TÜRK-ALMAN DOSTLUK VE SALDIRMAZLIK ANTLAŞMASI

Berkay Comert
10 min readApr 7, 2019

--

Giriş

İki dünya savaşı arasındaki dönemde Türk dış politikasının temel eğilimi Lozan Antlaşması ile oluşan statükonun devam ettirilmesi yönünde olmuş ve böylece Türkiye, Avrupa’da savaş sonrası oluşan dengeyi sürdürmeye çalışan devletlerin çabalarına katkıda bulunmuştu.Bu katkı özellikle, Türkiye’nin izlediği bölgesel dış politakada somut olarak görülür. Lozan Antlaşması’ndan sonra, Türkiye’nin gerek komşu devletler gerekse Balkan ve Orta Doğu devletleri ile kurmaya çalıştığı yakın ilişkiler statükonun kabulünün sürdürülmesini amaçlıyordu. Bu anlamda Lozan sonrası Türk dış politikasının temel hedefi, bir yandan Türkiye’ye yönelebilecek olası bir askeri müdahaleye karşı Türkiye’nin etrafında ortak bir güvenlik sistemi oluşturmak, diğer yandan da, uluslararası ilişkilerde mevcut sorunları barışcı yollardan çözmek olmuştur.(1)

Bu amaçla Türkiye öncelikli olarak komşu devletler ile birçok dostluk, tarafsızlık, uzlaşma anlaşmaları imzalamıştır.Balkan Antantı, Sadabat Paktı yine bu amaçla oluşturulmuş girişimlerdir.İngiliz ve Fransızlar ile ortak bir üçlü ittifak imzalamış.Yine Sovyetler ile 1925 tarihli dostluk anlaşmasını uzatmak istemiş lâkin Sovyetler boğazlarda birtakım haklar ve

Doğu Anadolu’da toprak talepleri bu girişimi sonuçsuz bırakmıştır.

Türkiye, doğusundaki komşuları ile de yakın ilişkiler kurmakta gecikmeyecektir.

1 Mart 1921’de Afganistan ile imzalanmış Dostluk Anlaşması, 25 Mayıs 1928’de yenilenir.

5 Kasım 1932’de İran ile Güvenlik ve Dostluk Anlaşması imzalanır.Bu anlaşma aslında daha önce imzalanmış bazı anlaşmaarın bir sonucuydu.

5 Haziran 1926 tarihinde Irak ile imzalanan Dostlık antlaşması 1937 Nisan ayında uzatılır.(2)

İşte bu gibi koşullar Türkiye’nin izleyeceği siyaseti apaçık bir şekilde ‘’Yurtta Sulh Cihanda Sulh’’ ilkesine bağlı olduğunu göstermiştir.

1 Cemil Koçak, Türkiye’de Milli Şef Dönemi, Ankara, Cilt: 1, 1986, s. 229.

2 Cemil Koçak, Türkiye’de Milli Şef Dönemi, Ankara, Cilt: 1, 1986, s.231

BİR TÜRK-ALMAN DOSTLUK VE SALDIRMAZLIK ANLAŞMASI MI DOĞUYOR?

19 Ekim 1939’da Türk-İngiliz-Fransız İttifak’ı ile oluşturulan anlaşma Almanlarda Türkiye’yi kaybetme düşüncesi meydana getirdi.Şüphesiz bunda İngilizlerin propoganda faaliyetleri etkili oldu.Bu sebepten Alman büyükelçi Von Papen 14 Mart 1940 yılında İsmet İnönü’ye bir Türk-Alman anlaşması önerisi götürdü.(1)

Von Papen

Bu girişim olası bir Türk-Alman anlaşmasının temelini oluşturur niteliktedir.

TÜRKİYE’Yİ ALMANYA İLE ANTLAŞMA İMZALAMASINA GÖTÜREN SEBEPLER

Türkiye neden Almanya ile saldırmazlık antlaşması imzalamak zorundaydı?Bunun Türkiye’ye getirisi neler olabilirdi?

