“Ölüm olan” teorik fizikçi: Robert Oppenheimer

Ali Bulunmaz
3 min readSep 5, 2017

--

6 Ağustos 1945'te Hiroşima’ya ve 9 Ağustos 1945’te Nagazaki’ye atılan atom bombaları pek çok kişiyi kaygılandırmıştı ama bunlardan üçü öne çıkıyordu: Bombanın teorisini istemeden de olsa meydana getiren Albert Einstein, ilk bombayı annesi Enola Gay’in adını verdiği uçakla Hiroşima’ya bırakan pilot Paul Tibbets ve bombaları geliştiren J. Robert Oppenheimer.

İlkgençlik yıllarını melankoli, yalnızlık, Hinduizm ve edebiyatla geçiren Oppenheimer, aynı dönemde kimyaya ilgi duyarken matematikteki başarısızlığı yüzünden dertliydi. Yıllar sonra, teorik fizik üstadı olarak anıldığında o dönemi yüzünde bir tebessümle yâd edecekti.

Paul Tibbets

Cambridge Üniversitesi’ndeyken hocasının masasına zehirli elma bıraktığı için başı ağrıyan ve bu olaydan babasının yardımıyla sıyrılan Oppenheimer, Mayıs 1945’te ABD’nin Los Alamos kentindeki nükleer silah geliştirme laboratuvarının başına getirildiğinde, kendisinin bu görev için biçilmiş kaftan olduğunu düşünmüştü. Ancak çalışma arkadaşları endişeliydi.

Oppenheimer, Los Alamos’ta sık sık sessizleşip düşüncelere dalıyor, üstü olan askerlerden aldığı “emirleri” eksiksiz uyguluyordu. Diğer taraftan ABD istihbaratı, hakkında “ılımlı” bilgisini aldığı saha memurlarının hazırladığı rapor doğrultusunda, Oppenheimer’ın Sovyet casusu ve gizli komünist olduğundan şüphelenmişti.

Albert Einstein ve Robert Oppenheimer

İkinci Dünya Savaşı’nın Avrupa ayağı sona ermek üzereyken ABD hükümeti, Almanya’nın nükleer silah geliştirme ihtimaline karşı Los Alamos’taki noksanlıkların giderilmesi için çok net bir talimat verdi. Bu emir, “iş”e (atom bombası yapımının teorik ve pratik kısmına) kampüsteki herkesten fazla hâkim olan Oppenheimer’a elden ayrıca ulaştırıldı.

Talimatın sonuna eklenen notta, Oppenheimer’a duyulan güvenle ilgili bir-iki cümle vardı. ABD hükümeti ve istihbaratı, onu projeye ve kendine daha çok bağlamaya çalışıyordu.

7 Mayıs 1945’te Almanya teslim olunca gözler İkinci Dünya Savaşı’nın Pasifik ayağına çevrildi. Temmuz 1945’e gelindiğinde biliminsanları ve hükümet yetkilileri arasında, Japonya’ya karşı atom bombası kullanılıp savaşın bitirilmesi çağrısı yapan bir dilekçe dolaşmaya başladı.

Los Alamos’ta çalıştığı günlerden birinde, Oppenheimer önüne gelen bu dilekçeyi imzalamayı reddetti. Takvimler 17 Temmuz 1945’i gösteriyordu; bir gün önce ilk atom bombası denemesi yapılırken patlamayı siperden izleyen Oppenheimer, okuduğu Hindu metinlerinde geçen “Ben ölüm oldum” cümlesini hatırlamıştı.

Gerek o günkü denemeden gerek 6 Ağustos’tan sonra herhangi bir açıklama yapmayan Oppenheimer, bu konuda âdeta ilkgençlik yıllarındaki sessizliğe geri döndü. İcadına önemli katkı sunduğu ve ölümcül silahlar sıralamasında en başlarda yer alan atom bombası, onun bilimsel heyecanının bir sonucuydu aynı zamanda: Los Alamos’ta şartlar zorlanarak bir sınırsızlık yaratılınca “her şey yapılabilir” gibi tehlikeli bir ilke insanlığa armağan edilmişti!

İkinci Dünya Savaşı’nın ardından kurulan ve CIA tarafından komünizmle mücadele için finanse edilen Kültürel Özgürlük Kongresi’nin düzenlediği konferansların konuşmacılarından biri de Oppenheimer’dı. Orada, yaptıklarının kaygı verici olduğunu kabullenmekle birlikte ilkgençlik yıllarındaki başarısızlıklarını, bilimsel ilerlemeyle aşma zorunluluğundan ve ne kadar korkunç da olsa dönemin hakikatine uygun hareket etmesi gerektiğinden bahsetmişti.

Hayatının son yıllarında, üstü kapalı olarak 1945’e ilişkin yegâne açıklaması, o konferansta yaptığı konuşmaydı. Oppenheimer, kendisine güvenen ABD hükümetinin yüzünü kara çıkarmazken bilimsel merakını da tatmin edip ömrünün sonuna dek “huzurla” yaşadı.

Yakın bir akrabası; Oppenheimer’ın, atom bombasının Japonya’da kullanılmasını engellemede geç kaldığını düşündüğü için vicdan azabı çektiğini açıkladı. Oppenheimer aynı kişiye, bu sıkıntıdan 17 Temmuz dilekçesine imza atmayışını aklına getirerek kurtulduğunu da söylemişti.

--

--