Oyunculuk (Gamer) Hikayem

Senem Aksakal
5 min readJul 2, 2020

--

Merhaba, ben Senem. İflah olmaz bir oyuncuyum (gamer). Oyunlarla tanışmam çok küçük yaşlara uzanıyor, hatta yaşıma basmadan öncesine.

1,5 yaşında ilk dişim çıktığında bilgisayar oyunlarıyla çoktan tanışmıştım. Tam tarihini bilmiyorum ancak bilgisayarla ve oyunlarıyla tanışma hikayem biraz ilginç. Dünyaya geldiğimde abim üniversite öğrencisiymiş ve evimizde bilgisayar varmış. Tabi doğal olarak hem benimle ilgileniyor hem derslerine çalışıyormuş. Nereden aklına esmiş bilinmez; bir gün bilgisayarda çalışırken beni de kucağına almış ve oyunlar açmış. Tabi o yıllarda MS-DOS var, henüz Windows çıkmamış. Kara ekran üzerinde bir şeyler kodlayıp başlattıktan sonra renkli bir dünyayla buluşmuşum. “İlk görüşte aşk” böyle başlamış olsa gerek. Abimin klavye üzerinde bastığı tuşlar ile ekrandaki karakterin senkronize olarak nasıl tepki verdiğini izleyerek öğrenmişim. Daha sonra kendim de denemeye başlamışım. Tabi bebek eli, ne kadar çok tuşa aynı anda basabilir ki? Anca tüm parmaklarımı kullanarak tek bir tuşa basabiliyor ve karakterin benim bu çabamla hareket ettiğini gördükçe mest oluyormuşum.

Çocukluk yıllarımda ve büyürken de bilgisayar hiç eksik olmadı.

İlkokulun ilk günü herkes için unutulmazdır, benim için de öyle… Her zamanki gibi bilgisayarımın başına oturmuş, Aslan Kral (Lion King) oynuyordum. Yanıma ablamla annem gelip “Senem hadi hazırlan, okula geç kalıyorsun!” demezler mi? Ne okulu, ne gitmesi? Meğer beni ilkokula yazdırmışlar ve zorunlu eğitime başlamam gerekiyormuş. Hiç istemeyerek de olsa, o gün oynadığım oyunu yarıda bıraktım. Okula gitmek için ablam üstümü giydirip beni hazırladı. Hep beraber gittik. Hatıra olsun diye ablam fotoğrafımı çekmiş.

6 yaşında anasınıfına başlarken, okulun ilk günü

Surat ifademden ve elimin duruşundan ne kadar hoşnutsuz olduğum belli oluyor. Aklım, yarım kalan oyunda; bedenim okuldaydı. Diğer öğrencilerin aksine hiç ağlamadım, sevinmedim de. Bir an önce saatin dolmasını ve eve dönmeyi bekledim. Tabi zamanla ilkokula alıştım; günün belli saatlerini orda geçirmem gerekiyordu ve bu sırada bir şeyler de öğreniyordum. İstisnasız her gün bilgisayarımı özlüyordum. Eve geldiğimde ilk yaptığım iş, sırt çantamı kapının girişinde yere atıp elimi falan yıkamadan, doooğru odaya koşup bilgisayarımı açmak oluyordu ve saatlerce oynuyordum.

Özellikle ilkokul yaşlarıma damga vuran oyun “Age of Empires 2: The King” ve “The Conquerors”du. Ne zaman oyun biterse o zaman çantamı boşaltıp ödevlerimi yapmaya başlıyordum ama ödevlerimi bitirmeden asla uyumazdım. Başarısız bir öğrenci değildim. Aksine; sınıfın en sessizi, kısa boyumdan dolayı hep en önde oturtulan, öğretmeni dikkatle dinleyip dediklerini harfiyen yerine getiren bir öğrenciydim.

15 günlük Şubat tatillerinde bilgisayarımla özlem giderirdim. Hiçbir zaman tam anlamıyla doyduğumu söyleyemem ama bu süre boyunca mümkünse evden hiç çıkmadan yalnızca bilgisayar oynardım. Bir de ev ödevleri olurdu tabi. Sorumluluklarımın bilincinde bir öğrenci olarak ödevlerimi de okul açılmadan tamamlardım. Genellikle, benden 4 yaş küçük olan yeğenim bu tatillerde Ankara’ya gelirdi. Onla yaptığımız yegane aktivite, bilgisayar oynamak olurdu. Birbirinden renkli oyunların dünyasına dalar, tüplü eski monitörün başında saatlerimizi ve günlerimizi geçirirdik. Belli bir tür oyuna odaklanmazdık, elimizde olan her oyunu oynardık. O devirde internet olmadığı için yalnızca CD ile oyunları bilgisayara yükleyerek oynardık. Bu oyunlardan birkaçı: Wacky Races, Nicktoons Racing, Harry Potter and the Chamber of Secrets, Croc 2, Civilization 3, Spiderman 2, The Worlds of Billy 2, Worms Blast, Tom and Jerry in Fists of Furry, Tarzan, Taz: Wanted, Spirit, MDK 2, XEvil, Lego Rock Raiders, Bugs Bunny & Taz: Time Busters ve daha nicesi. Aklıma kazınanlar bunlar. Hala bazen aynı tadı almak için, özlem gidermek için oynadıklarım vardır.

