2. Irak Savaşı, 20 Yıl Sonra

g3kbiricik
4 min readFeb 24, 2024

--

Daha dün gibi geliyor, ama yarım ömür önceydi.

George W. Bush, Dick Cheney ve onların adamları, özellikle de yeni muhafazakârlar, Irak’a karşı saldırgan bir savaş başlatmak için bu ülkeye bilerek ve kasıtlı olarak yalan söylediler — Amerika Birleşik Devletleri’ne el kaldırmamış bir ulusa karşı “ savaş öncesi “ bir saldırıymış gibi davrandılar.

CIA’in daha sonraki soruşturmacısına göre, El Kaide teröristleriyle birlikte bize karşı komplo kurduğu söylenen kötü diktatör Saddam Hüseyin, yarı emekli olmuş, aşk romanı yazmakla meşguldü ve ABD’nin ülkesini gerçekten istila ve işgal edeceğine inanmayı reddediyordu, üstelik bunun için onlara hiçbir neden de vermiyordu.

Saddam’ın iki kez koşulsuz teslim olmayı teklif ettiği, neocon (Yeni Muhafazakârların) temsilcisi Richard Perle’nin Hüseyin’in adamına söylediği daha sonra güvenilir bir şekilde rapor edildi: “Onlara Bağdat’ta görüşeceğimizi söyle.”

Genellikle partizan nedenlerle de olsa yüz elli milyon Amerikalı daha iyi biliyordu. Irak’ın 11 Eylül’de bize saldırdığına inandırılan diğer yaklaşık yüz elli milyon ise bunu yine de yaptı.

Bütün bunların arkasındaki gerçek neden neydi? Justin Raimondo’nun yirmi yıl önce “Libertarianism in the Age of Empire” başlıklı Illinois Liberteryen Partisi’nde yaptığı önemli konuşmada kalabalığa söylediği gibi:

“Biz İsrail için savaşıyoruz. Cenazeler eve döndüğünde ve ölüler gömüldüğünde, mezar taşlarına şu yazılsın: Onlar Ariel Şaron için öldüler.”

Mesele asla silahlar değildi. Çünkü ABD 1991 yılında Irak’ı konvansiyonel olmayan silahlardan arındırmıştı ve bunu biliyorlardı. Irak hükümetinin en üst kademelerinde görev yapan iki casusları da savaştan önce yasaklı silah kalmadığını doğrulamıştı. Amerikalıları savaşı desteklemeye ikna etmek için sahte belgelere, Katusha roket tüplerine, mobil biyolojik silah laboratuarlarının karikatür çizimlerine ve Amerikan şehirleri üzerinde tamamen uydurma mantar bulutları tehdidine başvurmak zorunda kalmalarının nedeni buydu.

Irak’ın El Kaide ile çalışmadığını biliyorlardı. El Kaide’nin 11 Eylül 2001 saldırılarından hemen sonra CIA büyük bir inceleme yaptı. Orada bir şey olmadığını Başkan’a söylediler. CIA de Ebu Zübeyde ve İbn El Libi’ye, El Kaide’nin iki ortağına (ajan olmasalar da), Saddam Hüseyin rejimini suçlamaları için işkence yaptı.

İsrail’in bölgedeki konumunu güçlendirmeye kararlı olan yeni muhafazakârlar, savaşı haklı çıkaracak yalanları bulma konusunda CIA’i bile geride bıraktılar. Cheney ve neoconlar(yeni muhafazakârlar), Dışişleri Bakanı Colin Powell’ın daha sonra “Douglas Feith’in Pentagon’daki Gestapo ofisi” de dahil olmak üzere devlet içinde “ayrı bir devlet” olarak adlandıracağı bir yapı kurduktan sonra, yalanlarını kabul ettirdiler ve savaşlarını kazandılar.

4,500 Amerikan askerinin, deniz piyadesinin, denizcinin, havacının ve muhafızın ölümüne neden oldular. Paralı askerler de dahil olmak üzere yüzlerce sözleşmeli de onlarla birlikte öldürüldü.

