HADES: Büyük Aşkı ve Yeraltı Krallığı

K.A
4 min readMay 12, 2019

--

Yunan mitolojisinde ölülerin ve yeraltının tanrısı olarak bilinen namıdiğer Hades. Hades 12. Olimpos tanrılarından biridir. Cronus ve Rhea’nın oğlu ve aynı zamanda tüm tanrıların babası olarak bilinen Zeus’un kardeşidir. Titanlara karşı savaş ilan edip kazanan Zeus, dünyayı kardeşleriyle paylaşmak ister. Kendine gökyüzünü alır, Poseidon’a denizleri ve Hades’e de yeraltını vererek hakimiyeti üç parçaya böler.

Hades ismi “görünmezlik” anlamına gelir ve bu acımasız tanrı görünmezlik özelliğine sahiptir. Görünmezliğini sağlayan şey ise giydiği miğferidir. Adı “bident” olan iki uçlu bir asası vardır. Asanın özelliği, bir ucunun yaşamı, diğer ucunun ise ölümü temsil etmesidir.

Hades hakkında pek bilinmeyen bir diğer bilgi ise yeraltı kaynaklarına ve zenginliklerine de sahip olduğu için Roma mitolojisinde Pluton ismiyle biliniyor olmasıdır. Pluton’un kelime anlamı, Hades’in zenginliğinden de anlaşılacağı gibi, “değerli varlıktır”.

Tanrıların da bir aşk hayatı olmalı değil mi ? Bilinen adıyla “Persephone”, yani ilk ismiyle “Kore”. Göklerin tanrısı Zeus ve bereket tanrıçası Demeter’in güzeller güzeli kızı. Ben güzeller güzeli dedim lakin Hades kimse, Persephone da tam olarak o. Acımasız, zalim ve duygusuz bir ikiliden bahsediyorum. Persephone ismini ise Hades onu yeraltına kaçırdığında kendisi koymuştur, yani asıl adı Kore’dir. Hades Persephone’a aşık olur ve onu yer altına kaçırır. Yeniden yeryüzüne çıkamaması için ona bir nar tanesi yedirir. Bu nar tanesini yedirmesinin sebebiyse, yer altında bir parça bile bir şey yemeniz sonucunda yeniden yeryüzüne çıkamamanız.

Antik Yunan mitolojisinde birçok tanrı var ve bir insan olarak hepsine itaat etmeniz, onları sinirlendirmemek için elinizden geleni yapmanız lazım ama varsayalım ki bir hata yaptınız. Bu ikili dışındakiler için bir kurban verdiğinizde sakinleşme ihtimalleri oldukça yüksek fakat acımasız çiftimiz için maalesef bu kurbanlar hiçbir şey ifade etmiyor. Öyle ki Homeros adlı ozan Hades’in yeraltındaki diyarı için “tanrıların bile tiksindiği iğrenç ülke” betimlemesini yapmıştır.

Ama bu tanrıçamızın bir annesi var. Anne yüreği diye tabir ettiğimiz bir kavram var ve tanrıça da olsanız bu sonuna kadar geçerli. Demeter bu olayı öğrendiğinde muhteşem bir öfkeyle Olimpos dağını terk eder ve dünya kıtlığa doğru sürüklenir. İnsanlar ve Zeus, Demeter’e geri dönmesi ve kıtlığın sona ermesi için yalvarır. Demeter bir şart karşılığında kabul eder. Şartı ise yeraltına kaçırılan kızının yeryüzüne yeniden çıkartılmasıdır. Unutulan bir nokta vardır. Hades, Persephone’un sonsuza kadar yanında kalması için ona bir nar tanesi yedirmiştir. Ancak daha sonra anlaşmaya varılır ve Persephone yılın üçte ikisini yeryüzünde, üçte birini yeraltında geçirir. Demeter bu anlaşmadan sonra yaşadığı sevinçle toprağa yeniden bereket getirir.

Biraz da ölüler diyarının nasıl bir yer olduğundan bahsedelim değil mi? Ölüler diyarı üç bölümden oluşur; Asphodel, Tartarus ve Elysium. Açıklamak gerekirse Elysium cennet, Tartarus cehennem ve Asphodel ise ne tam olarak iyi ne de tam olarak kötü olanların gittiği bölümlerdir. Yani, kısmen “Araf”. Diyarın içinde üç adet nehir bulunur. Phlegeton yani “Ateş Irmağı”, Lethe yani “Unutuş Irmağı” ve tanrıların adına yemin ettiği söylenilen kutsal “Styx Irmağı”. Diyarın kapısında ise Hades’in Cerberus’u yani üç başlı köpeği durur ve kapıyı korur.

Cerberus (Tasvir)

Bu diyar ve Hades hakkında şöyle bir efsaneden de bahsetmek istiyorum. Hades’in Roma mitolojisindeki isminin Pluton olduğunu söylemiştim yani “değerli varlık”. Eğer ölüler diyarına götürülen eşyaların değeri günahların bedelini ödemeye yetmezse, ölen kişinin ruhu sonsuza dek yeryüzünde hayalet biçiminde dolaşırmış. Hades’in sahip olduğu ölüler diyarının karanlık bir yer olduğunu anlamak pek de zor değil ve Hades bu durumdan oldukça memnun. Çünkü Hades ortalıkta olmayı tanrılarla iç içe olmayı sevmez; övünmez, çok fazla konuşmazdı.Tanrıların katıldığı Olimpos’taki pek çok yemeğe katılmamıştır mesela.

Hades’in denizler tanrısı kardeşi Poseidon bir seferinde, Hades’i kızdırmak için artık simgeleşmiş olan üç başlı mızrağını yere saplar ve yeryüzünü ikiye ayırır ve ölüler diyarını ortaya çıkarır. Hades öfkelenir ve tabii ki ona layık bir karşılık vererek dev ordusuyla Atlantis Denizi’ni kurutur.

Zeus’un insanlara rüyalar gönderdiğini mitoloji seven ve okuyan arkadaşlarımız bilecektir. Hades de tıpkı Zeus gibi insanlara rüya gönderme şansına sahip bir tanrıdır. Bu rüyalar ölüler diyarından bir enerji formunda çıkarlar. Bu rüyaların çıktığı iki kapı vardır, “boynuz kapı” ve “fildişi kapı”. Boynuz kapıdan çıkan rüyalar iyi, fildişi kapıdan çıkan rüyalar ise kötü rüyalardır. Hades daha çok fildişi kapıyı kullanırdı. Bu korkunç tanrıdan tabii ki tüm insanlık korkuyordu. Bu yüzden insanlar Hades’in adını pek ağızlarına alamazlardı. Ve onun öfkesini biraz olsun dindirmek için kara koyunlar kurban ederler ve bu koyunların kanlarını yarıklardan yeraltına akıtırlardı. Dua ederken de başlarını yere vurarak dua ederlerdi.

Birçok insan için sadece karanlığı ve ölümü temsil eden Hades, benim için bu kavramlardan biraz daha fazlası. Uzun yıllardır mahlas olarak kullandığım bu tanrının sadece ismi bile bana çok fazla anımı ve yaşadıklarımı hatırlatıyor. Kendimi bildim bileli tarih ve mitoloji kitaplarını çok severek takip ederim; yazarlığımın başlarında ise beni çok etkileyen ve bilemediğim bir şekilde aynı kişiymişiz gibi hissettiğimden sanırım bu ismi kullanmak istedim.

--

--