Sosyal Statü Hakkında / Tahakküm ve Prestij

Ramazan Mert Durak
5 min readMar 12, 2024

--

Photo by Pon Esakki Sundar on Unsplash

Bu yazıda sosyal statüyle ilgili bir çok şeyi (teorik ve evrimsel bir perspektif ile) öğrenmiş olacaksınız. Başlamadan önce yazı serisinin biraz uzun olduğunu belirtmem gerekiyor. Bu yüzden birkaç bölüm halinde yayınlayacağım.

Belirli türlerdeki insan davranışlarını anlamaya çalışırken, özellikle toplumsal davranışı anlamaya çalışırken, hayvanlar aleminde benzer örneklere bakmak genelde mantıklı bir stratejidir. Aslında bu çok makul bir şey: Sonuçta insanlar da hayvandır (diğer yaşam formlarını ortaya çıkaran merhametsiz güçlerin yonttuğu yaratıklarız). Fakat aynı zamanda gezegen üzerindeki en zeki türleriz de, bu da diğer hiçbir hayvanın yapamayacağı pek çok şeyi yapma imkanına sahibiz demek. Peki o zaman neden diğer türleri araştırmak bu kadar kullanışlı? Biyolojimizi çoğunlukla aşmadık mı?

Sorun şu: Bireysel davranışlarımız görünürde sonsuz çeşitlilikte olsa da, davranış örüntülerimiz çok daha kısıtlıdır. Yani, bir yerden bir yere taklalar atarak gitme kabiliyetine fiziksel olarak sahip olsak da bu enerjinin ekonomik olarak o kadar verimsiz bir kullanımı olur ki. Aslında bizi buna alışmaktan alıkoyan şey de budur. Benzer şekilde, birbirimize karşı asla silah kullanmamayı (prensipte) kabul edebiliriz. Fakat bu bir denge hali değildir çünkü diğerlerini ilk şiddetle tehdit eden hilebaz, geri kalanlar üzerinde çabucak bir avantaj elde eder.

Silahsızların diyarında, tek tabancası olan adam kraldır.

Bir nüfus içinde bir davranışsal örüntünün ortaya çıkması — ve daha önemlisi, devam etmesi — için ekonomik olarak verimli ve uygulanabilir olması gerekir. Ve uygulanabilir davranış örüntüleri kümesi, fiziksel ya da entelektüel olarak uyguladığımız davranış kümesinden çok çok daha küçüktür. O yüzden doğanın uygulanabilir örüntülerinden birçoğunu doğal seçilim yoluyla diğer canlıların içgüdülerine döktüğünü görmek şaşırtmamalı. Bu örüntüler “orada bir yerde”, sadece keşfedilmeyi, ya da tekrar keşfedilmeyi bekliyorlar.

TAHAKKÜM

Toplumsal statü için en açık, en bilinen örnek; tavuklarda, şempanzelerde ve kurtlarda bulunan, fakat balık ve böcekler de dahil olmak üzere pek çok sosyal türde görülebilen tahakküm hiyerarşisidir. Bazen bu hiyerarşiler daha çizgiseldir: alfa betaya hükmeder, beta gammaya hükmeder vs, tavuklar arasındaki “gagalama düzeni”nde olduğu gibi. Başka zamanlarda daha despotçadır, tek bir alfa grubun geri kalanına hükmeder.

Her neyse, tahakküm mantığı gayet düz ve belirgin. Güçlü bireyler daha zayıf bireylere zorbalık yaparak kendilerine daha fazla ve iyi yiyecek, eş, bölge, ve diğer kaynakların kalmasını sağlarlar. Arada sırada bu doğrudan şiddete davetiye çıkarır, fakat daha sık olarak zayıf bireyler yenilgiyi önceden kabul eder.

Bir yerde tahakküm varsa, orada itaat de vardır.

Kendi davranışlarımızın ve sosyal yapılarımızın birçoğundaki tahakkümü ve itaati fark edebiliyoruz. Belki de buna verilebilecek en canlı örnek ordudur; itaatsizliğin cezayla (şınavdan hapse ve hatta firar durumunda infaza kadar) karşılandığı katı bir tahakküm hiyerarşisi. Fakat insan topluluklarındaki tahakküm her zaman bu kadar katı değil. Örneğin modern bir iş ortamında, çalışanlarına hükmeden patronlar şiddet yerine toplumsal tehditleri (toplum önünde utandırma) ve finansal tehditleri (kovma) kullanırlar.

Ancak sosyal statü tek bacaklı (tahakküm) değil iki bacaklı bir kavramdır. Diğer bacağın adı ise;

PRESTİJ

Eğer tahakküm diğerlerini korkutarak elde ettiğimiz bir statüyse, prestij de etkileyici şeyler yaparak ya da etkileyici özellik veya yeteneklere sahip olarak elde ettiğimiz bir statüdür.

Okuldaki bir zorba salt tahakküm örneğidir. Etkileyici değildir, sadece agresiftir. Diğer taraftan Stephen Hawking ise salt prestij örneğidir. Muhtemelen kendisine hürmet edersiniz. Tabi ki statünün iki formu da aynı kişide aynı anda var olabilir. Örneğin, dahi, karizmatik ve çalışanları için dillere destan bir tiran olan Steve Jobs. Buradaki mesele, tahakküm ve prestijin ayrılabileceği ve birbirlerinden analitik olarak farklı olduklarıdır. Bunlar, toplumsal statünün iki formudur.