The Sims Bustin’ Out (Gameboy Advance SP oyunu)

Zamanını tam hatırlamıyorum ama bir dönem atari ile de oynamıştım. Az önce bahsettiğim yeğenim Berk’in atarisi vardı. Onların evine gittiğimde çok kısa bir dönem oynadığımı anımsıyorum. Daha sonra ona Gameboy Advance SP ve Playstation Portable (PSP) da alındı. Yine onunla beraberken oynardık. Gameboy’da oynamayı en sevdiğimiz oyun ise The Sims Bustin’ Out’du.

Sayılı kez de olsa atari salonuna gitmiştim ve çok eğlenmiştim. Yine bir Şubat tatili zamanıydı. Ne vesile oldu, nasıl keşfettik hatırlamıyorum ama ablam, Berk’le bizi Atakule’deki Dream Land’e götürmüştü. Sonra başka bir gün ablamlar, Atakule’de oyalanırken bizi burada bırakıp işleri bitince almaya gelmişlerdi. O gün, bütün oyuncaklardan doyana kadar oynamış hatta tüm harçlıklarımızı harcamıştık. 😀

Kazandığım tüm kuponları elimde tutarken, tam 186 kupon (Atakule Dreamland)

İlk notebook’um Toshiba, lise çağlarımdayken hediye olarak alınmıştı. Yaz tatillerinde artık kasalı bilgisayarı götürmemize gerek kalmamıştı. Özellikle tatillerde bu bilgisayarı kullanmaya başlamıştım. Kış aylarında ise notebook’umu ablam yaşadığı şehre götürüyordu.

Üniversite ve Mobil Oyunlara Giriş

Üniversiteye başladığımda evde ne kasalı bilgisayar ne de notebook vardı. Bir dönem tamamen bilgisayarsız kaldığım doğrudur. Bu süreci ise Nokia N900 telefonum ile geçirdim. Bilgisayarın bana sunduğu pek çok şeyi yapabiliyordu. Efsane bir cihaz! Üstelik kendine has, çok güzel oyunları da vardı. Çocukluğumda oynadığım MS-DOS oyunlarını bile çalıştırabiliyordu. Need for Speed Undercover, Asphalt 5, Bounce Evolution, Doom, Assassin’s Creed: Altair’s Chronicles, The Sims 3 ve daha nice oyunu bu cihaz sayesinde tanıdım. Adeta küçük bir el konsolu gibiydi. Resimdeki aparata hiçbir zaman sahip olamasam da fiziksel klavyesi ile oyunları oynamak büyük kolaylıktı. Çok uzunca bir süre bu cihazı kullandım, oyun notebook’umu aldıktan sonra bile.

N900, el konsoluna çevrilebiliyor.
Oyun yükleme ekranı ve Doom oyunu
Need for Speed Undercover ve Bounce Evolution

Yine üniversite yıllarında, derslerden kalan boş vaktimizde bir keresinde kız arkadaşlarla Playstation Cafe’ye gitmiştik ve inanılmaz eğlenmiştik. 4 ya da 5 kız, her birimiz ayrı ekipmanı alarak Guitar Hero oynamıştık. Tekrar beraber gidip oynamayı planlasak da hiçbir zaman gidemedik. Okuldan sonra bir kısmımız farklı şehirlere dağıldı. Bunun gibi güzel anılar bıraktık yalnızca arkamızda. 🙂

Guitar Hero odası buna benzerdi

Daha sonraları ilk oyun notebook’umu aldım ve halen de onu kullanıyorum. Bu notebook alınırken kendime verdiğim bir söz vardı: “Bilgisayarın hakkını verecek ve oyun sektöründe çalışacaktım. Lamı cimi yoktu!” Bu sözümü tuttum. Bugün, “oyun tasarımcısı” olarak kariyerimin başlarında ilerliyorum. Hedefime doğru emin adımlarla yürürken; içimde, o gün okula zorla başlayan çocuğun kalbinde yanan oyun oynama ateşi hala duruyor.

İçinizdeki oyun ateşini hep canlı tutmanız dileğiyle.

--

--