Türkiye’nin savaşta yegane amacı savaş boyunca zıt kutupları birbirlerine karşı oynayarak denge politikası yürütmek ve savaş dışı kalmaktı.Bu amaçla hem müttefiklere yakın duruyor hem de Almanya ile karşı karşıya gelmemeye özen gösteriyordu.

Türkiye’nin izlediği bu denge politikasının iki temeli vardı.Birincisi, dış politikada üzerine gelebilecek aşırı baskı karşısında, karşı cepheye kayabilme imkânını veren hareket serbestisine sâhip olması ve ikincisi de ülkesine herhangi bir saldırı hâlinde, mutlaka sonuna kadar savaşacağını gösteren ilkeli ve kararlı tutumu…(1)

Türkiye’nin Almanya ile bir antlaşma imzalamasının tek nedeni bu değildi.Ayrıca Sovyetler Birliği’nin Türkiye üzerindeki olumsuz politikaları ister istemez Almanya ile bir iş birliğine gitmeye mecbur bırakıyordu.Türkiye bu döneme değin Sovyetler ile birçok kez görüşmelerde bulunmuş ve 17 Aralık 1925 tarihli Türk-Sovyet Dostluk Anlaşması’nın yinelenmesini isteyecektir.Ancak Rusların hâyali arzuları anlaşmanın imzalanmasını engelleyecektir.

Ayrıca Alman ordularının kıta Avrupa’sında üst üste kazandığı zaferler Türkiye’yi tedirgin ediyordu.Özellikle Fransa’nın Almanya’ya karşı erkenden teslim olması Alman savaş gücünün ne denli yüksek olduğunu açığa vuruyordu.Artık Türk yetkililer de Almanlar ile bir saldırmazlık antlaşmasının imzasını gerekli görüyorlardı.

Bu gibi sebepler Türkiye’yi Almanya’ya yaklaştıran etmenler olarak göze çarpıyor.Lakin antlaşma sanıldığı kadar kolay imzalanmayacaktı.

1)Cemil Koçak, Türkiye’de Milli Şef Dönemi, Ankara, Cilt: 1, 1986 s.562

ALMANYA’YI TÜRKİYE İLE ANTLAŞMA İMZALAMASINA GÖTÜREN SEBEPLER

Almanya 27 Nisan 1941’de Yunanistan’a girince Türk-Yunan sınırında Alman birliklerinin bulunması Türk Hükümetini korkutmuştur.Alman Şansölyesi Hitler’in Türkiye’ye herhangi bir harekatta bulunulmayacağını açıklasa bile bu ifade Türk makamlarını yatıştırmayacaktır.Zaten Ankara Meriç nehri üzerinde bulunan İstanbul-Sofya demiryolu hattındaki köprüleri havaya uçuracaktır amacı Almanların bu güzergahı herhangi bir askeri amaç doğrultusunda kullanılmasını engellemektir.Ancak bu demiryolu hattının uçurulması Türkiye ile Avrupa’nın tüm bağlantısı koparacaktır.

Almanya ise demiryolu hattının Selanik’e kadar olan kısmını askeri amaçlarla kullanmak istiyordu.Ayrıca Berlin bu türden iyiniyet jestlerinn bu sırada yeniden gündeme gelen Türk-Alman Ticaret Antlaşması için de uygun bir ortam yaratacağına inanıyordu.(2)

Bu arada Fransa’nın şavaşa erken veda etmesi üzerine Suriye İngilizler tarafında işgal edilmiş. Irak’ta ise Müttefikler yanlısı bir hükümet bulunuyordu.Bu durum Türkiye için gayet uygun bir eğilim durumundaydı.Ancak, Irak’ta Râşit Ali Geylani önderliğinde Mihver yanlısı bir hükümet darbesi ile yönetim değişecekti ve bu Türkiye için Mihver kuvvetlerinin yeni bir baskısına yol açacaktı. Irak’taki Mihver yanlısı yeni yöetim tek başına ayakta kalamayacağını anladığı için derhâl Berlin’den askeri yardım isteyecek ve Berlin’de bu yardım talebini tabii hemen kabul edecektir.

