Aynılaşma Üzerine
--
Bir itirafla başlayalım, yazma serüvenine devam edebilmek için insanın düzenli olarak kendini de ikna etmesi gerekiyor. O yüzden neyi neden yapıyorum düzlemine bir kere daha geri döneceğiz.
Şimdi kameralarımızı bir kaç kare geri çekelim ve gündelik hayatlarımıza bakalım. Belli saatler aralığında işe gidip-gelen, eğlenme aktiviteleri tahmin edilebilir olan, “iyi yaşamak” tanımlarının aynı (ya da benzer) olduğu bir düzen içerisinde hayatlarımızı sürdürüyoruz. Birey birey tabiki farklılıklarımız var, fakat beyaz yakalı dünyası olarak düşünürsek çoğunlukla aynı değil miyiz sizce de? Çalışma saatleri, iş sonrası geçirilen zaman, hafta sonu aktiviteleri…
Not: Burada tabiki ekonomik (sınıfsal) ve buna bağlı entellektüel farklılıklardan bahsetmiyorum, kabaca bir genelleme yapıyorum.
Bu durum doğal bir sonuç olarak kitleler halinde bir benzerleşme yani benim bu aynılaşma diye anlatacağım kavramı beraberinde getiriyor.
Bu aynılaşmanın sonucu olarak — bence — iki farklı davranış grubu ortaya çıkıyor; birincisi normalleştirme, ikincisi ise çırpınma.
Normalleşmeyi hepimiz biliyoruz. Aynı şeyleri yapıyor olmanın, başkaları ile aynı olmanın getirdiği bir huzursuzluk ve rahatsızlığı diğer herkese bakarak normalleştirmek; çevremiz ile kıyaslayarak memnun olmadığımız konulara razı olmak, bahaneler ile durumu rasyonelize etmek durumundan bahsediyorum.
Örnekler yine bildiğiniz örnekler, işten memnun olmamak — fakat akranlar (peer) ile kıyaslama yaparak değiştirmeye değil böyle devam etmeye razı olmak. Ya da mutsuz ilişkilere devam etmek (“herkesin ilişkisi böyle”, “daha iyisini bulamazsam”) ya da sosyal ortamdan yakınıp, yeni çevrelere girmemek (“zaten bu dönemde herkes yalnız”). Örnekler çoğaltılabilir.
Çırpınma halini aynılaşmanın tam tersine koyuyorum. Aynılıktan sıyrılmak iç güdüsü ile düzenli olarak koşuşturma durumu (şekil 1.a). Bu takımın ana karakter özellikleri, bir yerlere / şeylere geç kalmış olma hissi, henüz yapamadıklarını yapmış akranlara öykünmek (kıskanmak değil). Daha hikayeleştirici bir anlatım ile bu grubu resmedersek şöyle bir tablo çıkabilir sanırım; genel olarak farklı bir iş yapma hevesi, iş yaparken entellektüel birikim yaratma isteği, aynı zamanda yaklaşık 171 tane ilgi alanına vakit ayırmaya çalışmak… Yani 15 tane topu aynı anda havada tutmak için çırpınmaya benzer bir aktivite yoğunluğu içinde olmayı kastediyorum.
Normalleştirme ve çırpınma durumları kıyaslaması (iyi yönler kötü yönler) bu bültenin konusu değil. (Ama çok güzel sohbet konusu olur)
Benim gelmek istediğim nokta ise şu; genel olarak deneyimcilik kavramının çırpınma halinin bir sonucu olarak ortaya çıktığına inanıyorum. Tabi, yüzeysellik, “-mış gibi yapmak”, aynı halin getirdiği diğer sonuçlar.
Long story short: Çırpınma takımının oyuncusu olarak; bana yöneltilen “Trying hard” yorumu duyuyorum ve katılıyorum :)
Not: Aynı sistematik fakat farklı bir konu üzerine okuma yapmak isterseniz, benden çok daha derin cümleler kuran Erich Fromm’un Sevme Sanatı’nı öneririm.