Tarihsel Süreç Bağlamında Rusya-Ukrayna Gerilimi

Oğuzhan Demir
6 min readFeb 13, 2022

--

Soğuk Savaş sonrası Dünya üzerindeki en yüksek seviyede yaşanan Rusya ve Ukrayna arasındaki gerilim, tahmin edeceğiniz gibi günümüzde başlayan bir gerilim değildir. Her ne kadar kökenleri, mirasları, tarihsel yaşanmışlıkları ve jeopolitik konumları bir sanılsa da birbirinden o derece farklı olan bu iki devlet arasındaki anlaşmazlıklar, tarih boyunca "halının altına süpürülen" sürtüşmeler ile giderek onarılamaz boyutlara geldi. Günümüzde hiç olmadığı kadar artan, savaş noktasına gelen - ya da gelmeye çalıştırılan - bir noktaya taşındı. Günümüzde astronomik sayıda farklı konuda yaşanan dezanformasyonun tezahür ettiği Ukrayna-Rusya arasındaki gerilimi, tarihsel süreci de göz önüne alarak açıklamak mümkün olacaktır.

Günümüzde Güney Slavları olarak tanımlanacak olsalar da birbirlerinden o derece kültürel anlamda kopukluklar yaşayan Rusya’nın da Ukrayna’nın da, tarihsel perspektifte buluştuğu nokta olan Kiev Knezliği’nin başkenti, bugünkü Ukrayna’nın bulunduğu topraklardaki Kiev’di. 13. Yüzyılda Moğol akınları neticesinde parçalara ayrılan Kiev Knezliği, Altın Orda devletinin himayesine geçti. Bu süreçte merkezi yapı görevini, Kiev’e göre diplomasiyi çok daha iyi kullanan, Altın Orda ile iyi geçinen Moskova’ya bırakacak olan Kiev, o günlerden itibaren iki devletin arasındaki sorunun da temellerini oluşturuyor. Esasen Kiev, tarihsel açıdan Altın Orda devletinin Rusya’yı himaye etmesi ile beraber, kültürel bir yol ayrımına gitmiştir. 14. Yüzyıl ile birlikte, Lehistan Krallığının bir parçası haline gelen Kiev, 10. Yüzyıldan itibaren komşu oldukları Bizans’ın etkisiyle Ortadoksluğu seçen Rusların aksine Katolik Hristiyanlığı benimsemeye başlar (Yapıcı, 2016:175). Günümüzde Rusya ile en temel çatışmaların tarihsel süreçteki temel eşiklerinden olan Altın Orda’nın içerisinde bulunan Rus Knezlikleri ile ayrışmalarının başlangıcı sayılabilecek bu ayrışma, aynı etnik kökenden gelen bu iki bölgenin dini ve kültürel bazda farklılaşmalarına sebebiyet vermiştir.

