Hülya Kömbe
4 min readJun 10, 2024

KISKANÇLIK YÖNETİLEBİLİR Mİ?

Kıskançlık, insan psikolojisinin derinliklerinde kök salmış, evrensel ve karmaşık bir duygudur. Birçoğumuz, yaşamımızın çeşitli evrelerinde bu duyguyu deneyimlemişizdir. Kıskançlık hissi, öylesine karmaşıktır ki bazen içinden çıkamayız; özeniyor muyuz, çekemiyor muyuz, kıskanıyor muyuz, gıpta mı ediyoruz yoksa hasetlik mi duyuyoruz? İçimizde beslediğimiz bu duygunun ne olduğunu belirlemek ve anlamak zordur.

O halde kıskançlığı biraz irdelemek lazım. Nedir kıskançlık?

Kıskançlık, genellikle bir kişinin sahip olduğu bir şeyi veya birini kaybetme korkusuyla tetiklenen bir duygudur. Bu duygu, romantik ilişkilerden arkadaşlıklara, iş yaşamından aile ilişkilerine kadar birçok farklı alanda ortaya çıkabilir. İnsan eşini, sevdiğini, annesini, babasını, duygu beslediği her canlıyı, anlam yüklediği birçok şeyi kıskanabilir. Bazen sevgiden bazen hasetlikten bazen de ulaşamamaktan kıskanır insan. Hatta filmlere, romanlara, şarkılara ve şiirlere konudur…

Kıskançlık, tarih boyunca insan davranışlarının önemli bir parçası olmuştur ve insanlığın başlangıcından beri varlığını sürdürmektedir. Örneğin, Hz. Âdem ve Havva’nın cennetten çıkarılmasında şeytanın kıskançlığı önemli bir rol oynamıştır. İnsanlık tarihinin ilk cinayeti olarak bilinen olayda, Kabil’in kardeşi Habil’i öldürmesinin ardında yatan sebep de kıskançlıktır. Yunan mitolojisinde ise, Hera’nın eşi Zeus’u kıskanarak yaptığı eylemler, kıskançlığın yıkıcı gücünü gösterir. Bu örnekler, kıskançlığın ne kadar derin ve evrensel bir duygu olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Kıskançlık duygusu diğer duygulara benzemez. Onun kendine özgü anatomisi, bileşenleri vardır. Sonradan öğrenilmiş bir duygu olduğu için onu kendi içinde değerlendirmek, kategorilere ayırmak gerekir. Mesela kıskançlık özgüven eksikliğinden mi yoksa korkudan mı, öfkeden mi, üzüntüden mi, düşmanlıktan mı oluşur? Bu duyguyu ortaya çıkaran dürtü nedir? Kıskançlık nereye kadar normaldir? Özgüven eksikliği kıskanmayı arttırır mı? Kıskançlık yönetilebilir mi? gibi sorulara cevap aramak gerekir. Nihayetinde kıskançlık kaçınılmaz olabilir, ancak bu duyguyu nasıl yöneteceğimiz de bizim elimizdedir.

Bu durumda kıskanmamak gerçekten mümkün mü?

Evet. Kıskanmamak mümkün. Şöyle ki; insan sözlerinden ve eylemlerinden sorumludur. Ben buna duyguları da eklemek istiyorum. Duygular fiilen yansımıyor gibi görünse de vücut dili olarak da ortaya çıkabilir. Dolayısıyla onlardan da sorumlu oluruz. Nasıl ki sözlerimizi, davranışlarımızı kontrol altına alıyorsak duygularımızı da alabiliriz. Kıskançlık doğal ve insani bir duygu ancak kontrol edilmediği takdirde ilişkileri ve kişisel huzuru olumsuz etkileyebilir. Etrafımızda kıskançlık yüzünden birçok ailenin huzursuz olduğuna hatta işin boşanmaya kadar vardığına, iş ortamındaki kıskançlıkların tabiri caizse ayak oyunları ile bozulduğuna, insanları depresif hale getirdiğine, kaygı bozukluğuna ve birçok ikili ilişkileri zedelediğine şahit olmuşuzdur.

Son yıllarda dikkat çeken bir başka konu da sosyal medyanın kıskançlık duygularını nasıl tetiklediğidir. İnsanlar, sosyal medyada gördükleri mükemmel hayatları izlerken kendi yaşamlarını yetersiz hissedebilirler. Herkesin en iyi, en başarılı, en güzel ve en zengin görünme çabası kıskançlık duygusunu daha da körüklemektedir. Sosyal medyanın sunduğu bu görüntüler, gerçek hayatın doğal ve karmaşık yapısını gölgede bırakmaktadır. Bu nedenle, gördüklerimizin her zaman gerçeği yansıtmadığını unutmamak ve kendimizi başkalarıyla kıyaslama tuzağına düşmemek, duygusal dengemizi korumamız açısından büyük önem taşır. İşte bu sebeplerden dolayı önce kendi sağlığımız için kıskançlık duygularının eğitilmesi, minimize edilmesi ve törpülenmesi elzemdir.

