1970'lerin başında Fenerbahçe Dereağzı tesislerinin hemen karşısında doğmuş bir çocuk olarak, Fenerbahçe’li olmam kaçınılmazdı. Markasız formalara, çubuklunun arkasına beyazla yazılmış sayılara aşık olmuştum. Stad çok yakınımızda olduğundan maçlardaki heyecanı evin içinde yaşıyor, gol olduğunda anında haberimiz oluyordu. Maç günlerinde Kızıltoprak’da tüm sokaklar arabalarla dolar, yayalar dahi yürüyecek boşluklar bulmakta zorlanırdı.