Ukrayna’nın jeostratejik konumuna baktığımız zaman, ülkeyi ikiye bölen Dinyeper nehri, demografik yapının süreç içerisinde farklılaşmasında önemli bileşenlerden birisidir. Bu anlamda günümüzde Suriye’deki iç savaşın şekillenmesinde önemli bir unsur olan Fırat nehri, bir referans olarak karşımıza çıkmaktadır. Dinyeper nehrinin sağ tarafında kalan Podolya bölgesi, 18. Yüzyılın sonunda Lehistan’ın parçalanması ile Çarlık Rusya’sına geçer. Bölge, Ekim devrimine kadar bu bölgede yoğun Ruslaştırma faaliyetleri güden, Kırım da dahil olmak üzere Podolya bölgesinde demografik yapıda kendi lehine oynamalar yapmaktan imtina etmeyen Çarlık Rusya’nın elinde kalmıştır. 1922’de SSCB’ye, Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti adıyla katılan, verimli toprakları nedeniyle Avrupa’nın tahır ambarı olarak addedilen Ukrayna, özellikle Lenin sonrası Stalin döneminin 30’lu yıllarına damgasını vuran Holodomor ile trajik bir şekilde milyonlarca insanını kıtlıktan dolayı kaybetmiştir. Stalin döneminde SSCB ile arası giderek açılan Ukrayna toplumu, Stalin’in ölümü ile 53’de SSCB’nin başına gelen Hruşov ile nefes almaya başlar. Kırım, bu dönemde Ukrayna’ya verilmiştir. 1980’lerin ikinci yarısında iş başına gelen Gorbaçov’un Perestroyka (Yeniden Yapılanma) politikası ile, bütün Sovyet Cumhuriyetlerinde olduğu gibi, Ukrayna’da trend haline gelen anti-sosyalist ayaklanmalar neticesinde - Sinatra Doktrininin de etkisiyle - 1991 yılında SSCB’den kopan Ukrayna, devlet planlamalı ekonomiden serbest piyasa ekonomisine geçmiştir. Bunun yanında SSCB’den kendisine miras kalan ağır savunma sanayii teknolojisi de günümüzde hala Ukrayna’nın bel kemiğini oluşturmaktadır. SSCB sonrası hiçbir partinin tek başına iktidara gelemediği Ukrayna’da koalisyon hükümetleri, merkezi yapının karar alma süreçlerinde önemli bir handikap oluşturmuştur (Dinler, 2018:101). Jeopolitik konumunun bir getirisi olarak SSCB sonrası diken üstünde olduğunu hisseden Ukrayna, buna mukabil hem Avrupa Birliği ile hem de Rusya Federasyonu ile ilişkilerini geliştirmekten imtina etmemiştir. Sahip olduğu enerji imkanlarının ve Rusya’nın komşusu olması hasebiyle Batı bloğunun önem verdiği bir ülke olan Ukrayna, Putin döneminin, Putin Doktrini bağlamında komşu ülkelerinde etkisini askeri ve ekonomik anlamda artırma hedefi güden Rusya’nın da etkisinde olmakla kalmamış, tarihsel perspektife istinaden hak talep ettiği de bir bölge olmuştur. Buna mukabil, 2014 yılında nüfusunun yüzde 60’ını Rus toplumunun oluşturduğu Kırım, Rusya tarafından ilhak edilmiştir.

Ukrayna-Rusya arasındaki sorunların en şiddetli kırımlarının başında ise '’Turuncu Devrim’' adı ile anılan, Ukrayna’da seçimlerin iptal edilip ülke liderliğinin değişmesini sağlayan şiddet olayları gelmektedir. Dönemin Ukrayna lideri Viktor Yanukoviç’in seçimlerde karşısına, Batı destekli Viktor Yuşçenko aday olarak çıkmıştı. Rus yanlısı olan Yanukoviç, Batı yanlısı Yuşçenko’yu 49.4’e 46.6 gibi bir sonuçla yenince, ülkenin birçok bölgesinde çok şiddetli protestolar baş göstermiştir. Batı destekli Yuşçenko’nun turuncu rengini kullanması sebebiyle '’Turuncu Devrim’' olarak anılan olaylar neticesinde seçimler tekrarlandı ve Yuşçenko, ülkenin yeni lideri oldu. Ülkeyi yönettiği yıllarda popülaritesini oldukça yitiren Yuşçenko’nun yerine, 2010 yılında Cumhurbaşkanı seçilen Rus yanlısı Yanukovic, Rusya ile bozulan ilişkileri düzeltme eğilimine girmesinin de etkisiyle, Avrupa Birliği ile Ukrayna’nın ilişkilerini daha az önemser hale gelmişti. Buna mukabil Yanukoviç’in 2013 yılında imzalamadığı Avrupa Birliği-Ukrayna Ortaklık Anlaşması sebebiyle Ukrayna’da Euromaiden adında birtakım toplumsal ayaklanmalar baş göstermiştir, olayların ertesinde, 2014 yılında Yanukoviç istifa etmiştir. Böyle bir konjonktürün de etkisiyle, aynı yıl Rusya, Kırım’ı ilhak etmiştir.

