Küreselleşme

Mete Arkın
2 min readJun 11, 2016

--

Medium’daki ilk yazımı bu dönemin başından beri üstünde odaklandığım “küreselleşme” hakkında yazmak istedim. Acemiyim daha bu deneme yazılarında sürç-i lisan edersem affola.

İkinci Dünya Savaşı ve özellikle Soğuk Savaş sonrasında ABD ve SSCB arasında kutuplaşmaya başlayan dünyada, Afrika’daki emperyal kolonicilik hareketlerinden sonra, en büyük emperyal hareketler yaşanmıştır. Her iki ülke de kendine yandaş toplamaya başlamıştır. 1947 yılında başlayan Soğuk Savaş sonrasında 1949'da NATO’nun da kurulmasıyla o dönemin Başbakanı Adnan Menderes yüzünden Türkiye, Amerikanlaşma sürecine girmiştir.

SSCB’nin dağılmasıyla küreselleşmeye başlayan Amerika’nın Türkiye üstündeki en büyük emperyal hareketi Köy Enstitüleri’ni kapatmaya yönelik olmuştur. Bu konunun ayrıntılarına Köy Enstitüleri hakkında yazmak istediğim denememde değineceğim.

Sonradan düzenleme: Köy Enstitüleri hakkında yazdığım yazıya buradan erişebilirsiniz.

Amerika’nın küreselleşme hareketleri yüzünden Köy Enstitüleri’nin de kapanmasıyla kendi üretimini yapamayıp dışarı bağımlı hale gelen Türkiye, PKK terör örgütü ve AKP hükümeti gibi sancısını çektiğimiz çoğu sorunun başlangıcına sebep olmuştur. Şu an Türkiye öyle bir hale gelmiştir ki Türk işçisinin aldığı maaş Amerikan çocuğunun köpeğinin masrafını bile karşılayamazken, ülkemizde Tayyip Erdoğan’ın atası olan Adnan Menderes gibi Amerikancılar yüzünden ülkemizin ekonomisi ve kalkınması geri plana itilmiştir. Adnan Menderes’in, Amerikan askerleri ülkemize geliyor diye kerhanelerin duvarlarını boyatması, üstüne yetmezmiş gibi Amerikan askerleri nasiplensin diye onların bulunduğu ortamlara fahişeler yollaması gibi hareketlerinden de anlayacağımız gibi kendisi tam bir ibiştir. Bu gibi ibişleri fırsat olarak gören Amerika, ülkemize Starbucks, Burger King, Mc Donalds ve Coca Cola gibi ürünleri Truva Atı gibi sokmuştur. Coca Cola hakkında Efe Aydal’ın yazısını okumanızı tavsiye ederim. Buradan erişebilirsiniz.

Türk gencinin bu gibi ürünlerin popüler olmasını sağlaması ve bu ürünleri kullanarak kendini havalı ve zengin sanması maalesef ülke yerelini yok etmiştir. Mıhlama gibi bir lezzetin olduğu Rize’de hamburger olmamalı, uluslararası bir zincirin kahvesinin -ki bana kalırsa dünyanın en kötü kahvesi- açtığı kahve dükkanı ülkemizde mantar gibi türedi. Türk kahvesinin olduğu bir ülkede, nasıl bu kadar kötü bir kahve satabilir? Yine ülkemizdeki gençlerin, bu popülerizmden etkilenerek bu kahveyi satın alması ülke yerelini yok etmektedir. Aynı gençlerin “ülkemiz neden gelişemiyor neden kalkınamıyoruz pfff” diye tweet atması da ilginç bir ironidir. Cem Seymen, küreselleşme hakkında yaptığı TEDx konuşmasında Türk gencinin küreselleşmeye karşı nasıl bir tavır takınması gerektiğini çok iyi anlatıyor. Konuşmaya buradan erişebilirsiniz.

Ne zaman ki ben İtalya’daki restoranların menülerinde pilav üstü kuru fasülye görürsem işte o zaman Türkiye’deki restoranlarda da pizzayı görmek isterim. Ne zaman ki ben Amerika’daki restoranların menülerinde tarhana çorbasını görürsem işte o zaman Türkiye’deki restoranlarda da hamburgeri görmek isterim. Küreselleşme kelime anlamı ile budur, fakat şu anda yaşanan küreselleşme, emperyalizmden başka bir şey değildir.

--

--