Ancak sorun bu kadar basit değildi.Çok daha karmaşıktı.Orta Doğu’daki İngiliz askeri birlikleri, Irak’taki Mihver yanlısı yeni yönetimi devirmek üzere derhâl harekete geçmişlerdi.Berlin’in ise Irak’a askeri birlik ve malzeme yollaması için tek yol Türkiye üzerinden geçiyordu.Irak savaşı önemliydi.Çünkü Almanya Orta Doğu’da ilk kez bir zafer kazanmış olmanın. yanı sıra İngiltere’yi tam kalbinden de vurmuş olacaktı.(3)

1)Selim Deringil/Denge Oyunu syf:100

2)Cemil Koçak, Türkiye’de Milli Şef Dönemi, Ankara, Cilt: 1, 1986 s.554

3)Cemil Koçak, Türkiye’de Milli Şef Dönemi, Ankara, Cilt: 1, 1986 s.558

Bu sebepten Almanya Irak’a askeri yardım gönderebilmek için Türkiye üzerinden transit geçiş yapmak istedi.Almanlar Türkiye’nin kapısını bu sefer stratejik konumundan dolayı çaldı.Ancak Türkiye bunu kabul ederse Müttefiklerin tepkisini çekeceğini biliyordu.Bu yüzden görüşmeleri büyük bir ivedilik ile ağırdan alıyordu.Müttefik kuvvetlerine de bu sayede Irak’taki durumu kontrol altına almaları için zaman kazandırıyordu.

Türkiyenin izlediği oyalayıcı politikalar sonucu İngilizler Mayıs 1941’de Bağdat’a girecek ve zayıf Alman yanlısı Geylani Hükümetini devirecekti.Böylece Türkiye’nin güney sınırları bir çatışmadan kurtulmuştu.

Hitler Orta Doğu’da yaşanan bu gelişmeler üzere birliklerine Rusya’yı hedef göstermişti.Aslında Hitler’in hiç Balkanlarda vakit kaybetmek gibi bir düşüncesi yoktu ancak İtalya’ın başarısız Yunanistan işgali onu Antik Helen topraklarına girmeye mecbur etmişti.

Hitler Sovyetler Birliği ile savaşın er ya da geç çıkacağından emindi.

Türkiye’ye bu aşamada saldırmak Almanya açısında 1941 yılında Sovyetler Birliği’ne yapılabilecek hazırlıkları ve planları çoktan tamamlanmış bir saldırıyı kesinlikle önleyecek ve Moskova’ya savaşa hazırlanması için zaman kazandıracaktı.Bu sırada Alman ordusu askeri güç bakımından en üstün durumda iken savaşa girme avantajını kaçırabilirdi.Berlin açısında zaman daralmıştı ve Hitler artık daha fazla zaman yitirmeksizin Sovyetler Birliği’ne bir an önce saldırmak istiyordu.Alman Ordusu’nun Balkanlar’daki harekatı ve Irak ve Suriye’deki savaşlar belki de Almanya’nın Türkiye ile savaşa girmesini önleyen önemli gelişmeler olmuştu.(1)

Hitler verdiği kararı derhal uygulamak üzere bir Türk-Alman Saldırmazlık Antlaşmasının en kısa zamanda imzalanmasını isteyecektir.Bu nedenle Berlin Türk-Alman anlaşmasında bazı ödünler vermeye de razı olacaktır.(2)Almanya Sovyetler Birliği ile savaşta öncelikle güney sınırlarında yani Türkiye’nin tutumunda emin olmak istiyordu.Berlin açısından bu aşamada Türklerin tarafsız olması yeterliydi(3)

Türkiye böylece çok istediği tarafsızlık politikasını gerçekleştirmenin haklı sevincini yaşıyordu.Öyle ki ünlü Tarihçi İlber Ortaylı Almanya Sovyetlere saldırdığı haberi Çankaya’ya ulaştığında İsmet İnönü’nün sevincinden zeybek oynadığını söyler.

İsmet İnönü

Artık taraflar bir saldırmazlık anlaşması imzalamak için hazır kıta olmuşlardı.

