Sputnik Sendromu

Göksel Şirin
5 min readOct 18, 2014

Klasik bir “internet” yorumu yaparak >>“Daha önce ulaşmamızın imkansız olduğu bilgilere internet sayesinde çok rahat bir şekilde ulaşabiliyoruz.” << bu yazıya başlamanın uygun olduğunu düşünüyorum. Web 2.0 ile birlikte normal internet kullanıcılarının da internete bilgi yükleyebilmeleri sayesinde internet her türlü bilgi kaynağını bulabileceğimiz bir kaynak haline çoktan geldi. Bu noktayı geçeli çok oldu. (Bu bilgi altyapısının insanlığı götüreceği yerler ise ayrı bir tartışma konusu ve blog yazısı #Singularity )

Rus yapımı Sputnik uydusunun insanlık tarihini nasıl etkilediğini anlatan bu araştırmayı bir Twitter paylaşımı sayesinde öğrendim. Günümüzün hızlı okunan, hızlı izlenen, hızlı dinlenen yani hızlı tüketilen içeriklerine göre hayli uzun sayılabilecek (7 sayfa) bir araştırma dosyası ile karşılaştım (Araştırmanın tam haline aşağıdaki twitter paylaşımından ulaşabilirsiniz). Aslında bu yazıda günümüz standartlarına göre uzun olacak kesinlikle.

https://twitter.com/mserdark/status/282953754351894528

Yazının içeriğini büyük çoğunluğu ile Sevda Bulduk‘un yukarıdaki araştırması oluşturuyor. Aslında özet sayılabilecek bu yazıyı aklıma gelen bazı eklemeler ile aktarmak istiyorum.

Başlangıç: la bemol bip bip sesleri…

Bazı ani devrimsel olaylar dünya tarihinin gidişatını derinden etkileyebiliyor. Uzay çağının miladı sayılan Sputnik olayı da teknoloji ve bilimin toplumlar üzerinde ani dönüştürücü etkilerine çarpıcı bir örnektir. NBC Spikeri, 4 ekim 1957′de uzay çağını başlatan sputnik anını şöyle aktarmıştır;

Sputnikten yayılan la bemol bip, bip seslerin eşliğinde, “işittiğiniz ses eskiyle, yeniyi ebediyen ayırıyor”

Gerçekten o andan itibaren hiç bir şey eskisi gibi olmamıştır. Sputnik’in 83 kg. ağırlığındaki parlak alüminyum gövdesi basit gözlem araçlarıyla gözlenebiliyor, çıkardığı bip sesleri ise radyo alıcıları vasıtasıyla işitilebiliyordu.

Meşhur bip seslerini ise o dönem Türkiyeden duyulamıyordu. Sebebi ise 9 haziran 1937, 3222 sayılı telsiz kanunu nedeni ile Türkiyede amatör telsizcilik yasaktı. Resmî Gazetede yayımlanan, 5/4/1983 tarih, 2813 sayılı Telsiz Kanunu’nun 34’üncü maddesi ile 9 Haziran 1937 tarih ve 3222 sayılı Telsiz Kanunu’nun 07/10/1983 tarihinden itibaren yürürlükten kaldırılmıştır. Açıkçası o dönemde Türkiyede ordu dışında pek kimsede radyo alıcısı olduğunuda sanmıyorum. Böyle bir yasa olmasa bile yinede dinleyen sayısı çok az olacaktır.

Sputnik tam 92 gün boyunca Sovyetlerin, dolayısıyla komünizmin gücünü bütün dünyaya göstermiştir. Sputnik’i görenler “artık bu yapılabiliyorsa, herşey yapılabilir” diye düşünmüştür (Dickson 2001). Bu şokun ardından 3 Kasım 1957′de Laika (Rusça: Havlayan) adlı bir köpeğin uzaya gönderilmesi, SSCB’nin başarısının tesadüfi olmadının göstergesidir. ABD ise 6 aralık 1957′de Cape Caneveral üssünden fırlattığı bir roket daha havalanamadan patlamıştır.

