Push-button education.

Eğitim Teknolojilerinde bir Paradigma Kaymasına İhtiyaç Olabilir mi?

Can Mıhcı
4 min readMar 14, 2016

--

Bu blogda, ve eğitim teknolojileri sahnesinde çok sık karşılaştığım olaylar: oldu-bitticilik, temennicilik. Aslen cevabı belli olmayan sorular hakkında, “ben öyle söylediğim için öyle oldu” minvalinde yapılmış açıklamalar.
Bu genellikle Dunning-Kruger sendromu dediğimiz olaydan kaynaklanıyor sanırım: cahil bir akıl kesin yargılarla doluyken, bilgili bir akıl şüphe, tereddüt ve sorularla doludur.

Bu yazıda size yargılar vermeyeceğim, sorular soracağım. Birçoğu retorik olabilir, affınıza sığınıyorum.

  • Öğrenmeyi sahiplenmek / kişiselleştirilmiş öğrenme gibi liberteryen çağrışımlı kavramlar, içerisinde hakikaten ne kadar özgürlük barındırıyor? Yani bunlar aynı zamanda çocuğun “ne öğreneceğine kendisinin karar vermesi” anlamına geliyor olabilir mi? (bkz. Jean Jacques Rousseau, “Emile ya da Çocuk Eğitimi Üzerine”)
  • Çocuğun ne öğreneceğine kendisinin karar vermesi gibi liberteryen yaklaşımlara sahipsek, onlara “STEM”, “Maker’lık”, “Kodlama Eğitimi” gibi şeyleri neden allayıp pullayarak dayatıyoruz?
  • Yok hayır, çocuklar ne öğreneceklerine en azından bazı noktalarda kendileri karar vermemeliyse, yani bazı şeyler onlara dayatılmalıysa, çocuğa dayatılacak şeyler önem listesine göre sıralandığında bir numarada gerçekten “STEM” vb. teknosantrik (Bkz. Seymour Papert, “Technocentrism”) konular mı yer almalı?
  • Cevabınız evet olsa bile, mevcut müfredatımız ve okul sistemimiz buna ne kadar izin vermektedir? … Vermeli midir?
  • İster teknoloji, ister sanat açısından çocukları eğitmek konusunda motivasyonlarımız her ne olursa olsun, neticede Max Weber’ın deyimiyle “ruhu olmayan uzmanlar” yetiştirme riski taşıyor olabilir miyiz? (Bkz. “Wissenschaft als Beruf”)
  • Tarihte, “ruhu olmayan uzmanlar”ın yahut “iyilik barındırmayan teknolojinin” toplumlar üzerinde yarattığı sıkıntılara dair enstantaneler hatırlayabiliyor musunuz?
  • “Mesleki eğitim”, “teknoloji eğitimi” ya da “örgün öğretimde teknoloji kullanımı” gibi alanlardan eğitim felsefesi alanına adım attığımızda, estetik felsefesi yahut ahlak felsefesi konularına değinmemeyi başarabilir miyiz? Peki bu başarı gerçekten başarı mıdır?
  • Öğrenme teknolojileri ve bilgisayar bilimleri eğitimi gibi sosyal bilim disiplinleri çerçevesinde, hangi ara “ne öğreteceğimiz” konusunda bu kadar kesin yargılarla, böylesi genelgeçer yorumlar yapılabilir oldu? Neden?
  • Zaten en başta, neyi/neden öğreteceğimizi hiç düşünmeden, bağlamdan-özgür biçimde “nasıl daha iyi öğretebileceğimize” dair teoriler üretmek acaba doğru muydu?
  • Eğitimin amacı “iyi insan” yetiştirmek olabilir mi? İyi insan kimdir? (Bkz. Sonata for a Good Man, “Das Leben der Anderen”)
  • Tüm politik/ekonomik çıkarlardan arındırılmış bir eğitim mümkün müdür? (Bkz. Paulo Freire) Mümkün olmalı mıdır? Eğitim kimin çıkarına hizmet etmelidir?
  • “Ne öğreteceğimiz” hususuna karar vermeye çalışırken, bu soruya yanıt ararken, ürettiğimiz fikirlerin kimin çıkarlarına hizmet ettiğinin farkında mıyız? Başkaları tarafından üretilen fikirlerin ardında yatan çıkarları fark edebiliyor muyuz?
  • ABD Başkanı Eisenhower’ın veda konuşmasında ilk kez adını duyuran Military-industrial complex tipi yapıyı akıllara getirecek olursak, global dünya ve neoliberal ekonomi egemenliğinde vücut bulmuş, yıllık cirosu milyar dolarlarla ölçülen, kendi gündemine ve çıkarlarına sahip bir eğitim-teknoloji kompleksi doğmuş olabilir mi? (Bkz. “Educational-Technological Complex”)
  • e-ğ-i-t-i-m harflerini arka arkaya sıraladığımızda bir insanın, başka bir insanı hamur olarak kullanarak kendisinin bir kopyasını yaratma çabasına (Bkz. Lev Tolstoy) atıfta bulunuyor olabilir miyiz?
  • “Ne öğrenmeliyim” sorusundan ziyade “Ne öğretmeliyiz” sorusu ile ilgileniyorsak, bu ilginin sebebi nedir? Kendi içimizde bu ilginin nedenine yönelik samimi ve masum bir cevap bulabiliyor muyuz?

