Tarih, Resim, Heykel | İlk Çağ Uygarlıkları (Mezopotamya, Mısır)

Ece
10 min readApr 12, 2024

--

İlk (Antik) Çağ’ın, yazının icadı (M.Ö. 4000–3500) ile başlayıp Kavimler Göçü (M.S. 375) sonucu bittiği düşünülmektedir.

İlk Çağ medeniyetlerinden hepsi aracılı dinlere sahiptir. Hepsinde ibadet etmek için tapınaklar vardır ancak aracılı din oldukları için tapınaklara sadece rahipler girebilir. Halk ibadetini tapınakların dışında gerçekleştirir, isteklerini rahiplere iletir. Medeniyetlerin hepsinde başta baş rahip olmak üzere bir iş örgütlenmesi mevcuttur.

Bu yazıda İlk Çağ medeniyetleri olan Mezopotamya ve Mısır (bir sonraki yazıda ise Yunan ve Roma) resimlerinden, heykellerinden ve yaşayış biçimlerinden bahsedeceğim.

MEZOPOTAMYA (M.Ö. 5000- M.Ö. 330)

Mezopotamya, bildiğiniz üzere Dicle ve Fırat nehirleri arasına kurulmuştur. Günümüzdeki coğrafyaya göre konuşursak içine aldığı ülkeler İran, Irak, Lübnan, Güneydoğu, Suriye, İsrail’dir. Yukarı Mezopotamya’ya “Bereketli Hilal” de denir. Bölgenin Bereketli Hilâl olarak adlandırılmasının temel nedeni Fırat ve Dicle gibi iki büyük nehri barındırması ve iklimi sebebiyle tarih içinde insanoğlunun en önemli besin maddelerini insanoğluna sunmasından kaynaklanmaktadır [1].

Mezopotamya’ya ilk gelen Sümerlerdir. Ardından sırasıyla Akatlar, Babiller, Asurlar ve Persler bölgeye gelmiştir.

Mezopotamya uygarlıklarını konuşurken bir parantez açarak Sümerce ve Akadça okumayı bilen Türk sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’ı da anmak isterim, belki bir sonraki yazıda da onun kitapları ile buluşuruz.

Köyler kurmak Sümerler için yeterli olmamıştır ve tarihte ilk defa “site” adını verdikleri şehir devletlerini kurmuşlardır. Siteleri kurma sebepleri ise sürekli savaş olması ve küçük köylere kuramayacakları barajları kurma istekleridir.

Şehir yapılarında her sitenin başında vali değil Tanrı kral adını verdikleri Tanrı’nın temsilcileri mevcuttur, her site birbirinden bağımsızdır ancak önemli kararlarda birlikte hareket ederler.

Başta mimarileri kerpiç, tahta ve çamurdan yaptıkları tuğlalardan oluşur. Taş kullanmamışlardır, bu sebeple yapıları günümüze kadar ulaşmamıştır. Babiller ise fırını bulmuşlardır.

Mezopotamya uygarlıklarının keşiflerini şöyle sıralayabiliriz:

  1. 60'lık sayı sistemi: Bu keşif ile saatin 60 dakika, dakikanın 60 saniye olduğunu ve dairenin iç açılarının toplamının 360 derece olduğunu bulmuşlardır.
  2. Çiftçi oldukları için matematiğin genelde uygulama alanı ile ilgilenmişlerdir.
  3. Yine tarım ile uğraştıkları için tekerleği bulmuşlardır; böylelikle tarlalarını sürmüşler, savaş arabalarını yapmışlar ve ulaşımı kolaylaştırmışlar.
  4. İlk yazılı destan olan Gılgamış Destanı’nı yazmışlardır
  5. Çivi yazısını kullanmışlar, ve bu yazı ile Mısırlılar ve Hititler arasında ilk antlaşma olan Kadeş Barış Antlaşması yazılmıştır. Bu antlaşma şuan İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir.
İstanbul Arkeoloji Müzesi - Kadeş Antlaşması

İnanış biçimlerini Animizm ve Totemizm oluşturur.

