Dünden Bugüne Devrimci Mücadele — Makedonya

Alternatif Dergi
9 min readMay 29, 2024

--

Giriş

Başlıkta belirtilenin aksine, bu yazıda yalnızca devrimci mücadele değil bu devrimci mücadelenin geliştiği somut şartların genel bir anlatısı da vardır. Zira bir devrimci hareketi hatalarıyla, başarılarıyla ve biçimiyle anlamak için geliştiği şartların içeriğine hâkim olmak gereklidir. Makedonya’nın bu konu olarak özellikle tercih edilmesinin başlıca sebepleri ulusal çelişkisini ve sınıfsal çelişkisini bir arada yaşamasının Türk ve Kürt hareketleri ile benzerliği dolayısıyla buradan çıkarılabilecek derslere bakmak ve aslında Türk işçi sınıfının birlikte yaşadığı coğrafyadaki diğer halkların da etkisiyle sosyalist deneyimler ile sanılandan ne kadar erken tanıştığına dair bir ipucu vermektir.

İlinden ve Kruşevo

Bu tarihi anlatmak için öncelikle Osmanlı dönemine bir bakış atmak lazım, 93 harbi sonrasında Balkanlar’da ciddi güç kaybeden bir Osmanlı vardı. Karşısında ise ulusal kurtuluşlarına kavuşmuş Sırbistan, Karadağ ve Romanya ile birlikte özerklik kazanmış Bulgaristan, topraklarının ciddi bir kısmını özgürleştirmiş Yunanistan. Fakat Bulgaristan’a tanınan bu özerklik Makedonya ve Edirne bölgelerini kapsamıyordu. Bu da süreç içerisinde İç Makedon Devrimci Örgütünün (İMDÖ) kuruluş talebiyle birleşerek bu bölgelerde de özerklik talebini güçlendirdi.

Yıl 1900'e geldiğinde bu örgüt içerisindeki sol kanat olarak oluşan Makedonya-Edirne Sosyal Demokratik Grubu içerisindeki Makedonlar Kruşevo’da ilk Makedon Sosyalistler konferansını aldı. Bu toplantıda kurulacak potansiyel bir bağımsız Makedonya Cumhuriyeti’nin temel nitelikleri tanımlandı. Bu tanımlamalara göre Makedonya, kantonize bir yapıda ve çok uluslu bir devlet olmak üzere gelecekte kurulacak Balkan Sosyalist Federasyonu’nun bir parçası olarak tanımlanmıştı.

1902–1903 İlinden İsyanları’nın büyük bir kısmı da Makedonya’da yaşanıyordu. Bu isyanların bir sonucu olarak aşağıdaki manifesto (Kruşevo Manifestosu) yayınlanarak Nikola Karev önderliğindeki birlikler ile 3 Ağustos 1903 tarihinde 60 temsilcili bir meclise sahip Kruşevo Cumhuriyeti kuruldu.

Hemşerilerim ve sevgili komşularım!

Biz, çok yıllık komşularınız, dostlarınız ve güzel Kruşevo’dan ve güzel köylerinden tanıdıklarınız, inancı, milliyeti veya cinsiyeti ne olursa olsun; insan etine aç, bizi yönetmek isteyen kana susamış haraççıların bu zulmüne daha fazla dayanamayacak durumdayız.

Sizi de bizi de katletmek, sizi de bizi de yoksulluğa düşürmek, aziz ve zengin yurdumuz Makedonya’yı çöle çevirmek isteyenlere karşı başkaldırdık ve elimizde tüfeklerle hepimizi ortak düşmanlarınızdan korumaya, özgürlüğümüzü ellerimize almaya karar verdik.

Bizim kötü olmadığımızı çok iyi biliyorsunuz ve hayatlarımızı riske atma sebebimizin gerçek ve geçerli sorunlar olduğunu da anlıyorsunuz, böylece insan gibi yaşamaya başlayabilir ya da kahraman gibi ölebiliriz. Ve dedelerimizin, büyük dedelerimizin zamanından beri bu toprakların kardeşleri gibi bir arada yaşadığımız için sizleri de kendi kardeşimiz olarak görüyor ve bu kardeşliğin daimî kalmasını istiyoruz.

