aşiyan müzesi

Çağla Çinkılınç
2 min readFeb 26, 2022

--

Kendinden sıkça söz ettiren melankolik şair Tevfik Fikret’in 1906 yılında iç ve dış mimarisini kendisinin planladığı ve ömrünün son 9 yılını içinde geçirdiği evi Aşiyan, Farsça bir sözcük olup “yuva” anlamına gelmektedir. Tevfik Fikret bu yuvada istibdat dönemine tanıklık etmiş ve neşesini acısıyla birlikte boğazın sarmaladığı Aşiyan ’da yaşamıştır. Aynı zamanda Aşiyan hürriyetperver şairin İstanbul’dan uzaklaşıp inzivaya çekilmesini ve çok sevdiği tabiatın ortasında yaşamasını sağladığı gibi, öğretmenlik yaptığı Robert Koleji’ne yakınlığı ile de ona kolaylık sağlamıştır.

Hırçın dalgalara her daim kulak veren Aşiyan, ayrıca Abdülhak Hamit Tarhan, Recaizade Mahmut Ekrem ve Şair Nigar Hanım’a ait bazı eşyalara da ev sahipliği yapmıştır.

Tevfik Fikret’in içinde son nefesini verdiği yatak odasının penceresi doğrudan Boğaz’a açılmış; İstanbul’daki yaşanmışlıklara, terk edişlere ve elvedalara tanıklık etmiştir. İstanbul, keşfedilen veya keşfedilmeyen her yanıyla insanı kendini bağlamıştır.

Abdülmecit tarafından Tevfik Fikret’in “Sis” adlı şiirinden esinlenerek yapılan “Sis” tablosu da Aşiyan’ın büyüsünü arttırmıştır. Öyle ki bu tabloda yer alan İstanbul silueti bakanlardan ziyade görenlerin içini ısıtacaktır. Bir insanın aslında göründüğünden daha fazlası olduğunun kanıtı olan yağlı tablolar, Tevfik Fikret’in şair olmasının yanı sıra aslında iyi bir ressam olduğunun da göstergesidir. Aşiyan’ın her köşesinde hala fark edilmemiş gizli sanatların yer aldığı düşüncesi Tevfik Fikret’in dokunuşlarıyla da desteklenmiştir. Aşiyan, hem şahsi hayatı, hem de ülkesindeki olaylar silsilesi yüzünden darbeler alan bu düşünceli adamın, onu yaralayan dış dünya ile arasına sert bir çizgi çekmesi sonucu oluşan bir yaşanmışlıktır aslında.

Tevfik Fikret’in kaleminin ve karakterinin büyüklüğü, gözlere bahşedilen Boğaz’ın güzellikleriyle harmanlanmıştır. İçten gelen ve cevapsız kalan soruları hep koruyacak olan bu şiir belki Tevfik Fikret’in haykırışıdır, belki de uçurtması hiçbir zaman geri gelmeyecek bir çocuğun üzüntüsüdür.

Aşiyan’ın her tarafında heyecanlar, acıya tutkun olan ruhlar, günahlar ve köşe başındaki iyilikler, zindanlar ve belirsizlikler saklıdır. Ölümle evlenmiş, hayatından usanmış insanların sığınağıdır belki. Hazin sonlara tanıklık etmiş baharın, samimiyetsizliğe tahammülü kalmamış insanların intiharıdır belki de.

En nihayetinde Aşiyan, acının felsefesini zihnine ve kalbine mıhlamış Tevfik Fikret’e az da olsa huzur vermiş, onu kendi güzelliğine davet etmiştir.

--

--