1)Cemil Koçak, Türkiye’de Milli Şef Dönemi, Ankara, Cilt: 1, 1986 s.580

2) Cemil Koçak, Türkiye’de Milli Şef Dönemi, Ankara, Cilt: 1, 1986 s.580

3)Cemil Koçak, Türkiye’de Milli Şef Dönemi, Ankara, Cilt: 1, 1986 s.580

ANTLAŞMA

İki devlet arasında antlaşma imzalanmadan önce deyim yerindeyse sıkıysa yakala taktiği uygulanıyordu.Almanlar kendilerine uygun bir antlaşma imza etmek isterken Türklerde bundan geri kalmıyordu.Ancak görüşmeler sert ve uzak gibi görünsede ortam tarafları biraraya getirecekti.

Menemencioğlu ve Ankara bürokrasi ise Almanların istediği tavizler konusunda geri adım atmıyordu.Aslında Ankara Almanlar lehine olası bir taviz söz konusu olduğunda İngiltere ile çatışacaktı bu ise hiçte işe gelmeyecek bir durum oluştururdu.Zaten Almanlar ile anlaşma masasına oturulması bile İngilizleri kızdırmaya yetiyordu.

Alman Dışişleri Bakanı Ribbentrop görüşmelerden oldukça sıkılmış ve sinirlenmişti ona göre Ankara hem Almanya ile bir antlaşma imzalama ve bu suretle Berlin’in güvencesine kavuşmak hem de İngiltere ile müttefik kalarak dolaylı ve dolaysız bir biçimde askeri ve siyasi bağlarını sürdürmek istiyordu.(Aslında Ribbenrop’un gözlemleri çok doğruydu Ankara’nın tam da istediği bu idi.)(1)Almanya’nın Türkiye Büyükelçisi Von Papen ise;Ribbentrop’a katılmak ile birlikte şimdilik böyle bir antlaşma ile yetinmek gerektiği zaten Alman ordularının muhtemel askeri başarıları gelecekte Almanlar için daha uygun bir antlaşma için güzel bir zemin oluşturacaktı.

Joachim von Ribbentrop

Görüşmeler 13/14 Haziran günlerine kadar devam edecek sonunda bir uzlaşma sağlanacaktır.Papen 17 Haziran’da uzlaşmanın Berlin tarafından da onaylandığını bildiriyor ve antlaşmanın derhal imzalanmasını istiyordu.Ve 18 Haziran Çarşamba günü antlaşma taraf devletlerce imza edilecekti.

18 Haziran 1941 yılında imzalanan Türk-Alman Dostluk ve Saldırmazlık Antlaşması ile Türkiye hem Mihver Devletleri hem de Müttfik Devletler tarafından sınırlarını güvence altına almıştı.Uyguladığı denge politikası ile geçmişin acılarını tekrardan yaşamamaya çaba harcamıştı.Bu konuda Cumhuriyet Gazetesi’nden Yunus Nadi’nin 21 Haziran çıkışlı makalesinde şöyle diyordu:

”Garp demokrasileriyle ittifakına rağmen Türkiye’nin herhangi bir sergüzeşte süreklenmeyip bu yeni Dünya Harbi’nde yalnız kendi emniyet ve istiklâline bağlı kalışı, bu yeni Alman-Türk dostluk ve adem-i tecavüz paktının akdini mümkün kılan başlıca amil olmuş ve bu vaziyetin takdirindeki Alman isabetini bilhassa kıymetlendirmiştir.(2)

Bazı hükümet çevrelerinde Türkiye’nin bu antlaşma ile tam tarafsızlığa geçtiği görüşü yayılıyordu(3)Gl. Cemal Mersinli ise Bu andlaşma, Büyük Meclisin hükümete verdiği;sevgili yurdumuzun esenliği, hükümetimizin kararlarında ve hareketlerinde serbest kalması ve macera peşinde koşmaması ve hiçbir devletin maksadına alet olmaması, yarın başlayacakmış gibi savaşa hazırlanması yolundaki direktifin liyakatla yürütüldüğünün parlak delilidir.Bu direktifi şöyle formülleştirmiştiniz:İçeride barış, dışarıda barış, kimsenin toprağında gözümüz yoktur, kimsenin de sevgili yurdumuza dokunmasına dayanamayız.(4)