ABD’nin bu başarısızlığı ülke genelinde büyük çöküntü yaratmıştır. “Amerikanın komünizmin çizmeleri altında ezileceği” gibi korkulara neden olmuştur. Aynı dönemde ABD alehine yaşanan bazı olumsuzluklar; Çin’de komünist devrim gerçekleşmesi, SSCB’nin ABD’den daha uzun menzilli silahlara sahip olması, ABD’den bir yıl sonra hidrojen bombasını test etmeleri, korkunun histerik bir hal almasına sebep olmuştur.

SSCB lideri ise batı dünyasının tepkisini görene kadar, muhtemelen neyi gerçekleştirdiklerinin farkında değildir. Nikita Khruschev sakin bir şekilde teknisyen ve mühendis ekibini tebrik etmiştir (SSBC döneminde kural olmamakla birlikte, buluşlarda bireylerin rolü gözardı edilerek başarının bütün bir ekibe mal edilmesi tercih edilmiştir).

Batı dünyası bu haber karşısında Sputnik’i manşet haber olarak geçerken Türk nasın-yayın organları, askeri ve entellektüel çevrelerini olaya gösterdiği ilgi ve heyecan seviyesi ise “bir ölünün nabız seviyesi” gibi dümdüzdür. Cumhuriyet gazetesinde olayın önemi şu an bile bize yabancı gelmeyen başka bir olay ile eşit seviyede görülerek yan yana yayınlanmıştır. “Başka olay” ise şudur: Kadın ve erkeklerin Et ve Balık Kurumunda ayrı, ayrı kuyruğa girmesi haberi Sputnik uydusu ile aynı önemde görülmüştür (Bu tarz haberleri ise hala görüyor olmamız yerimizde saydığımızn başka bir göstergesi).

İnternetin Temelleri Atılıyor

Sputnikten bir yıl sonra 19 aralık 1958 ve bundan 2 yıl sonra 12 ağustos’da Echo-1′in yörüngeye oturtulması. TV-radyo yayınları, telefon görüşmelerinin ABD’nin her yerine yapılabilmesi ile biraz rahat nefes alabilmişlerdir.

Sputnik olayının birbirinden ayrı düşünülemeyecek 3 ayrı boyutu mevcut; Bilimsel-teknolojik, ekonomik, askeri-politik. Bilimsel ve teknolojik boyutu hakkında ne kadar önemli bir başarı olduğu aşikar. Fakat Siyasi-Askeri boyuta gelince, Sputnik’in güvenlik tehtidi olarak görülmesi nedeniyle Şubat 1958′de İleri Araştırmalar Kurumu (ARPA) kurulmuştur. Bu kurum daha sonra İleri Araştırmalar Kurumu Ağı’na (ARPANET) sonrada INTERNET’e dönüşmüştür. Amerika uzay araştırmalarını daha sistematik yürütebilmek için NASA’yı kurmuştur. Sputnik, Amerikalılar için o kadar büyük bir şok olmuştur ki bugün bile, Amerikalıların baş edemedikleri bir sorun olunca (11 Eylül (?), Ekonomik krizler v.b.) “Amerikalılar yine bir sputnik anı yaşıyor” içerikli yazılar görebiliyoruz.

Amerikalıların bu konuda canlarının sıkılması ise tahmin edebileceğiniz üzere “yeni dünya düzenlemeleri” projesi kapsamındaki gelişmeler nedeniyle SSCB’ye ve bütün dünyaya pahalıya mal olmuştur. Bu olay Amerika için her alanda kontrolü ele alma çabasının başlangıcı olmuştur. NATO güçlenmiş, Türkiye gibi SSCB’yle sınırı olan ülkeler önemli hale gelmiştir (aşağıdaki resim çok iyi bir propaganda aracı olarak kullanılmış).