Animizm: doğal olaylar, hayvanlar ya da doğada var olan başka nesnelere bir ruh izafe ederek bunlara tapınma temeline dayanan din anlayışı. [2]

Totemizm: Totem, bazı ilkel klan ve kabilelerden, onların atası sayılan hayvan veya bitkiye verilen isimdir. Bu totemleri kutsal sayan dini/felsefi görüşe ise Totemizm denmektedir. [3]

4 Tanrıları vardır; bunlar hava, su, güneş ve rüzgardır. Öbür dünya inanışları vardır, yer altı mezar odaları bulunur. Ölümden sonra yer altında yaşayacaklarını inandıkları için bu odaları yaptıklarını söyleyen tarihçiler vardır.

Sanat anlayışlarına geçersek biçemlerini şu şekilde anlatabilirim:

  1. Heykellerinde anatomi yetersizdir, oranlar bozuktur.
  2. Hareket hissi vermesi için bazen bir adım öne atılmış şekilde heykelleştirirler.
  3. Sadece önden sehirlidir, frontal duruş vardır; yani sadece önden görülmesi için bu heykeller yapılmıştır.
  4. Arkaik bir tebessüm mevcuttur, bu ifadeyi yüzde aptal bir sırıtış olarak tamamlayabiliriz.
Kadın Yontusu & Erkek Yontusu

Kadın yontusu ve erkek yontusu incelediğimizde realistik olmadığını görürüz, oysa ki tarih öncesi dönemde eserler daha realistikti. Anatomilerinde bir bozukluk vardır. Kadın yontusunun ellerine bakarsak dua ettiğini fark ederiz. Mistik bir topluluktur, kendileri iş yaparken heykelleri dua edebilsin diye bu tarz heykeller yaparlar.

Tanrı Kral figürü

Tanrı kral figürü geometriktir ancak herhangi bir özel anatomisi veya oranı yoktur. İnsan Tanrılar yapmışlardır, bu figürlerin zaafları vardır.

Savaşı Anlatan Bir Eser

Bu eser savaşa giden askerleri anlatır, propaganda amaçlı yapılmıştır. Yasa ve bireylerin gücünü temsil eder.

Ur Standardı (Savaş)
Ur Standardı (Barış)

Ur standardının bir yüzü savaşı, bir yüzü barışı anlatır. Sol aşağıdan okumaya başlayarak sağa ve üste doğru gidilir.

Savaşı anlatan yüzde en üst ortada Tanrı kral vardır, o kadar büyüktür resmedilmiştir ki yüzü çizgiyi bile delmiştir. Kazanılan zafer ona sunulur.

Barışı anlatan yüzde en üstte Tanrı kral otursa dahi herkesten en büyük resmedilmiştir. Diğer oturanlar ise başka krallar veya aristokrat kesimdir. Hizmetkarlar ise şölen olduğu için yiyecek, içecek sunuyorlardır.

Mezopotamya Takıları

Bu resimlerde Mezopotamya mezarlarından çıkan takılar görüntülenmektedir, yüzler takıların daha iyi anlaşması için sonradan yapılmıştır. Çok güzel bir altın işçiliği olduğunu görüntüleyebilirsiniz.

Lir

O dönemde en çok kullanılan müzik aleti ise lirdir.

Krala Sunulan Adaklardan
Ur Kraliyet Oyunu
Silindir Mühür (İmzalar)
Babil İştar Kapısı

İştar kapısında beşik kemerler kullanılmış. Beşik kemer, yukarıdaki fotoğrafta görüldüğü üzere ağırlığı ortaya yerine yanlara aktararak üst katların taşınmasını sağlıyor. Bu kemer türü önce Mezopotamya’da, sonra ise Roma’da gözlemleniyor.

Ziggurat

Basamaklı kuleler şeklinde olan Ziggurat, Tanrılara ulaşmak için yükselir. En genişten küçülerek yukarıya çıkar. Halk içeriye giremez, ibadetini önünde yapar. Tanrı’nın hareketlerinin yıldızlarda olduğuna inandıkları için en üstte rahipler gökyüzünü izler; böylelikle astroloji, burçlar ve fal doğar. Ziggurat, ilk rasathane olma özelliğini taşır.

ANTİK MISIR (MÖ 3000- MÖ 332)

Nil Nehri’nin etrafında 1000 km²’lik bir alan kurulmuş bir medeniyet; Mısır. Coğrafyasından bahsederek başlayalım.