1) Koçak, Türkiye’de Milli Şef Dönemi, Ankara, Cilt: 1, 1986 s.584

2)Yunus Nadi, Cumhuriyet, 21 Haziran 1941

3)Selim Deringil, Denge Oyunu, s.145

4)Goloğlu, Türkiye’de Milli Şef Dönemi, Ankara 1974 :s.115

Bir başka mebus Ali Rana Tarhan(İstanbul Mebusu) ise anlaşma için TBMM’de şöyle bir beyan da bulunmuştur:

-Muhterem arkadaşlar, 18 Haziran 1941 tarihinde Ankara’da Türkiye ve Almanya’nın salâhiyeti(yetki) ve mümessilleri tarafından imza edilip bugün Yüksek tasvibinize arzedilen muahedeyi grubumuz tasviple karşılar.Tasvip ediyoruz, çünkü mündericatı(içindeki) Türkiye Cumhuriyeti’nin harici siyasetinde takip etmekte olduğu emniyet, iyi münasebet esaslarına uygundur.Ve mevcut taahülerimizi mahfuz tutmaktadır.

Muhterem arkadaşlar, bu muahede Türk ve Alman milletlerinin samimiyetle el ele vermelerini ve birbirlerine itimatla bakmalarını istihdaf(hedef alma) ediyor.Müşterek menfaatleri için dostça görüşüp anlaşmalarına yol açıyor.Bunu niçin bu muahedeyi yalnız tasvipler değil, aynı zamanda memnuniyetle karşılıyoruz.Münaseberlerimizin mesut inkişaflara mazhar olmasını temenni ediyoruz.

Refik Saydam Hükümetini bu güzel eserinden dolayı tebrik ederken, içinde yaşadığımız güçlükler ve tehlikelerle yüklü dünya şartları altında milletimizin müzahir(yardımcı) bulunduğu müteyakkız çalışmalarımda daima muvaffak olmalarını dileriz.(1)

ANLAŞMAYA ALMAN BASINI SİYASİ BİR ZAFER GÖZÜYLE BAKMIŞTIR.

Alman Völkischer Beobachter Gazetesi(Nazi Propaganda Gazetesi)

Türk-Alman paktının imzası dünyanın en büyük haberidir.

Deutsche Allgemeize Zeitung, başmakalesini İsmet İnönü’ye tahsis etmekte ve kendisinin üzerinde Türk menfaatlerinin hakim olduğu hakiki bir siyaset takip etmiş bulunduğunu kaydetmektedir.

Frankfurter Zeitung Gazetesi ise başmakalesinde Pakt, Türk ve Alman diplomasisinin bir muvaffakiyetidir.Türk Diplomasisi, memleketin mukadderatının sarih surette çizilmiş ve yabancı menfaatlerden müstakil bir istikbale tevdi edilmesi lazım geldiğini anlamıştır. Ankara ile Berlin arasındaki münasebetlerin geçirdiği muvakkat buhran eski sağlam dostluğu örten bir sıvadan başka bir şey değildi Alman diplomasisi zevahire aldanmamış ve sabır ve sebat ile yeni bir yaklaşma için çalışmasını bilmiştir.Almanya Türkiye’yi yalnız deklarasyonlarla ikna etmemiştir.Eğer Almanya, muahede Türkiye’nin mülki tamamiyetine hürmet ediyorsa bu yeni br müşahede teşkil etmemiştir. Bu daima mevcut olmuş ve B.Hitler tarafından nutkunda hatırlatılmış bir vakıanın teyidinden başka bir şey değildir.B.Musolini de aynı fikri ifade etmiştir.Türk devlet adamları, vazifelerine layık olduklarınıgöstermişlerdir.Mesuliyetlerini müdrik bulunan Türk devlet adamları, tamamiyle Türk bir siyaset takip eylemişlerdir.Pakt, Türkiye’nin müstakil ve sulhçu siyasetinin neticesinden başka bir şey değildir. (2)

