Alaylı olmanın en kötü yanı sürekli “acaba bir şeyleri eksik mi öğreniyorum, acaba okulda bu konuları nasıl anlatmışlardır” diye içini bir kuşkunun kemirmesi sanırım. Ama ara ara kendi mesleğimi hatırlayıp, bu işin öyle olmadığını kendi kendime söyleyip rahatlıyorum.
Her gün gelişen/değişen içeriğiyle IT piyasası, içinde mücadele edenler, her gün öğrenerek kendini geliştirenler için okulun hasıdır. IT piyasası diplomaların/sertifikaların beyaz tahtaya çıkınca transparanlaştığı yerdir aslında. Bilginin okul dışına çıktığı, erişiminin bu kadar kolay olduğu başka bir alan daha yoktur sanırım. İşte bu alaylı IT’cinin en büyük şansıdır.
Neyse konuyu alaylı/mektepli çatışmasına dönüştürüp sosyal-medya linci yemeden esas hikayemize dönelim. Ben amatör, çaylak bir alaylı yazılım geliştiriciyim. Öğrenme eğrim çoğu insana göre düşük bir açıda seyrettiğinden çokça zorlanan bir öğrenciyim aynı zamanda.
Bir önceki yazıdan devem edersek, yazılım geliştiricisi hikayem her ne kadar üniversitenin ilk yıllarına kadar gitse de ilk para aldığım yazılım üniversitede bir hocam için yaptığım (yapamadığım) web sayfası için aldığım paradır. Yapamadığım için yediğim azar verdiği parayı burs gibi değerlendirmeme neden oldu :) Sonra ilk gerçek projem diyebileceğim proje www.kustr.org sitesini ASP (vbscript) ve MS Access kullanarak IIS host üzerinde çalıştırmamdır. Zamanında işe yarasa da şu an başka bir projeye domain desteği vermektedir.
(Unutmadan eklemeliyim bu projeyi yakın bir arkadaşımla birlikte geliştirdik: Engin Gem)
Bir iki küçük proje ve tool denebilecek yazılımı da saymazsak filmi hızla ileri sarıp 2013–2014 yılına geldiğimizde eczacı kadrosuyla görev yaptığım kurumda intranette çalışan ve benim ilk php yazdığım proje olan YeBeSis, gerçek ve resmi ilk projem sayılabilir. Bu tarihlerde bile (özellikle geri dönüp yazdığım kodlara baktığımda) kendime tam anlamıyla bir “yazılım geliştirici” diyemedim. Bunu özgüven eksikliği ya da mütevazilik değil de mükemmeliyetçilik olarak algılamanızı isterim doğrusu. Tanıştığım onlarca çok iyi yazılım geliştiriciyi düşününce, kendime usta yazılımcı diyebilmem için dünya kadar ekmek yemem lazım. Daha yazılımla ilgili pek çok temel kavramdan bihaber olduğumu düşünüyorum da, evet çok ekmek…
Geldik işin en heyecanlı yerine. 2017 yılı Mayıs ayında Green Card (GC — DV2018) sonuçları açıklanıp kazandığımı öğreninceye kadar, yazılımcı arkadaşlar arasında “beginner”, siviller arasında “developer” edalarıyla dolaşıp, ne olacak bu “yazılımla olan aşkın senin” diye kendime kızıp duruyordum.
Çekilişte GC çıktığını öğrenip 3–5 gün şaşkınlığımın geçmesini bekledikten sonra karar verdim. 4 yıl ağır bir eğitim sonrası, uzmanlığını da emek emek aldığım bu mesleği artık yapmayacaktım. Peki ne yapacağız USA’da? (tamam Uber/Lyft var o ayrı).
Amerika’da yazılımcı olacağız. Tamam daha doğrusu “web developer” olacağız. O da olmadı “front-end developer” diyelim. Bu da tutmazsa “javascript engineer”. Bunu yapabilmek için bir yerde işe girmem gerek. Amerika da nasıl işe alıyorlar? Pek çok aşama var ama ilk kısımları geçebilirseniz on-site (yerinde) yüz yüze görüşüp beyaz tahta önünde sorulan sorulara çözüm kodladığınız bir görüşme can alıcı nokta. Interview. Eğer bu interviewde başarılı olursanız teknik olarak yeterlisiniz demektir. Tamam işte bu “interview” “crack” edilecek. Olayımız bu.
Bir insan kendi kendinin gazına bu kadar mı gelir. Gelirmiş. “Madem seviyorsun git konuş mantığı” ile yazılımla aramızdaki “hobi” ilişki seviyesini “pro” ya çıkarmaya karar verdim. Bu konuda ilk ciddi eğitimim tam o günlere başvurusu denk gelen “Linux Yaz Kampı”da (LYK) “Web Güvenliği” sınıfına başvurmak oldu. Birden çok konu vardı ama en eksikliğini hissettiğim konulardan birinde şansımı denemek istedim. LYK deyince bir duracaksın. Sınavla alıyorlar. Öyle başvurdum aldılar yok. Neyse ki çalıştığım yerden çıktı sorular. Şaka bir yana birden fazla kriter var öğrenci seçiminde, çünkü başvuru çok kapasiteleri sınırlı. Ama kesinlikle şunu söyleyebilirim TR’de böyle bir oluşum yok. LKD ve Abant İzzet Baysal Üniversitesi ve gönüllü tüm eğitmenler müthiş bir işe imza atıyorlar. TR’nin böyle girişimlere da çok ihtiyacı var.
Çok güzel insanlarla tanıştım orada. Kampın zeka ortalaması ciddi yüksekti ve ortalamayı aşağı çeken birisi olarak orada bulunmak benim için bu büyük keyifti. Evet bundan keyif alıyorum.
LYK bittiğinde özgüvenim yenilenmiş ama oradaki geliştiricilerin bir kısmıyla tanıştığım için de yolumun uzun olduğunu fark etmiş olarak döndüm Ankara’ya.
Önceki yazıda bahsettiğim USA’da iş ilanlarındaki aranan anahtar kelimeler ile benim bilgi ve becerimin çakıştığı konuların bir haritasını çıkarttım. Bu haritada bir hedef belirledim kendime. Daha doğrusu ilişkili hedefler topluluğu diyelim.
Bu hedeflerin anahtar kelimeleri şunlar, web developer (front-end + back-end), Veritabanları, DevOps, Data Science vb.
Sonra elimde ne var diye baktım: javascript, php, css, html, mysql vb. Aradaki yol çok uzundu. Üstelik bir alaylı olarak piyasanın nadiren istediği ama bazı yerlerde can alıcı olan bilgilerin (alanların) neler olabileceğini de kestiremediğimden daha fazlasının karşıma çıkacağına da neredeyse emindim.
Bu kaba harita ve hedeflere bakarak yaptığım programda video eğitimleri, kitaplar, interview hazırlık kursları ve özelleşmiş siteler var. Amacımız merkezde iyi bir web developer olmaya çalışmak bunu yaparken de çevre konulara ek olarak, biraz da yapay zeka (AI), makine öğrenmesi (ML), veri madenciliği gibi konulara -vakit kalırsa- sarkmak.
Sonraki yazıda “interview” de başarılı olabilmeyi gözeterek hangi konudan başladım hangi basamakları geçtim/geçiyorum? Bu konulara çalışırken nerelerden faydalandım. Kitap, kurs, hazırlık sitesi isimleri ve trikler.