Edip Solmaz ve zamanın ruhu
Solmaz’ın belediye başkanlığı adaylığında kullandığı simge de bir o kadar çok şey anlatır… Bir ağaç… Yaşam ağacı… Kökleri derinlerde ancak henüz yeşerememiş bir ağaç. O ağaç bugün milyonların altında toplandığı bir ağaç
GÜLCAN DERELİ
Edip Solmaz belediye başkanı seçildiğinde ben daha doğmamıştım. Zamanın ruhu farklıydı, henüz her yer beton değildi ama devletin zihinsel kodları o zaman da Kürtlere karşı beton gibiydi. Bu yazı biraz neleri yitirdiğimize; masumiyetin ve saflığın aldığı yaralara dair bir deneme. O yüzden Edip Solmaz’ın kazandığı 1979 Batman (Êlih) belediye seçimleri ile bugünün seçimlerini karşılaştırırken tarihsel bilgiden çok o zamanın ruhunu, duygusunu anlamaya çalışıyorum. Bir kuş yavrusunu avucumuzda tutar gibi üzerine titrememiz gereken halleri, o günden bugüne uzanan zincirin nerede paslanıp, nerede parladığını anlama çabası….
Bir fotoğraf…
Edip Solmaz’ın belediye başkanı seçildikten sonra makam odasında çekilmiş bir fotoğraf. Belki de biraz kişisel bir bakış ama fotoğrafa bakarken, kelimelere dökemediğim ama masumiyet, saflık, sadelik, inanç, elle tutulamayan bir şeyler hissediyorum. Çoğumuz geçmiş zamana ait fotoğraflara bakarken dile getirmekte zorlandığımız bir şeyler hissederiz. Öyle bir şey. Gözleri kararlı ama mütevazi bakıyor. Döneme uygun bir ceket, bir gömlek… Nedense fotoğrafa bakarken geniş paçalı bir pantolon giydiğini düşünüyorum. Sonra da biraz sivri burunlu bir ayakkabı… Yine nedense insanın eşyayla ilişkisi bugünle karşılaştırıldığında farklı gibi geliyor. Eşya henüz tam nesneleşmemiş, insan hikayesinin bir uzantısı olarak canlı ama solmaya yüz tutmuş halde… Sonra masasında duran kalemler… Bu kare 70'lerden 90'lara uzanan bir kare. Artık böyle makam odaları yok, insanın ve eşyanın ortak hikayesi, eşyaya sinmiş insan hikayesi artık neredeyse yok… Eşya nesneleşince, hikayesini de kaybetti. Sonra fotoğrafı çekeni merak ediyorum. Acaba o anda ne hissediyordu? 1979'da Kürt Özgürlük Hareketi’nin bir yurtseveri olarak Batman’da belediye başkanlığına aday olmak büyük cüret. Kazanmak ise daha büyük bir cüret. Bunu hissetti mi acaba fotoğrafı çeken?
Bir ağaç…
Solmaz’ın belediye başkanlığı adaylığında kullandığı simge de bir o kadar çok şey anlatır… Bir ağaç… Yaşam ağacı… Kökleri derinlerde ancak henüz yeşerememiş bir ağaç. O ağaç bugün milyonların altında toplandığı bir ağaç. O ağaçtan bugünkü ağaca gelirken kuşkusuz çok şey değişti. O ağaç zincirinde paslanmalar ve de parlamalar oldu. Örneğin bir belediyeden yüz belediyeye gelindi. O masumiyetin taşıyıcıları bedel vere vere yemyeşil bir ağaca vardı. Acaba o yeşerttikleri ağacı yeterince koruduk mu? Su verip herkesin gölgesinde eşit faydalandığı, meyvelerini, yapraklarını eşit paylaştığı bir ağaca vardı mı? Makam mevki paslandırdı mı? Yeterince halka mal oldu mu yerel pratik? Hepimiz birlikte düşünelim. Bunca bedelin hatrına…
Bir pusula…
Yine o ağaç logosunun altında yazan Edip Solmaz’ın sözleri de çok şey anlatır zamanın ruhuna ilişkin. “Yurtsever halkımıza… Gelişmeyi, ilerlemeyi, bütünleşmeyi simgeleyen ağacın altındaki boşluğa ‘Evet’ mührünü basın.” Gelişmeyi, ilerlemeyi… Bu kelimeler dönemin hakim sosyalist terminolojisi. O zamandan bu zamana bu kelimelerin içeriği eleştiriye tutuldu, başka kelimeler ve anlamlar üretildi. Ancak bu kelimelerde gizli olan anlamlar bugün kendine yeni kelimelerin içinde anlamlar buldu. Yeni paradigmalara kucak açtı. Bütünleşme vurgusu ise kadim Kürt birliğine atıf olsa gerek. Kürtlerin en büyük yarasına, zamansız bir ihtiyaca işaret ediyor.
Egît ve Lice depremi…
Solmaz’ın belediye başkanlığı Kürt Özgürlük Hareketi’nin toplumsal öncü dalgası gibi… Solmaz, Mahsum Korkmaz (Egît), Ahmet Kurt, Osman Ergin, Mazlum Doğan’dan etkilenir. Onların ruhunun takipçisi olur. Fotoğrafı netleştirmek için kardeşi Esref Solmaz’a soruyorum: “O askeriyeden istifa etti zaten. O zaman Lice depremi olmuştu. Duygu, doluydu. Oradaki anlayışa tepkiliydi, zaten o anlayışı içine sinmediği için askerden ayrıldı. O dönemde Batman’da etkilendiği kişilikler de vardı. Hareketten, çalışma yürütenlerden etkilenmişti. Mahsum Korkmaz (Egît), Ahmet Kurt, Osman Ergin, Mazlum Doğan’dan… Edip çok temiz, dürüst ve yurtsever bir anlayışa sahipti. Hukukçu olmayı çok istiyordu. Bu tür durumlarda halkı savunmak istiyordu. Sınavlara girmişti İstanbul Hukuku kazanmıştı. Halkına hizmet anlamında çok kararlıydı.”
