Binlerce kilometrelik bir yolculuk tek bir adımla başlar. Bölüm 1: Amerika’ya nasıl geldim?

Bu hikayedeki kişi ve kurumların gerçek hayatla ilgisi vardır.

Hasan Kose
7 min readJun 30, 2018

Naif bir hayal

Yeni yerler ve kültürler keşfetmeyi seven aynı zamanda yerinde duramayan ve bulunduğum ortamdan hemen sıkılan kişiliğim beni sürekli ilginç maceralara sürükledi. Otostopla şehir şehir gezdiğim lise yıllarımdan, denizin derinliklerinde hissettiklerimden ya da başka maceralarımdan belki birgün, ayrı bir başlık altında bahsederim. Ama bugün, benim için lise yıllarımda ütopik olan Amerika hayalimin nasıl güçlü bir inanca dönüşerek gerçek olduğunu anlatmak istiyorum.

Zaman geçti, üniversiteye başlayıp İstanbul’a taşındım. Bu hayalimi gerçekleştirmek için artık adım atmam gerekiyordu. Araştırmayı da seven bir insan olarak, ilk önce maddi açıdan nasıl uygun bir yolla Amerika’ya gidebilirim diye araştırmalara başladım. Dil okulları ve Work and Travel(WAT) programı seçenekler arasındaydı. Ben WAT programını kendi açımdan uygun buldum ve araştırmalarıma bu yönde devam ettim.

Work and Travel, kısaca WAT olarak adlandırdığımız program, Amerika’da yaz aylarınızı hem çalışarak hem de oradayken masraflarınızı çıkartabileceğiniz kadar para kazanarak geçirebileceğiniz ve son yıllarda tüm dünyadan gençler arasında oldukça popüler olan bir Kültürel Değişim Programıdır. Daha fazla bilgi için. http://www.workandtravelamerika.com/wat-nedir

Üniversitemin ilk yaz sezonu yaklaşırken araştırmalarımı ve hazırlıklarımı tamamlamıştım. Çok istememe rağmen, çeşitli sebeplerden dolayı, üniversitemin ilk yaz sezonu Amerika’ya gidemedim.

İlk Yolculuk

Ertesi yaz sezonu için araştırmalara erken başladım. Hangi danışman firmadan yardım alacağıma karar verdim ve görüşmelere başladık. Bu evrede maddi birikim yapmaya da devam ediyordum.

WAT programı için J1 vizesine ihtiyacınız var. J1 vizesi ile başvuru sahibi hem Amerika’yı gezme hem de mesleksel deneyim kazanma şansını elde eder. Amerika’ya gitmeden nerede staj yapacağınızı veya çalışacağınızı netleştirmeniz gerekiyor. Ben ilk önce vizeyi alayım, sonra gidip orada iş bulurum gibi durumlar söz konusu değil. Ama bir iş bulup Amerika’ya gittikten sonra orada ikinci işinizi bulabilirsiniz.

Yaz sezonuna girerken sırasıyla, iş bulma, vize alma ve ardından uçak bileti alma işlemlerini bitirdim. 2012 yazının Haziran ayında Alabama’ya doğru yola çıktım.

“Başlangıç bütünün yarısıdır.”

– Samos’lu Pisagor

2012 yazını Alabama’da geçirdim ve bir çok eyaleti gezme fırsatım oldu. O yaz benim için çok keyifli bir tecrübe oldu, fikirlerim ve hayallerim değişti. 3 ay civarı Amerika’da yaşamak benim üzerimde büyük bir etki bıraktı. Dönerken uzun uçuş süresince aklımda tek bir düşünce vardı: 1 sene, 2 sene ya da ömrümün geri kalan kısmını Amerika’da geçirmek için, bir gün mutlaka geri dönmeliydim. Bunun birçok nedeni var ama en önemlisi, kendi mesleğim(Bilgisayar Mühendisliği) açısından, Amerika’nın teknolojinin merkezi olması ve tecrübe kazanma olanaklarının çok geniş olmasıydı.

Başka arayışlar

WAT programını bitirip Türkiye’ye döndükten sonra, Amerika’da yaşama yollarını araştırmaya başladım. Ama bir yanım da acaba Avrupa’da yaşamak nasıldır diye merak etmeye başladı. Türkiye’ye daha yakın olduğu için Avrupa’yı da tercih edebilirdim. Bu merakımı gidermek için üniversite yıllarımda 20 civarı Avrupa ülkesine kısa seyahatler yaptım. Gittiğim ülkelere turistik amaçla gittiğim ve belirli bir süre yaşamadığımdan da olabilir, bende Amerika kadar heyecan uyandırmadı.

