5 “mindfuck” film
İtiraf edelim izlerken bir şey anlamasak da sonunda ters köşeye yatıran bu filmleri hepimiz seviyoruz. Konuyu mu çözmeye çalışalım olayları mı takip edelim derken bir bakmışız mindfuck oluvermişiz. Ne yazık ki böyle üzerinde uğraşılmış filmler çok az bulunuyor. O yüzden sağlam bir kafa karışıklığı istiyorsak filmi açıp koltuğa kurulunca, dünyevi dertlerimizi bi kenara bırakmalı ve ana karakterin dertlerine odaklanmalıyız. E tabii onların da işi zor, zamanda yolculuk yapanı mı ararsın yoksa bütün mahalleyi ayartıp dümen çevireni mi. Geçen haftalarda tavsiye ettiğim “5 gençlik komedisi” gibi bu hafta da oldukça beğendiğim 5 tane mindfuck filmi öneriyorum.
- The Game (1997) (7.8)
Klasiklerden biri olan The Game’le başayalım. Kontrol sahibi başarılı bir iş adamı olan Nicholas Van Orton’un (Michael Douglas) hayatı, doğum gününde kardeşi Conrad’ın (Sean Penn) ona hediye ettiği bir oyun organizasyonuyla değişir. İlk zamanlarda gerçekten bir oyun olarak başlayan bu organizasyon sonradan bir ölüm kalım mücadelesine dönüşür ve içinden çıkılmaz bir hal alır. İzlerken dakikaları saydığım bir film olduğunu söylemeliyim fakat son sahnede yaşadığım mindfuck bütün o sıkılmalarıma değdi.
2. Shutter Island (2010) (8.1)
1954’te Massachussets sahilinin açıklarında bir adada, suçlu akıl hastalarının kaldığı bir akıl hastanesi vardır. Bir gece katillerden biri hastaneden kaçar, bu olayı çözmesi ve adamı bulması için dedektif Teddy Daniels (Leonardo DiCaprio) ve Chuck Aule (Mark Ruffalo) görevlendirilir. Bir süre sonra adada çok garip şeyler yaşadığını düşünmeye başlayan Teddy çıldırma noktasına gelir. Her anını büyük bir istekle izlediğim bu filmi sizlere kesinlikle tavsiye ediyorum.
3. Mother (2017) (6.7)
Mother, Javier Bardem ve Jennifer Lawrence’in baş rollerini üstlendiği 2017 yapımı bir film. Kendi evlerinde oldukça sessiz sakin bir hayat süren çifte bir akşam davetsiz bir misafir gelir. Kendini zorla davet ettiren bu misafirin beraberinde bir de karısı ortaya çıkar. Çift, sakin hayatlarında bu misafirlerden dolayı oldukça sıkıntı yaşamaya başlarlar. Darren Aranofsky’ın metaforlarla dolu olan bu filmini izlerken ikinci kısımdan itibaren filmin gerçekten çok saçma olduğunu düşünmüştüm. Ufak bir araştırma yapana kadar filmin son sahnesinden bile bir şey anlamamıştım. Filmin hristiyanlık dinine gönderme yaptığını ve bütün karakterlerin aslında bir şeyleri temsil ettiğini öğrendiğimde ciddi şekilde ağzım açık kalmıştı. Size tavsiyem, benim yaptığım gibi önce filmi izleyip ardından araştırma yapmanız. Bu şekilde gerçekten daha çok etkileneceksiniz.
4. Frailty (2001) (7.3)
Bir akşam bir adam (Matthew McConaughey) FBI ofisine gelip o sıra bütün kasabayı korkuya boğan “Tanrının Eli” olarak bilinen seri katilin kendi kardeşi olduğunu itiraf eder. Çocukluğundan bu yana babası yüzünden yaşadıkları olayları anlatıp, kardeşinin neden insanları öldürdüğünü açıklar. Doğa üstü olaylarla karşı karşıya gelen FBI Ajanı olanları anlamakta güçlük çeker. İzlerken sürekli yeni bir olay ile karşılaştığınız için filmden oldukça keyif alacaksınız.
5. The Exam (2009) (6.9)
Sekiz tane aday, özel bir şirketin eleman alımı için bir sınava girerler. Sınavda tek bir soru sorulacağı söylenir fakat ortada soru yoktur. Süre başladıktan sonra ne yapacaklarını bilemeyen sekiz kişinin bir odada yaşadıklarını anlatan bu gerilim filmini gerçekten heyecanla takip ettim. Bir buçuk saat boyunca tek bir mekanda geçen bu filmin sonunda yine hiç beklemediğiniz bir sonuçla karşılaşıyorsunuz.