1)TBMM 25.06.1941 Zabıt Cerideleri.Birinci Celse i.69

2)Ulus Gazetesi 18.06.1941

Ayrıca Türk basını da olaya oldukça olumlu bakmıştı.Aslında bu duruma negatif bakma gibi bir lüksü de yoktu.Basın her ne kadar özgür gibi görünse de Hükümet ile yapılan derin istişareler sonrasında haberlerini ve yazılarını paylaşıyorlardı.Ancak yine de antlaşmaya aşırı memnuniyetinden dolayı tokat yiyen Tasvir-i Efkar Gazetesi(Alman yanlısı bir politika izliyordu) 15 gün kapatılma cezası ile karşılaşmıştı.Hükümetin burada ki amacı Müttefikleri ve Mihverleri de bir arada idare etme gayesi açıkça anlaşılıyor.

Hükümete yakın yarı resmi gazete Ulus Gazetesi’nden ise dış ilişkiler yazarı Ahmet Şükrü Esmer antlaşmaya yaptığı yorum; Türkiye İngiltere’nin müttefikidir.Ve onun aleyhinde müteveccih harekata alet olmayacağı gibi, aralarında hiçbir fiili ihtilaf mevcut olmayan Almanya’nın dostu olacak ve ona karşı harekattan tevakki edecekti(1)

Türk-Alman Dostluk ve Saldırmazlık Antlaşması 25 Haziran’da TBMM’de görüşülür ve 124 vekilin katılmadığı oylamada 302 geçer oy ile kabul edilir.

Antlaşma maddelerine bakacak olursak;

  • Almanya ve Türkiye, karşılıklı olarak, birbirlerinin toprak bütünlüğüne saygı göstereceklerdi.Yine her iki devlet de, doğurudan ya da dolaylı bir biçimde birbirlerine yönelik herhangi bir haketten kaçınacaklardı
  • • Ortak çıkarları ilgilendiren konular ve sorunlar, uzlaşma ve ortak görüş temini için dostça görüşmeler yolu tercih edilecekti.
  • • İmzalandığı tarihte yürürlüğe girecek olan antlaşma, on yıl süre ile geçerli olacaktı.(2)

ANTLAŞMAYA DİĞER DEVLETLERİN TEPKİLERİ VE SONUÇ

Türk-Alman Dostluk ve Saldırmazlık Antlaşması sadece Berlin tarafında değil, fakat aynı zamanda Roma tarafında da memnunlukla karşılanmıştı.İtalya sanki Ankara ile bir antlaşma imzalamış gibiydi.Roma’nın tutumu gerçekten de ilginçti.Çünkü antlaşma imzalanmasında hemen sonra İtalya bir Türk-İtalyan antlaşması imzalanması için harekete geçecektir.(3.1)

Ancak Ankara 1928 yılında imzalanmış Türk-İtalyan antlaşmasının hâlen geçerli olduğuna işaret edecek ve İtalya ile ilişkilerin zâten bu antlaşma sayesinde dostça olduğunu açıklayacaktır.Ankara aynı şekilde Sofya ve Bükreş’ten gelen benzer antlaşma önerilerini de red edecektir.(3.2)

1)Ulus Gazetesi 20 Haziran 1941 s.2

2) Cemil Koçak, Türkiye’de Milli Şef Dönemi, Ankara, Cilt: 1, 1986 s.589

3.1)Cemil Koçak, Türkiye’de Milli Şef Dönemi, Ankara, Cilt: 1, 1986 s.592

3.2)Cemil Koçak, Türkiye’de Milli Şef Dönemi, Ankara, Cilt: 1, 1986 s.593

Bu devletlerin böyle bir harekete yeltenmesinin altında kanaatimce acaba Türkiye’den birşeyler koparabilir miyiz düşüncesinden ileri gitmemektedir.

