Tarih ve Futbol İlişkisi: Futbol takımları isimlerindeki ‘’Dinamo’’ kavramı

Atik Tarih
5 min readDec 20, 2016

--

Şampiyonlar Ligi’nde temsilcimiz Beşiktaş’ın Dinamo Kiev’e 6–0 yenilmesinden sonra futbolla ilgilenen biri olarak; nedense adında ne kadar çok ‘’Dinamo’’ taşıyan futbol takımı olduğu aklıma geldi. İnternette kısa bir araştırmanın sonucunda otuza yakın ‘’Dinamo’’ ile başlayan takım karşıma çıktı. İşte onlardan bazıları;

Dinamo’yu simgeselleştiren takımlar
  • FK Dinamo Moskova, Rusya’daki bir futbol takımı
  • FC Dinamo Bucureşti, Romanya’daki bir futbol takımı
  • NK Dinamo Zagreb, Hırvatistan’daki bir futbol takımı
  • FK Dinamo Minsk, Beyaz Rusya’daki bir futbol takımı
  • FK Dinamo Kiev, Ukrayna’daki bir futbol takımı
  • FC Dinamo Tiflis, Gürcistan’daki bir futbol takımı
  • Dinamo Tiran, Arnavut’taki bir futbol takımı
  • Dinamo Berlin FC, Almanya’daki bir futbol takımı
  • FC Dinamo Bender, Moldova’daki bir futbol takımı
  • Dinamo-2000, Dinamo-Zenit FC veya yeni adıyla Ulisses FC, Ermenistan’daki bir futbol takımı
  • Dinamo Baku veya yeni adıyla Bakü FK, Azerbaycan’daki bir futbol takımı
  • Dinamo Prag veya yeni adıyla SK Slavia Prag, Çek Cumhuriyeti’nde bir futbol takımı
  • Dinamo Žilina veya yeni adıyla MŠK Žilina, Slovakya’daki bir futbol takımı
  • Houston Dynamo, ABD’deki bir futbol takımı
  • SK Dynamo České Budějovice, Çek Cumhuriyeti’ndeki bir futbol takımı
  • Dynamo Kirovabad veya yeni adıyla FK Gence, Azerbaycan’daki bir futbol takımı
  • Dynamo Moscow Region BC veya eski adıyla BC Triumph Lyubertsy, Rusya’daki bir basketbol takımı
  • MBC Dinamo Moskova, Rusya’daki bir basketbol takımı
  • Dinamo Moskova, Bayan Voleybol Takımı, Rusya’daki bir bayan voleybol takımı

Peki neden bu kadar çok ‘Dinamo’ adı taşıyan takım var? Bu futbol takımlarına bakarsanız oynadığı liglerin çoğu sovyet bloğu ülkeleri olduğunu görürsünüz peki neden çoğu Sovyet? Ya da Tarihçi D. Morgan, 19. yüzyılı tarif ederken ‘’Dinamo’’ (dynamo) sembolünü kullanmıştır. Peki neden böyle demiştir? Bu soruların cevabını tarihte aramak gerekir. Bunu anlamak için öncelikle ‘’Dinamo’’ kavramına ve ortaya çıkış serüvenine bakmamız lazım.

Dinamo’yu bulan kişi 19.yüzyılın en büyük bilim adamlarından birisi olan İngiliz Michael Faraday’dır. Faraday, Elektromanyetik kuramları keşfetti, bir buhar makinesi ile bakır bir plakayı bir mıknatısın yarattığı manyetik alan içinde döndürerek elektrik üretti. Dinamo günlük hayatta çoğu yerde bulunur; otomobiller ve bisikletler en çok yaygın olduğu yerdir. Dinamolar hidroelektrik santrallerinde kullanılır, su türbinlerine bağlıdır ve su türbine çarpınca haraket enerjisi oluşur. Hareket enerjisi de dinamo yardımıyla elektrik enerjisine dönüştürülür.

Gelelim D. Morgan’ın 19. yüzyıl gibi bir çağı neden dinamo’ya benzettiğine; insanlık için hep önemli bir araç teşkil eden ‘güç’, bu yüzyılda bir amaç haline gelmişti. İnsanlar gücü ellerinde bulundurarak umutlu ve mutlu olmuşlar, yegane hedef güç olagelmiştir. Her ne kadar 20. yüzyılda bu hatadan dönülecekse de bütün bir 19. yüzyıl bu hedef dairesinde geçmiştir.

19. yüzyıl Avrupasına baktığımızda çok güçlü bir Avrupa karşımıza çıkar. Teknolojisini çok ilerleten ve dünyanın geri kalan kısmını fethetmeyi kendisine şiar edinen bir Avrupa…