Rusya'nın Kırım ilhakı tarihte ilk defa gerçekleşmemiştir. Çarlık Rusya döneminin dört büyük hanlığı olan Kazan-Astrahan-Sibir ve Kırım hanlıklarının içinden, Rusya'ya en geç katılan hanlık Kırım hanlığı olmuştur. Tarihte ilk defa 1783 yılında 2. Katherina döneminde Rusya'ya katılan Kırım, Karadeniz'deki jeostratejik konumu gereği oldukça önem teşkil ediyordu. SSCB'nin dağılması ile birlikte, Ukrayna içerisinde özerk bir cumhuriyet olarak kalan, bu statüsü de Rusya tarafından 1994 yılındaki Budapeşte Memorandumu ile tanınan Kırım, Rusya tarafından hem Sivastapol'dan asker çıkararak hem de Kırım içerisindeki Rus yanlısı gruplar ile ilhak sürecini başlatmış oldu. Bu sürecin neticesinde Kırım Parlamentosu basılarak referandum kararı alındı ve referandum sonucu Kırım, Rusya'ya bağlanmış oldu. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından da yasa dışı olarak addedilen ilhak, Türkiye tarafından da tanınmamaktadır. Bu ilhak sürecinde Rus Ortodoks Kilisesinin de desteğini alarak, Rus Dünyası gayesi ile yola çıkan Putin, Kırım'ın ilhakı ile yalnızca Karadeniz'deki etkinliğini artırmakla kalmamış, uzun vadede Rus Dünyası politikasının gerçekleşmesi için önemli de bir adım atmıştır.

Rusya, Putin Doktrini ile beraber askeri gücünü kendi çevre bölgesinde kullanmaktan imtina etmemiştir. 2008'de Gürcistan'da Güney Osetya ve Abhazya müdahalesi, Suriye'deki varlığı, Askeri şirket Wagner ile De Facto olarak Libya başta olmak üzere dünyanın muhtelif bölgelerinde varlık göstermesi, Rusya'nın SSCB'den miras aldığı askeri mirasını uluslararası emellerinde kullanmakta araçsallaştırdığını göstermektedir. Bununla birlikte kendisine konum olarak en yakın, kültürel anlamda da en benzeyen devlet olan Ukrayna üzerinde 2014'de Kırım'ın ilhakı ve Donbass'taki ayrılıkçıları desteklemesi ile başlattığı etkisini, uluslararası toplum tarafından 2022 itibariyle topyekün bir işgale dönüştürmesi bekleniliyor. Ukrayna'nın AB ve NATO'ya, Rusya tehditini bertaraf etmek maksadıyla giriş çabaları, bu iki yapı tarafından sıcak karşılanmasa da, olası bir katılımı Rusya, savaş sebebi olarak saymaktadır. Dinyeper'in doğu bölgesindeki Donetsk ve Luhansk bölgelerinin Ukrayna merkezi hükümetinden kopmalarını destekleyen Rusya, bu eğiliminin artması noktasında Ukrayna sınırında çoğu otoritelerce yaklaşık tam donanımlı 100 bin askerini bekletiyor. Böyle konvansiyonel müdahale gerçekleşirse her ne kadar 600 Milyar Dolar rezervi olsa da, 1.5 Trilyon Dolarlık ekonomisi ile ekonomik yaptırımlara Rusya'nın ne kadar dayanabileceği ayrı bir soru işareti olsa da, Batı'nın ılımlı tavırlarının Rusya'yı cezbettiğini de göz ardı edemeyiz.

Kaynakça

AĞIR, O. (2016). Rusya-Ukrayna krizinin Avrasya ekonomik birliği bağlamında değerlendirilmesi.
Erol, M. S., & Oğuz, Ş. (2018). Karma Savaş Teorisi ve Rusya-Ukrayna Savaşı. Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, 18(2), 399-415.
YAPICI, M. İ. (2016). Rusya’da Kilise-Devlet İlişkilerinde “Asimetrik Senfoni” Modeli: Ukrayna Krizi Örneği. Marmara Üniversitesi Siyasal Bilimler Dergisi, 4(1), 173-193.

--

--

Oğuzhan Demir

Foreign Policy. Cinema. Psychology. History. Classical Music.