Sanal mı, gerçek mi?
O zamanın seçimleri ile bu zamanın seçimleri arasında farklılıklar var. Bu farklılıkların en başında kuşkusuz teknolojik imkanlar geliyor. Kendimi o zamanda düşünüyorum. Her şey el emeği olmak zorunda. Birine mesaj atamam. Çalışmaları sanal medyada paylaşamam. Reklam filmi çekemem, zaten çekmem! Telefon etmek bile lüks. Herkesin evine, bahçesinde altında oturduğu ağaca konuk olmam gerek. Tek başıma yapamam. Çok olmam gerek. Solmaz belediye başkanı olduğunda daha doğmamış biri olarak belki epeyce yaşlı biri gibi ve bir dinozor gibi anılmayı göze alarak şunları diyeceğim: Yüz yüze, göz göze bakmanın bir ikamesi yok. Hayat sanal olarak paylaşılamaz. Solmaz lokallerde ve camilerde gençleri örgütlüyor…
Zamanın ruhu değişiyor
Kardeşi Esref Solmaz, “O zaman mevcut belediye başkanı bir olaydan dolayı istifa etmişti. 60 gün sonra seçim kararı alındı. Ve ona göre Edip’i aday olarak gösterme kararı aldılar. Gençler ev ev dolaşıyorlardı ve o dönem Batman’da ulaşmadıkları ev kalmamıştı. Bire bir görüşmeler yaptılar ve seçim çalışmalarını bu şekilde örgütlediler. Kapı kapı, ev ev gezdiler. O zaman öyle sosyal medya yoktu. Ancak işte böyle kişiler üzerinden kişilerin dolaşmasıyla bütün Batman halkı arasında iyi bir çalışma yapıldı. Özellikle gençler ve orta yaş grubundan insanlar bu çalışmayı yürüttüler ve sonuç aldılar” diyor. Hayat akıp gidiyor kuşkusuz, zamanın ruhu değişiyor. Yine de kadim zamanlardan miras kalan bazı hayat deneyimleri bugüne varmalı, zincir paslanmamalı. Bugünlerde hepimizi çevreleyen bu zamanın bazı zorunlulukları olduğunun farkındayım. Bu zamanın en ayırt edici özelliği ne diye sorulursa atoma kadar bölünmemiz, şu kainatla bağımızın kopması, o ağacın kökleriyle temasımızın kesilmesi olduğunu söylerdim. Hepimiz hücrelerimize kadar parçalandık, devasa teknik ve uzmanlık alanları arasında bütünü göremez olduk; eski zaman filozoflarının artık çıkmamasını hep buna yorarım. Neyse ki biri çıktı!
O gözlere bakmak…
Kardeşi Esref Solmaz’ın anlattığı bu hikaye çok şey anlatır: “Seçimi kazandıktan sonra Batman’da karaborsa çok yaygındı. Şeker, çay, tüp, gaz, karaborsadaydı. Bizim aile olarak da şekerimiz bitmişti. Babam da bir çuval şeker almıştı. Bir belediye zabıta ekibi -el arabasıyla o zaman araçlar yoktu- şekeri eve getiriyor. Tesadüf Edip de bahçede oturuyordu. Biz de oradaydık. Babam o şekerle el arabasıyla arkasında zabıtayla gelince hemen hiç evin içine koymadan, dedi ki ‘Baba biz diyoruz, hak, hukuk, adalet, herkes orada sıraya giriyor. Biz de sen de herkes gibi sıraya girip şeker alacaksın.’ Edip o şekeri geri gönderdi. Tabi babam sonra gitmedi ama o konuda hiç taviz vermiyordu. Tavizsizdi. Babama bile taviz vermedi. Herkese öyle davranıyordu. Zaten insanlarda da bu kadar kısa süre etki etmesinin sebeplerinden biri buydu. Yine o dönem Batman’da sel olmuştu. Batman’in içinden geçen bir çay var, gece oraya selin olduğu yere gidiyor. Selin içinden geçerek gidiyor. Biri karşıdan bağırıyor ve halka diyor ki, ‘Ya adam orada çok eziyet çekiyor. Sel ile uğraşıyor. Sizin belediye başkanınız nerede?’ Biri de dönüp onu söyleyen kişiye, ‘O çok eziyet çekiyor dediğin kişi bizim belediye başkanımızdır. İşte orada çabalıyor’ diyor.”
Edip Solmaz, sadece 28 gün belediye başkanlığı yaptı. Daha 27 yaşındaydı. 12 Kasım 1979’da uğradığı suikast sonucu hayatını kaybetti. Edip Solmaz, Batman’da devletin ilk “faili meçhul” cinayetlerinden biri olarak kayıtlara geçti. Bugün Solmaz’ı konuşuyorsak, o fotoğraftaki adanmış, kararlı, mütevazi, masum, halkının yarasını dert edinen o gözlere tekrar tekrar bakmalıyız.