alt yapı sanal bilgi ağları ile gelişecektir.

Viyana çevresinin bilimi ürünleştiren ve günümüzde de etkisi devam eden “ teknolojik” baskısının etkisine feyerabend in insan odaklı bilim tezleri yeniden yorumlanarak,arge ve inovasyon merkezlerinde insanlığın yararına araştırmalar, inovasyon gücü ile devam edecektir.

İnsanlar daha iyi, daha ucuz, daha sağlıklı “ şey “ lere layıktır.Şimdi açık inovasyon-yenileşim- çağı. Bilgi artık bir tık uzakta,sanal iletişim ağları bilgiyi özgürleştiriyor. Büyük veri çok fazla, çok değişken ve çok çeşitli.
Bu veriyi analiz ederek bilgi üreten veri madencileri, sanal topluluklar, her zaman “bilgi “yi kullanan kurumları geçecek.Dijital ekonomi sermayeyi dönüştürerek , paylaşım ekonomisini doğuruyor. Ne mavi yaka ne de beyaz yaka kalmayacak sadece dijital yakalar refahı sağlarken diğerleri evrensel gelir payını alacak. Yönetici sınıf ise yerini yapay zekaya bırakacak.O kadar çok veri var ki . Kim “big data miner” olmayı başarır ise yenileşimci olabilir.Gücün kaynağı bilgidir.Bilgi üstsel olarak artıyor ve ulaşmak kolay.Peter Drucker ın deyimi ile” bilgi işçileri” zamanın ruhunu yakalayan YENİLEŞİM MÜHENDİSleridir.

YENİLEŞİM MÜHENDİSLİĞİ

Tasası olanın bir tasarımı olabilir.Teknolojik yenileşim; teknolojik problemlerin seçilmesi ve çözülmesiyle sonra da karşıt çözümler arasında bir seçim yapılmasıyla sağlanır. Teknolojik yenileşim bilimin mühendisliğe indirgenmesidir. Sitemler bir amaca ulaşmak için bir araya getirilmiş cihazlar topluluğudur.Yenileşim eldeki teknolojinin yetersiz kalması, geçmiş teknolojilerden uyarlama yapılması, teknolojik başarısızlıklar ve belli bir dönem teknolojilerinin arasında ki dengesizlikten doğar.

Yenileşim Mühendisliği aşamaları-YENİLEŞİM ATÖLYE TAKIMI-

ym-1 aşama: temel Pazarlama ve tasarım kavramları: Bir tasarımcı, normal tasarım çalışmasına, yapılacak makinanın çağrıştırdığı temel kavramlar ile başlarlar. Kavramlar ile düşünürüz. Bu kavramlar bir mühendisin zihnin de olması şartdır.Projenin verisidir. Mühendis deneyimleyerek geliştirdiği inovasyon paradigmasıdır bu.Mühendis önce makinanın işleme ilkesini bilmelidir. Makinanın bütün parçalarının birbiriyle uyum içinde işlevlerini yerine getirerek onun amacına uygun çalışmasını zihininde canlandırabilmesidir yani tasavvur ederek tasarımını hesaplayabilmeli ve çizmelidir. Bilim ve teknoloji arasında ki en önemli fark “işleme”ilkesidir. Yani makinanın-sistemin- bir fonksiyonu vardır. Birtakım girdileri “işleyerek” bir takım çıktılara dönüştürür. Bilimsel bilgilerin dışında olan deneyim -saklı bilgi- bu fonksiyonu yerine getirir.Teori damıtılmış pratikdir şeklinde ifade edebiliriz. Her makinanın bir işletim ilkesi vardır.Deneyimli mühendis ve tasarımcılar bunu farkında olmadan kullanırlar.Pazarlama ve müşteri gereksinim -beklentileri araştırmalı ve dijital dünüşümün tüm esntrümanları kullanılabilmedir.

