Developer felan aranıyor mu?
--
Dün bir e-posta aldım, konu yok, ekte bir özgeçmiş, gövdede tek cümle:
birader jokermenu’a developer felan aranıyor mu?
91 doğumlu genç bir kardeşimiz, sağolsun beni biraderi gördüğü için samimi bir üslup ile developer felan arıyor muyuz diye sormuş, böyle developer değil de buzdolabı arasak da bizimle çalışmak istiyormuşçasına. Alınma gücenme yok, bir çok arkadaşımızın gösteremediği medeni cesareti gösterip kendince iş başvurusunu yapmış en azından diye takdir ettim.
Kimliğe dair emareleri silip Twitter’a “arkadaşlar lütfen böyle özgeçmiş atmak yerine, biraz yaptığınız işlerden bahsedin olmadı github profili varsa onu gönderin, incelemek için motive olalım” yazacaktım ki konu bambaşka yerlere gitti, istek üzerine aşağıya aktarıyorum.
Genç meslektaşlarıma sevgi ve saygı duyuyorum, bildiklerimi öğretip, bilmediklerimi onlardan öğrenmeye çalışıyorum. Ağzımdan muhakkak duyan arkadaşlarım olmuştur: “benim 10 yılda geldiğim noktaya siz 5 yılda da gelebilirsiniz”.
“Nereden başlamalıyım?” sorusuna cevabım “işe yaramasa da bir proje yapın” oluyor genelde. Hangi dil, framework, stack vb. olduğu önemsiz. Nasıl yapıldığını bilmediğiniz bir web uygulaması ya da mobil uygulama olabilir, backend ya da frontend olabilir, hiç veri alışverişi olmayabilir, önemli olan yaparken bir şeyleri bozarak ve bozduğunuzu düzelterek öğrenmek olmalı, ben öyle öğrendim.
Genç arkadaşlardan iş görüşmelerinde sık duyar oldum, “ilk iş deneyimim olacak” ya da “daha önce yapmadım” diyorsunuz, bu arkadaşlara özgüvenlerinin bunlara bağlı olmaması gerektiğini anlatıyorum. Deneyeceksiniz, kırıp, bozduktan sonra nasıl tamir edilebileceğini araştırıp, öğrenip, uygulayacaksınız, özgüven sonrasında geliyor. Böyle söylüyorum çünkü denemeden, bozmadan, düzeltmeden insan bir şeyleri nasıl öğrenebilir bilmiyorum.
Bugün, öğrenmek için gözünüze kestirdiğiniz staja ya da pozisyona başvurun. Kod yazarak geçen 15+ seneden sonra halen daha öğrenilecek çok şey olduğunu gördüm. Junior arkadaşlara dil, pattern vb. anlatırken bilmediğim şeyleri keşfediyorum. 10 anlatıyorsam 2 öğreniyorum, yeni araçlar keşfediyorum.
Geçtiğimiz günlerde ofiste uğraştığımız bir kod parçası ile alakalı Rıdvan “hayır abi öyle olmaması lazım” deyip okuduğu bir javascript kitabından ilgili bölümü gösterince ufkum genişlemişti.
“Liseden mezun oluyorum Almanya’ya üniversite okumaya gideceğim yazılım ile alakalı bir şeyler öğrenmek istiyorum, gelip sizinle çalışabilir miyim?” diyen Ömer bir konuda takıldığında değişkenlerin kapsamlarından girip başka bir konudan çıkıyoruz, uzun zamandır sorgulamadığım konuları hatırlamaya çalışırken unuttuklarımı hatırlıyorum.
Ofisin neşesi Cem yakında askere gidiyor ama yakın zamana kadar bir işin nasıl yapılacağına öneride bulunduğunda benimkinden daha iyi çözümler olabileceğini hatırlıyordum.
Orçun her konuda yorumlarıyla ortaya çıkan ürünün kalitesini artırdıkça tek çalışmanın ekip olmaktan iyi olmadığını hatırlatıyor.
İş görüşmesi yaptığım arkadaşlara “birlikte çalışmasak da bir konuda takılırsan yaz, yardımcı olalım” dediğimde yüzlerindeki ifadeyi tarif edemem. Benim anladığım yardım gibi kültürümüzün temelindeki bir olguyu meslektaşlarımız arasında pek paylaşmıyoruz. Her şeyi internette bulabiliyoruz doğru ancak birisiyle konuşarak, paylaşarak yapmanın motivasyona etkisi başka.
