Anne Ben UI’cı Oldum II

Ecemnaz YAŞAR
5 min readJul 4, 2022

--

Uzuun bir süredir koruduğum sessizliğimi Medium yazılarına geri dönerek ve bu platformda daha aktif olarak bozmaya karar verdim. Son yazımda (aslında Medium’daki ilk yazım) UI designer olmaya karar veriş hikayemi anlatmış ve iş değiştirmeyi istememin ardında yatan sebepleri sıralamıştım. Eğer hikayeyi en başından okumak isterseniz söz konusu yazıya da hemen şuradan ulaşabilirsiniz.

Dünyaya Yeni Gözlerle Bakmak

Tasarım temelli herhangi bir meslek söz konusu olduğunda insanların genel olarak düştükleri hata herhangi bir tasarım aracını kullanmayı öğrenmenin o mesleği yapmak için yeterli olacağı düşüncesi. İşin aslı, tasarım araçlarını tam anlamıyla bilmeden bile fonksiyonel tasarımlar ortaya koyabilirsiniz. (Ancak yine tasarım araçları konusundaki bilgi eksikliğiniz sebebiyle tasarımınızı kimseye anlatamamanız da mümkün)

Burada elbette bunları öğrenmek gereksiz demiyorum. Hatta bu araçları bilmeden kariyerinizde ilerlemeniz de pek mümkün değil. Ancak tüm bunlardan önce zihninizde tasarıma dair soyut bir anlayışın oturmuş olması gerekiyor.

Mimarlıktan grafik tasarıma tasarım eğitimi veren her okulun ilk yılda öğrencilerine temel tasarım ilkelerini öğretmesi boşuna değil. Bu ilkeler meslekten mesleğe değişmez ve bir ‘tasarım’ ortaya koyarken zihinde oluşan o soyut resimde her daim yerleri vardır.

Bu konuda zihnimizin çevremizi nasıl algıladığı üzerine bir okuma yapmak isterseniz John Berger’in Görme Biçimleri iyi bir başlangıç kitabı olacaktır.

Peki tüm bunların benim yolculuğum ile ilgisi ne? Buradaki bağlantı benim güzel sanatlar fakültesi mezunu olmamda yatıyor. Burada ilk yıllarda aldığım temel tasarım ve temel sanat dersleri tam anlamıyla dünyaya yeni gözlerle bakmamı sağladı.

Tasarım hem soyut olarak hem de fiziksel bir süreç olarak yabancı olduğum bir alan değildi. Böylece UI tasarımcı olmaya karar verdiğimde zaten eğitilmiş bir zihne ve gözlere sahiptim. Bu da benim öğrenme sürecimi en az iki kat hızlandırdı.

Figma öğrenmeye başladığımda iç mimarlık eğitiminin son senesinde bir öğrenci olarak tasarımda hiyerarşi nasıl sağlanır ilk yılımdan itibaren biliyordum. Vurgular, renkler, yazı tipleri ve yönleri karşı tarafta nasıl bir algı yaratır farkındaydım. Negatif alan nedir biliyordum.

Tüm bunları bilmediğim ve/veya içselleştiremediğim dönemlerde ben de kullanmak için çok hevesli olduğum programları büyük bir hevesle açtığımı hatırlıyorum. Photoshop ve SketchUp’ı bir heyecanla açar sonra da ekrana bakakalırdım. Çünkü bu araçlara komutlar vermeyi biliyordum. Ancak bu komutlar ile neyi nasıl ortaya çıkaracağımı bilmiyordum.

Büyük İlk Adım ve Takip Eden Küçük Adımlar

Temel sanat ve temel tasarım derslerinden bu kadar uzun bahsetmem boşuna değil. Bu dersler sayesinde ben aslında bir tasarımcının öğrenmesi ve uzmanlaşması (bana göre) en zor ve uzun olan aşamayı geçmiş bulunuyordum.

Ancak bu mesleğe yönelmek isteyen birçok kişinin daha önce böyle dersler almadığının da farkındayım. Sözlerimin kimsenin gözünü korkutmasını istemem. Zira tasarım ilkeleri temelde çok basitler ve herkes onları anlayıp uygulayabilir. Üstelik şu an bunu yapmak isterseniz YouTube sayesinde sınırsız açıklayıcı içeriğe hemen ulaşabilirsiniz.

Sonunda büyük adımı attık, tasarım nedir öğrendik. Soyutlandık da soyutlandık. E peki ne zaman elle tutulur bir şeyler yapacağız? Aslına bakılırsa bundan sonrası çok daha hızlı gelecek olan küçük adımlar.

Bu küçük adımların ilki de benim için öğreneceğim tasarım aracını seçmekti. Bu aşamada aklım çok karışmıştı. Bilgisayarım Mac değildi dolayısıyla Sketch zaten ilk andan elenmişti. Sonunda Adobe XD ve Figma arasında kalmıştım. Bunlardan birini öğrenmeye başlayıp sonra diğerine geçecektim.

Aslında sektörde aktif olan bir arkadaşımın yönlendirmesi olmasa ben tercihimi Adobe’den yana kullanmak üzereydim.

Buradan çıkarılacak ders her zaman bir bilene sormak. (Siz de kendisine yazılım, ürün yönetimi ve sektöre dair birçok başka konuda bir şeyler sormak isterseniz Twitter’dan Ali Yüksel @AliYukse1 adıyla ulaşabilirsiniz.)

