Kent Tarihi Bağlamında Giresun ve İlçesi Görele

Atik Tarih
8 min readDec 21, 2016

--

Giresun Ekseriyetinde Doğu Karadeniz Tarihinin Kısa Anlatımı

Giresun bugün Doğu Karadeniz’de bulunan ve Trabzon ile Ordu’nun arasında kalan küçük bir şehirdir. Giresun ile ilgili ilk bilgiler Yunanlı seyyahların ve coğrafyacıların eserlerine dayanmaktadır. Giresun’daki ilk yerleşim M.Ö 2200’lü yıllara dayanır ve seyyahların aktardığı bilgilere göre bu coğrafyada savaşçı kavimler yaşamaktadır. M.Ö 2000’li yıllarda ise bölgede Türk varlığı gözükmeye başlamıştır. Hunlar, Peçenekler, Akhunlar, İskitler, Hazarlar, Bulgar Türkleri ve Oğuz Türkleri bölgede yaşamış belli başlı Türk boylarındandır.[1]

Bugünkü Giresun ili Pontus kralı I. Farnakia (MÖ 185–169) döneminde kurulmuştur. 391 yılında bölgede varlığını gösteren Kuman ve Peçenekler Roma İmparatorluğu’nun buraya gelmesiyle asimile olmuş ve Rumlara karışmışlardır. Bizans hâkimiyetiyle bölgede Kuman, Peçenek, Bulgar ve Hazar Türkleri bölgede askeri teşkilatı oluşturan unsurlar olmuşlardır. Bizans Devleti 6. Yy’den itibaren bölgedeki Türkleri Hristiyanlaştırma politikasına gitmiştir. Ancak ilerleyen süreçte Türkler İslamiyet’i kabul etmiş ve Araplarla birlikte Bizans’a karşı savaşmıştır. 1048 yılına gelindiğinde ise Selçuklular Trabzon’u yağmalamışlardır.[2]

Osmanlı’nın 1468’de Trabzon’u fethetmesinden evvel 1358’de Emiroğulları Beyliğinin beyi Hacı Emir Bey Kuvvetleri Giresun’a bir saldırıda bulunmuşlar Ve Emir oğlu Süleyman Bey zamanında Giresun’u tamamıyla zapt etmişlerdir. 1398’de ise Yıldırım Bayezid Giresun’u Trabzon Rum İmparatorluğu’ndan almış ancak Timur’un Anadolu’yu istilası sırasında bölge tekrar elden çıkarak Trabzon Rum İmparatorluğu’na geçmiştir.[3]Son olarak ise 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet Trabzon Rum İmparatorluğu’nun topraklarını fethedince bölge Osmanlılara kalmıştır.

Bölgeye Çepni Türkmenlerinin iskânı

Çepni isminin yer aldığı ilk metin Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ü Lügati’t Türk isimli eseridir. Çepniler 24 Oğuz boyunun en kalabalık olanını teşkil ederler. Çepni Türkmenlerinin Karadenize ilk iskânları Sinop’tan Trabzon’a kadar olan şehirlerde ve Alâeddin Keykubad döneminde olmuştur. Trabzon Rumları Ünye, Samsun ve Sinop cihetlerindeki sahil kesimini ele geçirince Müslüman ve Hristiyan halk Anadolu Selçuklu Sultanı Gıyâseddin Keyhüsrev’den yardım istemişlerdir. Gıyaseddin Keyhüsrev Sefere çıkmış ve Trabzon hükümdarı Aleksis’i mağlup etmiştir bu mağlubiyetten sonra bölgeden uzaklaşan Trabzon Rumları fırsat buldukça yeniden bu bölgeye gelip yağma yapmışlardır. Bunun üzerine Alâeddin Keykubad tekrar sefere çıkmış ve bölgeyi tekrar kurtarmıştır. Bu saldırıları önlemek amacıyla Selçuklu donanması Trabzon’u kuşatmıştır. Ancak şehir çok iyi savunulduğu için düşmemiştir.[4]

