Yasayan Servisler Cagi

Gizem Kumas
5 min readAug 25, 2016

Dijitalleşme önü alınamayan büyük bir tsunami gibi hayatımızı kaplıyor. Bugün milyarlarca olduğu söylenen bağlantılı cihazların 2020 yılında 30 milyar adede ulaşacağı öngörülüyor. Neredeyse her ürün, nesne ve hatta vücutlarımız sensörlerle donanıyor, akıllı ve bağlantılı yapılar haline dönüşüyor. Sistemlerle ve birbirleriyle iletişimde olan bu yapıların aktardığı gerçek zamanlı bilgi ve veriler sayesinde en basitinden en karmaşığına kadar tüm ürün ve hizmetler yeniden tanımlanmak durumunda kalıyor.

Accenture Türkiye’nin, Harvard Business Review Türkiye ile gerçekleştirdiği “Yaşayan Dönüşüm” raporuna göre;

“Yaşayan Servisler”, karşımıza birbiriyle bağlantılı cihaz ve ağlar üzerinden akan, tüketici davranışlarına ve beklentilerine göre öğrenebilen, değişebilen ve ilerleyen dijital hizmet ve uygulamalar olarak çıkıyor. Giyilebilir cihazlar küçük ve kablosuz programlama yapabilen akıllı cihazlar ve benzeri birçok yeni teknoloji “Yaşayan Servisler”in öncelikli bileşenleri olarak tanımlanıyor. Bizlerin davranışlarını ve tercihlerini öğrenebilme becerisine sahip olan üst seviye analitiğin de dahil olduğu bir dizi akıllı teknolojiden güç alan Yaşayan Servisler, bizimle konuşacak, bizi tanıyor olacak, bizi eğlendirecek, bize yardımcı olacak ve bizi koruyacak. Daha da önemlisi bu hizmetler, marka ile ilişkilerin tüketici tarafından kontrol edilmesine ve kişisel verilerimizin kullanımı ve güvenliği konusunda kendi kararlarımızı kendimizin almasına imkan sağlayacak. Önümüzdeki 20 yıl içerisinde jenerik, herkese uygun ve herkes için kullanılabilir olan ürün ve hizmetlerden uzaklaştığımızı ve tüketicilerin bireysel ihtiyaçlarına yönelik olarak düzenlenen ve kurgulanan, yüksek oranda, kişiselleştirilmiş hizmetler dünyasının kapılarını araladığımız bir dönem yaşayacağız. Bu kişiselleştirilmiş hizmetler, ihtiyaçlarımıza yanıt verebilmek için gerçek zamanlı olarak değişme ve gelişmelere yanıt verebilme becerisine ve yetkinliğine sahip olacak.

Yaşayan Servisler, geleneksel pazarlar ve sektörler arasındaki sınırların belirsizleşmesine zemin hazırlayacak. Yerleşik markalar, Yaşayan Servisler’in kendi geleneksel oyun alanları dışında ortaya koyabileceği ticari fırsatlardan yararlanmak için bir yarış içerisine girecek. Örneğin: teknoloji dünyasının içinden gelmeyen, köklü ve yerleşik şirketler de artık bu yolu izliyor: Markasını spor ve yaşam tarzına yönelik kurgulamış olan Nike’nin giyilebilir fitness teknolojilerine girmiş olması çok da şaşırtıcı gelmiyor. Nike, FuelBand adlı fitness aktiviteleri izleyicisi ve Nike+ adlı spor saati ile odağını donanım sağlamaktan çıkarıp hizmet temelli bir yazılım sağlamaya doğru genişletiyor.

