Yüzyıllık Yalnızlık

Gabriel García Márquez

Musab Deneyici
6 min readAug 22, 2019
Kitabın ilk baskısı

Büyülü Gerçeklik

Gabriel Garcia Marquez’in bu kitabı edebiyattaki “büyülü gerçekçilik” olarak bilinen akımın 1 numaralı eseri diyebiliriz. Yazar geçmişte ülkesinde yaşananlardan, kendi hayatında iz bırakan gelişmelerden yola çıkıyor ve müthiş bir dünya yaratıp bizleri de içine sürüklüyor. Bu dünyada olayların geçtiği yer Macondo olayların kahramanları ise Buendia sülalesi. Bu eserde gerçek veya gerçekçi olaylar ile büyülü/doğaüstü olaylar çok güzel bir şekilde harmanlanıyor. Öyle ustaca yapıyor ki Marquez bu işi bir kadının uçması gibi imkansız bir olayı bu kitabın içinde okurken yadırgamıyor ve gerçekmiş gibi okumanıza devam ediyorsunuz.

Latin Amerika’yı bizlere anlatan adam

Yazar Marquez çocukken büyükannesinin kendisine anlattığı masalların, destanların kendisini çok etkilediğini söylüyor. Büyükannesini şu sözlerle anlatıyor Marquez: “Büyükannem gerçeklere batıl inançlar çerçevesinde, büyülü ve doğaüstü bir açıdan bakmanın kaynağıdır. Onun benzersiz hikâye anlatışı çok etkileyiciydi. Anlattıkları ne kadar fantastik, ne kadar akıldışı olsa da onları reddedilemeyecek, çürütülemeyecek birer gerçekmiş gibi anlatırdı.” Yüzyıllık Yalnızlık’ı okurken büyükannesinin tarzının esintilerini görüyoruz Marquez’de.

Marquez’in “büyülü gerçeklik” akımında eser vermesi yönünde etkileyen olaylardan birisi de genç yaşta okuduğu kitaplar. Bu kitapların başında da Kafka’nın başyapıtı “Dönüşüm” geliyor. “Dönüşüm” yazıldığı dönemde bu akımın henüz ortaya çıkmadığını söyleyebiliriz ancak bu akımın birçok özelliğini barındırıyor. Marquez “Dönüşüm” kitabı hakkında şunları söylüyor: “Bir akşam bir arkadaşım Franz Kafka’nın öykü kitabını verdi bana. Kaldığım yurda gidince Dönüşüm’ü okumaya başladım, ilk cümleyi okuduğumda şaşkınlıktan yataktan düşecektim neredeyse. İlk cümlede, ‘Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu’ diyordu. İnsanların böyle bir şey yazmalarına izin verildiğini hiç bilmiyordum. Bilseydim yazmaya çok önceden başlardım. Hemen kısa öyküler yazmaya koyuldum.” Kafka dışında James Joyce, Virginia Woolf ve Faulkner gibi yazarlardan da hem tarz hem de ele aldıkları konular açısından çok etkileniyor.

Aslında Marquez bu “büyülü gerçeklik” kavramından hoşlanmayan birisi. Bu şekilde tanımlanmaktan hoşnut değil ve eleştirmenlerin kendisini kalıplara sokmasını sevmiyor. Marquez kendisini gerçekçi olarak tanımlıyor. Şu sözlerinin kitabı okurken mutlaka dikkate alınması gerekiyor: “ Gerçek olaylara bakıp onlardan kaynaklanabilecek olasılıkları bulmak gazetecinin ve romancının işidir. Aynı şey peygamberler için de geçerli. Ben de olaylara bir gazeteci olarak yaklaşıyorum ve öyle aktarıyorum. Ne var ki, çoğu kişi benim fantastik romanlar yazdığıma inanıyor; oysa ben çok gerçekçi bir insanım, yazdıklarımın da gerçekten sosyalist gerçekçilik olduğuna inanıyorum.” Marquez bu gazetecilik yönünü fazlasıyla hissettiriyor kitapta.

Marquez ve arkadaşı Fidel Castro

Kitabın İçeriği

Kitap, Jose Arcadio Buendia ve karısı Ursula’nın birkaç arkadaşlarını da alıp Macondo dedikleri bir yeri yurt edinmeleri ile başlıyor. Daha sonra Buendia ailesinin 7 kuşağının hikayesini ve Macondo’da yaşanan gelişmeleri okuyoruz.

Macondo’da yaşananları okurken Kolombiya’da yaşanmış Muhafazakar-Liberal çatışmalarının, 1928 yılındaki işçilerin grev yapıp daha sonra katledilmesinin izlerine rastlıyoruz. Yine aynı şekilde sömürgeciliğin küçük bir yerleşim yerine orada yaşayan insanlara yaşattıklarını, etkilerini de çok güzel anlatıyor Marquez.

Macondo(temsili)

Buendia ailesinin hikayesini okurken ise herkesin dikkatini çekecek bir şey söz konusu. İsimler ve bu isimlerin sahibine yüklediği karakterler. Arcadiolar biraz daha deli doluyken Aurelianolar daha ağır başlı. Ursulalar ise evcimen ve anaç özelliklere sahip. Ailenin fertleri benzer hataları yapıyor benzer işlerle uğraşıyor. Okurken aklıma Dark dizisine de ilham kaynağı olan True Detective dizisinde de rastladığım Nietzsche’nin “Zaman düz bir çemberdir” sözü geldi. Bu durum aslında okumayı zorlaştıran bir şey gibi düşünülebilir lakin isimler aynı karakterler benzer olsa dahi Marquez hepsini öyle ustaca yaratmış ki konuşmalarından ayırt edebiliyoruz. Okuma sürecini uzatmaz kısa sürede kitabı okursak hiç sorun yaşamayız.

