AMA

Mister Noxan
2 min readAug 26, 2021

--

Kelimelerden hicret edilen zamanlardı.
Yaşadığım kelimeden bin bir zorlukla ve macera ile başka bir kelimeye iltica etmiştim! Ancak vardiğim kelimenin hangi kelime olduğunu bilmiyordum.

Kumsalda Hazreti Yunus gibi ayağa kalktım. Orada, ileride bir ihtiyar gördüm. Bir ağacın dibine öylece oturmuştu. Kıyafetinden çok fakir olduğu belliydi. Âmâ olduğu hissi uyandı içimde. Ama emin olamadım. Ona yaklaştım. Selam verdim. Bir nefes alımı kadar bekledi. Sonra beyaz kaşlarını kaldırdı. Başında Asya’yı taşıyor gibiydi. Alnında derin uçurumlar gibi çizgilerle bir mesnevi yazılıydı. Selamımı aldı. “Bağışlayın” dedi, “Bir şiir düşlüyordum. Safiyesine varmadan uyanamazdım!” “Kafiyesine” diye düzeltmeye çalıştım ukalaca. “Safiyesine” dedi, gülümseyerek. “Buralı mısınız” diye sordum. “Sadece rüyadayken” diye cevapladı istifini bozmadan.

Sonra etrafıma bakınarak buranın neresi olduğunu sordum. Gözlerinin dolduğunu fark ettim. Belli ki benim gibi yolunu kaybeden nice mütehayyir sormuştu ona bu soruyu. “Şu an “Ama” kelimesinde bulunuyoruz. Mütevazı bir kelimedir. Kendi başına anlamı yok gibidir.” Uzaklara baktı. “Manası bir birine zıt, iki koca kıtayı bile birleştirebilir.” Bana döndü “Siz nereye gidecektiniz” diye sordu. Bu defa ben iç çektim. “Gitmek istediğim Kelime çok uzak benim! O yüzden yersiz, yurtsuz ve kelimesiz bir garibim” dedim.

Elini uzattı. Onu kaldırmamı istiyordu besbelli. Elinden çekip kaldırdım. Bir çınar kadar yaşlı bedeniyle ayağa kalkınca, dişsiz ağzıyla gülümsedi ve bana sarıldı. “O zaman yoldaşız” dedi. Sonra kemikli eliyle elimden çekti. “Hadi gidelim” dedi. “Nereye? Hangi kelimeye” diye sordum. Nemli gözleriyle bana baktı. “Bizim gibileri kabul edecek tek yere… Nokta’ya” dedi.
Birlikte yürümeye başladık.

--

--