Balonlar

Ahmet Ceran
3 min readMar 22, 2017

--

Şimdi önce şu paylaşacağım fotoğrafa bakalım hep birlikte. Ne kadar da renkli, cıvıl cıvıl, hayat dolu, neşe veren, umut veren, eğlence vaadeden…

Balonlara baktığımız zaman hep iyi hislerle dolarız, balonlar hep bize mutluluğu ve eğlenceyi anımsatır değil mi?

Değil.

Evet, ben de balonlara baktığımda güzel hislerle doluyorum. Bana da uçabiliyor olmaktan kaynaklı bir umut vaadediyor, mutlu ediyor; bakarken bile eğlendirebiliyor balonlar diğer insanları olduğu gibi beni de. Ama hepsi bu kadar değil. Bana göre bir de diğer yüzü var bu lateks eğlence araçlarının, karanlık yüzü. Özellikle de balonlarla aynı ortamda, hele ki kapalı bir ortamdaysam bu bende mutluluktan ziyade gerginlik hissi uyandırıyor. Orada bulunmamak, veya o anda kulaklarımın normalden daha az duyuyor olmasını istiyorum elimde olmadan. Çünkü balonlar patlıyorlar. Balonların ne kadar eğlenceli şeyler olurlarsa olsunlar benim yüreğime yeterince temas edemiyor olmalarının tek sebebi bu.

Bunun üzerinde oturup uzun uzun düşündüm. Bir insan balonlar ve neden tedirgin edici olduklarına dair ne kadar düşünebilirse o kadar düşündüm. Geçmişimi, çocukluğumu, hayatımı uzun uzun irdeledim balonlar çerçevesinde. Hatırladım ki, biz küçükken, ilkokuldayken TRT 1′de “Pazardan Pazara” diye bir çocuk yarışması vardı, hatta bizim okulun öğrencilerini de bir kere götürmüşlerdi de ben hasta olduğum için gidemeyip TV’den izlemiştim. O yarışmanın en sonunda sete yukarıdan yüzlerce balon bırakılıyor ve çocuklar balonları patlatıp içindeki bisiklet hediyesini bulmaya çalışıyorlardı. Ben orada olsaydım ne yapardım diye düşünmüştüm o gün ekran başında, ve balonları patlatmaktan korkacağım, kenarda kulaklarımı kapatıp diğer çocukları izleyeceğim sonucuna varmıştım.

Kendi içime doğru yaptığım yolculuğumda karşılaştığım bir başka balon anısı ise yine pazar günleri yayınlanan Süheyl ve Behzat Uygur kardeşlerin sunduğu “Şahane Pazar” programındaki bir yarışma oldu. Yarışmacının eline bayağı büyük bir balon veriliyor ve balon şişmeye devam ederken sorular soruluyor, cevabı bilene kadar balon şişirilmeye devam ediyor ve balon kimin elinde patlarsa o kaybediyordu. Hatırladım ki ben programın o kısmında hep televizyonun sesini kısardım. Televizyondaki bir balon patlaması bile beni korkuturdu.

Düşündükçe düşündüm, kulak memesi kıvamındaki yüzeysel Fizik bilgimi de işin içine katarak düşünmeye devam ettim ve şöyle bir sonuca vardım en sonunda:

Balonlar patlıyordu evet, ama bundan daha korkunç olanı balonların ne zaman patlayacağını kestiremiyor oluşumdu. Tamam, bir balona iğne batırırsanız birkaç milisaniyede patlar, ama bir balonu sürekli olarak şişirmeye devam eder veya elinizle sıkıştırarak patlatmaya çalışırsanız ne zaman patlayacağını asla kestiremezsiniz. Çünkü bu durumda değişkenler çok fazlalaşıyor, balonun elastikiyeti, lateks üzerinde oluşan deformasyonla ne kadar yıprandığı, balonun maksimum hacmi (ki asla sabit değildir), havanın yoğunluğu ve daha şu an aklıma gelmeyen bir ton değişken. Ee, Laplace’ın Şeytanı da olmadığımız için tüm bu parametreleri o anda hesap edemiyor ve balonun ne zaman patlayacağını kestiremiyorduk.

İşte bir balonun bu gergin ortamı yaratıyor olması (geriyor ortamı çünkü kendi de geriliyor içine dolan havayla), beklenmedik bir anda patlayan bir nevi bombaya dönüşmesi beni tedirgin ediyor ve o sevimli şeylere karşı olan bütün sempatimi sönümlüyordu.

Tüm bu sebeplerden, aslında tek bir sebepten dolayı şişen bir balon beni bu yaşıma kadar hep tedirgin etti ve görünen o ki bundan sonra da tedirgin etmeye devam edecek. Balon şişiren bir çocuk gördüğümde ona balonunu makul seviyeye kadar şişirdiği zaman durmasını söylüyorum, ama çocuklar genelde en büyük balonun kendi balonları olmasını istediklerinden asla durmazlar. Böyle durumlarda ise genelde işi trollüğe vurup balonu çocuğun ağzından çekiyorum ve sönmesini izliyoruz birlikte. Çocuklar buna çok sinir oluyorlar. Ben de onların inatçı yapılarına ve balon şişirme heveslerine sinir oluyorum. Bu şekilde başa çıkamadığım zaman da ya bulunduğum ortamı değiştiriyorum ya da tüm çocukları balkondan atma isteğiyle bu eziyetin bir an önce bitmesini ümit ederek bir köşede bekliyorum.

Bugün anlatmak istediklerimin sonuna geldik. Okuyan ve okumayan herkese mutlu çarşambalar diliyorum.

Son.

--

--