Fransa’da Vicy Hükümeti de antlaşma hakkında olumlu görüşlere sahipti.(1)

Müttefikler ise, Türk-Alman Dostluk ve Saldırmazlık Antlaşması’nın Almanya’nın önemli bir siyasi bir zaferi olduğunu düşünüyorlardı.Antlaşmanın imzalanmasında hemen sonra ABD’de Türkiye’nin tutumu karşısında, henüz başlattığı askeri malzeme yardımını durdurmayı düşünecektir. İngiliz Dış İşleri ise ABD’nin askeri yardımı kestiği takdirde, Ankara da buna karşılık, müttefiklere krom satmayabilirdi.ABD bir süre sonra İngiliz Dışişleri Bakanlığı’nın görüşlerine katılacaktır.(2)

Antlaşmanın imzalanması Müttefiklerin düşüncesine göre bir Alman başarısından olarak görülse bile Türk Bürokrasisi için bir başarı olduğunu kabul etmek isabet olacaktır.Çünkü dönemin şartları gereği Türkiye hangi tarafta yer alırsa alsın 1.Dünya Savaşı gibi yıkıcı bir savaşı derinden yaşamış ve yaralarını sarmaya çalışan genç bir devletti bu yüzden böyle bir ortamda silahların tekrardan konuşması geçmişte yaşanmış acı tecrübelerin yeniden zuhur etmesi anlamına gelecekti ki bunun ülke olarak asla istenmeyeceği aşikârdır.Türkiye antlaşmanın imzalanması ile hem İngiltere hemde Almanya tarafında sigortalanmış dersek yalan olmaz.Ancak yine de antlaşmanın imzalanması Türkiye topraklarına bir Alman saldırısının olmayacağı anlamına gelmeyecekti.Bir savaş vardı ve savaşta sözler ve antlaşmalar bozulabilirdi.Ankara, bu suretle tedbiri elden bırakmamış savaş boyunca sıkı tedbirler almaya devam etmiştir.Ne var ki hükümetin aldığı bu sıkı tedbirler daha sonraki seçimlerde hükümete yönelik sert eleştirilerin gelmesine neden olacaktı.

Almanya açısında bu antlaşma olası bir Alman-Sovyet savaşı sırasında artık güney sınırlarını muhafaza edebilecek oradan gelebilecek olan Sovyet saldırısının önüne geçmiş olacaktı.Zaten bu antlaşma imzalandıktan 4 gün sonra Hitler Barbarossa Harekatı’nı başlatacaktı.

İngiltere, Türk-Alman Dostluk ve Saldırmazlık Antlaşması ile önemli bir yenilgiye uğradığını kabul ediyor ancak Türkiye’yi kaybetmemek için bu antlaşmaya rıza gösteriyordu.

İngiltere Türk-Alman anlaşmasının imzalanmasından neden rahatsızlık duyuyordu?Dahası bu rahatsızlığa rağmen İngiltere anlaşmaya neden rıza gösteriyordu?İlk sorunun cevabı şu ki:

. İngiltere ittifak içerisinden bulunan Türkiye’yi Almanlara karşı Balkanlardan cephe açmak için kullanmak istiyordu.İngiltere Başbakan’ı W.Churchill’e göre askeri destek almış olan Türk ordusu Almanları Balkanlarda durdurabilirdi.Anlaşmanın imzalanmasıyla bu idea işlevini yitirmiş gözüküyordu.İkinci sorunun cevabı ise:

. İngiltere herşeye rağmen Türkiye’yi Ortadoğu manda topraklarına giden anahtar bölgeydi.Burasının savaşa dahil olması demek zaten Almanlara karşı zorlanan İngilizler için yeni cepheler demekti ayrıca savaşın buralara sıçraması bu bölgelerin elden çıkmasına neden olabilirdi.Bu noktada Türkiye’nin en azından tarafsız kalması kabul edilebilir bir tutumdu.

1)Cemil Koçak, Türkiye’de Milli Şef Dönemi, Ankara, Cilt: 1, 1986 s.593

2)Cemil Koçak, Türkiye’de Milli Şef Dönemi, Ankara, Cilt: 1, 1986 s.593

--

--