İlerleyen süreçte Rumlar, Trabzon Rum Devlet’inin Selçuklulara bağlanmasını ve vergi vermeyi kabul ettiklerini söyleyerek barış istemişlerdir. Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubad barışı kabul etmişse de sürekli mücadele edilen bu bölgeyi düşman saldırılarından korumak için Çepni Türkmenlerini Orta ve Doğu Karadeniz bölgesine yerleştirmişlerdir. Çepni Türkmenleri Osmanlılara kadar bölgenin korunmasını sağlamışlardır hatta 15. Yy’de bölge -ve özellikle de Giresun şehri- dönemin kaynaklarında geçerken ‘Vilâyet-i Çepni’ ismiyle geçmektedir. [5]

Ancak bölgeye asıl Çepni yerleşimi Osmanlı Döneminde, Trabzon Rum İmparatorluğunun ilgasının ardından başladı. Horasan asıllı Çepnilerin Acem meliklerine isyan edince bölgede isyan kontrol edilmez bir hâl aldı. Bunun üzerine Osmanlı’nın Türkleştirme politikasıyla bu isyancı Çepni’ler Tirebolu, Görele ve Vakfıkebir’e yerleştirildiler.[6]

Çepniler ilk iskânlarının ardından bu topraklara alışamayıp geri dönmek istemişlerse de Osmanlı Devlet’i buna izin vermemiştir. Bunun üzerine bölgede büyük isyan hareketleri doğmuş başıbozukluk peydah olmuştur. Horasan’da bir bölge olan ‘Heri’ ye gitmek için isyan eden bir kısım Çepni Türkmen’inin yolları kesilmiş ve ismi bugün dahi ‘Heri’ olarak bilinen bölgeye yerleştirilmişlerdir.[7] Ancak Osmanlı Döneminden önce Orta ve Doğu Karadeniz bölgesine iskan edilen Çepniler burada Hacıemiroğulları Beyliği’ni ve Güvenç Abdal Ocağı’nı kurmuşlardır. Doğu Karadeniz Çepnilerinin hepsi Güvenç Abdal Ocağına bağlıdırlar. Çepni Türkmenleri Hacı Bektaşı Veli’ye bağlıdırlar. Güvenç Abdal Ocağı’nı ise Gümüşhane’nin Kürtün İlçesine bağlı Taşlıca köyünde kurulmuştur. Zaman içinde bölgeye yerleşen Çepniler Sünnileşmişlerse de halen dahi bölgede Alevi Çepniler mevcuttur. [8]

Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Giresun ve Görele

Giresun’un İçinde İki Sokak Arası

Evliya Çelebi’nin Karadeniz seyahati 1640’da Ketenci Ömer Paşa’nın Trabzon’a vali tayin edilmesiyle[9] Trabzon’a yolculuğu başlamıştır. Evliye Çelebi Yol güzergâhındaki menzilleri, beldeleri önemine göre bazen uzun bazense kısa anlatmıştır. Bu güzergâhta anlattığı başlıca şehirler; Bartın, İnebolu, Sinop, Samsun, Giresun ve Tranbzon’dur.

Seyahatnamede Giresun ve Görele hakkında pek durulmamışsa da dikkate değer bazı bilgiler aktarmıştır. Evliya Çelebi Giresun Kalesi için Bizans’ın inşa ettiğini, Akkoyunlu Devletinin sultanı Uzun Hasan’ın ele geçirdiğini ve daha sonra da Cenevizlilerin kaleyi zapt ettiğini yazar. Son olarak Fatih Sultan Mehmed’in Musahip Mahmud Paşa eliyle, kaleyi fethettiğini söyler. Burada Giresun ismiyle ilgili ilginç bir yaklaşım vardır. Evliya Çelebiye göre Fatih Sultan Mehmed’in Mahmud Paşa’ya ‘Bu gece kale altına giresin’ yani bu geceye kadar kaleyi fethet fermanıyla kaleyi almasıyla şehrin adı Giresun olmuştur der.

Evliya Çelebi’nin burada verdiği bir diğer ilginç bilgiyse: Giresun’un Cenevizliler elindeyken gayet büyük bir şehir olmasına rağmen, Osmanlı dönemiyle han, hamam, camii ve mescitlerin yapıldığı bilgisidir. Ancak burada asıl ilginç olan Şehrin Cenevizlilerdeyken daha büyük ve gelişmiş bir şehir olduğuna dair imadır. Evliya Çelebi Giresun’un bağlarla örtülü evlerinden bahseder ve meyve boldur der.