Buendia Ailesi

Kader, aile ve yalnızlık gibi temaları bu kadar güçlü bir şekilde işleyen kitap çok az bulunur. Marquez de kitabın temel izleğinin yalnızlık olduğunu ifade ediyor bir röportajında. Herkesin kendine özgü bir yalnızlığı ve bunu ifade etme biçimi olduğunu söyleyen yazar, kendisinin bunu ifade etme biçiminin ise bilinçdışı olduğunu söylüyor.

Aile açısından ise nesiller arası aile bağlarını bize sunuş şekli etkileyici. Ortak bir zaman diliminde yaşayan 7 jenerasyonun birbirleri ile olan ilişkilerini okumak çok farklı ve güzeldi bana göre.

Kitap ve yazar hakkında bilgiler

Ölümünden sonra, Kolombiya Cumhurbaşkanı Juan Manuel Santos, Marquez’i “bugüne kadar yaşamış en büyük Kolombiyalı” olarak lanse etmiştir.

Fidel Castro(aynı zamanda yakın arkadaşı), François Mitterand, Felipe González, Bill Clinton ve Obama gibi önemli isimlerin hayran olduğu birisi Marquez.

Yazar kendisini sosyalist olarak tanıtıyor ve ekliyor “Dünyanın sosyalist olmasını istiyorum ve inanıyorum ki er ya da geç öyle olacak.”

Kitabı tam 1.5 sene bir odaya kapanıp yazmıştır. 1300 sayfa el yazması, binlerce sayfa çöp, binlerce dolar borç ile çıkar ve yayınevine gider. 20 bin baskı bir haftada tüketilir ve herkesin büyük beğenisini kazanır.

‘New York Times’ gazetesi, ‘Yüzyıllık Yalnızlık’ı, tüm insanlık için “Eski Ahit’ten bu yana okunması gereken ilk edebiyat ürünü” olarak tanımladı.

Kitabın film uyarlamaları hakkında şunu söylüyor yazar: “Roman okurunun sinema izleyicisinden çok daha özgür olduğunu düşünüyorum. Roman okuru her şeyi –yüzleri, ortamları, manzaraları…– canı nasıl istiyorsa öyle hayal eder, ama sinema ya da televizyon izleyicisinin ona ekranda gösterilen imgeyi kabul etmekten başka çaresi yoktur, bu o kadar gösterişli ve baskın bir iletişim biçimidir ki, kişisel seçimlere yer bırakmaz. Yüzyıllık Yalnızlık’ın filme çekilmesine neden izin vermediğimi biliyor musunuz? Çünkü okurun yaratıcılığına saygı göstermek istiyorum.”

Yakın zamanda Netflix kitabın dizisinin çekileceğini duyurdu →İLGİLİ HABER

Yazarın edebiyat, sinema ve Yüzyıllık Yalnızlık üzerine düşüncelerini dile getirdiği çok güzel bir videoyu izleyin → YOUTUBE

Nobel kazanan yazarın konuşmasını mutlaka okuyun →BİRİKİM DERGİSİ

Nobel konuşması ve üzerine aldığı notlar

Görüşlerim

Hayatımda okuduğum en güzel kitaplardan biri diyebilirim rahatlıkla. Yazarın konuları işleyiş tarzı, üslubu muhteşem. İnanılmaz akıcıydı. 2–3 gün içerisinde okudum. Kitap insanı içine çekiyor. Bu ailenin sonu ne olacak ya da daha neler yaşayacaklar diye diye sayfaları çevirdim. Bir karakter öldüğünü söylüyor yazar ama spoilerdan nefret eden ben suratımı hiç ekşitmeden devam ediyorum. Çünkü biliyorum ki önemli olan ölümler, doğumlar vs değil. Neler yaşandığı ve nasıl yaşandığı.

Yazarın güçlü dili sizi Macondo’nun içine öyle bir çekiyor ki kendinizi orada yaşayan biri gibi hissediyorsunuz. Bir ortam olsa da toplanıp bu ailenin dedikodusunu yapsak sabahtan akşama kadar dedirten bir kitap oldu bana.

Kitapta her karakterin nefret edilebilir ya da sevilebilir özellikleri var o yüzden bu kadar karakter arasından birini seçmek çok zor ancak benim için güzel Remedios ve ilk Ursula hepsinden bir adım önde.

Hayata dair her şeyin anlatıldığı bu kitap mutlaka okunmalı.

ALINTILAR

“ Siz hangi gruptasınız? Yıllar önce yaşadığı olumsuzlukları durmadan tekrarlayıp elindeki kartopunu kocaman bir çığa dönüştürerek içinde kaybolanlardan ve yanındakileri de sürükleyenlerden mi; yoksa kocaman bir kar kütlesini güneşin sıcaklığıyla eritip etrafına huzur verenlerden mi?”

“Kötülük dünyada değil, kişinin yüreğindedir.”

“Belden aşağısı bedenin aşkı, belden yukarısı ruhun.”

“İnsan ölme zamanı geldiğinde değil, ölebildiği zaman ölür.”

“Soyun atasını ağaca bağlarlar, sonuncusunu ise karıncalar yer”

“Devlet macando’ya geldi. ve herşey altüst oldu.”

“Gringo’nun birine muz yedirdik diye şu başımıza açtığımız işlere bakın.”

Kaynaklar

Carlos Fuentes, Maria Vargas Llosa, Seçkin Selvi, Adnan Özer’in kitap ve yazar hakkındaki yazıları.

Gabriel Garcia Marquez’in röportajları

Wikipedia, Youtube, Birikim Dergisi, Notos.

--

--