Yaşayan Servisler hayatımızı nasıl değiştirecek?
Daljit Singh’e göre bu etkileri günlük hayatın her noktasında görmemiz mümkün. Örneğin Yaşayan Servisler, günlük hayatlarımızda verdiğimiz birçok küçük kararı ve düşük maliyetli, müdahale gerektiren aksiyonu dönüştürme gücüne sahip olacak. Ve bunu yaparken de çoğu zaman otomatize hareket edecek. Uzmanlar bu yaklaşıma “tahmine dayalı tasarım” diyor. Yani sistemler sizin ne karar vereceğinizi öğrenerek sizin adınıza karar verebilecek. Örneğin evlerimizde kişiselleştirilmiş Yaşayan Servisler, odaya giren kişiyi tanıyarak ışık seviyesini, müziği ve benzeri diğer unsurları organize edebilecek. Sistemler uzun vadede insanların davranış ve karar verme kalıplarından öğrenecek, büyük veri ve analitik yaklaşımların desteğiyle bunları analiz edebilecek. Zamanla Yaşayan Servisler bizlerin nelerden hoşlandığını anlayacak, hayatımızdaki zamansal ve finansal kısıtları algılayabilecek. Ne kadar sağlıklı, mutlu olduğumuzu görebilecek. Gerçek zamanlı olarak bizlerle ilgili bilgi alabilen ve ana tercihlerimizi ve kısıtlarımızı bilen bu hizmetler bize özel teklifler oluşturacak. Zamana hava şartlarına, ruh halimize, konumumuza ve daha birçok parametreye göre özelleştirilmiş yaklaşımları karşımıza çıkarabilecekler. En ideal şartlara göre planlanan bu öneriler, hayatımıza daha fazla heyecan, keyif ve renk katacak.

Evlerimiz: Evlerimiz ve yaşam alanlarımız Yaşayan Servisler etkilerinin en fazla hissedildiği ortamların başında gelecek. Şu anda onlarca hatta yüzlerce sıradan, akıllı olmayan cihazla donanmış olan evlerimiz aslında zaman ve enerji kaybına neden olan birçok aktivitenin de gerçekleştirildiği bir ortam. Bu aktiviteler otomatize edilebilecek. Örneğin sıcaklık tercihlerini öğrenen termostatlar evde farklı bireylerin odalarını farklı sıcaklıklarda iklimlendirebilecek. Birçok küçük ve rutin işlem otomatize edilerek bizim bunları düşünmemize gerek kalmaması sağlanacak. Akıllı kilitler, akıllı ışıklandırma sistemleriyle konuşacak. Eve biri geldiğinde ve kilidi açtığında ışıklar otomatikman devreye girecek. Hatta kişinin giyilebilir cihazlarından alınan bilgiler ışığında evin aydınlatması gelen kişinin ruh haline uygun biçimde hazırlanacak. Müzik de ruh haline uygun biçimde devreye girebilecek. Kısacası evimizde rutin ve sıkıcı işlemlerin otomatize olduğu ve her şeyin yaşayan kişilerin alışkanlıklarına göre kurgulandığı yeni bir düzen oluşacak.

Bedenlerimiz: Singh’e göre Yaşayan Servisler bedenlerimiz üzerinde de ciddi etkiler oluşturacak. Bu etkiler iki alanda toplanacak: kişisel sağlık ve sağlıklı yaşam organizasyonu ve hastalık takibi. Bu iki alanın ortak noktası hastalıkları ortaya çıkmadan öngörebilmek ve mümkünse engelleyebilmek. Böylelikle sağlık alanında reaktif yaklaşımdan proaktif ve önleyici yaklaşıma geçmek daha kolay olacak. Ayrıca bireylerin sağlık verileri diğer bilgilerle (örneğin demografik bilgiler) eşleştirilerek kapsamlı analizler yapılabilecek ve sağlığın sosyal boyutuna yönelik içgörülerimiz gelişecek.

