DÖRT ELEMENT: ATEŞ HAVA TOPRAK SU

Melis Merih Kılıç
5 min readSep 19, 2023

--

Arkhe/Dört element: Ateş, hava, toprak, su
Photo by NASA on Unsplash

Dört element (ateş, hava, su ve toprak) teorisini duymuş olabilirsiniz. Peki, bu elementlerin sayısının neden dört olduğunu ve bu teorinin nasıl ortaya çıktığını biliyor musunuz? Sayılarlarla aranız fena değildir umarım. Kozmosu sayılar üzerinden anlatan Pitagoras’ın öğrencisi olsaydınız, sayılarla aranız gayet iyi olmak zorundaydı. Merak etmeyin, burada Pitagoras’ın Sayıları 101 dersi işlemeyeceğiz. Bizi ilgilendiren, sağlamlığı ifade eden ve maddi düzenin sayısı olan dört (4). Dört sayısı, kendi bütünlüğü içinde evreni, kareyi ve dayanıklı bir dünyayı temsil eder. Dört bacaklı sandalye, masa gibi eşyaları düşünün. Tamamı zihnimizde sağlamlığı çağrıştırır. Evet, dört sayısı dünyayı temsil eder. Çünkü üstünde yaşadığımız yerküre kadim öğretide, maddesel bir alem formudur. Enerjinin, katı, gözle görülebilir, elle tutulabilir formu. Hiç şaşırtıcı olmayan bir şekilde, fizik aleme karşılık gelen yerkürenin de dört adet elementten oluştuğu kabul edilir. Ateş, hava, su ve toprak. Peki, ya beşinci element dediğinizi duyar gibiyim. Bazı kaynaklarda beşinci element şeklinde rastlayabileceğiniz ‘eter’, ‘esîr’ aslında maddenin duyusal olarak algılanamayan dördüncü haline karşılık gelir ve bir element olarak kabul edilmez.

Peki, dört element teorisi dediğimiz bu teori nasıl ve ne sebeple ortaya çıktı? Gözümüzü Antik Yunan’a çeviriyoruz ve arkhe ‘ilk ilke’ kavramıyla karşılaşıyoruz. Türümüzün, kendini ve var oluşu anlamlandırma ihtiyacı, kaçınılmaz olarak evrenin kökenini belirleme noktasında da ortaya çıktı. Thales, Herakleitos, Aneksimenes evrenin kökeni oluşturan ilk ilkenin ne olabileceğiyle ilgili düşünen ve bununla ilgili önermelerde bulunan filozoflardandı. Sıra Empedokles’e gelince, o halihazırda arkhe olarak ileri sürülen elementlerin yanına ‘toprak’ı da ilave ederek, dörtlü bir sistemi kurmuş oldu. Bu dörtlü öğreti Eflatun’u (Platon) da etkilemiş olacak ki, öğrencisi Aristoteles’in söylemlerinde kendine yer buldu. Aristoteles, “Evrene dörtlü ritim hakimdir. Canlı cansız her şeyin yapısı dört ana elementten oluşmuştur. Bunlar ateş, hava, toprak ve su’dur,” demiştir. Tabii, bu teori sadece kozmogonik mitler veya tabiat bilimleri ile sınırlı kalmaz. Tıbbın babası kabul edilen Hipokrat, dört element teorisini insan vücuduna taşıdı. Dört elemente karşılık gelen safra (sarı safra), kan (dem), sevda (kara safra) ve limga (balgam) sıvılarının birleşimlerine ve oranlarına bağlı olarak temellendirilen humoral pataloji teorisini ortaya koydu. Bu teori, İslam coğrafyasında mizaç ilmi olarak karşılık bulur. Dört unsur ‘anasır-ı erbaa’, dört hılt (vücut sıvısı) ise ‘ahlat-ı erbaa’ adıyla terminolojiye yerleşir. Anasır-ı erbaa, hem büyük âlem olarak kabul edilen evrenin, hem de küçük âlem olarak kabul edilen insanın yapı taşını oluşturur. Bu anlayış ‘Her ne varsa âlemde, o vardır ademde,” kâbulünü doğurarak, insan ve kainat arasında karşılıklı etkileşime dayanan ilişkiyi işaret eder. Öyle ki, geleneksel tıp anlayışı, bu karşılıklı etkileşim ilkesinden ötürü, başından beri bütüncül bir bakış açısına sahiptir. Örneklendirmek gerekirse, geleneksel tıbbın, insan sağlığı söz konusu olduğunda, içtiği suyun kalitesinden, soluduğu havanın temizliğine, cinsel ilişkinin sıklığına kadar hemen her konuda söyleyecek bir sözü vardır. Şimdi elementleri biraz daha yakından tanıyalım.

