Bu zamana kadar koltukta otururken şaraba uzanmaya halim yoktu.Acı olduğunu düşündüğümden zaten içmek bile istemiyordum.Bu hissiyat, sadece düşüncelerimdeydi. Dilimde değil! Mumlar yandığında,şarabın düşüncelerimdeki acılığı da kayboldu. Işık kaynağı onu içmeme vesile oluyordu.Bu yüzden daha fazla mum yaktım.Kırmızı rengi o kadar parlatıyorlardı ki, şaraba doğru çekilmemek pişmanlık olurdu. Güzel bir sofrada en sevdiğim anları yaşamanın verdiği gayretle daha önce acılığını dilimde hissetmediğim şarabı yudumladım. Düşüncelerimdekinden daha az acı olduğu kanısına vardım.Acı da olsa rahatsız etmiyordu. Çünkü o an evde; ait olduğum yerdeydim. Şaraba koskocaman bir ev sığdırmışım. Yeter ki sevmeye bahane olsun bir şeyler ne olduklarının ne önemi var ki?