Alışveriş: Verilerin bu derece yaygın olduğu bir dönemde alışveriş deneyiminin ve konseptinin önemli ölçüde değişmesi de kaçınılmaz olacaktır. Siparişlerin otomatize edilmesinden müşterilere yönelik içgörüler oluşturulmasına, bütçe planlamasından özelleştirilmiş önerilere, karşılaştırma uygulamalarından zenginleştirilmiş gerçekliğe dek birçok alanda büyük fırsatlar oluşması söz konusu olacak. Mağazaların farklı noktalarına yerleştirilen sensörler müşterileri tanıma ve müşterilerin giyilebilir cihazlarına kendilerinin alışveriş geçmişi ve profiline uygun özelleştirilmiş teklifler göndermelerine imkan sağlayacak. Beacon teknolojileri bu yaygınlığın hızla artmasına zemin hazırlayacak. Örneğin Burberry’nin merkez mağazası RFID teknolojisini kullanıyor ve mağazadaki ekranlarda her ürünle ilgili multimedya içerikler göstererek alışveriş deneyimini olabildiğince kişiselleştirmeye odaklanıyor. Amazon’un Dash cihazı, barkod okuma ve ses tanıma özelliğine sahip ve müşterilerin istedikleri her an alışveriş listesi oluşturmasına imkan veriyor. Mağazalara yerleştirilmiş sensörlerin dışında giyilebilir cihazlardan ve diğer çevresel sensörlerden gelen bilgiler müşterilerin alışveriş kalıpları ve bilgileriyle bir arada işlenerek etkin içgörüler oluşturuluyor. Bu içgörüler güçlü analitik uygulamalarla işlenerek mağaza müdürlerine müşterilerin yapısı, caddeden geçen kişi sayısının yoğunlaştığı zaman dilimleri gibi birçok bilgi aktarılabilecek ve müşteriler için çok değerli ve özelleştirilmiş teklifler oluşturmak mümkün olacak.

Ulaşım: Seyahat ve konaklama endüstrisi geniş anlamda ciddi bir değişim sürecinden geçiyor. Önümüzdeki 10 yıl boyunca bu değişimin etkilerini çok daha net biçimde göreceğiz. Seyahatler artık birer deneyim gibi baştan sona tasarlanıyor olacak. Sigorta, yolculuk boyunca aktiviteler, iletişim, enerji ve yakıt yönetimi gibi alanlarda farklı uygulamaları görebileceğiz. Bu değişimin bir kısmı otomobil konseptinin yeniden tanımlanmasıyla tetikleniyor. Eğer sürücüsüz otomobiller gerçeğe dönüşürse artık trafikte sürme eylemi gerçekleştirmeye gerek kalmayacak ve bu zaman bilgilenmek veya eğlenmek için kullanılabilecek. Veri temelli şekillenecek olan yeni müşteri beklentileri, havalimanı, tren ve benzeri ulaşım noktalarını yöneten şirketlerin kendilerini yeniden tanımlamalarını gerektirecek. Örneğin Fransız tren işletmecisi SNFC artık insanları kapıdan aldığı bir yolculuk tasarlıyor. Vize işlemlerini kolaylaştırmaktan seyahat hatıralarının paylaşılmasına kadar birçok alanda yenilikçi uygulamalar görmek mümkün olabilecek.

The Economist’in İnovasyon Forumu 2015 toplantılarında konuşan Matthew Bishop, “Değişimin hızı bir daha bugünkü kadar yavaş olmayacak” diyordu. Tüm bu değişimler, Bishop’u benim gözümde bir kez daha haklı çıkarır nitelikte. Son olarak; Anadolu’nun göbeğinde, Eskişehir’de doğmuş biri olarak ve hala “Kettle ne müthiş icat, büyük rahatlık!” derken, tüm bu dijital dönüşümler beni hiç de korkutmuyor değil…

Raporun tamamını okumak ve ayrıntıları incelemek isteyenler için: buraya tıklayın.
Kaynak: Harvard Business Review, Accenture Türkiye “Yaşayan Dönüşüm” raporu.

--

--

Gizem Kumas

Yemek yerken aynı anda ayak parmaklarımı çıtlatabiliyor, hatta baş parmağımı yanındakiyle güreştirebiliyorum. Teşekkürler.