Kim’in Hikayesi

Cahit Nuri
2 min readDec 31, 2015

bölüm 2

Durun durun teyzeme ve enişteme hemen kinlenmeyin. Onlarında yapabilecekleri bi yere kadar sonuçta. Kısıtlı yaşamak bizim ülkemizin en büyük doğa üstü gücüdür. Hani bahsetmiştim ya size bizim ülkemizdeki her bir vatandaşın özel gücü vardır diye. Bu da onlardan birisi. Kısıtlı imkanlarla dünyalar yaratmaya çalışmak.

Hazır konusunu açmışken size ülkemden bir insandan daha bahsedeyim. Aramızda onun için 123 diyoruz. Gerçek ismini tabiki de size söylemeyeceğim. Belki bir gün yolunuz ülkeme düşerse onunla tanışıp, benim bu söylediklerim aklınıza gelir ve ona karşı ön yargılı davranırsınız. Hoş olmaz yani. 123’ün en büyük özel gücü karşısındaki insanı doğru söylediğine ve kendisinden başka herhangi birisinin onu mutlu edemeyeceğine inandırabilmesidir. Eğer yanından 2 dakikalığına bile uzaklaşabilirseniz kurtarabilirsiniz kendinizi. Ama yakınlaştığınız anda onun emrindeymişsiniz hissi kaplar bütün bedeninizi. Bunu farkeder ve ona söylecek olursanız –ki size bir dost tavsiyesi bunu asla yapmayın. — size mutlak bir vicdan azabı duymanız için laflar edecektir. Yine de siz 123’ü gördüğünüzde daha doğrusu tanıştığınız kişinin 123 olduğunu anladığınız zaman lütfen ona kaba davranmayın. Ama aslında kötü birisi değildir. Bakmayın böyle anlattığıma. Tamamen yalnızlıktan. Her şey insanlar için. Her ölüm, her yeniden doğuş, her acı ve her yalnızlık tıpkı her mutlulukta olduğu gibi hep insanlar için.

Benim hikayeme devam edecek olursak bütün yalnızlığımı paylaştığım resim sanatımı farkedenler elbette olmuştu. Mesela polisler. Daha doğrusu sizin ülkenizdeki zabıta kavramına denk gelen belediye yetkilileri. Ama tabiki de onların farketme nedeni bu alandaki yeteneğim değildi. Onlar etrafı kirlettiğimi düşündükleri için kızdılar bana. Annem kızmazdı. Duvarları boyardım evde saatlerce. Zaten küçük bir evimiz olduğu ve oyun oynayacak alanım çok kısıtlı olduğu için annem ve babam bu durumdan mahcubiyet hissederek beni yeterince özgür bıraktılar. Gönlümce duvarları karalardım. Aslında abime de kızmazlardı. Ama o nedensizce oynamaz, duvarları boyamazdı. Aklındaki tek şey -sanırım doğduğundan beri- ailemden ve ülkemden kaçıp gitmekti. Zengin bir hayatı olmasını istiyordu. Benim için gökyüzü alabildiğine büyükken, onun için parasıyla alabildiği kadar büyüktü. Benim hayallerim onun paralarını her zaman döverdi. Ama ailemizi o da severdi. Yani neden sevmesin ki. Aile kavramı bizim ülkemizin en önemli özel güçlerinden birisidir. Bir kimsenin ailesi varsa eğer onun etrafında büyük bir kalkan vardır. Her türlü hatasına engel olan ya da engel olamasa da düzeltmeye yarayan, onu belalardan koruyan bir kalkan.

Polislerden bahsediyordum yine konuşurken baya farklı noktalara çektim konuyu. Ama yaklaşık 12 senedir ağzımdan tek bir kelime bile çıkmadı. Hak verirsiniz ki anlatmak istediğim çok şey var. Bakın şimdi bir yeni konu daha açtım. Bir yeni merak daha. Neden acaba 12 yıldır konuşmuyorum… Haha merak edin azıcık. Hatta siz bunu düşünürken ben bir çay koyup geliyorum kendime.

Hikayenin 1. bölümü aşağıdaki linkte.
https://medium.com/@cahitnuri/21-aralık-2622dfe7cd2f#.4pmvsrtna

--

--