Her Şeyi Öğrenelim-3

Arda Arman
4 min readOct 21, 2018

--

Öğrenme dizisinin son yazısına geldik. Bugüne kadar kolayca anlasak bile bir türlü ezberleyemediğimiz, ya da ne kadar uğraşırsak uğraşalım anlayamadığımız “bilgi parçaları”nı ele geçirmenin yollarını tartıştık. İlk hafta bilgiyi sınıflandırırken üç farklı alandan bahsetmiştim. Bunların sonuncusu Cumhuriyet’in ilk on yılındaki gelişmelerdi. Tarih derslerinde karşılaşmaya alışık olduğumuz bilgi türünün özellikleri ne olabilir?

Geçen hafta bize yardımcı olan üç bilgenin ilki, Sokrates, bu haftaki konumuzla ilgili ilginç bir yorumda bulunuyor. Sevgi ve benzer değerlerin tartışıldığı Phaedrus diyaloğunda, Sokrates ve Phaedrus arasında geçen konuşma bir yerde yazının bulunmasına yönelir. Hatırlatayım, diyaloğun yazıldığı dönemde yazı günlük kullanıma geçmemişti ve yalnızca belirli bir sınıf tarafından kullanılıyordu. Sokrates, oldukça sert bir dille yazıyı eleştirir. Aşağıdaki satırları ilk okuduğumda gözlerime inanamamıştım.

“Eğer insanlar bunu [yazıyı] öğrenirse, ruhlarına unutkanlık tohumları ekmiş olurlar. Belleklerini çalıştırmayı bırakacaklar, çünkü yazılı olana bel bağlayacaklar. Bir anıyı kendi içlerinden değil, dışsal işaretler yoluyla anımsayacaklar.”

Sokrates haklı mıydı, değil miydi, bence hala karar vermek için biraz erken. Yazılı iletişimin sözlü iletişim kadar önemli olduğu günümüzde, Sokrates’in savını dikkate almak gereksiz gözükebilir; ama kitap fiyatlarının ev fiyatlarıyla yarıştığı o yıllarda, bilgi genellikle ağızdan ağıza, ezber yoluyla yayılıyordu. Bazen bütün bir kitabı ezberlemek, onu satın almaktan daha kolay olabiliyordu. Bu sebeple ezber yöntemleri, özellikle de sıralı ezber yöntemleri Antik Yunan’da (ve çağın diğer önemli bilim merkezlerinde) oldukça yaygındı. Bunu nasıl yaptıklarını gelin birlikte keşfedelim…

Belirli bir sırayla ezberlenmesi gereken bilgiye ben “bilgi dominosu” demek istiyorum. Domino taşlarını arka arkaya özenle dizeriz. Sonra, biri devrilir devrilmez diğer taşlar da arkasından gelir. Biz ne olup bittiğini anlamadan bütün taşlar yere düşer. Taşların belirli bir sırada dizilmesi, sonra da bu sıraya sadık kalarak devrilmesi bana tarih sınavına çalıştığım zamanı anımsatıyor. Doğru çalıştığım zaman, bilginin tümünü anımsayabilmek için bir taşı devirmem yeterli oluyordu.

Escalhuda

O zaman sıralı ezberlenmesi gereken bilgiyi, zihnimizde özenle dizmenin bir yolunu bulmalıyız. İyi de, biz sağlam bir zemini nereden bulacağız? Zihnimiz karmakarışık, düzensiz, dağınık bir yer değil mi? Canınızı sıkmayın, size güzel bir haberim var: çözümü bu sefer zihnin dışında arayacağız.

Yapmanız gereken tek şey çevrenizin farkına varmak. Şu soruyu yanıtlayın: Yıllardır içinde yaşadığınız ya da her gün gördüğünüz bir yer var mı? Eğer evinize taşınalı birkaç haftadan uzun bir zaman geçtiyse, sorunun yanıtı şu anda içinde yaşadığınız evden fazlası değil. Yeni taşındıysanız da şimdilik hayırlı olsun, birkaç haftaya yazımı tekrar okursunuz.

Bir düşünün, evdeki eşyaların yerini değiştirince kendimizi neden garip hissederiz? Beyin alışık olduğu düzenin ortadan kaybolduğunu görünce, algımız alışana kadar her şey “yeni” gözükür. İşte içinde yaşadığımız evin bizim için ne kadar önemli olduğunun kanıtı! Eşyaların yeri değiştiğinde kendimize gelmemiz birkaç gün alıyorsa, bu, gözlerimizin sürekli çevreyi tarayıp bir zihin haritası çıkarmakla meşgul olduğunu gösterir. Bu haritalara güvenebiliriz. Az önce sözünü ettiğim eski çağların bilgeleri de, günlerini tapınakların, pazarların çevresinde dolaşıp bilgiyi mekanla eşleştirerek geçiriyorlardı. Bu yönteme “Method of loci” (Konumlar Yöntemi) ya da “Memory Palace” (Bellek Sarayı) adı veriliyordu.

