Hibe Fonlarından Neler Bekleme(me)liyiz?

Basar Kaya
basarkaya
Published in
5 min readSep 13, 2015

Ülkemizin 2023 vizyonu kapsamında belirlenen “GSMH içerisindeki Ar-Ge Harcamaları Payının %3'e yükseltilmesi” hedefine uygun olarak ülkemiz genelinde girişimci ve işletmelere sunulan hibe ve fon fırsatlarının sayısı her geçen gün artmaktadır. Bilhassa TÜBİTAK ve KOSGEB nezdinde yürütülen hibe destek programları sayesinde girişimciler teknolojik iş fikirlerini ticari ürün haline getirmeleri için teşvik edilmeye çalışılırken, işletmelerin ise yüksek katma değerli teknolojik ürünler geliştirebilmeleri için karşılamaları gereken mali riskler hafifletilmeye çalışılmaktadır. Bu açıdan bakıldığında hem girişimciler hem de işletmeler için önemli fırsatlar sunulduğu söylenebilir.

Tablo-1: TÜBİTAK nezdinde yürütülen destek programlarının 1995- 2014 yılları arasındaki istatistikleri

2012 yılında yapılan yayınlanan bir araştırmaya göre ülkemizde 3.232.000 işletme bulunmakta olup bunların %50'si (1.6 Milyon) “yenilik faaliyetleri”, %34'ü (1.08 Milyon) ise “teknolojik yenilik faaliyetleri” gerçekleştirmektedir (Kaynak: http://manset.at/turkiyede-kobiler-infografik/).

Tüm bunlara karşılık, Tablo-1'de de görüldüğü üzere çok az sayıda işletme ulusal hibe desteklerine (yenilik veya teknolojik yenilik faaliyetlerinin desteklendiği fonlar) başvurmakta, başvuruların ise anca yarısı desteklenmektedir. Bu durumun temel sebebi ise; ulusal hibe destek programlarının girişimci ve işletmeler tarafından henüz tam olarak anlaşılamamasıdır.

Öyleyse bu hibe programları ne anlama gelmektedir? Girişimci ve işletmeler bu fonlardan ne bekleme(me)lidir?

Hibe fonlarının temelde ortaya çıkış noktası; işletmelere ve girişimcilere Ar-Ge kültürünün aşılanmasını sağlayarak mümkün mertebe yüksek teknoloji düzeyine sahip ürünlerin geliştirilebilmesini sağlamaktır. Başta ABD ve uzak doğu ülkelerinde üretilen yüksek katma değerli teknolojik ürünlerin ithalat yoluyla ülkemize girmesinden ziyade buna benzer ve muadil teknolojilerin ülke sınırları içerisinde geliştirilmesini sağlamak, bu fonların en önemli amacıdır. Ancak, gerek eğitim sistemimizin mirası olan ezberci anlayışımız gerekse kısa sürede sonuç alma hevesimiz nedeniyle bu fonları alan işletmeler ve girişimcilerimiz uzun soluklu Ar-Ge çalışmaları yaparak özgün ürünler geliştirmek yerine var olan yabancı teknolojileri kopyalamayı tercih ettiler. Neticede hibeler verildi, ürünler ortaya çıktı ancak bu ürünler ticarileşemedi. Çünkü zaten bu ürünlerin sektörde çok bilinen ve yaygın kullanılan muadilleri vardı!

Bu konu TÜBİTAK tarafından da zaman zaman dile getiriliyor:

Kısacası şunları söylemek mümkün: işletme sayımız fazla, teknoloji tabanlı yenilik faaliyetlerinde bulunan işletme sayımız fena değil, hibe ve fon fırsatlarımız oldukça yaygın, bu fırsatları değerlendiren işletme sayısı çok az, neticede ticarileşen ürün sayısı daha da az.

Tüm bu sorunları aşmanın ilk adımı, bu fonlardan neler beklememiz ve neler beklemememiz gerektiğini kişi ve kurumlara açıkça ifade etmek olacaktır. İlk adımı ben atayım istedim.

a) Beklenmemesi Gerekenler:

Öncelikle şunu bilmek gerekli: Ulusal Ar-Ge Hibe fonları bir işletmeye “büyümesi için değil”; “zaten belli bir büyüklüğe ulaşmış olduğu için” verilir. Personel sayısı, teknik altyapısı ve kapasitesi ile pazar hakimiyeti bakımından belirli bir düzeye ulaşmış işletmelerin bu fonlara hak kazanma ihtimali çok daha yüksek. Dolayısıyla bu fonlardan “işletmenizi büyütmesini” beklememelisiniz.

Ar-Ge hibe fonlarının neredeyse tamamı (1512 Teknogirişim hariç) “sonradan ödemeli” programlardır. Yani önce işletme belli bir harcama yapar, sonra bu harcamalara ilişkin mali belgeleri ibraz eder ve belli bir süre sonra %60–75 oranında geri ödeme alır. Kısacası devletten belirli bir miktar para alabilmek için, bu paradan daha fazlasını önce siz harcamalısınız. Haliyle, Ar-Ge çalışmalarınıza ilişkin maliyetleri önden finanse edemeyecek durumdaysanız, bu fonlara hak kazanmanız veya hak kazansanız dahi mali sürdürülebilirlik açısından hibe alabilmeniz çok zor. Dolayısıyla bu fonların işletmeniz için “finans kaynağı olmasını” beklememelisiniz.