  • Mısır kültürü coğrafyasından dolayı pek değişime uğramadı. Etrafı çölden ve Akdeniz’den ibaret olduğu için çok fazla dış etkenlere maruz kalmadı.
  • Taş olmadığı için Mezapotamya’daki eşyalar genellikle çamurdan ve kerpiçten yapılmıştı. Oysa Mısır’da çok taş olduğu için inşaatları günümüze kadar kalabildi.
  • Site devleti yerine tarihte ilk kez ulus devleti kurudular; böylelikle büyük coğrafya tek bir yerden bir kişi tarafından yönetildi.
  • 30 eyalete ayrıldılar. Bu eyaletlere nom adı verildi. Firavun her nomun başına vergi, yönetim, asayiş için bir vali atadı. Firavunlardan biri ise atama modelini kaldırıp babadan oğula geçme düzenini getirdi. Bu da feodal düzenin ilk örnekleridir.

Halk 3'e ayrılırdı; rahban, asker, halk.

  1. En üst tabakada rahban (rahipler sınıfı) vardı.
  • En önemli halk sınıfıdır.
  • Mısır’da da diğer antik çağ uygarlıklarında olduğu gibi aracılı din mevcuttu.
  • Kanlı ve kansız ibadetleri mevcuttu. Kurban keserler (daha çok kuzu, oğlak) ve dileklerine bedel ödemek için yiyecek içecek ikramında bulunurlardı.

2. Askerler: Coğrafyaları çok korunaklı oldukları için düzenli askerlik pek yaygın değildi. Genelde Suriye’den ve Afrika’dan paralı askerler tutuyorlardı. En önemli askeri savaş, Hititler ile yapılan Kadeş Savaşı’dır, bu büyük savaşın ardından Kadeş Antlaşması imzalanmıştır.

3. Halk: Mısır’da tarım kültürü hakimdi, halk tarım ile geçiniyordu. En büyük ama en güçsüz grubu oluşturuyordu.

Mezopotamya uygarlıklarında bulunan 3 özellik Antik Mısır’da da mevcuttu:

  • Antik Mısır’da özel mülkiyet anlayışı başlamıştı, bu kişilerin kendi mal ve tarlalarına sahip olabilmeleri anlamına geliyordu.
  • Ganimet kültürü gelişmişti.
  • Kölelik başlamıştı.

Mısır’da Nilometre Kuyusu adı verilen bir takvim yöntemi bulunuyordu, Nilometre kireç taşlarından oluşan derin bir kuyuydu. Rahipler Nil Nehri’nin taştığı ve geri çekildiği zamanları Nilometre Kuyu’sunun basamaklarına bakarak belgeliyordu, böylelikle 365 gün olduğunu ve Nil Nehri’nin hep aynı tarihlerde taştığını belgelemişlerdi.

Nilometre Kuyusu

Ek Not: Yazının mucidi Sümerler’dir. Çivi yazısını icat etmişlerdir. Yaygın inanışın aksine çivi yazısı denmesinin sebebi çivi ile yazılması değil, yazıların çiviye benzemesidir.

Antik Mısır’da Hiyeroglif yazı biçimini kullanırlardı. Genellikle papirüs üzerine yazmışlardı. Hiyeroglif yazısının iki çeşidi mevcuttu.

  1. Demotik: Halkın okuyup yazdığı hiyeroglif biçimidir.
  2. Hiyeratik: Üst sınıfların gizemli yazısıdır, genel olarak büyüler bu yazı biçimi ile yazılmaktadır. Bu yazı türüne örnek olarak Reşadiye Kenti’ndeki Reşat Taşı (Rosetta Stone) örnek verilebilir. Bu taş bulunmadan önce hiyeroglif yazısı çözülememişti, ancak bu taştaki yazılar 3 dilde (demotik, hiyeroglif, antik yunanca) aynı hikaye yazıldığı için dilin çözülmesini sağlamıştı. Şuan bu taş British Museum’da sergilenmektedir.
Reşat Taşı (Rosetta Stone)

Mısırlıların ölülerin arkasından mezar ve duvarlara hiyeroglifle yazdıkları metinler Ölüler Kitabı adında metne dönüştürülmüştür.

Ek Not: Mısırlıların papirüslere yazdıklarından bahsetmiştik, papirüs birçok uygarlık için de önemli bir icat olmuştur. Kütüphane kurmak için Bergama Antik Kenti’ne Mısır’dan birçok papirüs ithal edilmeye başlanmıştır, ancak uygarlıklar arası ilişkilerin kızışmasıyla birlikte firavun tarafından belli bir süre sonra papirüsün ithalatı yasaklanmıştır. Bunun ardından yeni bir kağıda ihtiyaç duyulmuş ve hayvan derisinden parşömen icat edilmiştir.