ym-2 aşama: Standartlar,ölçüler,şartnameler,kanunlar,regülasyonlar, yatırımın geri dönüşü, risk yönetimi,finansman, lisans,patent; Belli bir işletim ilkesi ve normal yapılanması olan makina tasarlarken, kullanılacak donanımla ilgili bazı özgün koşullar saptanmalıdır. Bilim adamları anlamaya yönelik araştırmalarda katı,değişmeyen hedeflere erişmeyi amaçlamazlar. Bu na karşın mühendisler teknik spekler oluştururarak güvenliği garanti ederken birçok standart ve kanun,lisans,patent fikri hakler ile uyumlu olmak zorundadır.Yapılan bir ürünün patent engeli ile karşılaşması riskini öngörmek gerekir.

ym-3 asama: Teknik test ,araç,yazılım,donanımlar: Mühendisler tasarım yaparken birçok yazılım ,donanım, test araçlarından faydalanır. Modelleme ve simülasyon tasarımının doğrulanması ve geliştirilmesini sağlar. Kavramlar bilimsel temeller,matematik ve deneyimden kaynaklanır. Mühendis her şeyi bilemez ama neyi nerede bulabileceğini bilmesi gerekir.Yenileşim atölyesi multidisipliner bir ekip olmalı ve tasarım odaklı düşünmelidir. Pazarın beklentileri ve teknoloji trendleri iyi analiz edilmelidir

ym-4.aşama: Nicel verilerin analizi,big data, veri madenciliği: Temel kavramlar,teknik spekler, yazılımlar olsa bile gereken nicelikler veya fiziksel özelliklere ilişkin veriler bilinmezse, model-simülasyon ların fazla bir yararı olmaz.Ayrıca makina ve üretim süreç parametrelerine ait de veri-know how- gerekir. Tasarım yapılırken bu veriler deney ve hesap ile saptanır. Tanımsal bilgi, şeylerin nasıl olduğunun bilgisidir. Algoritmaların tasarımı ve geliştirilmesi dijital ekonomiyi uyumlu olmalıdır.

ym-5.aşama: Uygulanmaya yönelik parametreler,finansman,pazarlama, entellektüel sermaye ; Kuramsal araçlar ile nicel verilerin tanımları-spekler- uzun araştırmalar sonucunda elde edilmiştir. Tasarımcılar deneyim ile yeni bakış açıları kazanır. Entellektüel sermaya diye adlandırdığımız bu bakış açısı fabrikanın sahip olduğu “saklı bilgi” nin ortaya çıkmasını sağlar.Bu tasarımcının “ genele”yayılmış bilgiyi özümsemesine bağlıdır.Muhendislikteki düşünme yollarının pek çoğu, kuramsal araçlar denilen entellektüel kavramlardan kaynaklanır ve onlara dayanır. Ne var ki tasarımın yararlanacağı düşünme yolları, yalnızca kavramlardan daha fazlasını içermelidir.Tasarımcının izleyeceği zihinsel süreçlere yardımcı olmalıdır.Doğal düşünme yolu sözsüzdür.Zihinden canlandırılan bir nesne, bir resim veya görsel bir imge kullanır.Düşünmenin kendisi zihinsel bir süreçdir, nasıl yapılacağını bilmek saklı bilginin özelliğidir.Düşünmek düş gücüne bağlıdır.Bilinç doğanın parçasıdır.

http://da.sabanciuniv.edu/sites/fens.sabanciuniv.edu/files/6.cengiz_ultav.pdf

Yenileşim Mühendisliğinin ülkemizde en iyi örneklerinden biri ttgv de ki konuşmalarını izlediğim CENGİZ ULTAV dır. O bizim “GURU” muz.

