"Çam Ağacı’nın Gölgesinde"

Adnan Söylemez
3 min readNov 19, 2024

--

Üç Kuşak, Bir Kadın ve Bir Şehir

Çam Ağacının Gölgesinde

Handan Kılıç’ın ilk romanı Çam Ağacı’nın Gölgesinde, insanın köklerine dönme arzusunu, geçmişin gölgeleriyle yüzleşmesini ve yeni bir hayat kurma çabasını etkileyici bir üslupla ele alıyor. Roman, yalnızca bir bireyin hikayesini değil; aynı zamanda geçmişle geleceğin, eskiyle yeninin ve üç kuşağın bir arada var olma mücadelesini anlatıyor. Bu katmanlı anlatı, İzmir’in Bornova semtinde geçen samimi bir mahalle yaşamını da gözler önüne seriyor.

Kitabın kahramanı Hikmet, bir kadın, bir kız evlat ve bir torun olarak okurun karşısına çıkıyor. Hikmet’in hikayesi, eski hayatını geride bırakıp yeni bir başlangıç yapma çabasıyla başlıyor. Ancak hayat, yeni bir düzen kurmayı her zaman kolaylaştırmıyor; aksine, bazen insanı geçmişle hesaplaşmaya zorluyor. Hikmet de yaşadığı olayların ardından baba evine dönmek zorunda kalıyor. Bu dönüş, yalnızca fiziksel bir geri dönüş değil; aynı zamanda bir içsel yolculuğu, çocukluğuna, gençliğine ve köklerine uzanan bir sorgulamayı beraberinde getiriyor.

Romanın en güçlü yanlarından biri, üstkurmaca bir yapıya sahip olması. Hikmet, kendi hikayesini anlatırken aynı zamanda bu hikayeyi yazma sürecini de okurla paylaşıyor. Bu metin içinde metin yapısı, romanı hem derinleştiriyor hem de okuru yazarlık sancılarıyla tanıştırıyor. Hikmet’in gözünden geçmişine bakarken, onun bir kadın olarak taşıdığı yükleri, bir yazar olarak yaşadığı sancıları ve bir birey olarak kendini yeniden inşa etme çabalarını okuyoruz.

Bornova’da Geçmişe Yolculuk

Handan Kılıç, romanın atmosferini zenginleştiren detaylara büyük bir özen göstermiş. Roman, yalnızca Hikmet’in kişisel hikayesini anlatmakla kalmıyor; aynı zamanda okuru 30-40 yıl öncesinin Bornovası’na götürüyor. O dönemin İzmir’inde, çalışmak için gelen göçmenlerin, tutunmaya çalışan ailelerin ve mahalle yaşamının sıcak ama mücadele dolu atmosferine tanıklık ediyoruz. Bu bölümler, hem nostaljik hem de düşündürücü bir dokunuş sunuyor. Roman, bir yandan geçmişin hatıralarını canlandırırken, diğer yandan modern hayatın getirdiği zorlukları da gözler önüne seriyor.

Hikmet’in baba evine dönüşü, sadece bir aile evine geri dönmek değil; üç, belki dört kuşağın bir arada yaşadığı anılar ve çatışmalarla dolu bir dünyaya adım atmak demek. Bu süreçte aile bağlarının sıcaklığı kadar, kuşaklar arası farklılıkların yarattığı gerilimlere de şahit oluyoruz. Kılıç, bu dinamikleri çam ağacı metaforuyla ustalıkla ifade ediyor. Çam ağacı, yalnızca bir metafor değil, aynı zamanda geçmişin gölgesinde hayata tutunmanın, dayanıklılığın ve köklere bağlı kalmanın da bir sembolü.

Üslup ve Duyguların Gücü

Handan Kılıç’ın üslubu, hem tanıdık hem de etkileyici. Sade ama güçlü bir anlatımla okuru hikayenin içine çeken yazar, olayları okurun gözünde canlandırmayı başarıyor. Hikmet’in taşınma hikayesinden babaannesinin göç hikayesine kadar her detay, okuru bir şekilde içine alıyor. Özellikle Hikmet’in Ankara’dan ayrılışı, yeni bir şehirde yeni bir düzen kurma çabası ve bu süreçte geçmişle hesaplaşması, okuru hem düşündürüyor hem de duygulandırıyor.

Hikmet’in kendi hikayesi kadar, çevresindeki detaylar da romana ayrı bir derinlik katıyor. Salon takımları, tül perdeler ve bir vasiyet gereği evin karşısında duran çam ağacı, okurun zihninde yer ediyor. Yazarın betimlemelerindeki gerçekçilik ve doğallık, hikayeyi sadece bir roman olmaktan çıkarıp, bir yaşam kesiti haline getiriyor.

Kendi Çam Ağacımızı Bulmak

Çam Ağacı’nın Gölgesinde okurun yalnızca Hikmet’in hikayesini değil, kendi hayatına da bakmasını sağlıyor. Her birimiz için çam ağacı metaforu farklı anlamlar taşıyabilir; bir hatıra, bir değer ya da bir kök. Romanı okurken kendi geçmişimizdeki çam ağaçlarını, kendi köklerimizi ve kendi mücadelelerimizi sorguluyoruz.

Sonuç olarak, Handan Kılıç, ilk romanıyla oldukça etkileyici bir işe imza atmış. Hem nostaljik hem de modern bir bakış açısıyla kaleme alınan bu eser, okuru derinlikli bir hikayeyle buluşturuyor. Çam Ağacı’nın Gölgesinde, yalnızca bir roman değil; köklere dönüş, geçmişle yüzleşme ve yeni bir hayat kurma mücadelesi üzerine düşündüren bir yolculuk. İlk roman olmasına rağmen Kılıç’ın ustalıkla kullandığı kalemi, bu romanı Türk edebiyatında önemli bir yere taşıyor. Eğer köklerinize dönmek, geçmişin gölgesinde yeni bir anlam bulmak istiyorsanız, bu kitap tam size göre.

--

--

Responses (1)