En çok saygı duyduğum yönetmenlerden biri olan, Nuri Bilge Ceylan’ın
tüm filmleri için, yapılabilecek en yalın afişleri tasarlamaya çalıştım. İsimler üzerine küçük tipografik oyunlar ve filmlerin üzerimde yarattığı etkileri arka plan renklerine indirgemem ile ortaya
aşağıdaki görseller çıktı;
Şu hayatta bütün filmlerini izlemek istediğim yönetmen sayısı bir uzaylı elinin parmaklarını bile geçmez. Rahmetli Theo da bunlardan biri. Kendisi Yunan asıllı olup şiir, fotoğraf, müziği bilendırda çekip uzo bardağında servis eder. Filmlerinden keyif alabilmek için öncelikle, yüzlerce uçarlı kaçarlı boktan Hollywood filmi izleyip; “Lanet olsun dostum! Sinema bu olmamalı” demiş olmanız gerekiyor. Angelopoulos’un puslu kadrajında, yollar, yolculuklar, topraktaki ve aklımızdaki sınırlar, mitolojik göndermeler, politika, tanrıyı ve özgürlüğü arayış, insani duygular ve daha nicesi bir şiirin mısraları gibi alt alta dizilir. Genel izleyecinin “bayık” diye tanımlayacağı çok uzun sahnelerle anlatır derdini bu adam. …
İşin erbaplarına sormuşlar “Bu startup dedikleri şey nasıl bir şey? Yenir mi? Ekşi mi? Acı mı? Renkli mi? Gri mi? İyi mi? Kötü mü?
Üstat bu durur mu yapıştırmış cevabı;
Bundan yaklaşık 5 sene önce İstanbul’da ilk işime başlamıştım. Güzel İzmir’i hiç bırakmak istemedim ama olanaklar ve ideallerim için taşı toprağı pikseldir deyip İstanbul’a göçtüm. Bu listeyi, İzmir’den İstanbul’a çalışmaya gelmek isteyenlerin sorularına verdiğim cevaplar ve benim bizzat tecrübeleyerek edindiğim bilgiler ışığında sıralıyorum.
Yoğun bir iş günüydü. Saat 13:30′a kadar bir logo eskizi göndermem gerekiyordu. Öğleden sonra ise başka bir müşteri ile toplantım vardı. Eskizi yetiştirebilmek için öğle yemeğini atladım ve e-postanın “gönder” tuşuna basar basmaz bilgisayarımı kapatıp çıktım.
Müşterim olan firmaya vardığımda firma sahibi ve ilgili diğer yöneticiler toplantı odasında beni bekliyordu.
Taslak aşamasında olan web sitesi için herkesin bir fikri vardı. Gerekli, gereksiz o an akıllarına ne gelirse söylüyorlardı. “Şurası kırmızı olsun..”, “Buraya da büyük bir fotoğraf ekleyelim…” ve bunlar gibi onlarca istek. Sonuç olarak 15:00′da girdiğim toplantıdan 20:15 sularında çıkabildim.
Beynim revizyonlardan, midem ise açlıktan isyan ediyordu. İlk gördüğüm restorana…
Kendim de dahil olmak üzere bir çok tasarımcının zaman yönetimi konusunda berbat olduğununu gözlemliyorum. Biraz sanatçı kalpli ve özgür ruhlu insanlardır tasarımcılar. Bu onların “normal” insanlardan daha yaratıcı ve daha cesur çözümler üretmelerini sağlar. Diğer yandan bu kişilik özellikleri iş dünyasında sıkıntı yaşamalarına neden olur. Son güne bırakılan tasarımlar, gereksiz detaylara harcanan gereksiz eforlar, saatlerce diğer tasarımcıların portfolyolarına bakmalar, sevgiliyle mesajlaşmalar falan derken tasarım yalan olur. Hem iş yapılmaz hem de yaklaşan teslim günü tasarımcının kafasını penguen gagalarcasına rahatsız eder. Bir ajans ya da firma bünyesinde patron veya proje yöneticisi gibi sürekli sizi dürten birileri varsa bu durumları yaşamayabilirsiniz. …
Bloglar peydahlanalı 10 seneden fazla oldu. WordPress içerik yönetim sistemi haline geldi, Tumblr psikolojik bariyerleri yıkıp “blogger” kavramını halka indirdi. Twitter olayı 140 karektere sığdırıp sosyalleştirdi ben daha “ilk” blog yazımı yazıyorum.
Blog yazmaya bundan 5–6 yıl önce niyetlendim. Okul var, iş var, zaman yok, iyi olsun, şu olsun bu olsun diye diye erteledim. İstediğim an yapsaydım şimdiye belki yüzlerce yazı yazmış olacak, kendimi daha iyi ifade edebilmeyi öğrenip bir çok kişinin hayatına dokunabilecektim. Ya da hiç beceremeyip, sıkılıp vazgeçecektim ama herşey olmuş bitmiş, öyle ya da böyle ne yapacağımı nasıl yapacağımı ne olacağını görmüş olup hayatıma devam ediyor olacaktım.
…
Grizzly Man, Rescue Dawn, Encounters at the End of the World gibi filmleriyle tanıdığımız Alman yönetmen Werner Herzog -şu hayatta neler “çektim” neler! deyip çıkardığı dersleri bizlerle paylaşmış.
Her şey soğuk bir Aralık günü başladı…
Yılbaşına ailem ile birlikte, doğup büyüdüğüm şehir olan güzel İzmir’de girmeye karar verdim. Benimle birlikte gelmesi için bir arkadaşımı ikna etmemin ardından uçak bileti almak üzere bilgisayarın başına geçtim. Sürekli seyahat ettiğim firmaların uçuşlarını fiyat ve zaman bakımından karşılaştırırken, aklıma yakın zamanda bir reklam ilanını gördüğüm Bora Jet geldi. Kısa bir göz gezdirmenin ardından uygun saat seçeneği ve firma ile aynı adı taşımamın narsistik dürtüleri ile biletleri Bora Jet’ ten aldım.
Zaman su gibi Aralığın 31'ine aktı ve biz Kadıköy Rıhtım’dan ağzına kadar dolu Havataş otobüsüne bindik. Yılbaşı ve yağmurlu hava birlikteliğinin meyvesi…