O zaman biz de kendi bellek sarayımıza kendi domino taşlarımızı dizmeye başlayalım mı?

Evinizin bir odasını seçin. İçinde ne çok fazla, ne çok az eşya olsun. Şimdi odanın kapısına gidip, sağa doğru dönerek duvar boyunca ilerleyin. Odanın içinde bir daire çizip tekrar kapıya geldiğinizde, hafıza tarlası artık ekilmeye hazır olacak. Bu cümleleri okurken yerinizden kalkıp o odaya gitmemiş olabilirsiniz, belki yalnızca odayı gözünüzün önüne getirdiniz. Güzel olan da bu değil mi! Demek ki hayal gücünüz çoktan bilginin dikileceği tarlayı sürmüş, sizi bekliyor.

Başlamadan önce ezberlemek istediğiniz sıralı bilgi dizisini maddeler halinde listeleyin. Odadaki eşya sayısını geçmemeye çalışın. Başlangıç için 10–15 madde yeterli olacaktır. Şimdi listeyi elimize alıp, bu hayali çember boyunca önünden geçtiğimiz her büyük eşyayı listedeki bir maddeyle bütünleştirmeye başlayacağız. Bunu yaparken tarih kitaplarının genelde sıkıcı olduğu düşünülen havasına kendinizi kaptırmayın. Tersine, olabildiğince renkli, çılgın ve eğlenceli hayaller kurun.

Diyelim ki çalışma masanızın yanındasınız, ve ilk maddede büyük bir savaş var. Bırakın hayalinizde minik minik askerler masanın üzerinde savaşsın. Yatağa geldiniz ve önemli bir toplantıyı ezberlemek istiyorsunuz. O zaman da toplantı masası yerine yatağınızı kullanan komutanları hayal edin. Toplantıda imzalanan antlaşmaları dolabın içine koyabilirsiniz. Böylece dolabın raflarındaki kıyafetleri ve antlaşmanın maddelerini de eşleştirmiş oluruz.

Saldırın! Chmee2

Bu şekilde bütün listeyi odaya yerleştirdikten sonra, kağıdı elinizden bırakıp birkaç kez odanın içinde yürüyün. Eşyalar canlandı mı? Yöntemi doğru uyguladığımda sonuçlar beni hep etkiliyor. Bir sonraki gün, gerekirse listeyle tekrar kısa bir tur atabilirsiniz. Birkaç gün içinde bilgiye ulaşmak için odaya girmenize gerek bile kalmayacak. Nerede olursanız olun, aklınızda odanıza gittiğinizde birinci domino taşını dürtmüş olacaksınız.

Bu yöntemle ezberlediğiniz bilgiyi daha sonra girdiğiniz herhangi bir sınavda, yaptığınız herhangi bir sunumda kullanabilirsiniz. Öğrenirken doğru adımları izlediyseniz ve gerekli tekrarları da yaptıysanız, zihninizde küçük bir gezintiye çıktığınız anda sarayınızı (ve içindeki bilgiyi) bulacaksınız.

Cristina Gottardi

Bu yazı dizisinde bilgiyi üç türde inceledim. Konuyu nasıl ele aldığınıza bağlı olarak, onlarca başka bilgi türü tanımlayabilirsiniz.
Her şeyi öğrenebilmek için, önce her şeyi öğrenebileceğimize inanmamız gerekiyor. Doğru yöntem de bir sihirli değnek değil, yalnızca bir araç. Hangi teli keseceğinizi bilmedikten sonra dünyanın en iyi makası bile bir bombayla başa çıkamayacaktır. Bu yüzden düşünmeyi sürdürelim. Öğrenme yolunda ilerledikçe, yöntemlerin de bizim bilgimizle birlikte evrim geçirmesine izin verelim.

Eğer bu üç yazıdaki yöntemleri kullanarak herhangi bir şey öğrenirseniz, durmayın, karşınıza çıkan ilk kişiye öğrendiklerinizi öğretin. Eminim öğrettikçe siz de karşınızdaki ışıl ışıl, meraklı gözlere bağımlı olacaksınız. Karmaşık konularla başa çıkabilmek ve size yabancı olan alanlarda bilgi edinebilmek için keşfettiğiniz yöntemleri de yorumlarda bizimle paylaşırsanız sevinirim.

--

--