İnsanın Uyku Modu = An

akademikyolcu
2 min readAug 18, 2024

--

Anda kalmanın yetişkinlik döneminde ekstra çaba gerektirmesi ne garip değil mi? Oysa çocukken hep ordayız. Yolda yürürken canımız yaprak toplamak istiyorsa topluyoruz, kedi köpek sevmek istiyorsa seviyoruz, sadece durmak istiyorsak duruyoruz, kumla oynamak istiyorsak oynuyoruz, koşmak atlamak zıplamak istiyorsak düşünmüyoruz hemen yapıyoruz. Ha bir de sallana sallana yürümek var işte o bazen favorim. Bazen dedim çünkü İstanbul’da sallana sallana yürümek mi o da ne? Böyle bir düzenden, hayatın tadını çıkarma ve keşfetme hevesinden bu hale gelmek sizce de garip değil mi? Çocukluktan beri içinde olan o hissin körelmesi? O geçiş tam olarak nasıl bir hızda yaşanıyor? Biz o geçişi neden fark etmiyoruz? Tam olarak hangi noktada canımıza tak ediyor bu düzen?

Şimdiki halimize bakıyorum. Bununla ilgili terapiler alıyoruz, podcastler dinliyoruz.. Kendimize zaman ayırmaya ekstra çabalıyoruz. Bazı günler sadece bir kahve molasına oh be diyoruz dünya varmış. Hatta bazen bana zaman kalmasa da olur yeter ki işler yolunda ilerlesin diye kendimize ekstra yükleniyoruz. Ki bu baya bayaa ben. Yalnız değilim bu yolda kendimizi kandırmayalım. Uyumadan önce yarınımızı planlıyoruz, yemek masasında akşam eve gidince yapacaklarımızı tekrarlıyoruz. Vakit kaybetmeye tahammülüz hiç yok. Üstümüzde gereksiz bir agresiflik ve tahammülsüzlük mevcut. Arka sekmede hep bir şey açık. Yok mu bunun bir tuşu ya? Bir uyku modu hali?

An.. Halbuki ne kıymetli. Edilen sohbetler, güldüğün o espri, yoldan geçen amcalar teyzeler kediler köpekler, koşturan çocuklar, uçan martılar, suya batıp çıkan karabataklar, vapurun o sakin telaşsız sallanışı.. Sadece durmak. Sadece bakmak. Sadece orayı hissetmek. Belki istemsizce gülümsemek. Düşüncelerine değil hissettiklerine odaklanmak.

Günler aylar geçtikçe elde kalan hep hisler. An’ın hisleri. Büyüdükçe sarıldıklarımız, galeriyi kurcalarken gülümseten fotoğraflar, ‘2 yıl önce bugün’ diye gelen bildirimler, bizi biz yapanlar..

Şu an ne kadar başarılıyım, başarılıyız bilmiyorum ama arka planda kafanın içinde dönenleri susturup bulunduğun yerde, mekanda, arkadaşında, dostunda, anda kalabilmenin kıymeti büyük..

O zaman nice anlara. Nice anılara. Nice uyku modlarına :)

Güncelleme: Bu yazıyı 18 Ağustos’ta yazmışım. Bugün 6 Ekim. Ne değişti diye soracak olursak biraz çabalıyorum. Kendime fazla yüklenmemeye, kafamı sadece bulunduğum ortamda tutmaya, tatile gittiğimde sadece gezdiklerime gördüklerime odaklanmaya çabalıyorum. İstanbul bu konuda ne kadar yardımcı oluyor diye sorarsak bu konuda tahminimden iyi hakkını yiyemeyeceğim J En azından sosyal olarak hayatıma sunduğu destekle hafta içinin o kaosunu tolere edebiliyor.

Sabah trafiğinde de anda kalamayacağım arkadaşlar kusura bakmıyosunuz dimi? Eve dönmek için dakikaları saydığım o anlarda yine kalamayacağım. Beni bu odadan alın diye çığlıklar atmak istediğim toplantılar peki? Gelin anlaşalım bunları saymayalım J Sabah yürüyüşlerini alalım, gittiğimiz konserleri/tiyatroları/sergileri/sinemaları alalım, çıktığımız seyahatleri alalım, o kısacık kahve aralarına sıkı sıkı tutunalım.. Ha arkadaşlarımızı ailemizi unutmayalım tabii. Bize nefes aldıran her an anda kalmak için bir fırsat, bu fırsatları kaçırmayalım..

İlk buralardan denemeleri açıyorum ben, siz nerelerden başlıyorsunuz merak içindeyim. Belki bir gün okursanız bu yazıyı ya da denk gelirsek bir yerde paylaşalım.. Paylaştıkça çoğalalım..

--

--