Dört Element

Ateş Elementi

Nitelik olarak sıcak ve kuru kabul edilir. Rengi kırmızıdır. Aktif, öncü ve eril bir unsurdur. En hafif ve latif elementtir. Süptil bedenimizle alakalıdır. Sembolik temsili Güneş’tir. Güneş nasıl ki bizim evrenimiz için yaşam kaynağıysa, ateş elementi de öyledir. Başlatmayı, oluşu, aktifliği temsil eder. Yeterli ısının, sıcaklığın olmadığı yerde, hayat belirtisi olmaz. Ateş elementi vücut ısımızı düzenler, metabolizmamızı hızlandırır, gıdaların pişmesine, sindirilmesine ve damarlar içerisinde kolayca taşınmasına yardımcı olur, yağ yakımını hızlandırır. Yaşam kaynağı olmasının yanı sıra, tıpkı Güneş’e fazla yaklaşıldığında yakıp kül etmesi gibi, ateş de yeri geldiğinde yakıp, yok eder. Girişken, enerjik, cesur, lider, öncü, erdemli, açık sözlü, merhametli, yerinde duramayan, çalışkan, iradeli, hevesli, atik, hedefe yönelik, spontane, bağımsız, tutkulu, adanmış, gözükara bir enerjinin temsilidir. Negatif çalıştığında, öfkeli, küstah, kibirli, fevri, pişmanlık duyacağı hatalar yapmaya meyilli, patavatsız, söz dinlemeyen, baskın, hırslı bir enerjiyi de tetikleyebilir. İnsan doğasında, safravi (kolerik) mizaca karşılık gelir.

Hava Elementi

Nitelik olarak sıcak ve nemli kabul edilir. Dişil ve aktif bir unsurdur. Ateşten daha ağır, sudan daha hafif bir elementtir. Rengi açık sarıdır. Düşünce gücünü, zihni, yaratıcılığı temsil eder. Hava elementi, dış dünyada rüzgârlar ve hava akımları olarak, bedenimizde ise solunum sisteminin karşılığı olarak kabul edilir. Kan, hava elementiyle ilişkilendirilir. Görülmez, ama hissedilir. Beş duyuyla algılayamayız ancak varlığına muhtacız. Sabit tutulamaz, hareketlidir. Geçirgen, şeffaf, değişken ve taşıyıcıdır. Seçici değildir, iyi veya kötü ne varsa kendisiyle birlikte gittiği yere taşır. Kendi vardığı yerin havasından da etkilenir. Vücutta hareket ve esnekliği sağlar. Dengeli bir hava elementi enerji seviyesini yükseltir ve vücuttan toksinlerin atılmasına yardımcı olur. Entellektüel, iyimser, umutlu, neşeli, kaygısız, iletişim becerisi yüksek, konuşkan, sosyal, canayakın, işbirlikçi, arabulucu, öğrenmeye açık, meraklı, yenilikçi, yaratıcı bir enerjiyi temsil eder. Gölge yanları kararsızlık, ciddiyetsizlik, sığlık, değişkenlik, ortama göre şekil almak, yüzeysellik, alaycılık, boş konuşmak, hava atmak, savurganlık, övülmek istemek, dedikoduya ve abartma meyilli olmak, başladığı işin sonunu getirememek olarak sıralanabilir. İnsan tabiatında, demevi (sanguinik) mizaca karşılık gelir.