Yani Tahakküm ve İtaat (birbirine kenetli içgüdüler, duygular ve davranışlar bakımından) tamamlayıcı bir çiftken , Prestij ve Hayranlık da farklı bir tamamlayıcı çifttir. Bunlar aynı iki madalyonun farklı dört yüzüdür.

Tahakküm sistemi ve prestij sistemi en az bir ortak noktaya sahip:

Yüksek statüye sahip olmanın getirileri vardır.

Bunun dışında, bu iki sistem neredeyse tamamen zıt:

  • Kaçınmak — Yakınlaşmak. Tahakküm korku ve diğer kaçınma içgüdülerini uyandırarak işler, böylece düşük statülü insanlar baskın bireylerden uzak durmaya çalışır. Diğer bir taraftan prestij ise hayranlık ve diğer yakınlaşma içgüdülerini uyandırır, böylece düşük statülü insanlar prestijli insanları arar ve çevresinde zaman geçirmekten keyif alır.
  • Almak — Vermek. Tahakkümün getirisi, yüksek düzeyli (baskın) birey, düşük statülü bireyden zorla alır. Prestijin getirisi ise, yüksek statülü (prestijli) bireye, düşük statülü hayran tarafından rızayla verilir.
  • Sahiplenme — Minnettarlık. Baskın bireyler diğerlerinin hürmetini beklerler ve bunu doğal hakları sayarlar. Prestijli insanlarsa diğerleri hürmet gösterdiğinde sıklıkla tevazu gösterisinde bulunurlar. Oyuncular alkışlanırken eğilerek selam verirler. Oscar kazananları destekçilerine bolca teşekkür eder. Sıradan insanlar kutlandıkları zaman (mesela doğum gününde) genelde kızarırlar ve gülümserler.

Farklı şekilde davranmak (bu hayranlık hakkıymış gibi davranmak) destekçilerini yabancılaştırma riskini barındırır.

Hatta öyle ki tahakküm ve prestij farklı bakış ve göz kontağı örüntüleri üretir. Eğer göz davranışlarının toplumsal statüyle nasıl ilişkili olduğunu anlamakta güçlük çekiyorsanız daha fazla merak etmenize gerek yok. İşte yanıt:

  • Tahakkümün baskın olduğu etkileşimlerde, birine uzunca bakmak bir tehdit, bir saldırganlık eylemi olarak değerlendirilir. Bu yüzden hükmeden kişi, canı kime isterse ona bakma ayrıcalığına sahipken, itaatçilerin hükmedene doğrudan bakmaktan kaçınması gerekir. Bir baskın ve bir itaatçi göz kontağı kurduğunda, gözünü önce kaçıranın itaatçi olması gerekir; bakmaya devam etmek doğrudan bir meydan okuma sayılır. Ancak, itaatçiler hükümdara bakmaktan tamamen kaçınamaz (örneğin, yolundan çekilmek için karşısında ne olduğunu bilmek zorundadırlar), bu nedenle hızlı, sinsi “kaçamak” bakışlara başvururlar. Kişisel bilgi, baskın bireyin kendi tekeline almaya çalıştığı asıl kaynaktır. Gözlerini grubun diğer üyeleri hakkında bilgi edinmek için kullanır, fakat diğerlerinin onun hakkında bilgi edinmesini engellemeye çalışır.
  • Prestij tarafından yönetilen etkileşimlerde ise, bakmak bir hediye gibi kabul edilir; birine bakmak onu yüceltmektir. Prestij durumlarında, yüksek statülü bireyler spot ışıklarının altındayken düşük statülü bireyler gamsızca görmezden gelinir. Bu durumda (bilgi yerine) ilgi asli kaynaktır. Prestijli insanlar ilgi için yarışırlar ve hayranlar bu duruma ilgi göstererek karşılık verir.

Tabi ki çoğu etkileşim tahakküm ve prestijin bir karışımını içerir, ve göz davranışları da buna göre adapte olmalıdır. Çalışan sayısının az olduğu toplantılarda CEO muhtemelen hem baskın hem de prestijli olacaktır, bu yüzden çalışanların hangi bakış ve göz kontağının uygun düştüğünü bulmak için bağlama bakılması gerekir. Konuşurken, gizliden gizliye ilgi istiyordur (prestij), ve çalışanları ona doğrudan bakarak minnettarlık gösterirler. Fakat konuşmayı durdurduğunda, çalışanlar onu baskın görmeye başlayabilir (tahakküm), liderinin mahremiyetini ihlal etmekten korkan fakat onun tepkilerini izlemeye çalışan bir itaatkârın karakterine uygun olarak sinsi bakışlar atar.

Bir sonraki bölümde, Tahakküm ve Prestij kavramlarını “evrimsel” olarak ele alacağız.
Okuduğunuz için çok teşekkür ederim.
Kendinize çok çok iyi bakın!

--

--

Ramazan Mert Durak

Psikoloji, Kişisel Gelişim, Kadın - Erkek İlişkileri ve Felsefe üzerine yazılar yazıyorum.