Vizeler

Avrupa’da aradığımı bulamayınca Amerika’ya resmi yollarla gitmek için araştırmalarımı yoğunlaştırdım. Amerika’da yasal yollarla yaşamak için oturma, çalışma veya öğrenci izni almanız gerekiyor. Oturma ve çalışma için de bir çok vize türü var. Bizim sektör için popüler olan çalışma vize türü ise H1-B vizesi ve bunun için üniversiteyi bitirmek gerekiyor.

H1-B vizeler “uzmanlık isteyen işlerde” yani üniversite veya yüksek okul mezunu olmayı gerektiren işlerde çalışan geçici işçilere verilir.

Ayrıca Green Card ve bir Amerika vatandaşıyla evlilik de seçenekler arasında. Green card ile Amerika’ya gitmek en güzel yol ancak bunun için oldukça yüksek bir şansa ihtiyacınız var. 2012 verilerine göre Türkiye’den kazanma şansınız sadece %0.79. Her sene başvuru sayısı arttığından bu oran daha da düşüyor.

Green Card, Amerika Birleşik Devletleri’nin 1990 yılından beri resmi olarak yürürlüğe koyduğu bir çekiliştir. Amerika Birleşik Devletleri Göçmen Bürosu, Ülkenin nüfusundaki kültür çeşitliliğini artırmak amacıyla her yıl dünyanın bir çok farklı ülkesinden göçmen vatandaş kabul etmektedir. Yapılan bu çekilişle her yıl yaklaşık 55.000 yabancı ülke vatandaşı Green Card sahibi olmaktadır. Çekilişi kazanan kişiler ABD’de sürekli oturma ve çalışma izni kazanmış olur.

Ben ise 2012 yazından itibaren her yıl Green Card başvurusunda bulunmayı da ihmal etmiyordum.

Talih kapıları; kaçanlar için değil, kovalayanlar için ta ardına kadar açar. William Shakespeare

Üniversiteyi bitirdikten sonra Türkiye’de kurumsal bir firmada çalışmaya başladım, bir yandan da Amerika’daki şirketlere başvurup çalışma vizesi almak için çabalıyordum ancak başarıya ulaşamadım. 1,5 yıl çalıştığım kurumsal firmadan bir anda ayrılma kararı aldım. Türkiye ve Amerika’da ofis açma aşamasında olan ve halen de çalıştığım start-up(yeni girişim) firmasına geçtim. Kısa süreli de olsa firmamızın Amerika’daki ofisinde çalıştım. Ama benim amacım Amerika’da daha da uzun süre kalmak olduğundan, 2017 yılında artık diğer seçenekler için araştırmalara başlamıştım. Bunlar arasında Avrupa ya da Kanada’ya gitmek, orada belirli bir süre çalışıp Amerika’ya geçmek en ideal olanı diye düşünüyordum. Bu sebeple yavaş yavaş Avrupa için iş başvurularına başladım. Bu süreçler devam ederken 2017 Mayıs ayında çekiliş sonuçlarında Green Card talihlisi olduğumu öğrendim.

Yukarıdaki çekiliş sonucunu gören herkesle sanırım ortalama aynı duyguları yaşadım. Belki görselle daha iyi anlatabilirim :)

Green Card

Çekilişi kazandıktan ve 1-2 gün anlamsız bir şekilde tebessüm evresini geçtikten sonra, artık sıra resmi prosedürlere gelmişti. Biraz araştırdıktan sonra, hemen sevinmemek gerektiğini anladım. Çünkü çekilişi kazanmanız vizeyi aldığınız anlamına gelmiyor. Vize alana kadar uzun bir süreç başlıyor ve sabırla beklemeniz gerekiyor. Çekilişte dünya genelinde 120 bin civarı kişi seçiliyor ama sadece 55 bin kişiye vize veriliyor. Çekilişte kaç kişi seçileceği seneden seneye değişilik gösteriyor. Ama vize hep 55 bin kişiye veriliyor. İstatistiklere buradan ulaşabilirsiniz.

Seçildikten sonra detaylı bir form dolduruyorsunuz ve mülakat sıranızı bekliyorsunuz. Türkiye’den başvurulan Green Card için mülakatlar sadece ABD Ankara Büyükelçiliği’nde yapılıyor. Mülakatlar, Mayıs ayında açıklanan çekiliş sonuçlarından sonra, o senenin Ekim ayında başlayıp, ertesi senenin Eylül ayının sonuna kadar sürüyor. Nitekim ben 2017 Mayıs ayında çekilişi kazanmıştım, mülakat sıram 2018 Mart ayında geldi.

Sabırla bekledikten ve prosedürleri takip ettikten sonra 2018 Şubat ayında, 1 ay sonrası için randevum olduğuna dair mail geldi. Artık son evreye girmiştim. Mülakattan sonra ya vizeyi alacaktım ya da diğer seçenekler için araştırmalara devam edecektim. Çünkü başka bir seçenek illa olmalıydı. Belki de birşeyleri değiştirip farklı bir açıdan denemem gerekecekti.

