İÇGÜDÜ

birpsikologunsayfasi
4 min readJun 2, 2020

--

Bugün sizlerle hiçbir zaman tam olarak tanımsal ve bilimsel karşılığını alamadığım, derslerimde çokça görsem de zihnimde oturtamadığım “içgüdü” kavramından bahsetmek istiyorum. Bu kavramı sadece benim penceremden görmemeniz ve yazdıklarımı sorgulayıp düşünebilmeniz adına sizlerle derslerimde hocalarımın bizzat vermiş olduğu kavram tanımlarını paylaşacağım. İçgüdü kavramını anlayabilmek için onun öncesinde bazı kavramları bilmek gerekiyor.

İlk kavramımız dürtü. “Dürtü: İhtiyacın artması sonucu bedenin çevresinden bir şey istemesi.” Örneğin acıkmak bir dürtüdür. İkinci kavramımız ise güdü. “Güdü: Dürtüye özel davranışı tetikleyen içsel enerji. Güdüler ise öğrenilmiş (psikolojik) güdüler ve doğuştan (biyolojik) güdüler olmak üzere ikiye ayrılıyor. Doğuştan güdüler de kendi içinde kalıtsal ve kalıtsal olmayan güdüler olarak ikiye ayrılıyor ve son olarak kalıtsal güdüler de refleksler ve içgüdüler olarak ikiye ayrılıyor.” Oh! Sonunda içgüdüye gelebildik değil mi? İçgüdü kavramını; karmaşık, kalıtsal olarak not almışım ve iki de örnek yazmışım: örümceğin ağ yapması, sincabın yiyeceği gömmesi?

Sıkıcı ama bu yazı için önemli ders notlarımdan sonra içgüdünün direkt olarak tanımını yapalım.

İçgüdü veya kalıtsal davranış, bir canlının doğasında var olan başka kompleks bir davranışa yönelme eğilimidir. Öğrenme sürecinin etkili olmadığı, canlının önceki deneyimlerinden bağımsız biçimde verdiği tepkiler içgüdü kapsamında değerlendirilmektedir.

Önce şunları bir netleştirelim: içgüdü denilen kavramda öğrenme ya da deneyim yok. Bilime göre içgüdü canlının doğasında bulunan geninden geliyor.

Yani kalıtsal.

Burada değinmek istediğim çok önemli bir nokta var: Gelin belki de her sabah kahvaltıda yediğimiz balı yapan arıları düşünelim. Diyelim ki arıların geninde hangi çiçekten bal alması gerektiği, o balı vücudundaki diğer mineral, protein vb. maddelerle karıştırmadan nasıl yapacağı, en fazla hacimde balın sığması için petekleri altıgen yapması gerektiği yazıyor. Peki aklı, ilmi, zekası olmayan arı bu genleri okuyor da mı yapıyor onu? Hiç sanmıyorum :D O zaman gen mi iş yapıyor? “Evet, geninde yazılı ve arı da onu yapıyor işte ne var bunda” diye düşünenlerden mümkünse yorumlara şu sorunun cevabını vermelerini ve beni aydınlatmalarını samimiyetle rica ediyorum:

Bir binaya girdiniz diyelim. Bu bina bir villa, saray veya masallardaki şato güzelliğinde olabilir ya da çok uzağa gitmeye gerek yok. Siz direkt içinde yaşadığınız evinizi düşünseniz de olur, bu tamamen hayal gücünüze bağlı. Benim hayal gücüme göre devam edelim. Ben her Topkapı sarayına gittiğimde bunu nasıl yapmışlar diye hayretle bakıyorum. Örneğin ben bunu sarayda karşıma çıkabilecek en yetkili kişiye sorsam “Bu binayı nasıl yapmışlar” desem ve o yetkili bana sarayın projesini yani mimari çizimini gösterse “Al işte burada, proje çizilmiş ve yapmış” dese mantıklı gelir mi? Yani sadece çizilmiş bir proje koskoca sarayı nasıl yapsın? Bana mantıklı gelmiyor, üzgünüm der ve o yetkilinin yanından koşarak ayrılırım, zira psikolojik sorunları olabilir.

Dönelim tekrar genlerimize… Neredeyse hepimiz lisedeki biyoloji dersimizde genin hangi harflerden oluştuğunu ve DNA konusunu görmüşüzdür. DNA bir dizilim, bir kodlamadır. Bir çizim nasıl iş yapamıyorsa DNA’daki dizilimde öyle iş yapamaz. Dolayısıyla arıların bal yapmasının içgüdüyle ve içgüdünün de “kalıtımımızda var işte, doğuştan doğuştan” diye açıklanmasıyla bu iş olacak gibi değil. Koskoca bilim insanları bunu nasıl kabul ediyor ben anlamıyorum. Hayır, ne kadar araştırsam da benim aklıma yatmıyor.

Gelelim diğer bir meseleye… Okuduğum bir bilgiye göre arılarda bal yapma geni ya da ineklerde süt yapma geni yok. E hani bu sefer de içgüdü kavramının tutacağımız bir yeri kalmıyor. Çünkü o kalıtsaldır diyordu. Kalıtsal da değilse bu içgüdü kavramı elimizde kalıyor. O zaman bu içgüdü kavramı arıların bal yapmasını, örümceğin ağ örmesini açıklamak için “uydurulmuş” bir kavram sonucunu çıkarıyorum ben. Ama biz bunu derslerde görüyoruz?…

Son olarak arıların bal yapmasını açıklamadan gitmek istemiyorum tabiki. Aklıma en çok yatan şekilde bu durumu açıklayacağım ve bu tabiki içgüdü kavramıyla olmayacak. Önce üretilen balın özelliklerine bakalım. Bal; kokusu, tadı, görüntüsü bize hoş gelen bir besin. Ayrıca çeşit çeşit faydaları var. İnsanoğlunun balın benzeri diye ürettikleri lezzetsiz şeyleri de düşünürsek, o lezzetsiz şeyleri yapmak için ilim, bilimsel bilgi, akıl, irade, şuur gerekiyorsa hakiki balı yapmak için de gerekir elbette. Dolayısıyla balı yapanda bu özellikler olmalı. Ama arıda ilim, akıl, irade vb. yok. O zaman da bu özelliklere sahip olan ve arıya bal yaptıran bir zat olmalı öyle değil mi? Akıl, irade, şuur, ilim sahibi bir zat, yani Allah ancak bu kadar mükemmel bir canlı yaratabilir ve o canlıya da tüm insanlara faydalı bir besin yaptırabilir.

SubhanAllah!

Bunu okuyan kişi, evet sen. Dinin, dilin, kimliğin ne olursa olsun her şeyden bağımsız olarak bir düşünür müsün?

Sağlıcakla…

--

--