Sputnik sendromu sonunda bir diğer ilginç nokta ise Amerikanın siyasi çevreleri korku ve panik halini, halkı “disipline etmenin” bir yolu olarak en uygun biçimde kullanması olmuştur. Daha önce görülmemiş ölçüde büyük çaplı eğitim reformları yapılmıştır. İşte şimdi yazacağım düşünce biçimi bizimki ile karşılaştırılınca hayran bırakıcı kesinlikle şöyle; Savunma ve eğitim bakanlıkları, yoğun bilimsel içerikli dersler ve ödevlerle dış düşmanla savaşılabileceğini düşünmüş ve neredeyse bir gecede artan öğretmen maaşları vasıtasıyla eğitimcileri buna ikna etmiştir. Rus eğitim sistemini derinlemesine incelemişlerdir. Amerikalılar ulusal düşmana karşı sadece silahlanarak ve teknolojik donanımı arttırarak değil, eğitim felsefelerini değiştirerek, fen derslerini, ev ödevlerini ve öğretmen maaşlarını arttırarak da savaşmışlardır.

Şimdi size çok klasik bir karşılaştırma yapıyorum; Yukarıda 1960′yıllardaki batı dünyasına ait düşünceyi görüyorsunuz. 2013 yılında Türkiyedeki eğitim felsefesine aşağıdaki linklerden kısa bir göz atabilirsiniz.

Milli Eğitim Bakanlığı, “Bu bilgiler gerçek hayatta ne işimize yarayacak?” diyerek türev ve integrali seçmeli yaptı.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Ergün Darwin’e İnanmayın

O dönem yine amerikan öğrencileri, komünistler ile mücadele etmek için o kadar çok çalışmışlardır ki, komünizme veya SSCB’ye sempati duymaları için hiçbir neden kalmamıştır.

(Bilim ve sanayi bakanımızın açıklamalarından sonra) Amerikalılar, Rusların “Adem’in kaburgasını kırdığı” için uzay yarışında başarılı olduğu tarzında “ex post facto” bir çıkarım yapmışlardır. Bu nedensellik sayesinde geleneksel çevreleri kızdırmak pahasına evrim teorisi müfredata konuşmuştur.

Yukarıdakiler haricinde eğitim alanında yapılan bir çok değişikliği uzun olarak PDF dosyasında bulabilirsiniz.

“ŞAH”

Sputnik, SSCB tarafından gerçekleştirildiği için, dünyadaki global güç dengesinin “kızıllar” lehine değişmesi beklenirken ABD’nin “şah” demesine yol açan olaylar dizisini hızlandırmıştır. Sosyalist ülkelerin kapitalist ülkelerin ucuz iş gücü cenneti haline gelmesine daha sonra da Doğu bloku ve SSCB’nin dağılmasına ilişkin sürecin başlangıç noktasıdır birazda bu hikaye.

Ara Bilgi: Sputnik sendromundan sonra Kenndy seçim kampanyalarında, seçmenlerine Aya gitmeyi vaat etmiştir 1962. (Aşağıdaki Videoda bu konuşmayı izleyebilirsiniz) Sokak ağzı yorumu yapmak gerekirse “Adamlardaki vizyona çift şeritli yol yapmak yerine. bak seçmenlerine Ay’a gitmeyi vaat ediyor.” Demek ki Amerika çift şeritli yol yapmayı çoktan çözmüş o dönemde!…”

Sputnik çerçevesinde gelişen reformlar, hayal gücü ve entellektüel gücün, ekonomik güç ve silah gücü kadar, hatta bunları da geliştiren daha kuvvetli bir ulusal enstürman olarak devletlerin hayatında yer alması gerektiğine inanan uluslarla, entellektüel kaynaklarını keşfedemeyen ve geliştiremeyen uluslar arasındaki ayrımı net bir biçimde sergilemektedir.

(Konu ile ilgili daha ayrıntılı bilgi için yukarıda verdiğim twitter linkinden PDF dosyasını indirebilirsiniz)

--

--