ÜÇ CİSİM PROBLEMİ (A Netflix Series- The Three-Body Problem)

Ercan Serhat
5 min readMar 28, 2024

--

‘’Birimiz Yaşarsak Hepimiz Yaşarız’’

“3 Cisim Problemi” Çin’li bilim-kurgu yazarı aynı zamanda bilgisayar mühendisi olan Liu Cixin’in kaleme aldığı üç romanlık bir serinin ilk kitabı. 2008 yılında yayımlandıktan sonra çok ilgi uyandırdı ve dikkat çekti. Bunun üzerine ilk olarak geçen yıl (2023’te) Prime Video’da 30 bölümlük Çin yapımı ‘Üç Cisim’ dizisi gösterime girdi. Sonrasında 2024’ ün Mart ayında da Netflix’te 8 bölümlük ‘Üç Cisim PROBLEMİ’ dizisi yayınlandı. Bu yazıda Netflixte yayınlanan ‘3 Cisim Problemi’ dizisi ve bu dizin bende oluşturduğu düşünceleri paylaşacağım.

3 Cisim Problemi’ adlı Netflixs dizisi, 1960'ların Çin’inde, Kültür Devrimi’nin karmaşık atmosferinde ve daha sonrasında günümüz İngiltere’sinde geçiyor. Hikayenin baş kahramanı Ye Wenjie, bir astrofizikçidir ve bir askeri projenin gizli bir parçası olarak uzaya mesajlar gönderir. Bu mesajlar, kendi varlıklarını 3 güneşe sahip olması nedeniyle sürdürmekte zorlanan bir uzaylı medeniyeti tarafından alınır ve bu durum, Dünya’ya yönelik bir yerleşme planının başlamasına neden olur.

Dizi karmaşık, heyecan verici ve sürükleyici aynı zamanda herkesin kolay kavrayamayacağı bir kurguya sahip. Ne tür bir dizi diye merak edenler için beyinsel bilim kurgu, gerilim, felsefi, polisiye, sosyal, psikolojik diye bilirim. Ama benim açımdan en önemlisi ise çok yüksek bir entellektüeliteyi temsil eden bir dizi. Dizinin bütün karakterleri alanlarında dünya çapında özel bir yere sahip yüksek IQ’ lü insanlar. Dolayısıyla diyaloglarda o seviyede ilerliyor.

Peki bu dizide neler var: kuantum mekaniği var, fiziğin ve matematiğin çözemediği problemler var, Fermi Paradoksu var, Oyun Teorisi ve Kaos Teorisi var, proton kadar yani atomdan küçük süper bilgisayarlar, onun içinde özerk hareket edebilen yapay zeka, oyunlaştırma, VR kasklar var, Güneşin antene dönüştürme fikri var, insan beynini dondurma ve nakletme var, Tanrı sorgusu var, felsefe var ve insanın kendini sorgulaması var ‘Hakkımızda gerçeği öğrediler. Yalan söylüyoruz, aldatıyoruz, bir arada yaşamak için fazla tehlikeliyiz’. Ayrıca muhteşem oyunculuk, harika görsel efektler ve etkileyici bir hikaye var.

Ben ise dizinin kurgusunu temelde üç ana konu üzerine ele alacağım, bunlar: Üç Cisim Problemi, Kuantum Dolanıklığı ve Fermi Paradoksu. Bir de Stephen Hawking’in dünya dışı canlılarla iletişim üzerine düşüncesine dayalı olarak değerlendireceğim

1-Üç Cisim Problemi: Klasik mekanikte bir sistemde üç veya daha fazla cismin hareketini analiz etmeyi içeren bir problemdir. Bu, her cismin diğerleri üzerindeki kütle çekim etkisi nedeniyle oldukça karmaşık hale gelebilir. Üç cisim problemi, Newton’un kütle çekim yasalarına dayanarak ele alınır. Ancak, üç veya daha fazla cismin hareketini analiz etmek, zamana ve yerçekimine bağlı olarak oldukça karmaşık bir şekilde değişebilir. Üç cisim probleminin tam ve kesin bir çözümü bulunmamaktadır. Bunun nedeni, üç cismin veya daha fazla cismin bir arada hareketinin matematiksel olarak karmaşık olmasıdır. Şu anda sahip olduğumuz fizik ve matematik bilgisiyle üç kütlenin hareketini bile tahmin edemiyoruz.

Dizide San-Ti’ler olarak adlandırılan dünya dışı canlılar, üç güneşli bir yıldız sistemine sahip Trisolaris gezegeninde yaşamaktalar. Üç yıldızlı bu gezegen stabil bir döngüye sahip olmayıp düzensiz aralıklarla istikrarlı ve kaotik döngüler geçirmekte. Tabii ki bu kaotik ortamda medeniyet sürekli bir yıkım, takiben gelişme ve tekrar tekrar yıkım yaşıyor. Buradaki canlılar için varlıklarını ve medeniyetlerini güven içinde sürdürmenin tek yolu dünya benzeri stabil bir gezegen bulup oraya göç etmek. Ve dünyadan gelen bir mesaj, San-Ti’lere bekledikleri anın geldiğini müjdelemektedir.

