Ahlat Ağacı’ndaki Baba-Oğul İlişkisi ve Psikolojik Çözümlemesi Üzerine Bir Sahne

Adnan Söylemez
3 min readNov 8, 2024

--

Ahlat Ağacı

Nuri Bilge Ceylan’ın Ahlat Ağacı filmi, baba-oğul ilişkisinin derinlemesine işlendiği bir hikâye sunar. Filmin bir sahnesinde, Sinan’ın (Doğu Demirkol) babasını kulübesinin bahçesinde, ağacın altında yatarken bulduğu an, hem görsel hem de psikolojik olarak güçlü bir izlenim yaratır. Bu sahne, Sinan’ın karakterinin karmaşık iç dünyasını anlamak için zengin bir zemin sunar ve baba-oğul ilişkisindeki çatışmaların, bir bireyin psikolojik yapısını nasıl etkilediğini ortaya koyar.

Sahnenin Psikolojik Bağlamı

Bu sahnede Sinan, babasının ölü olup olmadığından emin olamadığı bir an yaşar. Babasını ilk gördüğünde birkaç kez seslenir, ancak yanıt alamayınca paniğe kapılır ve hemen bahçenin kapısından çıkar. Bu, onun bir süreliğine gerçeklikten kaçmaya çalıştığını, belki de ölümle yüzleşmek istemediğini gösterir. Ancak kısa süre içinde geri döner ve sanki hiçbir şey olmamış gibi davranarak babasına yeniden yaklaşır.

Bu davranışın altında yatan psikolojik dinamikleri anlamak için Freud’un savunma mekanizmaları kavramına başvurabiliriz. Sinan’ın, babasının ölmüş olabileceği ihtimaliyle yüzleşmek yerine bahçeden kaçması, bir kaçınma davranışıdır. Freud’a göre, insanlar dayanamayacakları yoğun duygusal durumlarla karşılaştıklarında, zihinsel ve duygusal bir dengeyi korumak adına bilinçli ya da bilinçdışı olarak bu tür mekanizmalara başvurabilirler. Sinan’ın kaçışı, babasının ölümüne dair bir gerçeği kabullenme korkusunun ve bu gerçekle ne yapacağını bilememe hâlinin dışavurumudur.

Baba-Oğul İlişkisinin Psikanalitik Yorumu

Sinan’ın babasıyla ilişkisi, sevgi ve nefret arasındaki gelgitlerle tanımlanabilir. Filmin genelinde, babası İdris’e (Murat Cemcir) karşı duyduğu hayal kırıklığı, öfke ve zaman zaman acıma hissi belirgindir. Bu, babanın Sinan’ın gözünde bir otorite figürü olarak değerini kaybetmiş olmasından kaynaklanabilir. Sinan, babasını bir başarısızlık sembolü olarak görürken, aynı zamanda onun mirasını –genetik ve kültürel anlamda– taşımanın ağırlığını da hisseder. Bu durum, Oidipal kompleks üzerinden de yorumlanabilir. Sinan, babasına karşı bir üstünlük kurma arzusu içinde olabilir, ancak aynı zamanda ona bağımlı bir şekilde, bilinçdışı bir düzeyde sevgi ve bağlılık hissetmektedir.

Sahnedeki kaçış ve geri dönüş, Sinan’ın babasına dair karmaşık duygularını yansıtır. Babasının ölme ihtimali, onu hem özgürleştirici hem de korkutucu bir durumla karşı karşıya bırakır. Bir yandan babasının varlığı onun için bir yük gibi görünürken, diğer yandan onun ölümü, Sinan’ı kendisiyle yüzleşmek zorunda bırakacak bir boşluk yaratabilir. Bu noktada, Lacan’ın ayna evresi teorisi önemli bir bağlam sunabilir. Lacan’a göre, bireyler başkalarıyla olan ilişkilerinde kendilerini tanımlar. Sinan, babasını kaybettiğinde, onun yokluğunda kendi kimliğini yeniden tanımlamak zorunda kalacak bir birey olarak bir korku yaşayabilir.

Ölüm Karşısında Verilen Tepkiler ve İnkar Mekanizması

Sinan’ın bu sahnedeki davranışları, Elisabeth Kübler-Ross’un ölümle yüzleşme sürecindeki ilk evrelerden biri olan inkâr ile de ilişkilendirilebilir. Sinan, babasının gerçekten ölmüş olabileceği ihtimalini zihinsel olarak reddederek kaçmayı seçer. Fakat kısa süre sonra geri dönerek bu gerçeği kontrol etme ihtiyacı duyar. Bu, onun bir yandan gerçekle yüzleşmekten kaçarken, diğer yandan belirsizliğin getirdiği kaygıya dayanamadığını gösterir.

Burada bir diğer önemli nokta da, Sinan’ın babasının ölümüne dair bir hazırlık yapmamış olmasıdır. Bu sahne, Sinan’ın babasına dair duygularını çözümleyememiş olmasının ve ölüm gibi geri dönüşü olmayan bir durumla yüzleşmeye hazır olmamasının bir göstergesidir. Sinan’ın babasına olan duygusal mesafesi, babasının fiziksel varlığına dair bir bağ kurmasını zorlaştırmış, bu da ölüm karşısındaki kafa karışıklığını artırmıştır.

Sonuç

Nuri Bilge Ceylan’ın Ahlat Ağacı filmi, insan psikolojisinin karmaşıklığını ve baba-oğul ilişkilerindeki dinamikleri derinlemesine inceler. Sinan’ın babasını ağacın altında yatarken gördüğü sahne, ölüm korkusu, baba figürüne dair çatışmalı duygular ve bireyin kendi kimlik arayışı gibi evrensel temaları işler. Psikanalitik ve psikolojik bir çerçevede incelendiğinde, bu sahne, bir bireyin travmatik veya yoğun duygusal anlar karşısında sergilediği savunma mekanizmalarını anlamak için değerli bir örnek sunar. Sinan’ın davranışları, sadece onun kişisel hikayesini değil, aynı zamanda insan doğasının karmaşıklığını ve ölüm karşısındaki savunmasızlığını da yansıtır.

--

--

No responses yet