Pazar ekonomisinde ki verim

Furkan AYTEKİN
3 min readJul 27, 2022

--

Pazar ekonomisi: ekonomik pazara girmenin önünde herhangi bir, merkezi regülasyon engelinin olmadığı, mal veya hizmetin, fiyatının ve miktarının alıcının talebine göre belirlendiği, tüm alım ve satımların gönüllü olarak yapıldığı düzendir.

Pazar ekonomisinde; her aktör her an mal veya hizmetin de inovasyon yapma, daha kaliteli üretme, daha hızlı üretme, daha ucuza üretme gibi alıcının kârını artıracak eylemlerde bulunur çünkü piyasadaki aktörler birbirinden daha ucuza, daha hızlı, daha kaliteli, daha gelişmiş mal veya hizmet üretimi için tam rekabet içinde olacaktırlar. Karını düşünmeyen aktörler, yani kalitesiz, pahalı, yavaş ve maliyetli ürün üretenler doğal olarak batacaklardır.Tam aksi her şeyi merkezi otoritenin planladığı ve ürettiği bir senaryoda daha iyisini üretmek endişesi güdülmeyecektir. Bu durumda ise hep aynı tip kalitesiz ve pahalı yani alıcının zararına olan mal veya hizmeti doğuracaktır. Devlet ile rekabet edilemez çünkü devlet pazarda değer belirleme gücü olan tekel özelliği gösterir ve tekelin olduğu yerde ne geçmişte ne o anda pazar ekonomisinden söz edilemez. Pazarda ki aktörler ancak devletin belirlediği sınırlar çerçevesinde çalışacaklar hatta güçlenebilmek için doğal olarak ona yandaş olmak isteyeceklerdir. Bu da adaletsiz ve faydasız bir sistem yaratacaktır. Devlet yasal yollarla, toplumda yapılacak ticari ilişkilere karışıyor ve yön veriyorsa burada pazar açısından kararı pazarın verdiği pazar ekonomisinden söz edilemez. Bu durum tüketicilerin zararınadır.

Tam özgürlüğün hakim olduğu bir ekonomik durumda, vergilendirme gibi satıcı ve alıcı zararına kanunlar olmayacağı için doğal olarak üreticiler daha çok kâr edecek bu sayede tüketici de daha ucuza daha çok ürüne ulaşabilecektir, çünkü kârı artan satıcının işini büyütmesi demek, geliştirmesi demektir ve geliştirdiği işi içinde malı daha ucuza üretebilir daha hızlı taşıyabilir daha ucuza satabilir bu ucuzluk ona kâr olarak, alıcıya ise ucuz mal olarak geri döner.

Devletin tekel olduğu sektörde, devlet hizmeti fahiş(?) fiyata satıyorsa bu durumda müşterinin başka seçeneği yoktur. Ancak bunu şirketler yapıyorsa o halde halk ilgili ürünü daha ucuza satacak başka şirketlere yönelecek hatta yeni girişimciler fırsatı görüp ucuza ürün sunacak, pahalıya satan şirket de piyasadan silinmemek adına belirlediği fiyatı indirecektir. Pazar da rekabetin faydası da işte buradadır. Ürün kalitesini, fiyatlarını ve miktarlarını belirleyen belirli bir otorite değil tüketicilerin ihtiyaç ve istekleri olmalıdır.

Rekabetin olduğu sektörler her daim dinamiktir, kendini geliştirmeye meyillidir. Böylelikle bireylerin refah seviyesi yükselir.

Sonuç olarak “ Pazar ekonomisi alıcıları sömürür” klişesi çürütülmüş oldu, lakin onun yerine şu denilebilir ki; pazar ekonomisi, satıcıları ve üreticileri müşterilerin taleplerine göre arza zorlar çünkü piyasadaki aktörler müşterilerin istek ve ihtiyaçları doğrultusunda hareket etmezlerse batarlar. Veyahut hayatı kolaylaştıracak mal veya hizmetler üretmek zorundadır. ( bu da temelde bir taleptir) Temelde bütün zorundalıkları ise kâra geçmek veya batmamaktır. Doğaya uyan ve en verimliyi ortaya çıkaran serbest piyasa ile benzerlik gösterir. Hatta pazar ekonomisi serbest piyasanın parasal ve küçük halidir. Pazar ekonomisinin savunulmasında ki tek sebep ise verimi artırmasıdır.

--

--