Aynı düşü paylaşanlar birlikte düşünebilir ve düşünen bir organizasyona dönüşebilir.Tahichi ohno nun toyota nın ruhunda bir fabrika insan gibidir.Sinir sistemi ile iletişime geçebilir dedi. J.Womack dünyayı değiştiren fabrika kitabı taichi ohno nun fiziksel sisteminini nasıl operasyonel mükemmelliğe dönüştüğünü kanıtladı. İkinci makina çağında ise erik brynjolfsson ve adrew mcafee akıllı fabrikaları anlatıyor .Lütfü zadeh in bulanık mantığı thomas kuhn un bilimsel devrimler yapısında bahsettiği paradigma kaymasını gerçekleştiren bir mühendis. Yenileşim atölye takımı -ilab team- birlikte düşünebilir.Yapay bir zekaya dönüşen fabrikalar insan bilinci ile birleşebilir mi? bu sorudan önce Bilinç hakkında şu soruya yanıt bulmalıyız.BİLİNÇ DOĞANIN PARÇASI MI ?Bunu değerlendirmek için Doğa’nın işlevleri hakkında neleri bilmeliyiz? Bedenleri ve beyinleri oluşturan elemanlara hükmeden yasaların neler olduğu gerçekten önemli mi? Yapay Zekayı destekleyenlerin çoğunun bizi inandırmaya çalıştıkları gibi bilinçli algılama,algoritmaların uygulanmasından başka bir şey değilse, bu yasalarla ilgili gerçeği öğrenmenin pek bir önemi kalmıyor. Bir algoritmayı uygulayabilen herhangi bir makine, herhangi bir başka makine kadar işe yarayabilir. Öte yandan, bilinçle ilgili duygulanmızda, algoritmalan aşan kavramlar varolabilir. Belki de, oluşumumuzu sağlayan aynntılı yöntem, bizi oluşturan maddeye hükmeden kesin fiziksel yasalarda olduğu gibi, bilincimizle gerçekten ilgilidir. Belki, maddenin özel doğasımn altında yatan ve maddenin nasıl davranması gerektiğine hükmeden erişilmesi zor nitelik her ne ise onu anlamamız gerekecek. “ ROGER PENROSE “US NEREDE”alıntı

Bilinç uygun bir şekilde örgütlenmiş elektro-kimyasal bir reaksiyondur ve bundan sorunlu olan 14.7 milyar ışık yıl önce büyük patlama ile başlayan evrenin en azından bu dünyada milyarlarca yıllık kimyasal,biyolojik ve nörofizyolojik evrimin sonucudur.

Bilinç evrenin oluşumuyla birlikte doğal olarak gelişiyorsa neden evrenin başka yerlerinde de gelişmemiş olsun? VOLKAN ÖZGÜZ ne diyor bu konuda

Termodinamiğin ikinci yasasına göre henüz denge durumuna ulaşmamış kapalı bir sistemde gerçekleşen her enerji alışverişi sistemi geri dönüşsüz bir biçimde denge durumuna götürür ve sistem bu en düşük duruma veya denge durumuna ulaştığında artık sonsuza kadar , bu şekilde kalma eğilimini gösterir. Bilinç değişen bir ortam karşısında karmaşık bir uygun tepkiler topluluğuna sahip olmaktır. Bir sistemin , önceden içerdiği bilgiden ve kendi içinden gelen enerji akışından içerdiği bu bilgiyi aktaracak şekilde yararlanabilmesi durumunda biliçli olduğu söylenebilir.Böyle bir sistem öğrenebilir.Beyin beden kütlesinin %2 olmasına rağmen enerjinin %30 nu kullanabilir.Beyin yarı kapalı,yüksek yoğunlu bir sistem olup,çalışması görülebilir.Bilinçli bir yaşam içsel düzenle, dışsal koşulları dengelemektir.İç doğamız hakkında bilgeliği somutlayacak olan tek şey tamamlanmış bir nörobilimin kavramsal çerçevesi olacaktır.