Tüfeklerimizi size doğrultmadık — böyle yaparsak ayıp olur; bizler gibi kanı ve teriyle geçimini sağlayan barışçıl, çalışkan, dürüst Türk insanına karşı çıkmadık; onlar bizim her zaman birlikte yaşadığımız ve yeniden yaşamak isteyeceğimiz kardeşlerimizdir; katletmek ve yağmalamak, ateşe vermek ve çalmak için ayağa kalkmadık — zavallı ve kana bulanmış Makedonya’mızı yağmalayan sayısız derebeyimizden bıktık; (Sizi) Hristiyan yapmak, annelerinizi, kız kardeşlerinizi, eşlerinizi ve kızlarınızı küçük düşürmek için ayağa kalkmadık; malınız, canınız, imanınız, namusunuz bizim için en az bizimki kadar değerlidir. Biz sadece malımızı, canımızı, imanımızı, namusumuzu korumak için silaha sarıldık. Bizler adalet ve özgürlük için ölmeye yeminli devrimcileriz; tiranlığa ve köleliğe başkaldırıyoruz; mürtetlere, hırsızlara, zalim ve yağmacılara, namusumuzu ve dinimizi lekeleyenlere, alın terimizi, emeğimizi sömürenlere karşı savaşıyoruz ve savaşacağız. Bizden ve köylerimizden korkmayın, kimseye zarar vermeyeceğiz. Sizi sadece kardeşimiz olarak görmüyoruz, aynı zamanda kardeşimiz olarak da üzülüyoruz, çünkü anlıyoruz ki siz de bizim gibi padişahın ve beylerinin, efendilerin ve paşaların, zenginlerin ve güçlülerin kölelerisiniz. İmparatorluğu dört bir yandan ateşe veren ve bizi adalet, özgürlük ve insan hayatı için ayağa kaldıran zorbaların ve zalimlerin köleleri. Sizleri de adalet, özgürlük ve insan yaşamı mücadelemizde bize katılmaya davet ediyoruz! Gelin Müslüman kardeşlerim, sizin ve bizim düşmanlarımızın üzerine birlikte gidelim! “Özgür Makedonya” bayrağı altına gelin! Makedonya hepimizin yurdu ve bizden yardım istiyor. Esaret zincirlerini kıralım, kendimizi acı ve acılardan kurtaralım, kan ve gözyaşı nehirlerini kurutalım! Bize katılın kardeşlerim, ruhumuzu ve kalbimizi birleştirelim ve kendimizi kurtaralım ki, biz ve çocuklarımız ve çocuklarımızın çocukları barış içinde yaşasın, sakin çalışsın ve ilerlesin!

Sevgili komşular! Türkler, Arnavutlar ve Müslümanlar olarak imparatorluğun sizin olduğunu ve imparatorluk bayrağında haç değil, yıldız ve hilal olduğu için köle olmadığınızı düşünebileceğinizi anlıyoruz.

Bu manifesto oldukça ilham verici olsa da, gerçekler duygulara göre şekillenmiyor. Cumhuriyet yalnızca 10 gün dayanabilmişti. Fakat her şey boşuna değildi elbet, bu deneyimin Makedonya’da ulus bilincinin oluşumuna ciddi bir katkısı ve gelecekteki komünistlere bırakacağı büyük bir değeri vardı.

Bu isyanların bastırılmasından sonra Makedon hareketleri çoğunlukla Bulgar hareketlerinin bir yerel kolu olarak devam etti. Yugoslavya Krallığı 1. Paylaşım Savaşı’nın sonunda kurulduğunda Makedon hareketi bağımsızlık talep edenler ve Bulgaristan’la birlik olmak isteyenler arasında ikiye ayrılmıştı. Yine de ortak düşmanları konumunda bir Sırp yayılmacılığı projesi olarak gördükleri Yugoslavya Krallığı duruyordu.

Güney Makedonya Paylaşım ve Kolonizasyonu

Makedonya’nın 1913'teki siyasi bölünmesinin (batısı Arnavutluk, kuzeyi ve bugünkü bölgesi Sırbistan, güneyi Yunanistan, doğusu Bulgaristan olarak) ardından Yunanistan, Makedonların vatandaşlığının inkâr edilmesi ve asimilasyonu için çeşitli politikalar başlattı. Makedon ismi yasaklandı ve Makedonlara Bulgarlar, Slavofon Yunanlılar veya kısaca “endopes” (yerliler) denildi. Aynı zamanda, tüm Makedonlar isimlerini ve soy isimlerini -is, -os veya -poulos ile bitmek zorunda kalacak şekilde değiştirmeye zorlandılar. Makedon dili medeni bir insana yakışmayan “barbar” dili olarak görüldü ve yasaklandı. Bu yasağa karşı gelmek, söylenen her Makedonca kelime için “dil vergisi”ne kadar uzanan acımasız cezalarla sonuçlanıyordu. Makedoncanın yazılı kullanımı da tamamen yasaklandı ve kiliselerde, anıtlarda ve mezar taşlarında Makedonca ortadan kaldırılıyordu. Bütün kiliselere Yunanca isimler verildi. Makedon diline yönelik saldırılar Ioannis Metaxas zamanında doruğa ulaştı. Metaxas, Makedoncanın yalnızca toplum içerisinde değil, aynı zamanda ailede de kullanılmasını yasakladı. Yetişkin Makedonlar, yaşlarına bakılmaksızın akşam okulları olarak bilinen okullara gitmeye ve Yunan dilini öğrenmeye zorlandı. Makedonca konuşma yasağının ihlali, çok sayıda Makedon’un mahkûm edilmesine ve ıssız Yunan adalarına sürgün edilmesine neden oldu.