Photoshop ve Illustrator gibi diğer Adobe programlarını kullandığım için arayüze hakimdim ve bunun bir kolaylık sağlayacağını düşünmüştüm.

Figma’nın şu anda UI tasarımcıların adeta eli kolu olduğunu biliyorum. Global piyasalarda da en sık kullanılan tasarım aracı kendisi. Ama acemiliğim ve bilgisizliğim az daha Figma’yı bir kenara itmeme sebep olacaktı.

Bu noktada yazdıklarımın Adobe XD aleyhine yorumlanmasını da istemem. Yalnızca son yıllarda Figma oldukça yaygın kullanılıyor ve şimdiye kadar katıldığım mülakatlarda da işverenlerin ilk önceliği hep Figma oldu.

Figma Nasıl Öğrenilir?

Bir şekilde Figma öğrenmem gerektiği bilgisine ulaşmıştım. Şimdi bana yine pek yabancı olmayan bir süreç beni bekliyordu. Bir tasarım aracını yardım almadan öğrenmek.

Bakmayın artık yok internet çağındayız yok YouTube var her şey çok kolay gibi konuştuğumuza, eğer nereye bakacağınızı bilmiyorsanız gerçek bir ilerleme kaydetmek oldukça zor olabiliyor. Hele de daha önceden bilginiz olmayan bir alana balıklama dalıyorsanız.

Yine de bu konuda size çok özel bir sır verecek falan değilim. Ben de ortaokul proje ödevlerinden kalma bir alışkanlık ile açtım bilgisayarı YouTube’a dümdüz ‘Figma Tutorial’ yazdım.

Bakın bu bir ipucu olabilir belki; Eğer bir araştırma yapacaksam ilk tercihim hep İngilizce kaynaklara bakmak olur. Çok daha fazla ve güncel bilgiye bu şekilde erişebiliyorum çünkü.

Bir de hep daha yeni tarihli videoları izlemeye çalışırım. Özellikle arayüzü sıkça değişen ve yeni özellikler eklenen modern tasarım araçlarında bu çok önemli. Çünkü öyle güncellemeler geliyor ki bir videoda zaman ayırıp öğrendiğiniz bir detay güncel sürümde tek tıklık bir komuta dönüşüyor.

Temel seviye tutorial videoları ile iyi kötü Figma nasıl bir şeydir anlamıştım. Zaten hiç video izlemeden direkt Figma’yı bilgisayarınıza kursanız bile kendiniz kurcalayarak nasıl bir araç olduğunu çözebilirsiniz. İnanılmaz sadeleştirilmiş ve kullanışlı, herkesin anlayabileceği bir arayüzü var.

Ama bana yine de bir şeyler eksik geliyordu. Bu kadar karmaşık siteler, uygulamalar (Twitter gibi) böyle dikdörtgen içine dikdörtgen sürükleyerek yapılamazmış gibiydi. Nitekim yapılamıyormuş da…

Temel komutları öğrendikten sonra Figma’nın tasarımcıya asıl özgürlük verdiği ama bir tık daha zor kısmına geçmem gerekiyordu. Tasarımlarımın gerçekten işlevsel olmasını istiyorsam programın sunduğu bazı özellikleri kullanmalıydım.

Burada da Ali yine bana yol gösterdi. Öğrenmeye Figma’dan başlamamı önerirken bir de eğitim serisi önermişti. Adem İlter’in tamamen Türkçe Figma eğitimi. Eğitim 2020'den ama component mantığı ve auto layout gibi konularda uygulamalı öğretim yapan bir başka kaynağa rastlamadım. İsterseniz seriye de hemen şuradan biz göz atabilirsiniz.

Ben Figma’yı bu eğitim serisi ile içime sinerek öğrendim. Hatta seriyi iki kez baştan sona bitirdim. İlkinde auto layout kısmında hata yaptığım için videodaki gibi olmayan bir hatamı da ikinci seferimde düzelttim. Yani başlarda tekrar tekrar dönüp yararlandığım bir kaynak oldu.

Tabi ki bu sırada çoğu İngilizce başka kaynaklardan da birçok video izledim. Bunları uygulamaya çalıştım. Yani Figma öğrenimi konusunda en temel yöntemim video izlemek ve kendim uygulamaya çalışmak oldu.

Peki Şimdi N’olucak?

Tasarımı içselleştirdim, Figma’yı da öğrendim. E hadi o zaman şirketler gelin beni alın??

(Evet ‘Al beni!’ diye kameraman kovalayan kadın gibi iş kovaladım ben de)

Ama işte bu tam olarak böyle bir süreç değil maalesef. Bu yazı serisini iki yazıda bitiririm diyordum ama sanırım biraz daha uzayacak. Bir üçüncü olacağı kesin.

Üçüncü yazıda dahil olduğum proje sürecini ve çok uzun olmazsa da iş arayış sürecimi anlatma niyetindeyim. Çok uzun olursa dördüncüye artık…

Ve bu kez yazıyı çok geciktirmeyeceğim. Bu da kendi kendime sözüm olsun.

Eğer yazımı beğendiyseniz takdirlerinizi ve eleştirilerinizi esirgemeyin lütfen. Bir de kendi kendime konuşmamı daha fazla duymak isterseniz burada Twitter’ım var.

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!

--

--

Ecemnaz YAŞAR

Product Designer | Trying to survive & making a scene about it