Psikolojik durumların ve bilişsel süreçlerin kinetik ve dinamik fonksiyonları kendine özgü bir biçimde ortaya çıkışının, bizim iç yaşamımızı gölgede bırakacak veya bastıracak bir belirsizliğe değil, bunun yerine onun olağanüstü karmaşıklıklarını açığa çıkaracak bir aydınlanmanın , yıldız tozundan olduğumuz bilincinden kaynaklanır.3000 yıllık “kendini bil” metoforu okumak ve okuduklarını özümseyen bilinci ;yaşam deneyimleri ile yeni nöronal bağlantılar kurmakla gerçekleşir.Ben bir nöron ağım. Bir şirketin inovasyon kapasitesi birlikte düşünebilen kollektif bir beyine dönüştüğünde fark yaratır.The HBP avrupa nın cern den sonra ortak bilince erişmesinin ilk adımıdır. VOLKAN ÖZGÜZ ün ekibinin the HBP yer alması süperdir.Süper bilgisayarlarda biz den birileri var.Geçen yıl DAVOS da konuştu Markram.

Birçok kuantum fizikçisi, kuantum teorisi ve bilinç arasında sıkı benzerlikler olduğunu öne sürmüştür. Bu benzetmeler, kuantum fiziği ve sinir biliminin “kurucu babaları” tarafından çok erken dönemde öne sürülmüştü. Bunlar arasında Fizikçiler David Bohm (1951), Niels Bohr (1958), John von Neumann (1955), Roger Penrose (1989 ve 1994) ve sinir bilimci John Eccles (1986) sayılabilir.Günümüzde beynin içinde ne oluyor sorunsunun yanıtını anlamaya çalışan kognitif sinir bilim ya da bilişsel sinir bilimdir (cognitive neuroscience).Kuantum mekaniğinin özellikleri olan kuantum bit, yerel olmama ve dolaşıklık, tünelleme, parçacıklar arası etkileşimler, Bose-Einstein Yoğunlaşması, maddeye eşlik eden dalga ve alanlar bize beyni anlamada yeni ufuklar açabilir. Bir kuantum bit, klasik bitin sağladığı seçenekler olan 0 ve 1’den çok çok daha fazlasını sağlar. Bir kuantum bit’i, dünyamız gibi küre olarak düşünürsek, sadece tam kuzey ve güney kutupları 1 ve 1’e karşılık gelir. Dünyanın Meridyen ve paralelleri gibi, kürenin yüzeyinde sonsuz olasılıkta kesişme noktasına imkan verir. Her kesişme noktası ayrı bir değer ifade eder. Diğer yandan, bilgi işlemedeki temel birimler sinir hücreleri (nöron) olmayabileceği yönünde güçlü kanıtlar vardır. Temel işlem birimleri mikrotübüler tübülinler ya da dendrit üzerindeki dikensi çıkıntıların olabileceği yönünde kanıtlar vardır. Diğer yandan, klasik bilgilere göre, kalsiyum ve potasyum gibi iyonlar kendilerine ait iyon kanallarından seçici olarak geçerler. Ve her iyon bir iyon kanalından geçer. Ancak, kuantum fiziksel açıdan bakıldığında bir iyon sadece bir iyon kanalından geçerek etki etmez. Bir iyon bir iyon kanalından geçmesine karşı, diğer komşu iyon kanalları üzerinde de belli bir etkide bulunur. Örneğin, kalsiyum iyonunun çapı santimetrenin yüz milyarda biridir. Kuantum belirsizlik ilkesine göre, bir kalsiyum iyonunun belirsizliği 0,04 cm ya da binde dört santimetredir. Bu değere bakıldığında, belirsizlik etki alanı, kendi asıl çapının 100 milyon katı bir alana yayılır. İyon kanallarının mikrometre karede 2000 ile 12 bin arasında olduğu düşünüldüğünde ve beyinde milyar milyar kalsiyum kanalı göz önüne alındığında bu etkinin inanılmaz olduğu görülecektir. Aynı durum sadece iyonlar için değil, sinir ileticileri için de geçerlidir. Bir sinir ileticisi tek bir alıcısına (reseptöre) bağlanmakla beraber, aslında yakın komşuluğundaki diğer reseptörlere de etki eder. Örneğin, 8 nanometre (nm) çapındaki bir sinir ileticisi 63 nm genişliğinde bir alanda etki eder.beyin ceo dur.CEO, bir şirketin kendine en soyut bakış biçimini temsil eder. Beyin söz konusu olduğunda ise bilinç, milyarlarca hücrenin kendilerini bir bütünün parçası olarak görmelerini, karmaşık bir sistemin kendi yüzüne ayna tutmasını sağlayan bir araçtır.“Aklıma bir şey geldi!” diye böbürlendiğinizde beyniniz aslında muazzam bir iş çıkarmış ve bu deha anınıza hazırlamıştır oysa sizi. Sahne arkasından çıkarıp da ortaya sunduğunuz bir bilgi, nöral devrelerinizin bu bilgi üzerine saatler, günler, belki de yıllar öncesinden başladığı çalışmanın, onu pekiştirip sürekli olarak denediği, yeni kombinasyonların ürünüdür. Düşünce ve düşlerimizin, anılarımız ve deneyimlerimizin tümü bu tuhaf nöral dokudan doğar. Kimliğimiz, beynin çapraşık ektrokimyasal ateşlenme örüntülerinde saklıdır. Bu elektrokimyasal sinyaller, yoğun nöron ağı içinde fişek gibi ilerlerler. Sinyal üretici temel hücreler, nöronlardır. Beyin içinde bulunan yaklaşık yüz milyar nörondan her biri, yaşamınız boyunca onlarca ya da yüzlerce elektrik atımını binlerce başka nörona göndermektedir.Yaptığınız zihinsel simülasyonlar, “burada ve şimdi” gerçekleşen bir deneyimle yarışamaz. Gelecek, beyin için olsa olsa şimdinin soluk bir gölgesi olabilir. Şimdinin gücü, insanların neden o an için kendilerini iyi hissettirip ileride tatsız sonuçlar yaratabilecek kararlar aldıklarını açıklar.Başkalarıyla bu tür bağlar kurma güdüsü, “ösosyalite” (“eusociality”; eu- öntakısı Yunanca’da “iyi” anlamına gelir) olarak adlandırılır. Deneyimleriniz, anılarınız, sizi siz yapan her şey, beyin hücrelerinin arasında kurulmuş bir katrilyon kadar bağlantının oluşturduğu eşsiz bir örüntüyle temsil edilmektedir.