1912'de Güney Makedonya’daki Makedon sayısı 374.000'di. Lozan, Hristiyanların Türkiye’den ve Yunanistan’dan Müslümanların zorunlu olarak yeniden yerleştirilmesi ilkesini kabul etti. Zorunlu göç sözleşmesi kapsamında 350.000 Müslüman Güney Makedonya’dan sınır dışı edildi. Bunların 40.000'i Makedon Müslümanlardı. Yunanistan devleti, Bulgaristan ve Türkiye’ye sürülen Makedonların (toplam 126.000) yerine, 618.000 kişiyi Güney Makedonya’ya yerleştirdi. iki paylaşım savaşı arasındaki dönemde Makedonya’nın Güney bölgesi bu politika ile kolonize edildi. Mülteci nüfusun büyük çoğunluğu Güney Makedonya’daki köylere yerleştirildi, böylece köy veya tarımsal kolonizasyon olarak bilinen şey yaratıldı. Daha küçük bir kısmı ise kasabalara yerleştirildi ve kentsel kolonizasyon yaratıldı.

Yunanistan’ın gerçekleştirdiği bu büyük sömürgeleştirme, Makedon dilinin durumunda büyük bir değişikliğe yol açtı. Bir zamanlar çoğunluk tarafından kullanılan dil, artık yalnızca bir azınlığın dili olmuştu. Makedonlar (240.000) azınlık haline geldi. Yalnızca Güney Makedonya’nın batı kesiminde (Kostur, Lerin ve Voden bölgeleri) çoğunlukta kalabilmişlerdi. 1926'da Yunan hükümeti Güney Makedonya’da yer isimlerinin değiştirilmesine ilişkin bir yasa çıkardı. Bütün köyler, kasabalar, nehirler ve dağlar Yunanca olarak yeniden adlandırıldı.

Doğu Makedonya’da Etnik Çatışmalar

Makedonya’nın 1913 yılındaki bölünmesinde bir kısmı da Bulgaristan’a verildi. Bu, bugün “Pirin Makedonya” olarak bilinen Doğu Makedonya bölgesiydi.

Bulgaristan’da herhangi bir kolonizasyon sorunu yaşanmadı ama yine de insan hakları ihlalleri vardı. Makedon dili yetkililer tarafından yasaklandı. Makedon halkına karşı propaganda başlatıldı. Makedonların Bulgarlardan başka bir şey olmadığını iddia ettiler. Makedon soyadının -vski biçimi yasaklandı, Bulgar Hükümeti tüm ailelerin kendileri gibi -ov ile biten bir soyadına sahip olmasını istiyordu. Bu kurallara uymayanlar infaz edildi.

Doğu Makedonya’da Birinci Paylaşım Savaşı’nın hemen ardından 250.000 kişilik Makedon nüfusu vardı. İkinci Paylaşım Savaşı’ndan sonraki resmi Bulgar politikası ve istatistikleri, ülkedeki Makedonların sayısına ilişkin farklı dönemlerde farklı rakamlar gösterdi. Sosyalist dönemde yapılan, 190.000 kişinin Makedon olarak ilan edildiği 1956 nüfus sayımındaki rakamlar (enternasyonalizm politikasının varlığı sebebiyle) en objektif olarak kabul edilebilir.

Bir önceki kısımda bahsi geçen enternasyonalizm politikasının etkisiyle 1946 yılından Doğu Bloğu’nun çözülmesine kadar olan süreçte bu problemler büyük oranda bitmişti. 1947'den sonra kısa bir süre içinde Pirin Makedonya’sında yaşayan Makedonlar anadillerinde okullara ve kendi tiyatrolarına sahip oldular.

