GURUR VE ÖNYARGI — JANE AUSTEN

Sevde
4 min readJun 13, 2022

--

Her ne kadar ben kitabın aşk ve gurur olarak basılmış versiyonunu okumuş olsam da o isim altında yorumunu yapmak istemedim. İnanın kitabın bir ismini bilmeden başlasaydınız ve sonrasında bu iki isimden birini seçmeniz istenseydi siz de gurur ve önyargıyı seçerdiniz ki kitabın yazarının koyduğu adla anılması daha mantıklı zaten. Özellikle film adları konusunda pek çoğunuz hemen şu anda bu tarz bir örnek bulabilirsiniz eminim ama o konuya hiç girmeyelim en iyisi.

Kitabın konusunda kısaca bahsedeceğim kitabı okumak isteyenler bu kısma hiç bakmasınlar, bunları bilmeye ihtiyacınız yok bence (Bir kez daha söylemek isterim ki beğeneceğinizi düşündüğünüz kitapların arka kapağının ilk cümlesine bile bakmayın, pek çok şeyin keyfini kaçırıyorlar.). Kitap temelde Elizabeth ile adının tüm kitap boyunca yalnızca bir kere anıldığı Bay Darcy arasında geçiyor (Adı Fitzwilliam). Ve her ne kadar onlara Gururlu ve Önyargılı olarak birer tip özelliği yüklenmiş olsalar da onlar kitaptaki bunun çok daha ötesine geçen nadir gerçekten karakter sahibi kitap karakterlerden oluyorlar. Bu konuyu daha sonra biraz daha açacağım şimdilik kitabı anlatmaya devam edelim. Elizabeth ve 4 kız kardeşi orta sınıf bir aileye mensupturlar. Babaları daha elit tabakadan biri olmasına rağmen anneleri ve özellikle dayıları onların orta sınıf sayılmalarına yol açacak kişilerdir. Ayrıca her ne kadar en büyük kardeş Jane ile onun bir küçüğü olan Elizabeth iyi eğitimli ve terbiyeli kişiler olsalar bile küçük kardeşlerinin çok serbest yetiştirilip şımartılmış olmaları onları toplumun gözünde daha aşağı sınıftan insanlar yapmaktadır. Jane kitabın başında kentlerine taşınan Bay Bingley’ye aşık olacak, Bay Bingley’nin de ona aşık olmasına rağmen arkadaşı Darcy onunla aynı statüde olmaması sebebiyle iki aşığı ayıracaktır. Elizabeth Bay Bingley vasıtasıyla tanıştığı Bay Darcy’i ilk bakışta çok soğuk bulacak ve ona sürekli bu önyargıyla yaklaştığı için uzunca bir süre kibirli ve kötü bir insan olduğunu düşünecektir. Darcy de Elizabeth’i ilk görüşte güzel ve dans etmeye değer bulmayacak ancak farkına bile varmadan ona sırılsıklam aşık olacaktır. Ancak böyle alt sınıftan bir kızı sevmeyi kendine yakıştıramayacak ve günün birinde ona açılırken bile bunları ona söylemekte bir sakınca görmeyecektir.

Hiç huyum olmayan bir şeyi yapıp size kitabın son yirmi-otuz sayfası dışında her şeyi anlattım ancak bu kitapta bana göre ya hep ya hiç durumu söz konusuydu o yüzden hala söyleyeceklerimi dinlemek isteyenleri bir alt paragrafa alalım lütfen.

Öncelikle hazır konusunu açmışken tip-karakter mevzusunu konuşalım. Kitap fazla derin olmadığını düşündüğüm karakterler ve bir takım tiplerle dolu. Gerçekten geçmişlerinin, yaşanmışlıklarının karakterini şekillendirdiği belli olan az sayıda karakter var. Bunlardan en önemli ikisi Elizabeth ve Darcy elbette. Elizabeth insanların görüşlerine fazla aldırmayan, toplum kurallarına önem veren ancak yine de bazı konularda kendi istediklerini yapmaktan geri durmayan yaşam dolu bir insan. İnsanlar hakkında tahliller yapmayı seviyor ki aslına bakarsanız kendi yargılarına körü körüne bağlı bir insan değil hatalı olabileceğini kabul ediyor ve çoğunlukla buna göre davranıyor. Yani o sadece önyargılarına takılı kalmış sınırlı bir karakter değil. Darcy ise kibirli, çevresindeki insanları küçük gören, toplumsal sınıflara fazlasıyla bağlı ancak sırf elit bir insan olduğu için birilerini daha çok sevecek birisi değil. Öne çıkan bir diğer karakter olan Jane’e baktığımızda ise bu kadar derinlikli bir karakter göremiyoruz maalesef. Jane uysal bir karakter ve kardeşler arasında en güzel olanı, Elizabeth’in gerçekçiliğine rağmen Jane fazlasıyla iyimser biri. Kimsenin kötü olabileceğine, kimsenin bilerek kötülük yapabileceğine inanmadığı gibi herkesin de kendisi gibi iyi niyetli olduğunu düşünüyor. Jane’in kitaptaki yeri oldukça büyük olmasına rağmen fazla derinlikli bir karakter değil. Aynı şekilde Bay Bingley de öyle. Kitaptaki en çok öne çıkan karakterler sıralamasında ilk dördün yalnızca ikisi derin bir karakterlere sahip olunca kalan isimlerin birer tipten öteye geçememesini çok da garipsememek lazım sanırım.