Kavrayamayacağımız kadar büyük ve karmaşık olan bu örüntü, sizin “konektom”unuzdur.

Beyniniz kuantum dünyasına bir arayüz olmadıkça zamanı deneyimleyemezsiniz. Uzayı ya da uzayda var olan herhangi bir şeyi de deneyimleyemezsiniz.

Beyniniz bir kuantum makinesidir ve beş duyunun seviyesinin altında bir yerde siz yaratıcı bir güçsünüzdür. Zaman sizin sorumluğunuzdadır

Kendi düşüncelerimize ve arzularımıza o kadar bağlıyız ki kolayca, “Benim zihnim,” diyoruz. Ama bilinç bütün evrende var olan elektromanyetizm gibi bir alan olabilir. Elektrik sinyalleri beyne yayılır ama “Benim elektriğim,” demeyiz ve “Benim zihnim,” dememiz gerektiği de şüphelidir.

Öncü kuantum fizikçisi Erwin Schrödinger bununla ilgili birçok kez açık konuşmuştur.

İşte bunlardan üçü:

1. “Bilinci bölmek veya çarpmak anlamsız bir şeydir.”

2. “Gerçekte sadece tek bir zihin vardır.”

3. “Bilinç, çoğulu olmayan bir tekildir.”

Yüz yıldan uzun süre önce kuantum devrimini başlattığı söylenen Max Planck harika ve gizemli bir şey söylemiştir: “Evren bizim geleceğimizi biliyordu.” İnsan beyni her ne kadar evrim ürünü olsa da zihnin alanı en az evren kadar eskidir. Bir sorunla karşılaştığımızda bütünü görmek için bir an durup geri çekilip yeniden bakmamız gerekir. Düş gücü, gözlem ve deneyimi birleştirip yeni bir şeye dönüştürür. Oysa ki bilgisayarda bulunmayan Öte yandan yenilik ve yaratıcılıkla serpilen, girişimci fikirlerle gelişen bir çağda yaşıyoruz. Steve Jobs gibi farklı düşünenlerin başarı hikayelerini heyecanla takip ediyoruz. Ancak yaratıcılığa verdiğimiz bu değer yüzeysel, çünkü aslında belirsizlikten hoşlanmadığımızdan düş gücü içten içten bizi korkutur. Genel geçer gidişatı devam ettirmek için alışageldiğimiz, kolaya kaçan seçimler yaparız. Aynı durum kurumlar, şirketler için de geçerlidir .Bizi gerileten zihnimizin doğal yapısı olabilir ama aynı zamanda en ufak bir işaret bizi bambaşka bir yöne doğru itebilir. Araştırmalar içgörümüzle ilgili kavramların zihnimizi hazırlayıp bizi daha yaratıcı düşünmeye sevkettiğini kanıtlanmıştır. Sanat eserlerine, ünlü düşünürlerin resimlerine bakmak, mavi renk, mutlu yüzler ve mutlu eden bir müzik farkında olsak da olmasak da yaratıcılığımızı artırabilir. Bitkiler, çiçekler, doğa manzaraları, aslına bakılırsa tüm pozitif imgeler aynı amaca hizmet eder. Hatta inanması güç gelebilir ama üzerine beyaz bir önlük geçiren herhangi biri bile doktorlarla bağdaştırdığımız özelliklerin etkisine girerek daha bilimsel düşünmeye başlar. Bir problemden ya da durumdan fiziksel veya zihinsel olarak uzaklaşmak yeni bir bakış açısı sağlar. Düşünme ve karar verme şeklimizi geliştirmek için kendimizi bir adım geri çekilip bakmaya zorlamamız gerekir Tek yapmanız gereken zihninizde gerekli alanı boşaltmaktır. O alanı boş bir tuval gibi düşünüp düş gücünüzün dilediğinizce renklendirmesine izin verin.Düş gücünüzü hareke geçirmek sakinleşin.