Daha sonra Giresun adasından bahseden Evliya Çelebi Kazakların bu kaleyi Siper alarak şehre çok kez saldırdığını ve Giresun Kalesinin zayıf olduğunu söyler. O dönemde de Trabzon’a bağlı olan Giresun’u anlattıktan Sonra Göreli (Görele) hakkında verdiği tek bilgi Trabzon’a bağlı olduğu ve Ceneviz yapımı dörtgen şeklinde, uzunlamasına inşa edilmiş küçük bir kale olduğu bilgisidir.

Giresun Şehrinin Görele İlçesinin Geçmişten Günümüze Değerlendirmesi

Sol üstte Osmanlıca Giresun yazmaktadır.

Görele adı bugün Eynesil kasabasında bulunan ve harabe şeklindeki kalıntılarına rastlanan ‘Corallo’ şehrinden gelmektedir. Yapılan arkeolojik çalışmalar sonucu bu kalenin ortaçağ döneminde Bizans’ın inşa ettirdiği ortaya çıkmıştır. Kale Görele’nin en çıkıntılı yerine bir uç olarak yapılmış olup, stratejik açıdan mühim bir konumdadır. Corallo anlamı Bilge Umar tarafından Çıkıntılık olarak ifade edilir.[10] 1. Mahmut zamanında çıkan ayaklanma da bu kale yakılmış ve kale şimdiki mevkiine taşınmıştır.[11]

Yakın geçmişte bölgeyi en büyük hasara uğratan olay 1916 Rus işgalidir. Trabzon’dan yola çıkan Ruslar batıya doğru giden bir işgal hareketi yürütmüşler ve bu süreç içerisinde Görele’yi ağır işgal altında tutmuşlardır. Bolşevik ihtilaliyle işgal hareketleri azalmışsa da Rusların bölgeyi terk etmesi 1918’in başlarına denk geliyordu. O günleri büyüklerinden dinlediğini ifade ede Belkıs D. dönemi anlamamız açısından şu bilgileri aktarmıştır : “ Ben doğmadan önce anam babam çok büyük zahmet çekmişler. Ben 1940’lıyım babam ben 6 yaşındayken Trabzon’a mal satmaya giderken, yer yurt var diye vuruldu. Anam bize hem analık hem babalık etti. Zaten benden önce savaş varmış Ruslar etrafı yakıp yıkarlarmış. Ey gidi oğlum şimdi Allah’ıma çok şükür her şeyimiz var. Biz eskiden her türlü otun yemeğini yapardır. İnekler hangi otu yerse onlardan seçer, yenilenleri kaynatırdık. Ben de anamdan öğrendim bunları. Bir keresinde Ruslar Çavuşlu deresine kadar girmişler, bulduklarını vuruyorlarmış. Rahmetli annem kaşbaşı dediğimiz yerde içi oyuk kayalardan birinin içinde onlar gidene kadar beklemiş. Ama Allah’a şükür anamı bulamamışlar.”

Yine o günleri yaşayan Bahri D. İse o günleri bize şu cümlelerle aktarıyor: “Çok büyük savaşlar, çarpışmalar olmuş ama bizden önce tabii. Biz 12 kardeşiz hepimiz de hayattayız çok şükür. Dedemin kuru yük gemisi varmış. Rusya’ya çay, fındık gibi şeyler götürüyormuş. Sonra bu savaş zamanı Ruslar batırmışlar gemiyi. Ama bizim büyük bahçelerimiz vardı. Hakikaten büyük bir kıtlık oldu ama biz dönemi iyi atlatanlardanız. Zaten biraz büyüdük sonra iş güç, bağ bahçe derken bir anda gemilerde buldum kendimi. Hollanda, Almanya bide İstanbul’da çok işe girdim çıktım. Gençliğimde Atilla İlhan’la ahbaplığım vardı. Yaşlandık yavrum yaşlandık. Ama şeyi hatırlıyorum ben çocukken, yerin altında bu savaş zamanı kazılan yerin altına yapılan yerlere giderdik oynamaya sonra köye yukarı çıkan yol yapılırken hepsi kayboldu gitti.”

