“Kopuktu kopuktu zincir, olduramadım..“

noavas
3 min readAug 23, 2015

--

“Ne yaptım ne ettimse, olduramadım..”

Sezonun ilk yazısında 14 soru işaretinden 4'ü 4–4–2 üzerineydi. 8 hazırlık maçı ve 5 resmi maç sonunda hala formasyon konuşuyoruz. Ben Hoca’nın denemelerine karşı değilim, peşin peşin belirteyim. Ligi, oyuncuları ve ortaya çıkacak takımı tanımak için zamana ihtiyacı var. Ancak aklından geçenleri bilemediğimiz için sormaya, sorgulamaya devam ediyoruz.

İlk yazıdan alıntılıyorum:

  1. Hoca 4–4–2'de kararlı mı?
  2. Hoca transfer politikasını 4–4–2'ye göre mi yaptı, yapacak? (transferin bitmediği varsayımıyla)
  3. 4–4–2; doğru ikililer formasyonu. Stoper ikilisi, orta saha ikilisi, forvet ikilisi ve kanat ikilileri ideal mi?
  4. Sağda Nani, solda Diego, Stoch, Alper ya da yapılacak transfer 4–4–2'nin kademe yükünü taşıyabilecekler mi?

Aslına bakarsanız henüz ağustos ayındayız ve formasyondan önemli konuları var tüm takımların. Ama futbolun fundemantali olan alan paylaşımının ne kadar önemli olduğunu ilk yarı ile ikinci yarı arasında net bir şekilde gördük. İlk yarıyı galip, ikinci yarıyı mağlup tamamlamamızın tek sebebi futbolun cilvesi. Dolayısıyla formasyonun, yani -doğru oyuncularla- sahaya dizilişe alfabenin ilk harfi muamelesi yapılması doğal ve yanlış değil.

Peki nedir olduramadığı Vitor Pereira’nın?

  • Diego’dan yararlanmak (4–4–2'nin solunda, aslında serbest ve merkezde)
  • Çift forvet oynamak (Van Persie uçta, Fernandao sarkık)
  • Topal ile Souza’yı bir arada kullanmak (4–4–2'nin göbeğinde oyun/pas tıkanırken)
  • Bruno Alves’i sol stoper oynatmak (Düşen performansını dip yaptırma pahasına)

Vitor Pereira; çift forvetli, Topal ve Souza’nın yan yana olduğu, kanatlardan birinde Diego’nun gezdiği, 4–4–2 türevi 4–2–2–2 deniyor. Futbolda olmaz diye birşey yok ama kondisyon ve kolektif uyumdan bağımsız, bunun bir hayli zor olduğu Rize deplasmanının ilk 45 dakikasında net bir şekilde görüldü. Emenike’yi kazanma sevdasına 4. yıldızı Galatasaray’a kaptırdığımız bir sezondan sonra başka sevdalar peşinde koşmak haliyle ürkütüyor Fenerbahçeliler’i.

Kadıköy’de Eskişehir’e karşı stoperde Ba, orta sahada Meireles, forvette Sow ile başlamıştık ve en azından orta saha koordinasyonu daha iyiydi. Zira Topal hiçbir zaman iyi pasör olmadı, hatta tembel paslarının can yakmışlığı vardır. Souza ile yan yana meşhur Selçuk-Topal langırtını izletiyorlar bize.

Ne zaman Alper oyuna girdi, o zaman merkeze yardım arttı ve Souza zincirini kırdı. Hatta Ozan da girince merkez iyice güçlendi ve Nani alan bulmaya başladı.

Dikkat ederseniz kurulan cümlelerin tümü aynı sepetin yumurtası: Doğru oyuncularla doğru diziliş.

İsraf

İlk yarı Nani & Van Persie Co.’dan bir kuple ve Rizespor’u izledik. Volkan’ın önce hata sonra telafisiyle ve şansın da yardımıyla ilk yarıyı galip bitirdik. Devre arası geldiğinde Hoca’nın bu ilk testi nasıl geçeceğini merak ediyorduk. En azından bu maç için “Olduramadım” dedi ve tek forvete dönüp Alper’i oyuna aldı. Ve 60'a kadar top göstermedik Rizespor’a. Önemli pozisyonlardan da yararlanamadık. Peşinden Van Persie’nin çıkması (ısınma turları) ve şiddetli yağmur ile oyun yine dengelendi. Sow -Allah rızası için- 1(bir) top bile tutamadı, Alper’in harika başlangıcı Selçuk Şahin’i andıran bir sonla bitti ve 2. golü bulamamak Fenerbahçe’ye 2 puana mal oldu. Rakibe göre iyi oynadığımız dakikalarda tamamen kendi -kombine- hatalarımızdan gol yememiz ise elbette talihsizlik. Ama 45 dakikalık israfın kayıtlara geçmesi gerekli. Zira maçın anahtarı orada gizli.

Nani

İlk kez iyiydi, hatta çok iyiydi. Asistin yanında birçok kez adam eksilterek hücuma çıktı, güçlüydü. Bunların ikisinde rakibini sararttı. Kritik anlarda böyle bir oyuncunun eline bakmak güven verici. Ama daha önce söylediğim ve bu maçta Nani’nin bir depar sonrası arkadaşlarına yakındığı gibi, Nani yalnız.

İkinci yarı asıl plan mı?

Neredeyse tüm maçlara 4–4–2 başladığımız için Hoca’nın sezona böyle devam edeceğini düşünüyoruz ama Vitor Pereira işlerin iyi gitmediğini görünce sanki kafasındaki asıl şablona döndü. Sağda Alper, solda Nani, merkezde Topal-Souza-Diego(Ozan) ile 4–2–3–1'e geçiş yaptı. Sağ kanada bir transfer (Feghouli) konuşuluyorken ve Fernandao hedef santrafor yerine -Sow ile yan yanayken de- solda sarkık oynadığı için Hoca’nın 1. planının hala 4–2–3–1 olduğunu düşünüyorum.

4–4–2 imkansız mı?

Buna da katılmıyorum. Genel algı 4–4–2'nin macera olduğu ve tez vakitte -akıllara Azizsilin geliyor- 4–2–3–1'e dönülerek bu sevdadan vazgeçilmesi yönünde. İmkansız diye birşey yok. Önemli olan bunun doğru oyuncularla tercih edilmesi. 4–4–2 ile en son Galatasaray iyi iş çıkarmıştı ve ana şablonu şöyleydi:

Muslera, Eboue, Ujfalusi, Semih, Hakan Balta, Emre Çolak, Selçuk, Melo, Engin, Necati, Elmander

Yukarıdaki takım, yetenek ve kalite olarak Fenerbahçe’nin mevcut kadrosunun oldukça gerisinde ama fark, yapıya uygun oyuncuların seçilmesi ve hücum-savunma dengesinin sağlanmış olmasında. Hocanın elinde yukarıdaki 11'den daha iyi bir 4–4–2 takımı çıkaracak kadro var. Sabredip bekleyeceğiz.

4–4–2 ya da 4–2–3–1; geniş ve kaliteli bu kadro, motive olmuş bir tribün ile tarihe geçmek mümkün. Direksiyon Vitor Pereira’da, biz manzarayı izleyelim.

Not: Nazar değdirmemek için Van Persie’ye paragraf ayırmadım:)

--

--