Çünkü o anda mevcuttur, dikkatlidir, düşüncelerinin ve içinde olduğu durumun farkındadır.Düşünce hakkında düşünmek, aklın işleyişine kafa yormak geleneksel olarak felsefe ve ekonomi uzmanlarının ele aldığı, spekülasyona açık bir konu ancak son zamanlarda psikoloji ve nörobilim (sinir sistemini inceleyen disiplinlerarası bilim dalı) sayesinde daha ampirik (deneye dayalı) bir süzgeçten geçirilmeye başlamıştır.Karar vericiler hangi şartlarda ve boyutlarda karar verirlerse versinler, bir belirsizlik ortamı içinde bu işlevlerini yerine getirmek zorundadırlar. Verilen kararların doğruluğu ise, söz konusu belirsizliğin riske dönüştürülebildiği ölçüde sağlanacaktır. Ancak karar vericiler karar sürecinde klasik bilimsel yaklaşım ve bu yaklaşımın içerdiği yöntemleri kullanıyorlarsa, sonuçta verilen kararlar, iyi — kötü, güzel — çirkin, doğru — yanlış, evet — hayır, siyah — beyaz ya da 0–1 gibi yönlü kararlar olacaktır. Oysa gerçek yaşam mutlak ayrım üzerine kurulu değildir. Diğer bir deyişle karar ortamlarında mutlak siyah ve mutlak beyazın yanında binlerce gri tonunun varlığı unutulmamalıdır.Bu noktada genel anlamda karar süreçlerinde belirsizliğin nasıl öngörüleceği ve nasıl karar süreçlerinin bir parçası haline getirilebileceği yolunda çalışmalar başlamış ve bu çalışmaların sonunda alternatif bilimsel yaklaşım düşüncesi ortaya atılmıştır. Bu süreçteki son nokta ise Loutfi Zadeh’ in Bulanık Mantık Teorisi olmuştur. Zadeh’ e göre bulanık mantık çoklu değerliliktir.- Günlük hayatta olduğu gibi belirsiz, zamanla değişen, karmaşık, iyi tanımlanmamış sistemlerin denetimine basit çözümler getirir. Sistem basit bir matematiksel modelle tanımlanabilen bir sistemse o zaman geleneksel bir denetim yeterli olacaktır. Ama karmaşık bir sisteme geleneksel bir mantık uygulamak hem çok zor hem de yüksek maliyetlidir. Buna karşılık bulanık mantık denetimi geleneksel mantığa göre sistemi daha iyi analiz edebileceği gibi aynı zamanda da ekonomiktir. Bulanık mantıkta işaretlerin bir ön işleme tabi tutulmaları ve oldukça geniş bir alana yayılan değerlerin az sayıda üyelik fonksiyonlarına indirgenmeleri nedeni ile bulanık denetim genellikle daha küçük bir yazılımla daha hızlı bir şekilde sonuçlanır. Söz edilen az sayıda değerler üzerinde uygulanacak kural sayısı da az olduğundan sonuca ulaşmak daha da çabuklaşacaktır. Bu durum geleneksel bilgisayar ortamında böyledir.Özel geliştirilmiş bir donanımla sonuca daha da hızlı ulaşmak olasıdır. Örneğin Sanyo-Fisher firması mühendisleri, video kayıt cihazında kullanmayı düşündükleri mikro bilgisayarın yetersiz kalmasından dolayı, bulanık denetim kullanmaya karar vermişlerdir. Bulanık denetim yazılım boyutlarının daha küçük olmasını sağladığından, dış bellek kullanımına gerek kalmamıştır. Bulanık mantık denetiminin sağladığı bir diğer avantaj ise doğrudan kullanıcı girişlerine ve kullanıcının deneyimlerinden yararlanabilmesine olanak sağlamasıdır.