Gölgelerin Gücü Adına

Güç aynı zamanda korkutan ve vebali ağır bir şeydi. He-man’i hatırlayın; gücünü toplarken kılıcını kaldırır, bir süre bekledikten sonra güç ona gelir ‘’Güç bende artık’’ der ve titrer, bitkin düşerdi. Ya da büyüme çağlarımızı hatırlayalım; kaslarımızda zaman zaman ağrılar olur hatta psikolojik olarak bile bu büyümeden etkilenirdik. Avrupa da aslında güçlenirken sarsılmış ve titremişti. Avrupa güç sarsılmaları yaşıyor bütün bu karmaşa aslında Avrupa’nın güçlenmesi ve büyümesiyle alakalı bir şeydir. Sınıf çatışması iyice yaygınlaşır. İşçi sınfı, burjuva vb. sınıflar yani Avrupa’nın içsel sıkıntıları bu güç sarsıntılarının bir ürünüdür. Yüzyılın simgeleri; Motorlar, lokomotifler gazhaneler, elektrik dinamoları ve temel toplumsal görüşü de daha güçlü olanın ayakta kalması fikridir. Ancak ‘’güçlüler yaşamayı hak eder’’ fikri vardır. Avrupa, insanının güçlü olması onu yalnızca güçlü değil üstün de olma fikrini aşılıyor. Baktığımızda bugün hala ‘’demokrasi götüren batı…’’ kültü vardır. Peki toplumsal değişimi de etkileyen bu güçler nelerdi? Başta ‘’Elektrik’’ gelmekte: bir 19. yüzyıl prodüksiyonu idi. İstanbul’a da 20. yüzyılın başında geliyor. Elektrik kadar önem taşıyan bir diğer güç dinamit idi. Dinamit, tüm dünyayı değiştiren bir maddedir. Cumhuriyetin kazanımlarıyla övündüğü bir çok yapıt aslında dinamit sayesinde olmuştur.

Alfred Nobel

Bugün adına ödüller verilen Nobel, servetini nasıl yapıyor dersiniz? Dinamiti keşfediyor. Bu sayede devasa dağlar aşılıyor barajlar yapılıyor, madenler açılıyordu. Üçüncü sırada ise ‘Tüfek’ gelebilir. İcadıyla birlikte mertliğin bozulduğuna dair sözler olsa da tüfek kendisinden sonraki gelişmelere ve teknolojiye bakılırsa gayet adil bir şey olduğu görülür.

Avrupa 19. yüzyılda tarihte görülmemiş bir demografik güç oldu. Nufüsunun daha önce görülmemiş bir artışının neticesinde bu güce ulaşmıştır. Bu yüzyılda Avrupa’da yeni toplumsal gruplar, ticari ve endüstriyel güç ortaya çıkıyor. Eski tip ordular yerine zorunlu askerlikle düşük maliyetle ucuza donanmış milyonluk ordular kuruluyor. Bunu ilk yapan Fransa’dır. Fransızlar tüm Avrupa’yı işgal ediyor ama kısa bir süre sonra onu taklit eden hasımları Paris’e kadar geliyor. Prusya tipi askerlik sonrasında ortaya çıkıyor ve bu Sedan savaşıyla Fransa’yı mahvediyor. Bu askerlik tipinin özelliği; subay ağırlıklı olmasıdır. Almanya sisteminde daha çok eğitimli ve dolayısıyla daha organize bir ordu tipi geliyor. Bu dünyanın atölyesi olarak Britanya’yı görüyoruz (tüm dünyaya işlenmiş malzeme dağıtan ve ham madde çeken) sonra onu takip eden Almanya geliyor. Bunlar bu yüzyılın ‘efendileri’… Bu yüzyılın ‘efendileri’ varsa tabi ki ‘kurbanları’ da var. Uyum sağlayamayan ve rekabet edemeyen tüm halklar da bu yeni düzenin kurbanlarıydılar.

Şimdi de ‘’hız’’a bakalım; insanlık, 19. yüzyılda görülmedik bir hız kazandı. 1800’lü yıllarda şehir içi alanlarda motorlu taşıtlar için azami hız 6,5 km imiş. Bununla bile bir kaza olmuş ve biri ölmüş. 1828’de dünyanın ilk yolcu treni 40 km yapıyormuş. 20. yüzyılda savaş şartlarında ortaya çıkan uçak ve otomobiller bu teknolojinin sonraki parçasını oluşturmuştur.

Gücün çağı olarak tanımlanan 19. yüzyılda kurulan birçok futbol kulübü de isimlerinin başına ‘’Dinamo’’yu eklemişlerdir. Bu isim aynı zamanda gücü ellerinde barındırdığı anlamına da gelmektedir. 20. yüzyıla baktığımızda biraz daha modern bir çağa girildiği kabul edilir ve futbol kulüplerinin isimleri batılı tarza geçmeye başlar. Avrupa’da FC (Football Club) akımı başlar. İngiltere’de Chelsea, Liverpool, Arsenal, İspanya’da Real Madrid, Barcelona, Deportivo vb. örneklernde görürüz. Bizde de Trabzonspor, Fenerbahçe, Beşiktaş buna örnek olabilir. isimlerinde spor barındıran diğer kulüpler de buna örnektir. Ankaragücü, Keçiörengücü, Türkgücü gibi takımları da ‘’Dinamo’’nun ülkemizdeki versiyonu olarak sayabiliriz.

Talha Burak Ünlü’nün atiktarih.com ‘da yaptığı çalışmasıdır. Beğendiyseniz şu minik kalbe masaj yapmayı unutmayın dostlarım.

link: http://www.atiktarih.com/tarih-ve-futbol-iliskisi-futbol-takimlari-isimlerindeki-dinamo-kavrami/

--

--