Burjuvazi iktidarlarının “demokratik değerlerinin” iki yüzlülüğünü bilsek de tekrar bir belirtmekte fayda var, bu çözülümden sonra Bulgaristan’ın AB yönelimi ve “Avrupa demokratik değerlerini” kabul etmesine karşılık, 1992 nüfus sayımı sırasında Makedonların kendilerini Makedon olarak ilan etmelerine izin verilmedi. Çeşitli uluslararası kurumlar buradaki durum ve Makedonların bireysel ve azınlık haklarının ihlali hakkında kanıtlar sundu, bugün AB üyesi olan Bulgaristan’ı pek etkilemiş gibi görünmüyor tabi. Yetkililer, gerekli tüm koşulları yerine getirmelerine rağmen İlinden Birleşik Makedonya Örgütü ve Makedon Demokrat Partisi’nin resmiyetini reddediyor. Makedon örgütlerinin lider ve aktivistlerine yönelik polis ve yargı baskısı sürüyor. Manastırlarda dahi toplantı, gösteri ve kutlamalara karşı acımasız polis saldırıları yaşandı.

Yugoslavya Krallığı’nda Makedonya

Bu dönemde komünist ve bağımsızlık taraftarı kanat oldukça zayıftı fakat milliyetçi ideolojilere yakınlaşmış Bulgar yanlısı taraf gittikçe güçleniyordu. Bunun sonucu olarak da Faşist İtalya destekli faşist Hırvat milisleri olan Ustaşe’nin Kasım 1932'deki ayaklanmasının başarısız olması sonrasında Mussolini’nin de aracılığı ile Bulgar yanlısı IMRO tarafı Ustaşe ile bir müttefiklik sürecine girmiş ve sonrasında 9 Ekim 1934 tarihinde Fransa’da Yugoslavya Kralı 1. Alexander Bulgar bir IMRO üyesi tarafından suikasta uğramıştı.

2. Paylaşım Savaşı Sonrası Kuzey Makedonya

2. Paylaşım savaşında ise güç dengeleri tekrar değişmişti. Faşistlerle iş birliği yapan IMRO’dan tamamen kopan komünistler, yeni bir direnişin başını çekecekti. Makedonya’nın Bulgar işgal bölgesinde Makedonya Anti-faşist Ulusal Kurtuluş Meclisi kuruldu. Meclisin ilk oturumu İlinden ayaklanmasının da yıldönümü olan 2 Ağustos 1944 tarihinde yapıldı. Bu oturumun en önemli kararları şunlar oldu:

· Makedonların ulus devleti olarak Makedonya’nın ilanı.

· Resmi dilin Makedonca olarak ilanı.

· Tüm Makedonya vatandaşlarının insan haklarının, anadil haklarının, inanç haklarının garanti altına alınması.

· İlinden ayaklanmasının ulusal bayram ilan edilmesi.

Savaş sonrasında bu meclis Tito öncülüğünde yeni kurulan Yugoslavya’nın bir parçası olan Demokratik Federal Makedonya’nın resmi parlamentosu ilan edildi. İktidar partisi konumuna Makedonya Komünist Partisi geçmişti.

Yunan İç Savaşı’nda Makedonlar

31 Mart 1946'da İngilizlerin yerleştirdiği hükümetin Yunan komünistlerine saldırısının sonucu olarak Demokratik Ordu ve Yunanistan Komünist Partisi ve müttefiklerince başlatılan devrimci savaşta, Yunanistan hükümetinin etnik ayrımcı tavırlarına karşı olan Makedonlar ve Makedon Komünistleri de hükümete karşı savaşa katıldı.

Savaşın ilk dönemlerinde, etnik Makedonların kurduğu Ulusal Kurtuluş Cephesi (UKC) ilk özgür bölgeler ilan edildiğinde Yunanistan Komünist Partisi’nin de desteği ile Makedonca eğitim veren okullar kurdu, 20.000 Makedon burada kendi dillerinde okuma-yazmayı öğrendi ve kendi tarihlerini öğrenebildi. Makedonca yayımlanmış kitaplar yaygınlaştırıldı.

UKC bu savaş döneminde Anti-faşist Kadın Cephesi ve Gençliğin Ulusal Kurtuluş Cephesi adlarında kadın ve gençlik örgütleri kurdu. UKC ve bu örgütleri savaş sırasındaki zaferlerde ciddi roller oynadı. Yugoslavya-SSCB ayrımının başlangıcıyla, Yugoslavya sınırlarını Sovyet yanlısı tavır alan Yunan ve Makedon komünistlere kapadığında Makedonların savaştaki desteği daha da elzem hale gelmişti.