  • Bilindiği gibi otomatik vites değişimi motorun belli hızlara ulaşması sonucunda otomatik olarak gerçekleşir. Buna karşılık manuel vitesli bir arabada ise sürücü, yol, yük ve kendi araba kullanış tarzına göre belli durumlarda vites değiştirir. Subaru tarafından üretilen justy tipi otomobilde kullanılan aktarım organının değiştirilmesi, bir kayışın konumunun bulanık mantık kullanılarak değiştirilmesi ile sağlanır. Böylece arabanın ivmesi ve performansı sürekli olarak ayarlanır hale gelir. Subaru, bu otomobilde kullandığı bulanık mantık üyelik fonksiyonlarını, otomobili test şoförlerine kullandırarak ve onlardan ivme ve performans açısından en iyi aktarım oranını öğrenerek ayarlamıştır. Bu konuda Honda ve Nissan da benzer çalışmalar yapmışlardır.PARADİGMA KAYMASI ile lütfi zadeh zihinsel bir devrim yaparak yapay zekanın temelini atmıştır. KUHN un bilimsel devrimler yapısının güncel bir örneğidir.MATLAB ile bulanık mantık modellemesi yapılıyor,kolayca.

--

--

diep2053

#diep döngüsel inovasyon ekonomi platformuna CiLAB — döngüsel inovasyon lab.- katılabilir