Mısır’daki en önemli diğer kültür ise mumyalama kültürüdür. Mumyalama işlemi yaklaşık 70 gün sürmektedir. Çok pahalı olduğu için üst sınıflara yapmaktadırlar. Yapılış esnasında tüm organlar çıkarılmasına rağmen kalp gövdede bırakılır çünkü inançlarında kalp günahın, sevabın, sevginin bulunduğu yerdir. Diğer çıkardıkları iç organları ise başka yerde mumyalamaktadırlar, bu organları Tanrılarına verdiklerine inanmaktadırlar.

Ölümden sonrasında kalp ve bir tüyün terazide tartıldığına inanırlar. Eğer kalo tüyden ağır gelirse kişinin yok edildiğine, hafif gelir ise kişinin yeniden dirildiğine inanırlar. Kısacası cennet cehennem inancı bulunmamaktadır. Tanrı’ları Güneş Tanrısı olan Ra’dır. Önceden her yerin sudan ibaret olduğunu düşünüyorlar, ardından kuyruğunu ısıran bir yılanın (sonsuzluk işaretine benzer) kendisini Ra’ya dönüştürdüğüne ve Tanrıları oluşturduğuna inanırlar. Yarı insan yarı hayvan Tanrıları mevcuttur.

Ra, Güneş Tanrısı olduğu için her gün doğar ve ölür. Öldükten sonra firavunlar 12 kapıdan geçerek Ra ile birleşir.

4 Temel tanrıları mevcuttur.

  1. İsis: Aşkı, bereketi ve doğurganlığı simgeler.
  2. Osiris: Ölümden sonra tekrar dirildiğine ve firavunları karşılayıp Ra’ya dönüşmelerini sağladığına inanılır.. Mumyalama yapmalarının sebebi Osiris’in tekrar dirilmesidir. Toprağın bereketini ve yeniden doğuşu simgeler.
  3. Set
  4. Neftis

En önemli firavunlarından biri Akenoton’dur. Tarihte ilk olarak Tek Tanrı inancını getirir. Amon (Güneş) dininin kurucusudur. Çölde Amarna Şehri’ni kurmuştur.

Akeneton

Mısır kültüründeki diğer bir önemli yapı ise piramitlerdir.

Basamaklı piramitlere “Mastaba” adı verilir. En ünlü piramitler ise Giza Piramitleridir.

Giza Piramitleri

Gisa Piramitleri yapıldığı zamanlarda Nil Nehri yanlarından akıyormuş. En arkadaki en büyük olan piramitin ismi Keops Piramitidir. Keops piramitinin üst kısmı yoktur, sonradan tamamlanmıştır. Yakın zamanda Keops gemisinin altında Firavu’nun saltanat gemisi bulundu.

Saltanat Gemisi (Keops Piramiti)

MISIR — ESKİ & ORTA & YENİ KRALLIK

Piramitler yapımı pahalı olduğu için sadece Eski Krallık’ta işçiler tarafından yapılmıştır. Piramitlerin yapılış amacı ihtişamlı mezar yapma isteğidir, Batı’nın ölümün yönü olduğuna inandıkları için Batı’ya yapılmıştır. Tabanları kare şeklindedir.

Piramitleri koruması için Gize Sfenksi adı verilen kadın başlı aslan vücutlu heykeller dikmişlerdir.

Giza Sfenksi

Mısır’daki tapınaklarda2 dikili taş bulunmaktadır.

Dikilitaş veya obelisk, daire veya dört kenarlı yapıda olabilen tepeye doğru incelen yüksek taştan anıtlardır. Genellikle belirli bir şahsı veya olayı anmak için yapılırlar. Zamanla üzerlerine eklemeler yapılır.

Luksor Amon Tapınağı

Kraliçe Hatçepsut Tapıağı, tek kadın firavun için yapılan tapınaktır. Haçepsut kadın bir firavundur ancak erkek gibi giyinmiş ve takma sakal kullanmıştır.

