Prag/Çek Cumhuriyeti 2

ecebazengeziyor
4 min readApr 5, 2018

--

Unutamayacağım yerlerden biri olan Prag’ın devam yazısı… Anlata anlata bitirememin sebebi belki de bu şehirin güzelliğinde kaybolmamdır.

Old Town

Old Town’da müze gezmenin önünü alamayıp karşımıza çıkan çoğu müzeye girdik. Prag’da özellikle işkence müzeleri çok bulunuyor. İçerde sergilenen çoğu şey sonradan yapılma olsa da işkence tarihi hakkında değişik bilgilere sahip olabiliyorsunuz. Maalesef fotoğraf çekimi yasak olduğu ve kameralardan takip edildiği için riske giremedim. İşkence müzesinden sonra karşımıza seks müzesi çıktı. Bu müzeye gereksiz pahalı ücretinden dolayı girmedik fakat müze girişindeki Love Tester’a herkes gibi biz de oturduk. Ücretsiz olduğu için sokaktan geçen herkes deniyor ve siz denerken de herkes izliyor.

Old Town sokaklarında yürürken kendimizi New Town’da buluyoruz. Burada Nişantaşı’msı, Gül Sokak’ımsı bir sokakta kaybolduktan sonra Dancing House karşımıza çıkıyor. Dancing House’da olduğu gibi diğer mimari tasarımları da oldukça ilginç olan Frank Gehry tarafından tasarlanan bu bina görülmeye değer.

Dancing House

Old Town’a geri döndüğümüzde artık Prag Kalesi’ne gitme zamanı diyoruz. Uzun süren bir merdiven yolculuğundan sonra Prag Kalesi’ndeyiz.

Prag Kalesi

Guiness Dünya Rekorları’na göre dünyanın en büyük kalesi burası. Prag Kalesi ayrıca Unesco Dünya Mirası listesinde de bulunuyor. Eğer burada çılgın bir kalabalığa denk geldiyseniz asker değişimi vardır. Saat başı olan bu değişimi biz izleme şansı yakaladık. Çok bir esprisi var mı diye değerlendirecek olursak, aslında yok. Prag Kalesi’nin bulunduğu alan oldukça büyük olduğu için burada kilisler ve katedraller de bulunuyor. Beni en çok etkileyenlerden biri St. Vitus Katedrali olmuştu.

St. Vitus Katedrali

Eski Prag krallarının mezarlarının bulunduğu yer olarak kullanılan kilisenin yapımına 900'lü yıllarda başlanmış ve giderek büyütülen yapı 1900'lü yıllarda sona ermiş. Kalenin içerisinde dini eserler bulunuyor ve hepsi inanılmaz bir işçilikle yapılmış.

Kiliseyi gezdikten sonra Franz Kafka’nın bir zamanlar bu civarlarda yaşadığı bilgisiyle Golden Lane’e (Altın Yol) gitmeye karar veriyoruz. Söylenene göre burada elementleri altına çevirmek isteyen simyacılar yaşadığı için buranın adı Altın Yol olmuş. Franz Kafka da bir dönem burada kız kardeşiyle beraber yaşamış.

Golden Lane (Altın Yol)

Burada bulunan 11 tane ev müze ve hediyelik eşya dükkanı olarak kullanılıyor. Bazı evler ise Orta Çağ dönemindeki dekorasyonuyla sergileniyor. Açıkcası evleri görünce insanlar bu küçücük yerlerde nasıl yaşamış diye düşündük.

Eskiden insanlarin nerelerde ve nasıl yaşadığını görmeye başlamışken bir de Josevof’u yani Eski Yahudi Mahallesi’ni görelim dedik.

Yahudi Mahallesi’nde bir sinagog

Burada beni en çok etkileyen yer Avrupa’daki en eski Yahudi mezarı olarak da bilinen mezarlık oldu. 1400'lü yıllardan beri kullanılan mezarlıkta yaklaşık 100 bin kişinin mezarı bulunuyor. Mezarlar üst üste olduğu için bazı soylu ailelerin mezarları tabelalarla belirtilmiş. Bana farklı gelen şeylerden biri de mezar taşlarının etrafına ve üstündeki boşluklara gelen ziyaretçiler küçük notlar bırakmasıydı.

Yahudi Mezarlığı

Mahallede bulunan sinagoglarda Terezin toplama kampında tutulup sonra Nazi kamplarına götürülen 78 bin Çekoslovak Yahudi kişinin isimleri ve onlara ait eşyalar sergileniyor.

Prag hakkında anlatabileceğim çok şey var fakat şimdilik sadece ana hatlarıyla bu şehri sizlerle paylaşmak istedim. Eğer turistik bir tatil yaptığınıza her anlamda değecek bir şehir arıyorsanız mutlaka Prag’ı tercih edin. Pişman olmayacaksınız.

--

--