Ütopya mı Distopya mı?

Her Şeyin Bittiği ve Hiçbir Şeyin Başlamadığı Bir Dünyadaki Can Sıkıntısının Öyküsü: Çevengur

Furkan Özkan
3 min readMar 27, 2016

--

“Zahar Pavloviç, Saşa’ya şöyle demek isterdi: Yorma kendini kitaplarla, orada ciddi bir şey yazıyor olsaydı insanla çoktan birbirleriyle kucaklaşmış olurlardı.”

Platonov, Zahar Pavloviç’i haklı olarak düşündürüyor, o Saşa’ya bunu pek de söylemek istemese de gelip bizim kulağımıza fısıldayıveriyor. Zahar Pavloviç, Türkiye’de pek bilinmeyen, anavatanı Rusya’da ise ancak 1985'ten sonra kitapları basılmaya başlanan “sakıncalı” bir yazar olarak görülen, ama sadece ve sadece her yazan insan gibi düşündüklerini açıkça dile getiren Andrey Platonov’un, Çevengur kitabındaki kahramanlardan biri.

Yazarın 1929 yılında kaleme aldığı Çevengur, ülkemizde Metis Yayınlarından ve Günay Çetao Kızılırmak’ın akıcı çevirisiyle, kapak resminde Savrasov’un “Ekin Kargaları Döndü” tablosundan bir detayla 2010 yılında raflardaki yerini aldı.

Savrasov, Ekin Kargaları Döndü

Asıl soyadı Klimentov olan yazar soyadını demiryollarında çalışan babası Platon’dan alıyor. Ayrıca Çevengur’daki Zahar Pavloviç’in makineye olan tutkusundan, bu karakterin babasına öykünerek kitaba yerleştirildiğini çıkarabiliyoruz. Yazar Rus iç savaşında Kızıl Ordu saflarında savaşıyor ve komünizmi ideoloji olarak benimsiyor. Kitaplarının çoğunu Stalin döneminde yazan Platonov, her ne kadar rejimle aynı ideolojiyi benimsese de, yapılan uygulamaları eleştirmekten geri durmuyor. Tıpkı Bulgakov gibi o da doğrudan söyleyemediklerini, mizahi ve absürt bir üslupla anlatıyor. Her şeyden önce insana ve onun varoluşuna değer veriyor ve rejimin insanları kötü kullandığına, “komünizm geldi ve şimdi her şey ‘kendiliğinden’ güzel olacak” sloganıyla insanları avutanlara karşı çıkıyor. Bunun böyle olmadığını, her şeyin o kadar da güzel bittiğini ve başlamadığını işte bu kült eseri Çevengur’da dile getiriyor.

“Yazmış da yazmış adamcağız,” demişti Çepurnıy acıyarak “biz ise her şeyi yapıp bitirdikten sonra okuduk, hiç yazmasaymış keşke.”

Çevengur bozkırın ortasında küçük bir kasabanın ismi. Yazar karakterleri bu kasabaya ancak kitabın ortalarında getiriyor. Platonov, o bildiğimiz takvim zamanından bahsetmeyi sevmeyen bir yazar. Zamanı doğal akışında, takvim olmasaydı nasıl akacaksa öyle bırakıyor. Bu yüzden kitapta Rusya’nın kaderini değiştiren dönüm noktalarını biraz yakalamak zor. Bir yerde Rus devrim oluyor sonra beyazlarla kızılların savaştığı iç savaş yıllarına geçiliyor. Ve sonra da her şeyin yeniden inşasını anlatmaya başlıyor yazar. Bunlar olurken de yıllar hiç geçmiyor gibi hissediyorsunuz.

Jean-Paul Sartre’ın kült kitabı Bulantı’daki yaşlı kadının o ünlü yürüyüşü ve kahramanın da bu yürüyüşten varoluşu anlamaya başladığı, kadının köşeyi döneceğini önceden bilmesiyle kafasının karıştığı ve zamanın yavaşça var olduğunu düşündüğü o ünlü satırlara benzer satırlara kitapta çok sık rastlanıyor. Her şeyin eskisinden daha güzel olacağını düşünen insancıkları, hiçbir şey bilmedikleri bir ideolojinin içine bırakıveriyor ve her şeyin birden varolacağını zannettikleri zaman akıp gidiyor. Kitapta bir baş kahramandan söz edemiyoruz bazen, çünkü her kahraman kendi düşüncesinin baş kahramanı. Yazar sanki gezip dolaştığı yerlerde gördüğü tüm insan tiplerini bir araya getirmiş onları yeniden inşa etmiş ve bize minyatür bir devrim sonrası Rusya’sı çizmiş. Bu insanların kimisi sadece diğerleriyle aynı olmak, kimisi de komünizmin çalışmamaktan ibaret olduğunu sandıkları için düşmüşler Çevengur yoluna. Karl Marx’ı bile her şey olup bittikten sonra okuyorlar. Bu yüzden diyor Çepernıy, Marx için, hiç yazmasaymış keşke diye.

Çevengur’da toplanan insanlar komünizmi yanlış anlamış insanlar. Buraya toplanan insanlar teoride olan her şeyi uyguluyorlar. Köyden burjuvaziyi ve zengin insanları çıkarıp sürüyorlar, evlerine el koyuyorlar ve geldiklerinde komünizmi de kendiliğinden gerçekleştirecek proletaryayı beklemeye başlıyorlar. Çalışmıyorlar, çünkü artık ideolojilerinin doğaya her şeyi yaptırabileceğine inanıyorlar. Hatta karakterlerden biri “Komünizm de başladı. Artık tavuğun bizzat gelmesi lazım,” diyerek bunu anlatıyor. Yazar bu aşamada Çevengur’daki can sıkıntısını çok ustaca betimlemiş. Bunu insanların beklemekten sıkılarak içlerinden birini proletarya bulmak için başka şehirlere göndermesinden anlayabiliyoruz. Tabii ki her şey de olduğu gibi taşıma suyla değirmen dönmüyor.

Çevengur, her şey tamamlandıktan sonra gerçekten ortada kalmışlığa, bir ideolojinin nasıl yanlış anlaşılabileceğine, insanlara geleceğe dair kesin yargılar sunabileceğine ve insanların bu umutlar konusundaki sabırsızlığına dair çarpıcı bir roman. Yazar bu yüzden, insanların duygularını yani bir anlamda gerçeği anlattığı için ve bir ülkede yaşanan devrimi itibarsızlaştırmaya çalıştığı için sakıncalı sayılıyor. Ve haklı olarak soruyor: “Yaşadıkça sunu düşünüp duruyorum: İnsan, insan için bu kadar mı tehlikelidir ki aralarında iktidarın durması gerekir? İktidardan çıkıyor ya savaş da… Dönüp dönüp düşünüyorum, savaşı iktidar özellikle uydurmuş olmasın?”

--

--