2-Kuantum Dolanıklığı: Kuantum mekaniğinin temel bir özelliğidir ve iki veya daha fazla parçacığın birbirleri arasında bağlantılı olduğu durumu ifade eder. İki parçacık dolanıklı olduğunda, bir parçacığın özellikleri diğerine anında yansır, mesafe veya zamana bakılmaksızın. Bu durum, Einstein, Podolsky ve Rosen (EPR) tarafından ilk olarak tartışılmıştır ve daha sonra John Bell tarafından formüle edilen Bell teoremi ile deneysel olarak doğrulanmıştır. Kuantum dolanıklığı, kuantum bilgisayarlar, kuantum iletişimi ve kuantum kriptografi gibi alanlarda uygulamaları olan önemli bir fenomendir.

Sophon, dizideki süper bilgisayar. Kapandığında bir proton küçüklüğünde ama açıldığında tüm bir gezegeni kaplayabilecek boyutlara ulaşıyor. Ve bu Sophon aynı zamanda kendi kararlarını verebilen ve özerk bir şekilde hareket edebilen bir yapay zekaya sahip. San-ti’ler 2 tanesi Dünya’da 2 tanesi de Trisolaris’te olmak üzere 4 adet Sophon yapıyorlar. Bunlar çiftler halinde kuantum dolanıklığına sahip. Böylece gerçek zamanlı bilgi iletimi sağlanıyor. Bu sayede insanları gözetlemek ve bilimsel araştırmalar ve gelişmelerden haberdar olunuyor. Bu şekilde her şeyden haberdar oldukları için insanların ne planladığını bilmek ve teknolojiye müdahale etmek çok kolay oluyor, San-Ti’ler için.

3-Fermi Paradoksu: Fermi paradoksu, evrende gelişmiş medeniyetlerin neden gözlemlenmediği veya belgelenmediği sorusunu ele alır. Bu paradoks, fizikçi Enrico Fermi’nin bir sohbet sırasında ortaya attığı bir sorudan kaynaklanmaktadır: “Eğer evrende gelişmiş medeniyetler varsa, neden onları gözlemliyemiyoruz?” Fermi paradoksu, evrende muhtemelen birçok uygun gezegenin ve dolayısıyla potansiyel olarak gelişmiş medeniyetlerin bulunduğu gerçeğiyle çelişir. Bu paradoksu açıklamak için çeşitli hipotezler öne sürülmüştür, bunlar arasında medeniyetlerin sessiz kalmasını tercih etmesi, uzay seyahatinin teknik olarak zorluğu veya medeniyetlerin ömrünün kısalığı gibi faktörler bulunmaktadır.

İnsanoğlu uzayı keşfettikçe bu sonsuz evren içinde başka canlıların varlığını merak etmeye ve sorgulamaya başladı. Tüm kainat sonsuz büyüklükteki evren içinde sadece bu soluk küçük mavi noktada mı var? Yoksa başka canlılar, medeniyetler de var mı? Hala bu sorunun cevabı aranıyor. Bu amaçla On milyon tane uygarlığa ulaşabilme düşüncesiyle, 1974 yılında Porto Rico’daki Arecibo Radyo Teleskobu’ndan 25.000 ışık yılı uzaklıkta Herkül takımyıldızı yönünde yer alan M13 yıldız kümesi doğrultusunda uzaya 2.38 gigahertz frekansında, bugün Arecibo Mesajı olarak adlandırılan bir radyo mesajı gönderildi.

Burada çok önemli bir paradoks daha var. Eğer evrende bir yerde bu mesajı alan canlılar varsa biz insanlar onlarla iletişim kurmakla doğru bir iş mi yaptık yoksa… Evet! İşte yoksa kısmı çok önemli; bu canlıların dost mu yoksa düşman mı? Olduklarını bilme şansımız maalesef hemen hemen hiç yok. Bu konuda bilim adamları iki tarafa bölünmüş durumdalar (peki! bu noktada siz tarafınızı belirlediniz mi?). Zaman içinde insanoğlunun merakının mı yoksa kendini koruma refleksinin mi galip geleceğini göreceğiz ve bu insanoğlunun varlığının bir yerde geleceğini de belirleyecek.

Konu bu noktaya gelmişken Stephen Hawking’e değinmeden geçemeyeceğim. Stephen Hawking, uzaylılara mesaj gönderilmesine karşı olmasının nedenlerini birkaç kez dile getirdi. Hawking’e göre, uzaylı medeniyetlerin ne kadar dostça veya düşmanca olabileceği hakkında bilgi sahibi olmamız imkansız olduğundan, uzaylılara mesaj göndermek potansiyel olarak tehlikeli olabilir. Hawking’e göre, bilinmeyen bir medeniyetin niyetlerini önceden tahmin etmek zor olduğundan, temas kurmamız halinde kötü sonuçlarla karşılaşma olasılığı vardır. Bu nedenle, Hawking, insanlığın kendi güvenliğini riske atmaması gerektiğini ve bu nedenle uzaylılara mesaj göndermek yerine sessiz kalmayı savunmuştur. Stephen Hawking’in en öne çıkan ifadelerinden biri şu şekildedir: “Uzaylı medeniyetlerin niyetlerini tam olarak bilemiyoruz. Dostça veya düşmanca olabileceklerini önceden kestirmek imkansız. Bu nedenle, uzaylılara karşı dikkatli olmalı ve sessiz kalmalıyız.”

Yazımın başında da belirttiğim gibi dizinin entellektüel seviyesi çok yüksek. Dizi de bu seviyeye uygun bir Einstein espirisi var (bölüm 7). Bu espiri yada mizah; Einstein ve Tanrı’nın enstrümanlar konusunda farklı tercihlere sahip olmaları üzerine. Diziyi seyredenler bu sahneyi mutlaka hatırlarlar, espirinin özeti şu : “Never Play With God.”

--

--