Ülkemizdeki fonlara başvurulurken çoğunlukla bir proje dosyası hazırlanır ve ilgili kuruma sunulur. Değerlendirme süreçleri çoğunlukla akademisyenlerden oluşan hakem heyetleri ve/veya komiteler tarafından yapılır. Projelerin izlenmesi ise; proje sahibi işletmelerden düzenli aralıklarla istenen mali ve teknik ilerleme raporları aracılığıyla yapılır. Kısacası hibe ve fon programlarının hem başvuru sürecinde hem de projenin gerçekleştirilmesi sürecinde ciddi anlamda rapor ve dökümantasyon yükü ortaya çıkmaktadır. Haliyle dökümantasyon konusunda yeterince iyi değilseniz veya işletmenizin bu işler için ayıracak mesai veya maddi gücü yoksa hibe ve fon desteklerine başvurmanız ve/ya bu süreçleri yürütmeniz pek kolay olmayacaktır. Dolayısıyla proje başvuru ve yönetim süreçlerinin “kolay olacağını” beklememelisiniz.

b) Beklenmesi Gerekenler:

Elbette prestij. “Ar-Ge Projesi yapmak” ile “bilimsel yetkinliği kanıtlanmış bir kurum tarafından onaylı Ar-Ge Projesi” yapmak arasında önemli farklılıklar vardır (en azından bizim ülkemiz için durum böyle). Haliyle ürününüzü piyasaya çıkardığınızda katalogda, web sitenizde veya ürün ambalajı üzerinde “TÜBİTAK onaylıdır / desteklidir” yazması, ister istemez tüketici nezdinde olumlu etkiler yaratacaktır. Dolayısıyla hibe ve fon programlarının işletmeniz ve/ya ürününüz için “prestij sağlamasını” bekleyebilirsiniz.

Ülkemizde 39'u aktif olmak üzere 61 Teknoloji Geliştirme Bölgesi (teknopark) var. Bu bölgelere girmek isteyen firmalar en az 1 Ar-Ge projesi ile başvuru yapar ve çeşitli değerlendirme süreçleri neticesinde firmanın projesinin Ar-Ge yönü olduğuna kanaat getirilirse firma bölgeye kabul edilir. Ancak çoğu teknopark yönetimi, TÜBİTAK veya KOSGEB destekli Ar-Ge projesi olan işletmeleri herhangi bir değerlendirme sürecine tabi tutmadan, fiziki imkanlar doğrultusunda bölgeye kabul etmektedir (örneğin Yıldız Teknopark). Dolayısıyla hibe ve fon programlarının işletmeniz için “teknoloji geliştirme bölgesi gibi platformlara girişini kolaylaştırmasını” bekleyebilirsiniz.

Ülkemizde elbette sadece Ar-Ge çalışmalarına yönelik destekler verilmiyor. Farklı alanlar ve sektörlere yönelik yatırım çalışmaları için de çok önemli destekler var. Ayrıca, Ar-Ge çıktılarının seri üretimine ve ticarileştirilmesine yönelik olarak da bazı hibe programları (KOSGEB Endüstriyel Uygulama ile Bilim Sanayi Bakanlığı Teknoyatırım ve Teknopazar Programları) yürütülmektedir. Bu programlardan faydalanabilmek için TÜBİTAK ve KOSGEB başta olmak üzere devlet nezdinde yürütülen Ar-Ge hibe programları kapsamında en az 1 adet başarılı Ar-Ge projesi tamamlamak gereklidir. Dolayısıyla hibe ve fon programlarının, işletmenizin seri üretime yönelik altyapısı yatırım maliyetlerini ve tanıtım giderlerini belirli oranlarda düşürmesini bekleyebilirsiniz.

Avrupa Birliği nezdinde yürütülen hibe programlarına, 2014 yılı itibariyle SME Instrument (KOBİ Aracı) programı da eklendi. Bu programla birlikte KOBİ ölçeğindeki işletmelere ilk kez kendi başlarına (herhangi bir ortak kuruluş olmadan) fon başvuru yapma hakkı tanındı. Bu program kapsamında, daha evvel bir Ar-Ge çalışması neticesinde geliştirilen ve prototip aşaması tamamlanan ürünlerin AB genelinde ticarileşmesine ilişkin faaliyetlere (fizibilite, pazar araştırması, implementasyon, tasarım geliştirme, test vs) hibe desteği sağlanmaktadır. Bahsi geçen programa başvuru yaparken, “kendinizce Ar-Ge olarak kabul ettiğiniz çalışmalar neticesinde” geliştirdiğiniz ürünlerden ziyade “Avrupa’da tanınan TÜBİTAK ve KOSGEB gibi kurumlar tarafından Ar-Ge olarak kabul edilen çalışmalar neticesinde” geliştirdiğiniz ürünlere ilişkin projelerin destek alma şansı daha yüksektir. Dolayısıyla hibe ve fon programlarının Avrupa Birliği fonlarına geçiş için bir fırsat yaratmasını bekleyebilirsiniz.

İlla ki bir sonuç paragrafı yazmak gerekirse:

Beklentiler kişiden kişiye kurumdan kuruma değişir, farklılaşır ama hibe ve destek programlarının yapısı, içeriği ve kapsamı değişmez. Fonlardan faydalanmak istiyorsak, beklentilerimizi de netleştirmeliyiz.

Mutlaka gözden kaçırdığım yerler vardır, affola.

Başar.

--

--

Basar Kaya
basarkaya

Business Developer, Fundraiser, New Service Creator.