Hesap defterinin diğer tarafında ise ABD, Irak ulusunu muhtemelen kalıcı olarak yok etti. Nüfus çoğunluğuna sahip Şii Araplar adına acımasız bir iç savaş yürüten ve özellikle başkentin eski hükümete hakim olan azınlık Sünni muhalefetten “temizlenmesine” yardım eden ABD, yaklaşık bir milyon insanın öldürülmesine yardımcı oldu. İçlerinde Keldani Hıristiyanlar, Yahudiler, Türkmenler, Bataklık Arapları ve diğerlerinin de bulunduğu küçük, yerel azınlık dini mezhepleri ve etnik grupları yok ettiler ve yeni parlamentonun yöneticilerini yenilmiş düşmanlarıyla uzlaşmak için son teşvikten de mahrum bıraktılar.

Amerika Birleşik Devletleri ile uzlaşmak için artık hiçbir nedenleri kalmamıştı. Irak’ta W. Bush’un kurduğu rejim onu 2011 yılı sonuna kadar ABD güçlerini çekmeyi kabul etmeye ve anlaşmaya imza atmaya zorladı.

Amerikalılar, neoconların öngördüğü gibi ABD-İsrail-Türkiye-Ürdün ittifakını güçlendirmek yerine Irak’ı, Bağdat’ın Tahran, Şam ve Lübnan Hizbullah’ı ile birleşeceği İran’ın yanına taşıdılar. Böylece Anbar ve diğer batı vilayetlerindeki Sünni Araplar ülkesiz kaldı.

Bu nedenle Bush’un yerine geçen Barack Obama ve İsrailli, Türk, Suudi ve Katarlı müttefikleri yanı başlarındaki Suriye’de 2013 yılında Suriye’nin doğusunu ele geçirerek sözde İslam Devleti’ne dönüşen radikal Sünni cihadı desteklediler. Nitekim IŞİD’in bir yıl sonra Irak’ın batısını ele geçirerek sözde Halifeliğin ilan edilmesine ve ardından ABD ve müttefiklerinin 2014–2017 yılları arasında IŞİD’i yok etmek için 3. Irak Savaşı’na girişmesine neden oldu.

Kuşkusuz savaş Libya, Mali ve Batı Afrika’nın geri kalanına, yukarıda da belirtildiği gibi Suriye’ye ve ardından Yemen’e de sıçradı. Bu süreçte yüzbinlerce insan öldürüldü; otuz yedi milyon mülteci evlerini terk etmek zorunda kaldı ki bu İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan en büyük krizdi.

Tüm bunlar en berbat şeyleri.

Sonunda George W. Bush’un kendisi de bunu kabul ediyor. Putin’in “tamamen haksız ve acımasız işgalini” kınarken “Ukrayna” yerine “Irak” diyerek yaptığı büyük Freudçu sürçmenin ardından, 19 Mayıs 2022'de bilinçli zihni bunu kabul etti: “Irak da öyle.”

ABD’yi kasıtlı olarak bu savaşa soktuğu ne kadar kesinse, ne kendisinin ne de adamlarından herhangi birinin işledikleri suçlardan dolayı asla sorumlu tutulmayacakları da o kadar kesindir. Bu konuda Donald Rumsfeld ve Colin Powell çoktan örnek oldular.

Biz onların en azından sadece yalancı ve katil olarak hatırlanmalarını sağlamak için çalışabiliriz.

Ayrıca, bizi o savaşa sokan medya yıldızlarının, o zamandan bu yana geçen süre zarfında, Ukrayna’daki mevcut savaş da dahil olmak üzere, başımıza gelebilecek her konuda bize yalan söyleyebilecek konumda olduklarını da unutmayalım.

Ve daha iyisini bilen ve bize yol göstermeye çalışan büyük dostlarımız ve akıl hocalarımız Justin Raimondo, Alan Bock ve Burt Blumert’i sevgiyle anabiliriz.

https://libertarianinstitute.org/articles/iraq-war-ii-20-years-later/

--

--