Geçtiğimiz günlerde aynen bu sözün üzerine, karşılıklı olumlu görüş belirttiğimiz bir arkadaşımız “abi senin konuşma tarzın beni etkiledi, birlikte çalışmak istiyorum” dedi. Nasıl sevindim anlatamam herhalde, gerçekten bildiklerimi aktarabilir ve çevremdekilerden bir şeyler öğrenebilirsem o zaman bir hedefime daha yaklaşmış ve gurur duyuyor olacağım.
Biliyorum ki bu hisler ya da düşünceler bizim ekibe ya da bana özgü değil. Bir çoğumuz aynı şeyleri düşünüyor ve hissediyor. Dolayısıyla bir yerlere başvurun, gidin, görüşün.
Ekibin profilini inceleyin, enerjisine bakın, birlikte çalışırsanız neleri öğrenebileceğinizi düşünün. Size bir şey katacak, birden fazla alanda bir çok sorun yaşamış ve üstesinden gelmiş ekipleri seçin. Savaşmadan ganimet elde edilmez. Birlikte savaşın, üzülün, kafayı kırın, öğrenin, uygulayın, kazanın, sevinin, gurur duyun. Kod okuyun, eleştirin, daha iyisini yazın, inceletin, eleştiri alın. Araçları deneyin, karşılaştırma yapın, bağlanmayın, pragmatik yaklaşın.
Özgür yazılım felsefesine bir bakın, yazılım dünyasını nasıl iyi hale getirdiğini inceleyin, elinizden gelirse (ki muhakkak gelir) katkıda bulunun. Kullandığınız özgür yazılımlara katkıda bulunun, hata bulursanız raporlayın, düzeltebilirseniz düzeltin. Düzeltirken daha kolay kavradığınızı ve öğrendiğinizi göreceksiniz, yaptığınız iş sizi motive edecek, eforunuz bir sürü insanın hayatına değer katacak. Özgür yazılımın en güzel yanlarından biri bu bence.
Yazdığınız kodu paylaşabiliyorsanız paylaşın, utanmayın, çekinmeyin. Bugüne değerli yorumlarıyla gelmemi sağlayan çok insan var, sağolsunlar. Anmadan olmaz, Pardus ekibi ile çok şey öğrendim. Özgür yazılımlar, eleştirmek, eleştirilmek, inisiyatif almak, pull request göndermek (birinin yazdığı kodu sizin yazdığınızla değiştirmesini talep etmek), topluluğa (ticari işlerde müşteri ile yer değiştiriyor) ve isteklerine saygı duymak, gerçekleştirilebilecekler için emek vermek.
Etkinlik düzenleyin, etkinlik düzenleyene yardım edin, etkinliklerden size faydası olacağını düşündüklerinize gidin. LKD etkinliklerinde bir çok dost ve bilgi edindim. Başka konferanslarda yabancı geliştiricilerle tanıştım, eş-dost ortamı kırıldı, hep konuştuğumuz konulardan kültür olsun, spor olsun farklı konular konuştuk. Farklı fikir her zaman ufuk genişletiyor. Benim onlara konferans sürecinde pek yardımım dokunmasa da Uğur abi, Fatih, Serdar ve başka bir çok arkadaşımın yardım ettiği konferanslarda dünyanın bir ucuna gidip tanışıp sohbet edemeyeceğim insanlarla feyizli sohbetler ettim, farklı dünyalar tanıdım.
Sadece bunlarla ilgilenmekle kalmayın tabi, sanayide kaporta çektim, macun çektim, boya yaptım, araba motoru söktüm taktım. Motor mekaniği yazılım mekaniğinden farklı değil onu öğrendim. Sadece yazılım yazdığınızı sanmayın, bir mimariyi/mekaniği gerçekliyorsunuz. Ateşlemeyi zamanlayan egzantirik milinin sübaplarla ne kadar düzen içinde çalıştığını görüp, doğru şekilde montajını yapmaya çalıştığınızda (sübap ayarı vb.), yazdığınız kod da o kadar harmonik olmaya başlıyor. Ustanın çırağa davranışını eleştirseniz de çırağın ustadan günaşırı neler öğrendiğini, nasıl kendi yöntemlerini icat ettiğini görüyorsunuz. Bunlar cam plazalarda yok, yazılım usta-çırak ilişkisi içermeli, craftsmanship kavramı gönülden takdir ettiğim bir kavram.