Su Elementi

Nitelik olarak soğuk ve nemli kabul edilir. Dişil ve pasif bir unsurdur. Duygular ve duygusal bedenle alakalıdır. Rengi mavidir. Havadan daha ağır, topraktan daha hafiftir. Akışkandır, şekilsizdir, nazlıdır. Konulduğu kabın, aktığı yatağın şeklini alır. Yaşatır, büyümeyi ve üremeyi temsil eder. Örneğin bakteriler nem olmayan ortamlarda üreyemezler. Dış kuvvetle tetiklenir. Sakin ve yumuşaktır. Fakat bir kere çağladı mı, önündeki bendi yıkar geçer. Bu durumda tahrip edicidir. Su elementi dış dünyada denizler, nehirler, göller ve diğer sularla; bedenimizde ise mukus, göz yaşı, cinsel organlardan salgılanan sıvılar gibi tüm sıvılarla temsil edilir. Vücudun su ve elektrolit dengesini düzenler. Vücuttaki toksinlerin atılımını hızlandırır. Cilt sağlığını korur. Duygusal, duyarlı, iyi gözlem yapabilen, uyumlu, yardımsever, nazik, sakin, sezgisel, empatik bir enerjiyi temsil eder. Gölge yanları itibariyle manipülatif, kurban psikolojisine bürünebilen, hantal, tembel, alıngan, aşırı duygusal, gerçekçi olmayan istekleri olan, sinirlediğinde patlayabilen bir hâlle ilişkilendirilebilir. Mizaçlardan, limgavi/balgami (plegmatik) mizaca karşılık gelir.

Toprak Elementi

Nitelik olarak soğuk ve kuru kabul edilir. Dört unsurun en ağırıdır. Eril ve pasiftir. Katı ve sabittir. Rengi koyu yeşildir. Toprak, besleyicidir. Büyüten, koruyan, saklayan, verendir. Bakım ister, emek ister, tohum ekmek ister. Topraktan bir şey almak için önce onun bakımını yapmak, emek vermek gerekir. Ancak emek verdikten ve yeterince bekledikten sonra sonra hasat yapılabilir. Toprak elementi madde âleminde dağlar, taşlar, kayalar, kumlar olarak temsil edilir. İnsan bedeninde ise saçlar, kıllar, cilt, tırnaklar, dişler ve kemikler olarak temsil edilir. Vücuda sağlamlık ve dayanıklılık verir. Vücuttaki asit-baz dengesini düzenler ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Toprak vücudumuzda mineral ihtiyacını karşılar. Ph dengesini sağlar. Topluma, geçmişe, köklere bağlılığı temsil eder. Gelenekselcidir. Melankolik tutumlar ve vesvese toprak elementiyle ilişkilendirilir. Gerçekçi, güvenilir, hesaplı, planlı, sağlam adımlar atan, ayakları yere sağlam basan, dürüst, ağırbaşlı, sabırlı, dakik, güvenilir, mütevazi, sakin, bilge ve dünyevi başarıyı temsil eden bir enerji barındırır. Gölge taraflarıyla, melankolik, evhamlı, atıl, harekete geçemeyen, mükemmelliyetçi, detayda kaybolan, materyalist, cimri, mekanik, duygusuz, şefkatsiz, donuk, tutucu, eleştirel, kalıplı, kapalı, katı, kendine odaklı bir enerjiyi de çalıştırabilir. İnsan doğası açısından, sevdavi (melankolik) mizaca karşı gelir.

Şunu söylemeden geçmek istemem. Her ne kadar yazılı kaynaklar Antik Yunan’ı işaret etse de, dört element teorisinin başlangıcını bu döneme endeksleyemeyiz. Antik Yunan filozoflarının çoğunun yetiştiği Antik Mısır Ezoterik okullarında, Sümer tabletlerinde ve daha birçok medeniyette de dört element öğretisinin izlerine rastlarız. Hatta Orta Asya’da bu ilmi öğreten soydaşlarımız, kökeni için hocalarının ilk insanları işaret ettiğini söylermiş. Özetle diyebilirim ki, dört element, kültürel ve arketipsel insanlık mirasının tam ortasında yer alıyor. Sadece kozmolojik bir anlayış sunmakla kalmıyor. Aynı zamanda insanı ve evrenin işleyişini okumaya dair binlerce yıllık bilgi birikimini dayanak alan, kayda değer ipuçları sunuyor. Bu da demek oluyor ki, başka blog yazılarında da dört elementle buluşacağız.

--

--

Melis Merih Kılıç

Solopreneur Professional NAHA Certified Aromatherapist & Humoral Theory Counselor Author of Amazon Selling Book 'Doing Tango in Istanbul' MA in Hum. & Soc. Sc.