Ortak Türkçe Alfabe

Mehmet Kenan
2 min readJan 15, 2022

--

Türkçe konuşan ülkelerin bir alfabe birliğine gitmeleri, milliyetçi aydınlarımız arasında hep gündemde kalan bir mes'ele olmuştur.

Bilhassa Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra, ortak alfabe arzusu, çokça dile getirildi.

Osmanlı Türkçesini kullandığımız devirde böyle bir mes'ele yoktu. Kullandığımız alfabe, bütün Türk dünyası için de ortak alfabe idi.

Sovyetler zamanında Ruslar, Türk ülkelerinde Kiril alfabesini mecburî tuttular. Hatta, Türklerin kendi aralarında anlaşmalarını zorlaştırmak için, her boyun kullandığı Kiril alfabesi de farklı idi.

Şimdi Türk cumhuriyetleri peyderpey Latin alfabesine geçiyor. Buna sevinenler var ama vaziyet hiç de onların sandığı gibi değil. Çünkü alfabe birliği yine de sağlanamıyor. Zira, her ülke kendine göre, diğerlerinde olmayan harfleri, alfabelerine alıyor, bazı harfleri de farklı sesler için kullanıyor.

Türkiye olarak, bütün Türkler bizim kullandığımız alfabeyi kabul etsin dense de, birçok sesin karşılığı bulunmayan alfabe, genel kabul görmekten uzak kalıyor. Zira, bugün kullandığımız Latin alfabesinde, Osmanlı Türkçesinde bulunan tam dokuz sessiz harfin karşılığı bulunmuyor.

Bu sebeple, ortak alfabe hedefleyenleri, bu def’a da, farklı Latin alfabelerini birleştirmek gibi, pek de mümkün olmayacak uzun bir uğraş bekliyor.

Mukaddes kitâbımız Kur’ân-ı kerîm harflerini esas alan ve Türkçe’ye mahsus harflerin ilavesiyle meydana getirilen ve şimdilerde Osmanlı Türkçesi dediğimiz eski Türk alfabesi, yüz sene evveline kadar, dünya üzerindeki bütün Türklerin ortak alfabesi idi.

Her müsliman evladı, sıbyan mekteblerinde bu harfleri öğrenirdi. Hem de tecvid derslerinde bu harflerin ağızdan çıkış yerleri, yani mahreçleri, uygulamalı olarak öğretilir, çeşitli ırklar, boylar arasında, aynı harflere farklı telaffuz karşılık gelmesi gibi bir mes’ele olmazdı.

Aslında mes’ele alfabeden de ibaret değil! Arzulanan, orta öğrenimini tamamlamış olanların, rahatça anlaşacakları bir ortak dilleri olmalı. Zaten anlamıyorlar mı demeyelim. Zira, Türk Devletleri Teşkilatına üye ülke yetkililerinin, kendi aralarında Rusça konuştuklarını haberlerde okuyoruz. Halbuki Osmanlı Türkçesi, eskisi gibi canlı olsa, buna gerek kalmayacaktı. Yani alfabe, sadece alfabeden ibaret değil. Dilde maziden kopuşu da önleyen, akraba topluluklarla ve ülkelerle beraberliği de etkileyen en önemli bir vasıtadır.

Çare, Osmanlı Türkçesi alfabesinin, bütün Türkler arasında, resmi alfabelerinin yanısıra, ortak bir alfabe olarak kabul edilip, bu alfabe ile yazılan ve ortak kültür mirasımızı teşkil eden eserlerin yeniden yaygınlaştırılması olabilir.

Herşeyi devletten bekleme alışkanlığı bırakılsa,

Ya hep ya hiç düsturunda da ısrarcı olunmasa,

İnsan Hakları Eylem Planı çerçevesinde, Osmanlı Türkçesi alfabesi,

Bütün Türk Dünyası için resmi olmasa da, bir ORTAK KÜLTÜR ALFABESİ olarak kabul edilse, bu büyük mes’ele de çözüme kavuşmuş olacak.

Burada asıl görev, sivil toplum kuruluşlarına düşüyor. İsterlerse, bu hususda bir ilerleme sağlanabilir.

--

--