Ve mülakat zamanı gelmişti. Önceden Amerika vizesi aldığımdan herhangi bir stresim olmadı. Maksimum 2 dakika süren mülakat sonunda, vizeniz onaylandı diye kağıt aldım. Pasaportuma vizemin basılıp gönderileceğini söylediler. 6 aylık geçici vizemin(Green Card yerine geçiyor.) basılı olduğu pasaportum ve kapalı zarfta bilgilerimin bulunduğu belgeler 1 hafta sonra elime ulaştı.

Ve sıra atılması gereken en büyük adıma geldi; Amerika’ya yerleşmek!!! Bunun için çok zamanınız yok maalesef. Green Card’ınızı alabilmeniz için 6 ay içinde Amerika’ya giriş yapmanız gerekiyor. Aksi halde bütün haklarınız gidiyor. En baştan tekrar kuraya girmeniz gerekiyor.

Amerika’ya yerleşmek

Sırada hangi eyalette yaşayacağıma karar verme aşaması geliyor ama bu hiç de kolay değil. Çünkü karşımda yönetim şekilleri, vergileri, iş olanakları, iklimleri, nüfusu, hayat standartları ve birçok yönü ile birbirinden ayrılan 50 tane eyaleti olan büyük bir kara parçası, Amerika Birleşik Devletleri duruyor. Bizim sektördeki gençler San Fransisco, New york, Chicago, Seattle gibi teknolojinin gelişmiş olduğu büyük şehirleri seçerken, çocuğu olan aileler de, eğitimin kaliteli olduğu Washington, Austin gibi yerleri seçebiliyor.

Seçim

Ben de artık seçim yapmalıydım ve iki tane seçeneğim vardı. Ya çalıştığım şirketin Chicago’daki ofisinde devam edecektim ya da yeni iş arayacaktım. Vizeyi aldıktan sonra şirket yetkilileriyle görüştük ve Chicago’da çalışmaya devam etmem yönünde anlaşmaya vardık. Geçmiş yıllarda Chicago’da 40 gün civarı kalmış olmam ve şehri sevmem de bu kararda etkili oldu. Sonuç olarak, Amerika’da nerede yaşamaya başlayacağım ve iş arayışı gibi konuları kolayca karara bağlamış oldum. Binlerce kilometrelik yolculuk Chicago’ya!!!

Chicago

Yeni bir sayfa

Mart ayında vize elime ulaştı ve plan yapmadan Nisan ayına bilet aldım. Sonuçta önemli olan adım atmak, sonrası çözülüyor bir şekilde. Bilet aldıktan sonraki 1 aylık dönemde Chicago’daki yaşamım için ön hazırlıklar yaptım, kalacağım evi ayarladım. İstanbul’daki son işlerimi halledip, ailemi ziyaret ettim ve arkadaşlarımla bol bol vakit geçirdim. Artık yeni bir sayfa açma zamanı geldi. Değişik ve keyifli duygular içinde tek yön aldığım biletimle uçağa bindim.

Yola çıkmak, gitmek, ulaşmak belki de ‘tertemiz bir sayfa’ açmaktır hayat daima!

Amerika’ya giderken yanınızda size verilen kapalı zarfı ve geçici vizeyi götürüyorsunuz. Zarfı Amerika’ya giriş yaptığınızda görevlilere teslim ediyorsunuz. Bu Green Card basım ve gönderim sürecini başlatıyor. Green Card’ın elinize ulaşması ortalama 1 ile 3 ay arası sürüyor. Benim Green Card’ım giriş yaptıktan 1 ay sonra elime ulaştı.

Bu uzun süreçte, denemekten vazgeçmenin her zaman çok erken olduğunu söyleyebilirim. Eğer denediğiniz şeyde başarısız olursanız, tekrar denemelisiz. Gerekirse başka seçeneklere bakmalısınız ya da bakış açısını değiştirmelisiniz ama mutlaka tekrar denemelisiniz.

İstediğimiz şey sandığımız kadar güzel de olmayabilir, ama bunu denemeden nasıl bilebiliriz? Yeter ki adım atıp, başarısızlıktan korkmadan tekrar tekrar deneyelim…

“Başarısızlık yeniden başlamak için bir fırsattır, en akıllıcası bu.”

– Henry Ford

Son olarak

Chicago’da 2 ayımı doldurdum. Yeni insanlar, yeni tecrübeler, yeni fikirlerle dolu dolu... Beni bundan sonra neler bekliyor hiç bir fikrim yok. Belki de çok istediğim Amerika benim için doğru bir karar değildi. Belki de benim için daha güzel günlerin başlangıcı olacak. Bunu zamanla göreceğim. Şimdi başka hayallerim var, denemeye devam:)…

--

--