Uzunca bir dönem savaşta üstün tarafta olan ve birleşik kuvveti 40.000 savaşçıyı aşan devrimciler, taşralardaki yüksek destekleri sayesinde savaşı kazanmak üzereyken İngilizlerin müdahalesi sonrasında ciddi kayıplar yaşadılar. Devrimciler Güney Makedonya bölgesi ve çevredeki birkaç dağlık araziye sıkışmıştı. Kalan 22.000 kişilik toplam kuvvetin 14.000'ini Makedonlar oluşturuyordu.

Savaş kaybedildiğinde Yugoslavya’nın da sınırını kapatmasının etkisi ile bölgede kalan devrimciler ve destekçileri büyük bir yıkıma maruz kaldı. Yaklaşık 50.000 sivil baskılardan kurtulmak için ülkeden çıkan devrimcilerle birlikte topraklarını terk edip 1970'lere kadar Yugoslavya Makedonya’sına girememek üzere Doğu Bloğu ülkelerine kaçmak zorunda kaldı.

Modern Makedonya’da Komünistler

Tito Yugoslavya’sı döneminde iktidar olan Komünist Parti’nin Yugoslavya dağılmadan birkaç yıl önce sosyal demokrasiye yönelmesi sonucu olarak yeni bir Makedonya Komünist Partisi kuruldu. Uzun bir dönem ciddi anlamda başarı sağlayamayan bu parti 2007'de devlet tarafından “yetersiz üye sayısı” sebebiyle resmiyette kapatılmış olsa da politik aktivitelerini ve uluslararası toplantılara katılımını sürdürdü.

Bu çaresiz durumdan çıkış 2015 yılında başladı. Makedonya Komünist Partisi, Sosyal Adalet Hareketi ve Dayanışma Hareketi’nin birleşmesi ile yeni bir parti olan “Sol” kuruldu. Sol kendisini etnik gruplar arası engellere ve etnik milliyetçiliğe karşı çıkan, işçi haklarını ve sosyal adaleti savunan bir parti olarak tanımlıyor. Tüzüğünde kurucu ilkeler olarak; “sosyalizme doğru hareket”, sosyalist yurtseverlik, anti-emperyalizm ve sosyalizm listeleniyor. Ayrıca Demokratik Merkeziyetçilik çizgisinde hareket ediyorlar.

Bu birleşmiş gücü ve toplanmış enerjisi sayesinde Sol kuruluşundan 1 yıl sonra 2016'da %1, 2020 seçimlerinde ise %4 oy alarak hiçbir ittifaka dahil olmadan 2 vekili ile tek başına meclise girmeye başardı.

Fakat sesinin belki de en çok duyulduğu olaylar 2022 yazında yaşandı. Fransa’nın AB’ye girmeye karşılık Makedonya’nın ulusal haklarını hiçe sayan (Makedon dilinin Bulgarca lehçesi olduğunun kabullenilmesi dahil şartları olan) önergesine karşı eylemlere başlayan Sol 5 haftayı geçen eylemlerde kitlelere büyük bir başarı ile öncülük etti. Makedonya tarihinin en kalabalık ve mobilize eylemlerine imza attılar. Polisin çok sert ve insanlık dışı müdahalelerine karşı ciddi ve başarılı bir direniş ortaya koydular. Bunun sonucunu şaşırtıcı bir tablo olarak eylemdeki yaralı sayılarında gördük. Plastik mermileri ve eğitimli köpekleri eylemcilere saldırmak için kullanan polisler 10 eylemciyi yaralarken, 5 hafta 5 gün sonunda 54 polis yaralıydı.

Bu eylemler diğer muhalefet partilerinin çekilmesi sonucu “başarısız” olsa da hükümet kâğıt üstünde onayladığı önergeyi 2 yıl sonunda henüz pratikte uygulamaya başlayamadı bile. İlinden ayaklanmasından, Nikola Karev’lerden süren direniş geleneğini yaşatmayı başardığını göstermiş oldu Makedonya işçi sınıfı.

8 Mayıs 2024'te Makedonya’da tekrar genel seçimler olacak, 2 yıl önceki direnişten ve bu direnişten kazandığı toplumsal destekten üretebildiği örgütlü gücünün ne seviyeye geldiğini görmek için iyi bir sınav olacak Sol’a. Fakat seçim sonuçlarından bağımsız olarak, sosyalizmi görmüş ve sosyalizme bir nostalji ile karışık da olsa bugün bile içten içe özlem duyan Makedonya işçi sınıfı elbet devrim yolunda ilerlemeye devam edecek ve zaferini kazanacaktır.

--

--