Kadınlar, toplumsal statü ve evlilik kitapta çok büyük bir yer kaplıyor. Bayan Bennet yani anneleri kızlarını zengin ve elit tabakadan birileriyle evlendirebilmek için sürekli onları balolara götürüp erkeklerle tanışmaya teşvik ediyor. Bu tür planlar yapmasına rağmen aslında kızlarının herhangi biriyle evlenmesine de mutlu olacağını görüyoruz daha sonraları. Onların evliliğe yükledikleri anlam ve bizim yüklediğimiz anlam arasındaki farkları çok net bir şekilde görebiliyoruz kitap boyunca. Örneğin bir ara Bayan Bennet kızlarından birisi evlendiğinde diğerlerini ona emanet edeceğini bu sayede balolara gitmek ve bu şekilde yorulmak zorunda olmayacağını söylüyor. Yani bir kadın evlendiğinde farklı bir mevkiye erişmiş oluyor. Aynı şekilde 27 yaşına gelip hala evlenmemiş olan bir karakter olan Charlotte Lucas, kimsenin davranışlarından hoşlanmadığı sonradan görme bir adamla evlenecek, bunun da kendi alttan altta yönlendirmesiyle olmasını sağlayacaktır. Çünkü kiminle evli olduğu önemli olmaksızın bir kadın bağımsızlığını evlenince kazanacaktır, elbette bu şimdi anladığımız şekliyle bir bağımsızlık değil ama evlenmenin ona ayrıca bir saygı sağlayacağı kesin. Bu örneği kitabı okumanın zevkini pek etkileyeceğini düşünmediğim için verdim ancak daha pek çok farklı örnek var kitapta, her biri farklı bir bakış açısı sağlıyor.

Elbette toplumsal statü mevzusu var bir de. Sürekli yakışıksız bir şekilde konuşan Bayan Bennet mi dersiniz, tüm genç kızların ilgi odağı olan ama yine de ailelerin kızlarını evlendirmek istemedikleri subaylar mı, yoksa sınıfsal ayrılığı bize en net biçimde hissettiren Lady Catherine de Bourgh mu? Bu sınıfların nasıl ayrıldığına dair farklı örnekler bulabiliriz kitapta. Kimin hangi sınıfa mensup olduğu bazen tartışmalı olsa da, genellikle herkesçe bilinen bir gerçek ve kişiler bunu açıkça söylemekten çekinmiyorlar. Örneğin Lady de Bourgh misafirlerine açıkça kıyafetlerinin kendisininki kadar güzel olmamasının mantıklı ve olması ve gereken bir şey olduğunu çünkü aynı tabakadan olmadıklarını söyleyebiliyor, yahut Darcy salondaki kızların onunla dans etmeye layık olmadıklarını açıkça belirtebiliyor.

Daha genel konuşacak olursanız kitaba kapılıp gidiyorsunuz. Hoş bir akışı var, karakterleri akılda kalıcı. Okurken merak uyandırıyor ama bu kişiden kişiye değişir sanırım. Uğultulu Tepeler kitabı nedenini anlayamadığım bir şekilde beni kendine çekmişti, işte bunda da tam olarak aynı şeyleri hissettim. Oysa o moral bozacak bir hikaye olduğu halde gurur ve önyargı umut dolu.

Kitap hakkında konuşmak istediğim daha çok pek çok şey vardı ancak onları bir kenara not etmediğim için unuttum maalesef. Bununla yetinmek zorundayım ne yazık ki, bir sonraki sefer görüşmek üzere.

Mini Bir Not: Bir yazarın başrollerinden birine kendi ismini verdiğini ilk kez görüyorum ve ilk anda epey garip geldi doğrusu ama neden olmasın değil mi, kendi adını kitaptaki en güzel ve temiz kalpli kıza vermek.

Şubat 04, 2018

--

--