1900’lü yılların başında Görele’de başlıca geçim kaynağı Fındık, balıkçılık, üzümcülük ve çiftçilik. Görele’nin üzümleri meşhurdur ve geçmiş dönemde şarap yapımında en çok tercih edilen üzüm türlerindendir. [12] Hatta bu üzümlerden şarap yapılması için birçok mahzen yapılmıştır. Bu mahzenler yukarıda Belkıs D.’nin de anlattığı gibi kayaların içlerine geniş oyuklar halinde kuruludur. Kayaların içleri derin ve serindir. Ancak bugün çocukların içine düşme tehlikesinden dolayı ağzı kapanmıştır.

Almanya’ya emek göçüyle giden Türkler

Türkiye’de 1950’lerden itibaren başlayan ‘emek göçüyle’ Avrupa’ya ve özellikle Almanya’ya yoğun bir işçi göçü yaşanmıştır. Yaşanan bu göçle ilk olarak geri dönmek üzere giden göçmenler, ilerleyen süreçte çoğu Türk göçmeni kendilerine çift vatandaşlık hakkı verilmesiyle Almanya’da kalmayı tercih etmiş ve giderek Almanlaşmışlardır.[13] Giresun ve daha ziyade konumuz açısıyla incelediğimiz Görele ilçesinde de Almanya’ya yoğun bir emek göçü gerçekleşmiştir. Bu göçün sebeplerine bakacak olursak hem Giresun’da geçim imkânlarının kıtlığı hem de diğer göçmenler gibi yüksek bir refah ve para biriktirme arzusudur.

Kendiyle röportaj yaptığımız Z.D 1960’ların sonunda bu göç furyasıyla yurt dışına gitmişlerdir. Z.D Almanya’da önce bir süre inşaat ve fabrika işlerinde çalışmış daha sonra bir havuzda cankurtaranlık yapmıştır. Daha sonra uzun süre gemilerde mürettebat kısmında çalışmış ve Türkiye’ye dönmüştür. Z.D Almanya’ya ilk gidişini ve o dönemin Çavuşlu[14]’sunu şu cümlelerle anlatıyor: “Bir gün kahvede oturuyorum. Adamın biri geldi, Almanya’ya gitmek isteyen var mı dedi. Ben hemen atladım tabii iş yok güç yok o zamanlar 20’li yaşlarımdayım. Sabah akşam direksiyon sallıyorum ama bıkmıştım yani dolmuşçuluktan. Neyse efendime söyleyeyim bizim köyün de bir imamı vardı, geldi yanıma ne işin var gâvur memleketinde dedi. Kafam karıştı tabii yani sonuçta hiç bilmediğim bir yer. Sonra vaz geçtim ben gitmekten, bir süre daha şoförlük yaptım ama bu sefer harbiden bıktım. Bide Almanya’ya gitme fikri iyice yerleşti içime. Bizim orada sağlık ocağında bir doktor vardı bide ona sorayım dedim. O bana dedi ki ne işin var aga buralarda basıp gitsene Almanya’ya hiç değilse dil öğrenir, medeniyet görürsün. Öyle deyince bende sen doktor adamsın boşuna okumamışsındır deyip borç harç bilet parasını denkleştirip gittim. Ben gittiğim sene bizim Çavuşlu’da yol bile yoktu. Zaten o günden bugüne bir tek yolu yaptılar bide eskiden üç dört tane kahve vardı şimdi herkes gidip bizim gibi ihtiyarlar kalınca sadece bir tane kahve kaldı…”

Z.D’nin bu röportajı bize bir bakıma küçük ve sürekli göç veren yerleşim yerlerindeki gelişmenin ne kadar kısıtlı olduğunu gösterir. Hala orada ikamet eden gençlerin büyük çoğunluğu geçmişte babasının hatta dedesinin yaptığı işleri yaparak hayatlarını idame ettirmektedirler. Örneğin bugün fındık bahçesi temizleme işi, hala Giresun için en önemli işlerdendir. Ancak burada değişen şey yöntem ve araçlardır. Bundan 50 sene önce insan eliyle yapılan işler bugün makinelerle yapılmaktadır. Ancak röportaj yaptığımız Z.D bunu bir değişim yahut gelişim olarak sunmamıştır. Kendisine bu meseleyi sorduğumuzda, aynı işi gençken kendisinin de yaptığını söylemiştir. Bu da bize teknolojik gelişimlerin hayatımızın her alanında olmasına karşın, yerel bölgelerdeki katkılarının, bölge halkı tarafından bir değişim olarak görülmediğini gösterebilir.