Elektronikle uğraşın mesela, eve raspberry ile sunucu kurun tabi ama iki de led yakın. Devre kurun, kurduğunuz devreyi programlayın. Lehim yapın, kod yazmaktan farklı olmadığını göreceksiniz. İlk başta berbat olacak, her taraf kısa devre ile dolacak ama yavaş yavaş ustalaşacaksınız. Her iş böyle, çekinmeyin. Elektronikle ilgilenmek sizi programladığınız makinelere ve yapılarına yakınlaştırıyor, işlemcinin instruction set’ini merak ediyorsunuz, “peki bu gerçek hayatta ne işimize yarayacak” diyor insan ama sonra kodun performansının üzerinde çalıştığı donanımın yapısına kadar alakalı olduğunu öğreniyorsunuz, kod yazma şeklinize yansıyor, iki if az yazıyorsunuz 🙃. Sonra Serdar ile crystal-go benchmark’ı yapıp eğleniyorsunuz, vay efendim “onun garbage collector’ı biraz şey” gibi goygoy konusu çıkıyor.
Yabancı şirketlerde çalışın mesela, gerçekten zor değil, bir çok arkadaşım çalışıyor oradan biliyorum 😉. “beni neden alsınlar” demeyin, beni kimler almak istedi ben de şaşırdım 😂. Google teklif ettiğinde iş arkadaşlarım şaka yapıyor sandım, Ali Işıngör ile 3 kez okuduk e-postayı, 2 gün boyunca “oğlum vallahi biz atmadık” dedi. Ben kendimce sebeplerle bugüne kadar gitmedim, siz gidin. CTO’nuz, CEO’nuz, patronunuz ne diyor umursamayın. Eşsiz bir hikayeyi deneyimleyeceksiniz.
Gidemezseniz de sorun değil, ben uzaktan yabancı şirketlerle ve kişilerle, yurtiçinde yabancı şirketlerle de çalıştım, çok şey öğrendim. Çekinmeyin, iletişim kurun, öğrenin. İsveçli’nin iş ahlakını da, kaynak yönetimini de görün mesela, Alman’ın disiplinini, Amerikan’ın proje planını nasıl detaylı hazırladığını görün.
Yarın bir gün ekip yönetirsiniz, iletişiminizi kendiniz eleştirin, kendiniz gibi biriyle çalışmak ister miydiniz diye sorgulayın. Denk gelirsek İlker Varol ve Murat Küçükosman ile ya da Pardus ekibindeki arkadaşlarım, abilerim ile tekrar çalışırdım mesela.
İş arkadaşlarınızla istisnai durumlar haricinde gerçekten arkadaş olun, insanların sosyal hayatları size bir çok hikaye anlatacak. Dedikodu yapmaktansa fikrinizi ortada paylaşın, yanlışsa da düzeltin, kırdıysanız özür dileyin, yanlış yaptıysanız düzeltin. Kıskandıysanız da insanlık halidir olabilir, bu sefer başka bir yol deneyin, takdir edin, birlikte sevinin, bir parçası olmaya çalışın, bir ucundan tutun.
Ben kurumsal dükkanlardan uzak durdum, çok da faydasını gördüm. Mücadele olmayan, bürokrasi olan, inisiyatif alamadığım yerde durmadım. Bugüne kadar 10+ girişimin kuruluş aşamasına ya yardım etmişim ya da içinde bulunmuşum. Milyonluk işin fişini çekmişim, kendi çapımda para batırmışım. Girişimler konusunda yazılıp çizilecek bir sürü anı olsa da halen öğreniyorum. Her biri kendine münhasır işler, bir çok ders öğretiyor ama başkasının girişimine yorum yapmak da dışarıdan pek kolay değil, bunu söyleyeyim. Benden daha tecrübeli, eyyorlasa keyifle okuyacağım dinleyeceğim insan var muhakkak. Bazen ben de eleştiriyorum. Yapıcı veya yıkıcı olabiliyor, kırdığımız varsa affola. Niyette bağcıyı dövmek değil bağı güzelleştirmek var, böyle oldukça sorun yok bence.
Okuyan, katılan, katılmayan, “ne diyon bilader” diyen herkese teşekkürler, sağolun :)
Bu yazıyı beğendiyseniz kalp düğmesine basarak en içten duygularınızı paylaşabilirsiniz, e-posta, twitter vb. üzerinden iletişime geçebilirsiniz, çay/kahve içebiliriz, beğenmediyseniz de dövmeye gelebilirsiniz 😬