Endülüs Köpeği (1929)

Bir dostluğun anatomisi…

ErhanAKTAY
3 min readMar 10, 2014
Luis Bunuel
Salvador Dali

Film tuhaf ama Bunuel’in açıklaması daha bir tuhaf. Film ilk gösterimini yapıp sürrealist yazar ve ressamlar tarafından şok içinde beğenilince Bunuel’in ve akımın amacına ters şekilde film popüler olur ve filmde ne anlatılmak istediğini bir de yönetmenin ağzından duymak isterler. Çünkü izleyen herkes kendisine göre yorumlar yapmıştır. Bunuel ise Dali’nin ve kendi rüyalarından yola çıkarak beraberce yazdıkları fakat herhangi bir şey anlatmak gibi bir niyetin olmadığını söylemiştir ve herkesin kafasına göre yaptıgı yorumlara yalnızca gülmüştür. Bu filmi ayrı bir severim çünkü en sevdiğim yönetmen ve ressam bir arada (ya da burada beraberler diye en sevdiğim yönetmen ve ressam oldular bilmiyorum) yapmış ve ne yazım ne çekim sırasında herhangi bir sorun yaşamamıştır. Yıllar sonra Altın Çağ filminde de beraber olacaklardı ama maalesef ki Dali büyük aşkı Gala’yla tanışmış ve çok değişmiş.(Zaten bu yüzden akımdan da çıkarılmış söylenenlere göre paragözün teki olmuş). Şiddetli anlaşmazlık yüzünden bu süper beraberlik sona erdi. Elden karınca çıkma sahnesi Dali’nin rüyasıdır ve bu karıncaları Dali’nin birkaç resminde de görmek mümkündür çünkü bu rüyadan oldukça etkilenmiştir. Gözün kesilmesi ve bulutların geçişi de Bunuel’in rüyasıdır. Zaten sürrealizmin sinemadaki başlangıcı ve Bunuel’in hızlı yükselişi bu film sayesinde olmuştur. Bu film ise Bunuel’in rüyası sayesinde.

Bir küçük not daha: Filmin adını bir zamanlar yakın arkadaşları olan sürrealist yazar Endülüslü Lorca’ya atıf olarak konduğunu duymustum. Hatta “Little Ashes” filminde de böyle bir sahne vardır. Ama Bunuel kitabında Lorca’nın bunu üstüne alınmasının o aralar araları açılmış olan arkadaşının alınganlığı oldu0ğunu yoksa öyle bir amacın olmadığını söylüyor.

Dadaizm ve sürrealizm gibi avant-garde akımların yükseldiği 1920′li yıllarda çekilmiş bir filmi bugünün ”mantıklandırma” dünyasında anlamlandıramayabilir çoğu kişi. Filme döneminin gözlükleriyle bakılırsa, dönemin sanat anlayışının sinemaya yansımasıdır aslında. Dali ve Bunuel gençlik yıllarının coşkusuyla tabii ki de bu akımlardan etkilenmişlerdir. Bu akımların kodlarını taşıyan eserler üreterek de akımların sembol sanatçıları olmuşlardır zaman içinde. Filme gelirsek; filmde belli başlıca bir konu yoktur, iki sanatçı rüyalarını birleştirip üzerilerine başka şeyler de ekleyerek sinemasal bir şok yaratmak istemişlerdir ”zamanının popüler sinema tutkunu” seyircisi üzerinde. Bunda da oldukça başarılı olmuşlardır. Film o günkü etkisini belki hala taşımamaktadır ama günümüzde filmi ilk kez izleyen birisinin bile bu ”şey” den az da olsa etkilenmemesi imkansız gibidir. Sözün kısası; sinema tarihine meraklı olan herkesin bir kere bile olsa izlemesi gereken filmlerdendir. Sürrealizm’e ve Lynch filmlerine yakın olanların ise izlemesi ise zaten şart gibidir… Genç Bunuel ve genç Dali, her zamankinden daha gerçeküstücü bir anlayışla, beyaz perdeye unutulmaz kareler kazandırdılar. Öncelikle ay ve bulut görüntüsünü takip eden göz kesme sahnesi geliyor akla. Sinemacılar burada saf düşsel ve sinemasal anlatımı bozan yapılarıyla dönemin sinema seyircilerini dumura uğrattılar. Sadece sinema dünyasına değil, sanat dünyasına da bomba gibi düştü bu kısa film…

--

--