“Başkasının ne öğrenmesi gerektiği sizi neden ilgilendiriyor?” sorusuna verdiğiniz cevap sizde kalsın. Benim sorum şu: bu cevabı verirken kendinize dürüst müsünüz, ve eğer dürüstseniz cevabınız içinize siniyor mu?

  • ABD Başkanı Obama yahut Facebook kurucusu Mark Zuckerberg’in, Apple, Intel ya da Microsoft’un “ne öğretmeliyiz” sorusuna yanıtları, benim veya sizin verdiğiniz yanıtlara kıyasla neden daha doğru? (Bkz. argumentum ad verecundiam)
  • Sözde 21. Yüzyıl Becerileri arasından entelektüel bir nitelik bulunduranlara ait alt küme,
var array=[]; for (var i = 1; i<21; i++){array.push(i)}; alert(array + “yüzyıllarda”);

da istendik değil miydi? Bu arada, “istendik” ne demektir?

  • Yukarıdaki kodu okuyup anlayabiliyor musunuz? Cevabınız hayırsa, bu durum sizi çağın gerisinde, modası geçmiş, değersiz, yeni dünyaya ayak uyduramayan, kendine ve topluma fayda sağlayamayan, sevilmeyi ve kabul görmeyi hak etmeyen bir insan mı kılıyor?
  • 21. Yüzyıl becerilerine yönelik beklentileri dayatan gelecek kendiliğinden mi şekillenmektedir? Dijital devrim, insan iradesi dışında bir şeyin ürünü olabilir mi? Yani biz içerisinde bulunduğumuz “ayak uydurulması güç” bu geleceği istemedik de kendi kendisine mi meydana geldi? Veya, eğer biz istemediysek, ayak uydurmakta zorlandığımız bu gelecek bize bizden başkası tarafından mı dayatıldı?
  • Yazı boyunca birinci çoğul şahıs eki ile nitelediğim “biz” kimiz? “Biz kimiz” dendiğinde çocukların nasıl cevap vermesini dilerdik?
  • Çocuklara, “geleceğe ayak uydurmak” kadar “geleceği şekillendirmek” de öğretilmeli midir? Peki kimin geleceği?
  • Bu yazıyı okuyan şahıs olarak, en azından yalnızca kendiniz için nasıl bir gelecek isterdiniz? Neden? Peki “biz” için nasıl bir gelecek?
  • Daha önce bu tip sorulara hiç kafa yordunuz mu?
  • Çocuk, günün birinde “ben bilgisayarların ve elektroniğin insan medeniyetinde yer almadığı bir dünya istiyorum” diyecek Neo-Luddite (Bkz: Luddite isyanı) bir birey olarak yetişme hakkına sahip midir?
  • Bu yazıyı okuyan şahıs olarak, bugün, şu anda, bilmediğiniz neyi öğrenmek ya da hangi davranışınızı değiştirmek isterdiniz?
  • Neden?
  • Peki neden, öğrenmek istediğiniz şeyi öğrenmeye çabalamak yerine şu an, halen bu yazıyı okuyorsunuz?

“Be the change that you wish to see in the world.” — M. Gandhi

  • Bunca soruya, tek tek cevaplama şansınız olmadan arka arkaya maruz kalmak sizde nasıl bir his uyandırdı?
  • Monolog ve diyalog arasında ne gibi bir fark vardır?
  • Kral çıplak olabilir mi?

Sorulara tek tek cevap vermek isterseniz, Medium’ın “paragraflara yorum ekleme” özelliğini kullanabileceğinizi unutmayın.

--

--