Tüm bu düşünceler çerçevesinde ‘kıskanmamak mümkün mü?’ sorusunun cevabını aramak için önce yürüyüş yaptığım Atatürk Ormanı’nda sonra da Instagram’da küçük çaplı bir anket yaptım. 169 kişinin katıldığı ankette, katılımcıların bu konu hakkında ne düşündüklerini öğrenmek istedim. %59 mümkün değil, %41 mümkün dedi. Oylamaya katılan katılımcılara neden ‘Evet’ ya da ‘Hayır’ dediklerini sorduğumda gerçekten birbirinden ilginç ve ayrıntılı cevaplar aldım. Daha da ilginç olanı, oylama oranlarının birbirine oldukça yakın olmasıydı. Bu durum, kıskançlık gibi karmaşık bir duygunun ne kadar tartışmalı ve bireysel farklılıklara dayalı olduğunu göstermişti.

Ankete ‘hayır’ cevabı veren %59’luk kesim, kıskanmanın insani bir duygu olduğunu, herhangi bir davranışın doğal reaksiyonu olarak ortaya çıkabileceğini, sosyal bir varlık olan insanın kıskançlık duygularını törpüleyemeyeceğini söyleyerek kıskanmamak mümkün değil ortak paydasında buluştu. Bir katılımcı, “İnsanoğlunun yapısında var, çok mümkün değil özellikle yaşadığımız toplum gereği, coğrafya kaderdir hatta doğduğun ev kaderdir” dedi. Bir başka katılımcı da “her insan biraz kıskanır güzel olanı, kendinde olmayanı veya sevdiklerini” diyerek konuya açıklık getirdiler. Bu tür açıklamalar, kıskançlığın ne kadar köklü ve kaçınılmaz bir duygu olduğunu vurgular nitelikteydi.

‘Evet’ diyen %41’lik kesim ise olaya farklı yaklaştı. İnsan sosyal bir varlıktır ama duygular kontrol edilebilir hatta yönetilebilir şeklindeydi. Kontrollü kıskançlığın fayda bile sağlayabileceğini savundular. Katılımcılardan biri, “ ‘nefsine hakim ol’ bizlere çocukluktan beri öğretilen bir öğreti. Çocukluktan başlanırsa eğitime, eminim kıskanma dürtüsü azalacak”. diye yorum yaptı. Bir başka katılımcı da, “Bir elma istiyorum; onda gördüm diye kıskanmıyorum, o elmayı kendi başarımla almak istiyorum, başkasının elindekini değil.” dedi.

Yine iki farklı kültür arasında kalmış, yurt dışından katılan bir katılımcıya göre, “insan kendi elindekilerinin değerini bildiği zaman başkasında olanı kıskanıp neden bende yok diye sorgulamaz, o kişi adına mutlu olur”. Bir diğeri de, “kıskançlığı tamamen yok etmek zor ama duygularını yönetmek mümkün. İlk adım kendine dürüst olmak. Neden kıskandığını, gerçekten neyin seni bu hisse sürüklediğini anlamaya çalışmak. Belki güvensizliklerinden, belki de seni tedirgin eden başka bir şeyden kaynaklanıyordur.” diye yorum yaptı.

Ormanda beraber yürüdüğümüz yılların sanatçısı, “başıma ne geldi ise kıskançlık yüzünden geldi” diyerek kıskançlığın yönetilebilir olduğunu, havacı albay pilot ile spor hocası da, kıskançlığın bir noktaya kadar normal fazlasının anormal olduğunu ifade ettiler.

Kıskanmak ve kıskanmamak arasında ince bir çizgi

Anket sonucu ile kendi düşüncelerimi değerlendirdiğimde ortaya şöyle bir kombinasyon çıktı. Kıskançlık her ne kadar insan doğasının bir parçası olsa da, bu duyguyu yönetmek ve kıskanmamak mümkündür. Önemli olan onu akılla yönetmek ve empati yapma yeteneğini geliştirmektir. Kıskançlık eğer kendi eksikliklerini görmeni sağlıyorsa, kendini geliştirmek için bir motivasyon kaynağı bile olabilir ki bu yapıcı kıskançlık olur. Yok eğer kişinin hem kendisine hem çevresindekilere zarar verecek nitelikte ise bu yıkıcı olur. Bunun ayrımını iyi yapmak lazım. Bazen insan fazla sevgiden de kıskanabilir. Her şeyin azı karar çoğu zarardır.

Sonuç olarak, kıskanmak ve kıskanmamak arasında ince bir çizgi vardır. Bu çizgiyi yönetme şeklimiz, hem kendi mutluluğumuz hem de çevremizle olan ilişkilerimiz üzerinde belirleyici olur. Dolayısıyla kıskançlık duygularını daha sağlıklı bir şekilde yönetmek için önce kıskançlığın altında yatan nedenleri belirlemek, zayıf yönlerimizle yüzleşip güçlü yanlarımızı ortaya çıkarmak gerekir. Bu nedenle, kıskançlıkla başa çıkmak için bazı stratejiler geliştirmeliyiz. Öncelikle olumlu düşünmek ve kendi sınırlarımızı korumak önemlidir. Başkalarının başarılarına odaklanmak yerine, kendi değerlerimize ve başarılarımıza yönelmeliyiz. Kendi yolumuzda ilerlemek, başkalarının hayatlarını takip etmekten daha verimli ve tatmin edici olabilir. Unutmayalım ki, başkalarını sürekli takip etmek oldukça zahmetli ve yorucudur. Sonuçta, gerçek mutluluğun sırrı, kendimizle barışık olmak ve kendi potansiyelimize odaklanmaktan geçer.

Hülya Kömbe

Danışman, Ankaralı, yazmayı, teknolojiyi ve gençlerle bir arada olmayı severim, arada sırada yemek de yaparım, iyi de kriz yönetirim hulyakombe@gmail.com