Kraliçe Hatçepsut Tapınağı

2. Ramses için yapılmış Abu Simbel Tapınağı, UNESCO listesinde bulunmaktadır. Sudan’a gözdağı vermek adına Sudan sınırına yaptırılmıştır. Ek olarak Asvan Barajı yapılırken tapınak sular altında kalma tehlikesi geçirmiştir, bu sebeple bulunduğu yerden kesilerek başka bir yere taşınmış ve tekrar bir araya getirilmiştir.

Abu Simbel Tapınağı

Mısır heykelleri, yüzdeki aptal bir sırıtış olarak tanımladığımız arkaik tebessümü taşımaktadır. Beden şeklindeki heykeller tapınak veya mezarlara koyulmak için yapılmaktadır.

Tanrı’ların heykellerinde katı kurallar mevcuttur ve mükemmel biçimde yansıtılmışlardır ancak insanlar için katı kuralları esneterek kişileri olduğu gibi heykelleştirebilmişlerdir. Örneğin, Şeyh El Beled heykelindeki rahip göbekli olarak yapılabilmiştir.

Şeyh El Beled

4 ana Tanrılarından Set ve Neftis’İn oğlu olan Anubis (Çakal Başlı Tanrı) adaleti ve sorgulamayı simgeler, mumyalamayı öğreten Tanrı olarak bilinir.

Anubis (Çakal Başlı Tanrı)

Mısır’da altın Tanrıların kanı olarak simgelenmiştir. Bu sebeple altından önemli heykeller yapmışlardır (Örnek: Tutankamon Heykeli).

Tutankamon (Kahire Müzesi)

Mezopotamya heykellerinde insanların yüzler aynıydı, standardizasyon vardı. Ancak Mısır heykellerinde böyle değildir. Mısır heykellerinde vücut önemli değildir ancak yüze çok önem vermişlerdir.

Nefertiti Heykeli

Doğu resmi denildiğinde akla aşağıdakiler gelmektedir;

1- Çin ve Japon Resmi

2- Hint, İran ve Osmanlı Minyatürleri

3- Antik Çağlardaki Mezopotamya ve Mısır Resimleri

Mısır’ın da içinde bulunduğu Doğu resminin belli başlı özellikleri mevcuttur. Resimler katı bir şekilde bu kurallara uyarak yapılmaktadır:

  • 2 boyutlu yüzey: 2 boyutlu bir yüzeye sahiptirler, böylelikle figürlerin nerede olduğunu resme bakarak anlayamamaktayız. Resimlerde perspektif yoktur, mekan ilüzyonu bulunmamaktadır.
  • 2 boyutlu biçim: Işık ve gölge bulunmamaktadır, yani resme hacim kazandırmamaktadırlar. İnsan, hayvan, nesne iki boyutlu olarak görünmektedir.
  • Lokal ton: Işık ve gölge oyunu yoktur. Aynı nesneler her yerde aynı renktir ama ayrıntıları göstermek için (örneğin etekteki pileseler) çizgi kullanmaktadırlar. Örneğin, kumaş her yerde beyazdır, vücut her yerde kırmızıdır.
  • Çizgisel desen
Ölüler Kitabı

Ek olarak Mısır’da nesneyi en iyi gördüğü açıdan çizmektedirler. Örneğin Ölüler Kitabı’ndaki insanlar incelendiğinde ellerinin ve ayaklarının ve kafanın yandan çizildiği görülmektedir, çünkü bu uzuvlar en iyi yandan resmedilmektedir. Omuz ve üst beden ise önden görünümlü resmedilmiştir ancak bacaklar yine yandan görünümlüdür. Bir insanın resimde çizildiği gibi durması imkansızdır ancak en iyi göründüğü açıdan çizildiği için figürler orantısız olmaktadır.

Ek olarak Ölüler Kitabı’nda en üstte sıralı oturan figürler Tanrıları resmetmektedir. Resimde kuş tüyü ve tartı bulunmaktadır, burada kişinin kalbinin tartıldığı resmedilmiştir.

Tutankamon Kolyesi

Tutankamon’un kolyesine baktığınızda ortada sarı renkte bir bok böceği (skarabe) görünmektedir. Bu bok böceği kutsal Tanrı’ları Güneş’i taşımaktadır, bu sebeple onu kutsal saymışlardır.

Tutankamon ve Eşi

Son olarak üstteki resmi incelediğimizde ise Tutankamon ve eşini görüntülemekteyiz. Üstlerinde kutsal saydıkları Güneş figürü bulunmakta ve Güneş ikisini kutsamaktadır.

--

--