Kaynaklar

· BARMANBAY Gülçin. Evliya Çelebi’nin Doğu Karadeniz’de Gördüğü Yerleşim Yerleri ve Bu yerlerin Günümüzdeki Hâli Üzerine Karşılaştırmalı Bir Araştırma. Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Yüksek Lisans Tezi. Mayıs 2014

· AYÖNÜ Yusuf. Türkiye Selçuklu Devleti İle Trabzon Rum İmparatorluğu Arasında Karadeniz Bölgesindeki Hâkimiyet Mücadeleleri (1204/1243). Tarih İncelemeleri Dergisi. Temmuz 2008.

· Demir Necati. Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesinde Çepni Türkmenleri İle Güvenç Abdal Ocağı’nın Kuruluşu. Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi. 2012

· DAĞLI Y. — KAHRAMAN A. Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi. YKY. İstanbul (2005)

· UMAR B. (1993). Türkiye’deki Tarihsel Adlar. İnkılâp Kitabevi

· BİLİR Ali, Geçmişten Günümüze Tüm Yönleriyle Görele, Kitabevi Yayınları. 2007

· YILDIRIMOĞLU, H. (2005). Uluslararası Emek Göçü-Almanya’da Türk Emek Göçü’.

Dipnotlar

[1] BARMANBAY Gülçin. Evliya Çelebi’nin Doğu Karadeniz’de Gördüğü Yerleşim Yerleri ve Bu yerlerin Günümüzdeki Hâli Üzerine Karşılaştırmalı Bir Araştırma. Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Yüksek Lisans Tezi. Mayıs 2014
[2] http://www.giresunblog.com/giresun-ismi-nereden-geliyor/
[3] http://www.giresun.gov.tr/syf/sayfalariGoster.aspx?sayfa_ID=35
[4] AYÖNÜ Yusuf. Türkiye Selçuklu Devleti İle Trabzon Rum İmparatorluğu Arasında Karadeniz Bölgesindeki Hâkimiyet Mücadeleleri (1204/1243). Tarih İncelemeleri Dergisi. Temmuz 2008. Sf:23–27
[5] AYÖNÜ Yusuf, a.g.e sf: 27–30
[6] http://www.goreleekspres.com/haber/sayfa/2-gorele.html
[7] http://www.unlucedevge.com/?&Syf=15&cat_id=25&baslik_name=R8O2cmVsZSBUYXJpaGk=
[8] Demir Necati. Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesinde Çepni Türkmenleri İle Güvenç Abdal Ocağı’nın Kuruluşu. Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi. 2012. Sf:63
[9] DAĞLI Y. — KAHRAMAN A. Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi. YKY. İstanbul (2005). Sf:84
[10] UMAR B. (1993). Türkiye’deki Tarihsel Adlar. İnkılâp Kitabevi.
[11] http://gorele.meb.gov.tr/www/gorele-tarihi/icerik/27
[12] BİLİR Ali, Geçmişten Günümüze Tüm Yönleriyle Görele, Kitabevi Yayınları. 2007. Sf: 276
[13] YILDIRIMOĞLU, H. (2005). Uluslararası Emek Göçü-Almanya’da Türk Emek Göçü’.sf: 2
[14] Giresun, Görele’de, Karadeniz sahil yolu üzerinde bulunan küçük bir kasaba.

Hasan Dede www.atiktarih.com ‘da sosyal tarih bağlamında memleket havaları estirdi.
Originally Post From : http://www.atiktarih.com/kent-tarihi-baglaminda-giresun-ve-ilcesi-gorele/

Beğendiyseniz uzaydan geldiğini tahmin ettiğimiz yeşil kalbe bir buse kondurursanız mutlu oluruz dostlarım.
Dostlar alışverişte görsün

--

--